Hasan el Benna daha önce de krala, başbakana ve memleketin ileri gelenlerine mektuplar göndermişti. Kral ve devletin ileri gelenleri bu mektupların gereğini yapıp memleketi iktisadi ve ahlaki çöküntüden kurtaracakları yerde sömürgecilerin de iğfallerine kapılıp Müslüma Kardeşlere düşmanca davranmaya, çalışmalarına zorluk çıkarmaya başladılar. Müslüman Kardeşler’in bazı şubelerini kapattılar, mensuplarını tutukladılar.
Fransa, İngiltere ve Amerika büyükelçilikleri resmen hükümetten Müslüman Kardeşlerin kapatılmasını istediler.
Müslüman Kardeşler, mitingler düzenleyerek, “ekonomik bağımsızlık olmadan siyasi bağımsızlık olmaz” düsturu ile memleketin bütün kaynaklarını sömüren yabancıların ülkeden çıkarılmasını haykırdılar.
Eğlence düşkünü ve ahlaksız bir kişiliğe sahip olan Kral Faruk, Hasan el Benna ve Müslüman Kardeşlerin çalışmalarından son derece rahatsızdı. Krallığının elinden gideceğini zannediyordu…
Filistin İçin Birlik
1917 yılında Filistin’i işgal eden İngiltere, Filistin’e Yahudi göçünü yasaklıyan cennetmekan sultan 2. Abdulhamid’in fermanını yürürlükten kaldırmış, göçü serbest bırakmıştı. Hatta Filistin’e Yahudi göçünü teşvik ediyordu.
Filistin kaynıyordu. Filistin’e göç eden Siyonist Yahudiler araziler satın alıyor, çiftlikler kuruyor, bu çiftliklerde silahlı eğitim yapıyor, silahlı çeteler teşkilatı kuruyordu. Bu silahlı çeteler İngiliz sömürge idaresinden himaye görüyor, Müslümanların evlerini basıyor, öldürüyor, sürgün ediyor, Yahudi yerleşim yerlerini genişletiyordu.
Mısırlı yöneticiler, başta Kral Faruk olmak üzere Filistin’de barıştan bahsediyorlar, silahlı Siyonist çetelerle barış yapılabileceğinden dem vuruyorlar, hiçbir tedbir almıyorlardı.
Hasan el Benna, Filistin meselesinde yapılanların farkında idi. Daima hükümeti ikaz ediyor, bunun yanında Müslüman Kardeşler bünyesinde Filistin’de görev yapabilecek birlikler hazırlıyordu.
Çünkü Filistin bir İslâm yurdu idi. Filistin Allah Resûlü’nün miraca yükseldiği yerdi. Etrafı mübarek kılınmış “Mescid-i Aksa” Kudüs’teydi.
Müslüman Kardeşler, Filistin’e sahip çıktı. Özel olarak eğitmiş ve hazırlamış olduğu altı birliği Filistin’e gönderdi.
Mücahit Müslüman Kardeşler Birlikleri Siyonist Yahudi çetelerini ezmeye başladılar, 70 kilometrelik bir alanı Siyonist çetelerden temizlediler, bu alan içinde bulunan Arap köylerini kurtardılar.
Siyonist Yahudi çeteleri Müslüman Kardeşlere bağlı birliklerle karşılaşmak istemiyorlar, karşılaştıkları zaman da kaçıyor, silahsız Müslüman halkı öldürüyorlardı.
Bengorion’nun İsteği
Sonraları İsrail devletinin ilk başbakanı olan Siyonist çete başı Bengorion o zaman Siyonist çeteleri destekleyen Amerika, İngiltere ve diğer devletlere şöyle sesleniyordu:
“İsrail’in ayakta durması, istikrarını bulması, Arap dünyasındaki gericilerin, bağnaz din adamlarının ve Müslüman Kardeşlerin mutlaka ortadan kaldırılmasına bağlıdır.”
Batılı ülkeler, Siyonist çete reisinin bu çağrısı üzerine Müslüman Kardeşler teşkilatını ortadan kaldırmak için baskı üzerine baskı yapıyorlardı.
Hasan el Benna’nın İsteği
Hasan el Benna Mısır başbakanı Nakrâşî Paşa’ya batılıların baskılarına
karşı şöyle diyordu:
“Filistin’de Yahudilerle neden barış istiyorsunuz? Filistin’deki savaş Filistin’e giren Siyonist çetelerle biz Müslüman mücahitler arasında cereyan etmektedir. Bırakın da bunlar birbirleriyle çarpışsın. Eğer biz kazanırsak bu Mısır’ın şerefidir. Şayet ölürsek cennete gireriz ki, Filistin’e yüklenişimiz de ona duyduğumuz iştiyaktan kaynaklanmaktadır.
