Nesibe
Kaab kızı Nesibe, Neccar kabilesinin Maz’ın kolundandır. Zeyd bin Asım’ın hanımı, Abdullah ile Habib’in annesidir. Künyesi Ümmü Umâredir.
Nesibe binti Kaab evi, Medine’de İslâm’ın nurunun girdiği ilk evlerdendir. Ailece Müslüman olmuşlardı. Baba, ana ve iki oğul zaman sınırı tanımadan, gece gündüz durmadan, İslâm’ı öğreniyorlar, Müslüman olmayanlara İslâm’ı anlatıyorlardı.
Allah sevgisi, Peygamber bağlılığı bütün varlıklarını sarmıştı. Gönüllerinden dillerine, dillerinden ufuklara dalga dalga yayılan kelime-i tevhid ve kelime-i şehadet, her söyleyişte Nesibe binti Kaab ailesini Müslüman olma hazzının bâlâsına yükseltiyordu.
Allah Rasûlüne İlk Biat Eden Hanım
Hac mevsimi gelmişti. Bu mevsimde Arabistan Yarımadası’nın her tarafından gelen müşrikler Kabe’nin etrafını dolduran putlara saygılar sunarlar, onlara tapınırlardı.
Medine Müslümanları karar verdiler. Mekke’ye bir heyet göndereceklerdi. Heyet Kabe’yi ziyaret edecek, asıl vazife olarak Allah’ın Rasûlü ile görüşüp sevgili Peygamberlerini Medine’ye davet edeceklerdi.
Heyet teşekkül etti. Allah’ın Rasûlü’nü bir an önce görmek, ona kavuşmak iştiyakı ile dolu olan Nesibe binti Kaab ailesinden baba ile ana da heyete katıldı.
Heyet yetmiş beş kişiden müteşekkildi. Mekke’ye ulaştı. Bir gece Akabe’de gizlice Allah’ın Rasûlü ile buluştu.
Çoğu Allah’ın Rasûlü’nü ilk defa görüyorlardı. Heyecanlı idiler, sevinçli idiler. Çünkü Allah’ın Rasûlü yanlarında idi. Nesibe’nin ve kocası Zeyd’in içerisinde bulundukları sevinç ve saadeti anlatmak mümkün mü?
Konuşuldu. Heyet, Medine Müslümanları adına Allah’ın Rasûlü’nü yurtlarına davet etti. Allah’ın Rasûlü’nü, ailelerinden, çocuklarından daha aziz bileceklerine, onlardan daha çok koruyacaklarına söz verdiler. Sözlerini biatla pekiştirdiler, ahidname haline getirdiler.
Allah’ın Rasûlü’nün mubarek ellerini tutarak birer birer biat ettiler.
Nesibe’nin kocası Zeyd bin Asım:
Ey Allah’ın Rasûlü! Şurada iki kadın sana biat etmek için bekliyorlar, dedi.
Allah’ın Rasûlü:
“Sizden ne üzere biat aldım ise, onlardan da biat aldım. Ben kadınlarla el sıkışmam” buyurdu.
Allah’ın Rasûlü iki kadından da biat aldı. İslâmî bir esas da belirlendi.
Kadınlardan biat alınır, ama kadınlara el verilmez, onlardan el alınmaz,
kadınlarla müsafaha yapılamaz.
İslâm’a Davetin Kadın Öncüsü
Nesibe binti Kaab, heyetle birlikte Medine’ye döndü. Allah’ın Rasûlü’nü gören bahtiyar iki Medine’li kadından biri idi. Diğeri Esma binti Amr bin Adiy’di.
Allah’tan emir geldi. Allah’ın Rasûlü Medine’ye hicret etti. Bayramların en güzeli, en duygulusu o gün yaşanıldı. Gönülden gönüle, evden eve, yerden afâka sevinç ve sürur dalgaları, o gün başka bir âlem içinde yayıldı.
Nesibe binti Kaab evi, şirk ve küfür bulutlarını dağıtıp Allah’ın Rasûlü’nün Medine’ye diktiği tevhid bayrağının yücelmesi, âlemi kaplaması için çalışıyorlardı. Denilebilir ki, Nesibe İslâmı anlatmanın, insanları İslâm’a davet etmenin kadın öncüsü idi.
Nesibe Savaş Alanında
Müslümanlar kuvvetlendiler. Allah’ın Rasûlü’nün emrinde ve idaresinde devlet oldular. Müşrikleri Bedir’de yere serdiler. Ama müşrikler durmadı, yine saldırdı. İki ordu Uhud’da karşı karşıya geldi.
