Hz. Ömer’in bazı özelliklerini şöyle sıralayabiliriz:
Hz. Ömer, uzun boylu, koyu buğday benizli idi. Yüzü zayıftı. Sakalı sıktı, bıyığı gürdü.
Hz. Ömer’in mizacı sertti. Herkes o’ndan çekinirdi. Fakat İslâm terbiyesi, devlet başkanlığı yükü onun sert mizacını yumuşattı. Kimsesizlere, yardıma muhtaç olanlara son derece şefkatli ve merhametli idi. Kimse onun elinden ve dilinden zarar görmezdi. Kötülere ve kötülüklere karşı haklı ve sertliği devamlıydı.
Hz. Ömer çok güzel konuşurdu. Mensup olduğu Adî kolu mensupları güzel konuşmaları, diplomatik kabiliyetleri ile meşhurdu.
Hz. Ömer belagat, fesahat sahibi idi. Edebiyatı bilirdi.
Hz. Ömer şiirden anlardı. Birçok şairin şiirleri ezberinde idi. Şiirde vakar, haysiyet, hürriyet ve duygu asaleti ister, hiciv ve yerme şiirlerini sevmezdi.
Hazır Cevaptı
Hazır cevaptı, keskin zekâsı, kuvvetli hafızası vardı.
Hz. Ömer’e bir Yahudi geldi: “Eni gökler ve yer kadar olan cennete koşun”
(Âl-i İmran: 3/134) ayetinde cennetin yeri gösteriliyor, peki cehennem nerede?
Hz. Ömer, “Buna cevap verin” dedi. Fakat ashap bu konuda bir şey söyleyemedi.
Hz. Ömer, Yahudi’ye; “Söyle bakalım, gece bastırp ortalık karardığı zaman
gündüz nereye gider?”
Yahudi: “Allâh’ın dilediği yere gider” dedi.
Hz. Ömer: “Öyle ise cehennemde Allah’ın dilediği yerdedir.” dedi.
Görüşlerinde İsabet Sahibi İdi
Görüş ve düşüncelerinde isabet sahibi idi. İçki, örtünme, Bedir esirlerine muamele, münafıkların reisi Abdullah bin Ubey bin Selul’ün cenaze namazını kılmama gibi konularda ilahî vahiy, Hz. Ömer’in görüş ve düşüncesine uygun gelmiştir. Şükreden bir kuldu.
Hz. Ömer, Ebu Musa el eşariye yazdığı mektupta şöyle diyor: “Dünyada rızkına dikkat et. Çünkü Rahman olan Allah dünyada kullarını imtihan için servet bakımından birbirinden farklı yaratmıştır. Onun için servet verdiğini nasıl şükredecek diye imtihan eder. Allah’a şükür, O’nun verdiği servetten gösterdiği yerlere harcamak suretiyle olur.”
Devlet işlerinin ve dini meselelerin konuşulduğu “Danışma meclisinde” herkes çok rahat konuşur ve düşüncelerini açık açık söylerdi. Çoğu zaman konuşmaların sonunda Hz. Ömer’in görüşüne uygun kararlar verilirdi. Hz. Ömer devlet başkanı olduğundan dolayı değil, görüşü isabetli olduğundan o şekilde karar verilirdi. Sözünde dururdu.
O Ümmeti Düşünürdü
Hz. Ömer ticaretle meşgul olurdu.Varlıklı bir insan sayılırdı. Cömertti. Malını Allah yolunda kullanırdı.
Hz. Ömer, halife olunca ticareti bıraktı. Kendisine orta seviyede tahsisat danışma meclisince verildi.
Yediği şeyler çoğu zaman ekmek ve zeytinyağından ibaretti. Az olmakla birlikte zaman zaman et, süt, sebze ve sirke de yemek sofrasında bulunurdu.
Hz. Ömer’in elbisesi uzun bir gömlekten ibaretti. Bu gömlekte çok sayıda yama vardı. Gömleği yıkandığı zaman kuruyuncaya kadar dışarı çıkmazdı.
Çünkü başka giyeceği yoktu.
Hz. Ömer’in devri, asr-ı saadetin en zengin dönemi idi. Ama o giymez giydirir, yemez yedirirdi. Ümmeti düşünür, kendini düşünmez ve kollamazdı. O âdildi, o cömertti, o insanı yücelten, dünya ve âhiret huzuru için kendini feda edercesine çalışandı, o Ömer’di.
Köle’nin Bıçak Darbeleri
Hz. Ömer adaletle, iyilikle ve büyük bir maharetle ümmeti idare ederken, hicretin 23’üncü senesi Zilhicce ayında, miladî 644 yılında sabah namazını kıldırırken, İranlı Firuz adında bir köle tarafından altı bıçak darbesi ile yaralandı. Köle birkaç kişiyi daha yaraladı ve kendini de öldürdü. Hz. Ömer köleliği yok etmek için bütün gücü ile çalıştı. Köle ise, bıçak darbeleri ile ölümcül olarak âdil halifeyi yaraladı.