Bırakın da Filistin’de Siyonizm ile çarpışalım. Müslüman güçlerin Siyonistlerle savaşına engel olmak hakkına sahip değilsiniz.
Siyonistler ki, çeteler halinde ortaya çıkmaktadır, Filistinli değillerdir. Bizler de karşı gruplarız ve Filistinli değiliz. O halde Hak batıla yüklensin ve hakkından gelsin.”
Doğunun Hitleri İmiş
Siyonizm kaynakları ve onları destekleyen emperyalist devletler Hasan el Benna aleyhinde dünya çapında kampanya başlattılar ve onu “Doğunun Hitler” i diye takdim ettiler. Her türlü iftira ve tezviri ona reva gördüler. İşin acıklı yönü başta Kral Faruk ve hükümet erkanı olmak üzere sömürgecilerin elinden ekmek yemiş olan işbirlikçiler de bu yalanlara inandılar.
Hain Krallar
Ürdün kralı Abdullah Kral Faruk’a gidip şunları söyledi:
“Hasan el Benna bu hareketi ile Kudüs’te yeni bir İslâm devleti kurmak istiyor. Bu devlet bütün şehirleri fethedecek ve İslâm dünyasını birleştirecektir. Sonunda Faruk Mısır krallığını, Abdullah da Ürdün krallığını kaybedecektir. Ne kadar kral varsa ortada hepsi silinip gidecektir.”
Sömürgecilerin İstekleri Oldu
Hasan el Benna Filistin’de muvaffak olursa Faruk’la, Abdullah krallıklarını kaybedecekleri korkusuna kapıldılar. Sadece unvanları kraldı. Bütün ipleri emperyalist güçlerin elindeydi. Ürdün ordusunun başında İngiliz Golç Paşa vardı. Mısır ordusu da İngilizlerin denetiminde idi.
Fiilen Siyonist çetelerle savaşmaktan uzaktı. Ancak Allah rızası için Siyonistlerle savaşanlara zorluk çıkarmak için Filistin kıyılarında bekliyorlardı.
Siyonizm ve onun destekçileri emperyalist devletler karar verdi. Yerli işbirlikçileri de İngilizlerin danışmanlığında bir gece 8 Aralık 1948’de bütün Müslüman Kardeşler şubelerini ve genel merkezini bastı, yöneticilerini tutukladı, malına mülküne el koydu. Hapishaneleri Müslüman Kardeşler mensupları ile doldurdu.
İsrail Devletini Kuranlar
İşin en feci yönü, Filistin’de gece gündüz durmadan Siyonist çeteleri ile çarpışan Müslüman Kardeşlerin mücahit birliklerinin etrafı, bir gece ansızın Filistin’de görülmeyen Mısır tankları tarafından çevrildi. Silahlarının teslim edilmesi istendi. Mücahitler silahlarını teslim etmediler.
Mürşitleri Hasan el Benna’dan haber beklediler. Hasan el Benna cephede ve Mısır’da bir iç savaşın çıkmasını istemediği için silahlarını teslim etmelerini istedi. Onlar da silahlarını teslim ettiler. Silahlarını teslim edenler geri hizmetlerde nezarette tutuldu, Mısır’a dönenler ise tutuklanarak zindanlara atıldı. Siyonist çeteler karşılarında savaşacak güçlü bir kuvvet kalmadığı için savaştan galip çıktılar ve Siyonist İsrail devletini kurdular.
Müslüman Kardeşler teşkilatı 8 Aralık 1948 tarihinde kapatılır. Mal ve mülküne el konulur. Mensupları zindanlara doldurulur. Kapatma emrini imzalayan zamanın başbakanı Nakrâşî Paşa’dır. Hasan el Benna tutuklular arasında değildir. O da arkadaşları ile zindan arabasına biner,
fakat senin hakkında tutuklama emri yoktur diye arabadan indirilir.
Müslümam Kardeşleri Kapatanlar
Şubat 1949 Hasan el Benna, Kral Faruk’un sarayına götürüldü. İngiliz kumandanlarının bulunduğu sarayda dört saat sorguya çekildi. Hasan el Benna cemiyetin kapatılması ile ilgili krala ve İngiliz kumandanlara şunları söyledi:
“Şimdi çok iyi anladım ki, “Müslüman Kardeşler” cemiyetinin kapatılması kararı, batılı emperyalist devletlerin temsilcisi ve kukla Mısır kraliyet sarayının emri ile olmuştur. Bundan yarar ve çıkar sağlayacak olan yalnız emperyalizmdir. O, bu ülkerlerde varlığını ve egemenliğini bundan böyle de pervasızca sürdürecektir.”