Nesibe savaş alanında idi. Mücahidlere su dağıtıyor, yaralıların yarasını sarıyordu. Kocası ile iki oğlu da savaşıyordu. Zafer yine Müslümanlarındı. Düşman kaçıyordu. Okçuların Allah’ın Rasûlü’nün yerinizden
ayrılmayacaksınız emrine rağmen yerlerini terk edip ganimet toplamaya koşmaları, vadide pusuda bekleyen düşman süvarilerinin arkadan hücumu, savaşı Müslümanların aleyhine çevirdi.
Kaçan düşmanlar da geri döndü. Ganimet sevdasına düşen Müslümanlar neye uğradığını şaşırdı. Allah’ın Rasûlü’nün yanında pek az insan kalmıştı. Düşman bütün gücü ile Allah’ın Rasûlü’nün bulunduğu yere saldırıyordu.
Nesibe elinde kırba su taşıyordu. Allah’ın Rasûlü’nün tehlikede olduğunu gördü. Elindeki kırbayı attı. Bir kılıç alıp düşman içerisine daldı. Bütün gücü ile çarpışıyordu. Bir ara Allah’ın Rasûlü’nün sesini işitti. Oğlu Abdullah’a yaranı sar diyordu. Koştu, yanındaki bezle oğlu Abdullah’ın yarasını sardı. Sonra: “Yavrum, kalk. Müşriklerle savaş” dedi. Ana-oğul düşmanlarla savaşmaya başladı.
Nesibe bir ara yine Allah’ın Rasûlü’nün sesini duydu. Ona oğlunu yaralıyanı gösteriyordu. Nesibe koştu. Müşrikin bacağına bir kılıç vurdu, onu çökertti. Bir kılıç daha vurdu, öldürdü.
Cennette Sana Komşu Olalım
Azılı müşriklerden İbni Kamie Mus’ab bin Umeyri şehit etti.
Peygamberimiz’i gördü: “Ya Muhammed’i öldürürüm, ya ben ölürüm” dedi, saldırdı. Nesibe müşriki gördü. Bir kılıç salladı, bir daha salladı, müşriki öldüremedi. Çünkü kafir çifte zırh giyinmişti. İbni Kamie müşriki Nesibe’ye bir kılıç salladı, omuzundan yaraladı. Yarası derindi, ama İbni Kamie’nin Allah’ın Rasûlü’ne hücumunu engellemişti.
Peygamberimiz, Nesibe’nin düştüğünü görünce oğlu Abdullah’a “Annene, annene. Annenin yarasını sar” buyurdu. Abdullah koştu. Annesinin yarasını sardı. Nesibe on iki yerinden yara almıştı. En ağır olanı İbni Kamie’nin açtığı yara idi.
Allah’ın Rasûlü: “Uhud günü sağıma, soluma baktıkça hep Ummu Umâre’yi savaşırken gördüm” buyurdu.
Bir ara Allah’ın Rasûlü Nesibe’ye savaşırken: “Ev halkınız mübarek olsun” dedi.
Nesibe, Allah’ın Rasûlüne baktı:
“Allah’a dua et te cennette sana komşu olalım” dileğinde bulundu.
Allah’ın Rasûlü:
“Allahım! Cennette bunları bana komşu eyle” duasında bulundu.
Şehit Anası
Ne büyük saadetti. Allah’ın Rasûlü cennette komşu olmalarını istemişti.
Nesibe şöyle dedi: “Bana dünyada ne müsibet gelirse gelsin umurumda değil. Allah’ın Rasûlü’nün duası bana yeter.”
Nesibe’nin omuzundan aldığı yara bir yılda iyileşti.
Peygamberimiz sık sık Nesibe’nin hatırını sorardı. Bir gün Nesibe’nin evini ziyaret etti. Kendisine yemek hazırlayan Nesibe’ye: “Sen de ye” buyurdu.
“Ben oruçluyum cevabını alınca:
“Oruçlunun yanında yemek yenildiği zaman melekler oruçluya dua eder” buyurdu.
Nesibe binti Kaab, Uhud Savaşı’nın dışında Hudeybiye, Biat-i Rıdvan, Hayber, Umre kazası, Mekke’nin fethi, Huneyn gazasında bulundu.
Nesibe’nin bulunduğu son savaş “Yemame Savaşı” idi. Hz. Ebubekir’in halifeliği zamanında peygamberlik iddiasında bulunan Müsellemetül Kezzab’a elçi olarak Nesibe’nin oğlu Habib gönderilmişti. Müselleme’nin
peygamberliğini kabul etmediği için işkenceyle şehid edilmişti. Habib’in
şehadeti Nesibe’ye ulaştığı zaman “Şehid anasıyım” dedi.