En Büyük Arzusu
Hz. Ömer’i evine kaldırdılar. Tedavi fayda vermedi. Durumu gittikçe ağırlaşıyordu. Oğlu Abdullah’ı Hz. Aişe’ye gönderdi. Peygamberin yanına gömülmek için müsaade istedi.
Hz. Aişe ağlıyordu: “O yeri kendim için düşünüyordum. Fakat bugün
Ömer’e öncelik tanıyacağım” dedi.
Oğlu Hz. Aişe’nin müsaadesi haberini getirdiği zaman: “Bu benim hayatta en büyük arzumdu” dedi. Hz. Peygamber ve Hz. Ebubekir (ra) ile yan yana yatacaktı
Gönlündeki Halife
Hz. Ömer son zamanlarında şöyle dua ediyordu: “Allâh’ım! Yaşlandım, kuvvetim azaldı. Ülkelerim genişledi. Emirlerinden her hangi birini zayi etmeden ve emirlerinde bir kusur işlemeden ruhumu al.”
Hz. Ömer ölüm döşeğinde idi. Ümmetin ileri gelenleri Hz. Ömer’den yerine geçecek halifeyi tesbit ve tayin etmesini istiyordu. Hz. Ömer halife olduğu andan itibaren yerine geçecek halifeyi düşünürdü. Herkesin halifelik niteliklerini kendi kendine sayıp dökerdi. Gönlü Ebu Ubeyde bin Cerrah üzerinde karar kılmıştı. O ümmetin emini idi. O’nda halifelik için istediği bütün vasıflar vardı. Ne yazık ki hicretin 18’nci yılında meydana çıkan veba salgını Ebu Ubeyde bin Cerrah’ı bu dünyadan ayırmıştı. O’ndan sonra Hz. Ömer halifelik konusunda hiçbir kimse üzerinde karar verememişti.
Hastalığı ilerliyor, dayanılmaz sancılar veriyordu. Bir kimse üzerinde karar kılamadı. Hz. Ali, Hz. Osman, Hz. Zübeyr, Hz. Talha, Hz. Sa’d bin Ebi Vakkas ve Hz. Abdurrahman bin Avf’dan meydana gelen bir şuranın halifeyi seçmesini tavsiye etti. “Bu altı şahıstan en fazla oy alan halife seçilmelidir.” dedi.
Vasiyeti
Seçilecek halifeye tavsiyesi de şöyleydi: “Şu beş zümrenin hukukuna son derece hürmet etmesini tavsiye ederim: Muhacirler, Ensar, Bedeviler, vatanları dışında yaşayan müslümanlar ve zimmet ehli, Hıristiyanlar, Yahudiler ve Zerdüştlerden İslâm tebaası olanlar.”
Hz. Ömer, suikasta uğradıktan üç gün sonra azabından, hesabından çok korktuğu, cennetini ve cemalini çok arzuladığı Rabb’ına kavuştu.
Cenaze namazını Süheyb kıldırdı. Bir muharrem günü Hz. Ali, Hz. Osman, Hz. Talha, Hz. Sa’d bin Ebi Vakkas ve Hz. Abdurrahman bin Avf tarafından Hz. Ebubekir’in yanına peygamberin komşuluğuna defnedildi.
Vasiyeti üzerine evi satıldı, seksen altı bin dirhem borcu ödendi. O’nun dünyada yaşayan kullara hiçbir borcu kalmadı. Ama Hakk’a bağlı olan her Müslüman, Hak yolunda yürüyüşünde, Hz. Ömer’e çok şeyler borçludur.
Ravza-ı Mutahhara’nın Yeşil Kubbesi Altında
İbni Abbas anlatıyor: “Hz. Ömer teneşirin üzerinde idi. Halk o’na dua ediyordu. Omuzumdan biri tuttu. Baktım Hz. Ali idi. Hz. Ömer’e rahmet okudu, şöyle dedi: “Allah’a yemin olsun! Ben Allah’ın seni iki dostunla birlikte koyacağını biliyordum. Çünkü ben çok defalar Allah’ın Rasûlü’nün (sav):
“Ben Ebubekir ve Ömer ile birlikte geldim. Ebubekir ve Ömer ile beraber girdim, Ebubekir ve Ömer ile beraber çıktım” dediğini işittim. Seni Allah’ın onlarla beraber edeceğini umuyordum.”
Hz. Ömer, şimdi Medine mescidinde, Ravza-ı Mutahhara’nın yeşil kubbesi altında, iki dostu kainatın serveri Hz. Peygamber (sav) ve Sıddık-ı Ekber Hz.Ebubekir (ra) ile birlikte bulunmaktadır.