Hasan el Benna Şehid Ediliyor
Hasan el Benna serbest bırakılmıştı ama etrafındaki insanlar durmadan tutuklanıyordu. Ruhsatlı tabancası elinden alındı. Kayınbiraderine ait olan bindiği araba elinden alındı. Kim yanına gelse tevkif ediliyordu. 12 Şubat 1949 akşamı saat 20:15’de avukat Abdülkerim Mansur ile birlikte
“Müslüman Gençler Cemiyeti” nden ayrıldıktan sonra çağırdıkları taksiye bindiler. Elektrikler kesilmişti. Ana cadde olmasına rağmen caddede trafik yoktu. Etraftaki kahvehaneler kapatılmıştı. Birden bire bir araba yaklaştı. Arabadakiler Hasan el Benna’nın bindiği arabayı yaylım
ateşine tuttular. Kurşunlarını boşalttıktan sonra (9979) numaralı siyah
bir araba ile kaçtılar. Hasan el Benna koltuk altından yaralanmıştı. Yaralı yaralı arabadan indi. Kaçan arabanın numarasını tespit etti. Cemiyete çıktı. Yardım istedi.
Ambulans geldi. Hasan el Benna ile yaralı avukat Abdülkerim Mansur (Kasrulayn) devlet hastanesine kaldırıldı. Hasan el Benna hastanede elbiselerini kendi çıkarır ve ameliyat masasına yatar. Yarası koltuk altındandır ve kanamaktadır. Ameliyat odasında bulunan M. el-Leysi hadiseyi mahkemede şöyle anlatmaktadır:
“Üstad Hasan el Benna yaralı olarak ameliyat odasına getirildiği zaman görevli olarak hazır bulunuyordum. Üstad Hasan el Benna, elbiselerini bizzat kendisi çıkarıp ameliyat masasına uzandı. Ameliyattan sonra emniyet amiri Muhammed Vasfi, doktordan Üstad Hasan el Benna’nın
durumunu sordu. Doktor kendisine cevap olarak durumunun tehlikeli olmadığını ve yaralarının hafif olduğunu söyledi. Bunun üzerine emniyet amiri M. Vasfi, ameliyat odasının hemen boşaltılmasını istedi. Benim gördüklerim ve bildiklerim bundan ibarettir.”
Kral Faruk, hastaneyi arıyor, “Hasan el Benna öldü mü?” diye soruyor.
Hasan el Benna o geceyi ameliyat odasında geçirdi, ameliyat odasına emniyet amiri M. Vasfi’den başkası giremedi. Sabahleyin Hasan el Benna’nın öldüğü duyuruldu.
Kıpti Paşa ve Üç Kadın
Babasının ısrarlı istekleri üzerine dokuzuncu gün Hasan el Benna’nın nâşı babasına teslim edildi. Hiç kimse cenaze evine yaklaşamadı. Cenazenin teşyine katılamadı. Ailenin bütün erkekleri tutuklanmıştı. Babası oğlunu yıkadı, kefenledi. Tankların ve zırhlı araçların nezaretinde Kaysun Camii’nde babasının kıldırdığı cenaze namazından sonra babası, Kıpti Mükrim Abid Paşa ve üç kadının taşıdığı naşı İmam Şafii mezarlığında toprağa verildi.
Yirminci Asrın Büyük Mürşidi
Hasan el Benna, şehit edildiği zaman 42 yaşında idi. Hayatının en verimli çağında idi. Diyebiliriz ki, onun şehit edilmesi ile yirminci asrın
büyük İslâm mürşidi, ıslahatçısı, ümmet önderi şehit edilmiş oldu.
Ümmet-i Muhammed, büyük bir İslâm davetçisini kaybetti. O, sözü, yaşayışı, önderlik kabiliyeti, çalışma azmi ve kararlılığı, sahabe hayatına benzeyen hayatı ile Ümmeti Muhammed’in muhtaç olduğu bir liderdi.
Caniler Belli Oldu Ama
1952 yılında yapılan askeri darbeden sonra yapılan tahkikat ve mahkeme sonunda şehit Hasan el Benna’nın katillerinin Mısır istihbaratına mensup sivil polis Ahmed Hüseyin Cad, albay Mahmut Abdülmecit, binbaşı M. Cezan ve şoför Muhammed Mahfuz olduğu, hastane ameliyat odasında ölümüne sebep olanın da kral Faruk’un emniyet amiri
ve celladı M. Vasfi olduğu tespit edilmiş, caniler çeşitli hapis cezalarına çarptırılmıştı. Fakat hemen haklarında bir af kanunu çıkarılarak hapis yatmaları ortadan kaldırılmıştır.
Hainlerin Sonu
Hasan el Benna’nın ölümüne karar vererek, İslâm düşmanlarını sevindiren siyonizmin ve emperyalizmin ekmeğine yağ süren Mısır hükümet başkanı Mahmut Fehmi Nakrâşî Paşa, Müslüman Kardeşlere mensup bir genç tarafından, Ürdün kralı Abdullah da bir Filistinli fedaî tarafından öldürülerek ihanetlerinin cezasını dünyada kısa zamanda görmüşlerdir.
Kral Faruk ise taparcasına bağlı olduğu krallığını 1952 askeri darbesi ile kaybetmiş bundan sonraki hayatını Avrupa gazino ve kumarhanelerinde rezil bir şekilde geçirerek, perişanlıklar içinde sürüne sürüne ölmüştür.
Hangi hain dünyada bahtiyar olmuştur ki, kral Faruk, kral Abdullah,
Nakrâşî Paşa gibi dinlerine ve milletlerine ihanet edenler bahtiyar olabilsin. Allah’ın laneti hainler üzerindedir.
Merhum şehit Hasan el Benna’nın uğrunda şehit olduğu davetin esası ve amacı ıslahtı. Her türlü fesadın esası ve kaynağı olarak kabul ettiği sömürüden kurtulmaktı, kurtarmaktı. İşte bu davet sömürgecilerin gözünden kaçmadı, durumu tehlikeli gören sömürgeciler, bu daveti daha
beşiğindeyken öldürmek için güçlerini kaybetmiş, sömürgecilerin kuklası haline gelmiş Mısırlı yöneticilere gerekli baskıyı yapmakta ve bunda da başarılı olmakta gecikmediler.
Hasan el Benna Niçin Öldürüldü?
1.Bölgede Siyonist Yahudi varlığını garanti altına almak için öldürüldü.
2.Hasan el Benna İslâm esaslarını ve davetini savunduğu için öldürüldü.
3.Hasan el Benna, İslâm hakimiyetini gerçek anlamda sağlamak ve
İslâm ümmetini sağlam bir İslâmî yapıya kavuşturmak istediği için öldürüldü.
4.Hasan el Benna, Arap ve İslâm ülkelerinde çalışan halkı, aç bırakan, süründüren zorba tahakkümcüleri kaldırmaya çalıştığı için öldürüldü.
Baba’nın Vasiyeti
Hasan el Benna’nın babası oğlunun şahadetinden sonra onun davasını benimseyenlere şöyle sesleniyordu:
“Ey oğlumu tanıyıp da onun güttüğü davanın adamı olanlar size sesleniyorum.
Onun yolunda berdevam olmanız, onun mensubu olduğu davaya kul olmanız, Allah’ın kopmaz ipi İslâm’a sarılmanız, halis ve saf bir niyetle o yolda çalışmanız. İşte oğlumun sizlerden arzuladığı bu. Ancak bu şekilde onun hatırasını taziz etmiş olursunuz.”
“Müslüman Kardeşler” davasına inanmış temiz, çalışkan Müslümanlar, baba el Benna’nın bu çağrısına uydular. İslâm yolunda çalıştılar. Tağutların zulmüne, başta Mısır ve Suriye olmak üzere birçok ülkede
direndiler. Ruhlarını emperyalizmin emellerine angaje etmiş idarecilerin zulümlerine maruz kaldılar. Başta Abdülkadir Udeh, Seyyid Kutub olmak üzere bir çok şehit verdiler…
Hasan el Benna merhumun açmış olduğu mektep devam ediyor.
Bu mektepte yetişen insanlar, dünyanın her tarafında İslâm davasının gönüllü erleri oluyor. O’nun davasını söndürmek isteyenler söndüler, gittiler. O davası ile yaşıyor, yaşayacaktır.
Ey okuyucu! İslâm davası uğrunda feda-i can eden şehitlerin ruhlarına fatiha gönder…. Ruhları şad olsun, makamları cennet olsun. (Amîn)
————————————–
KAYNAKLAR
1.Risaleler, Hasan el Benna, (14 Kitap) Hikmet Yayınları, Klod Farer Cad. No: 16/4 Divanyolu İstanbul
2.Müslüman Kardeşler Teşkilatı, Said Ramazan, Hilal yayınları, İstanbul
3.Müslüman Kardeşler Teşkilatı, Akif Nuri, Dava Yayınları, İstanbul
4.Vahdet Dergisi, 27 Şubat-5 Mart 1989 sayısı
5.İslâmî Sosyal Bilimler Dergisi sayı: 1, 1993
6.Türkiye Diyanet Vakfı, İslâm Ansiklopedisi: 16, Hasan el Benna maddesi.