Abdullah İbni Mesud da Hz. Ömer hakkında şöyle der: “Ömer’in Müslüman
olması Müslümanlar için şeref ve izzet oldu. Medine’ye hicreti nusret,
emirlik ve halifeliği de rahmet oldu. Vallahi Ömer Müslüman oluncaya
kadar biz Müslümanlar Kâbe avlusunda açıktan açığa namaz kılma cesaretini gösteremiyorduk.”
Hz. Ömer’in Dualarından Örnekler
“Allah’ım! Beni hazırlıksız yakalamandan, gaflette bırakmandan ve gafillerden kılmandan sana sığınırım.”
“Allah’ım! Bana Salih amel işlet. Amellerim rızana uygun olsun. Amellerimi riya ve gösteriş’ten uzak kıl.”
“Allah’ım! İyilerle beraber canımı al. Benim canımı kötüler arasında alma”.
“Allah’ım! Beni cehennem azabından koru, seçkin kullarının arasına kat”.
“Allah’ım! Bize afiyet ver, bizi affet.”
Hz. Ömer’in Sözlerinden
“Akıllı insan yaptıklarının hesabını verebilendir.”
“Kötülüğü ayırt etmeyen onun içine düşer.”
“Bugünün işini yarına bırakma.”
“Bana hatalarımı söyleyene Allah rahmet etsin.”
“Başkalarına öğüt verirken kendini unutma.”
“Dünyaya daha az meylettikçe daha hür yaşarsın.”
“Günahtan sakınmak nedamet acısından daha hafiftir.”
Halifeliği on sene altı ay dört gündü.
Ahmed Cevdet Paşanın İfadesiyle Hz. Ömer
Sözü Kısas-ı Enbiya sahibi Ahmed Cevdet Paşa’nın sözü ile bağlayalım: “Sözü geçer, vurursa acıtır, din işlerinde kimseyi dinlemez, aleyhinde konuşanlara ehemmiyet vermez, bu hususta hiçbir şeyden sakınmaz ve hatır gözetmez, her halde ve her zamanda adaleti tutar, hiçbir zaman taraftarlık yoluna gitmezdi. Akıllı, tedbirli, kanaatkâr, sabırlı, ibadeti sever, Allah’tan korkar, kıymet ve fazileti çok yüksek bir zattı.” (Radıyallâhü anhü Allah
ondan razı olsun!) (Âmîn!)
KAYNAKLAR
1- Kur’an-ı Kerim
2- Buhari, Tecrid-i Sarih 9/206-208, 346-352, Diyanet Yayını, 1971, Ankara
3- Müslim 10/219-234, Ahmet Davudoğlu, Sönmez Yayını, 1979, İstanbul
4- Elmalı Tefsiri, Hamdi Yazır, 3/2400, Diyanet Yayını, 1939, Ankara
5- Hulasatül beyan, Vehbi Efendi, 5/1888, 1966, İstanbul
6- Hatemül-Enbiya Hz. Muhammed ve Hayatı, Ali Himmet Berki
Osman Keskioğlu, Diyanet Yayını, Ankara
7- Es-selam, sh: 64, Necip Fazıl Kısakürek, Büyük Doğu Yayını, İstanbul
8- Safahat, sh: 97, 486, Mehmet Akif Ersoy, İnkılâp yayını, 1966, İstanbul
9- Kısas-ı Enbiya cilt: 1, 2, Ahmet Cevdet, Kültür Bakanlığı Yayını, 1972
10- Ömerul Faruk, Ramazanoğlu Mahmud Sami, Erkam Yayını, 1984, İstanbul
11- bütün yönleri ile Hz. Ömer ve Devlet İdaresi, iki cilt, Şiblî
Numanî, Tercüme, Dr. Talip Yaşar Alp, Hikmet-Dava Yayını, 1975, İstanbul
12- Hz. Muhammed Sallallahü aleyhi ve selem, Siret Ansiklopedisi, 6
cilt, Afzalurrahman, Yeni Şafak Yayını, İstanbul
13- Dört Büyük Halife, Şemsüddin Ahmed Efendi, Milli Gazete
Yayını, 1998, İstanbul
14- Siyreti İbni İshak, Hayra Hizmet Vakfı Yayını, 1981, Konya
15- Tezhibü Siyret-i İbni Hişam, Darul Buhusül İlmiye Yayını, 1977, Kuveyt
16- Şehidül-Mihrab, Ömer İbni Hattab, Ömer Eltelmesanî, DarulEnsar Yayını, Kahire
17- Hadislerle Müslümanlık, 5 cilt, Yusuf Kandehlevi, tercüme A. M:
Büyükçınar, Divan İlmi Araştırma, 1977, İstanbu
18- İslâm Ansiklopedisi, 34/44, Diyanet Vakfı Yayını, Ankara
19-Prof. Muhammed Ali Sabunî, Kur’an-ı Kerimin Ahkâm Tefsiri,
1/470, Şamil Yayınevi, 1984, Ist.