Bir Kolu Yoktu
Yalancı peygamber üzerine gönderilen orduya katıldı. Yanında oğlu Abdullah da vardı.
Ordu yürüdü. Hedef yalancı Müseyleme’nin fitnesini ortadan kaldırmaktı. Yemame halkı yalancı peygambere uymuştu. Kalabalık bir halktı. Savaşçı ve inatçı idiler. İslâm ordusu Müseyleme ve ordusu ile karşılaştı. İslâm ordusunun başında Halid bin Velid vardı. Orduda ileri gelen sahabelerden bir çoğu da bulunmaktaydı.
Savaş başladı. Savaş çok kanlı oldu. Tekbir sesleri, at kişnemeleri, deve iniltileri birbirine karışıyor, kılıçlar karşılaşıyor, başlar gövdelerden ayrılıyor, kollar savruluyordu. Vücutlardan fışkıran kanlar, etrafı kan gölü haline getiriyordu.
Nesibe o zaman altmış yaşında idi. Sanki Uhud’da Peygamber’in yanında savaşıyormuş gibi kılıç sallıyordu. Oğlu Abdullah da annesinin yanında savaşıyordu.
Yalancı peygamber Müseyleme öldürüldü. Taraftarlarından sağ kalanlar İslâm’ın himayesine sığındılar, kurtuldular.
Uhud Savaşı’nda omuzundan bir yara almış olan Nesibe, Yemame Savaşı’nda da bir kolunu kaybetti. Nur beldesi Medine’ye “kolsuz bir gazi” olarak dönüyordu.
Bedeninde bir kolu yoktu. Ne gam! Allah düşmanı Müseyleme’nin çıkardığı fitne yok edilmişti. Tevhid bayrağı yüceltilmiş, sevgili Peygamberi’nin ilâhî davasının hakimiyeti sağlanmıştı.
Ordu Medine’ye döndü. Gaziler tebrik ediliyordu. Nesibe hatunu da tebrik ettiler. Gördüler ki Nesibe hatunun bir tarafı boştu. Kolu yoktu…
Nesibe Örnek ve Önder Bir Hanımdı
Nesibe binti Kaab ailesi, Medine’nin ilk Müslüman ailelelerinden biri idi. İslâm için çalışanların en ileri saflarında idi.
Nesibe binti Kaab, bir kadın olarak edebde, ahlakta, bilgide, Allah rızasına bağlılıkta, Allah düşmanları ile mücadelede örnek Müslüman bir kadındı.
Nesibe binti Kaab ile ilgili iki olayı anlatarak yazımıza son verelim.
Damra bin Said anlatıyor:
Halife Hz. Ömer’e eteklik kumaşlar gelmişti. Bunların içinde güzel, geniş bir eteklik vardı. Orada bulunanlardan biri:
“Bu eteklik çok kıymetlidir. Bunu Abdullah bin Ömer’in hanımı, Ebu Ubeyde’nin kızı Safiye’ye göndersen iyi olur. Çünkü o daha yeni gelin olmuştur. Böyle bir şey onu sevindirir” dedi.
Hz. Ömer:
Bu etekliği Ummü Umâre Nesibe binti Kaab’a göndereceğim. Bu ona layıktır. Allah’ın Rasulü’nün Ummu Umâre hakkında şöyle buyurduğunu işittim:
“Hangi tarafa dönsem Ummu Umâre’nin beni korumak için savaştığını görüyordum.”
Zamanımızda İslâm’i hareketin en tanınmış kadın öncüsü şüphesiz Zeynep Gazali’dir. Mısırda Müslüman kadınlar derneğini kuran, sonra Müslüman Kardeşler teşkilatının kadınlar kolu başkanı olan Zeynep Gazali, Mısır diktatörü Nasır tarafından zindanlara atılmış, çeşitli akıl almaz işkencelere maruz kalmış ve mahkum edilmiştir.
Zeynep Gazali, Nasır’ın ölümünden sonra 1970 li yıllarda tahliye edilmiştir. Tahliye edildikten sonra da bütün gücü ile İslâm için çalışmaya başlamıştır.
Kendisine mücadelede kimi örnek aldığı sorulunca;
“Benim örneğim Nesibe binti Kaab” demiştir.
Nesibe binti Kaab, bütün Müslümanlara İslâm’ı yaşamada, İslâm’a bağlı kalmada, İslâm için çalışmada örnek ve önder bir hanımdır.
Allah ondan razı olsun. (Âmîn)
KAYNAKLAR
- 1.Muhammedün Rasûlullah, 1975, Beyrut,
- 2.Kamus el-Alam, 1306, Ist.
- Tehzibu İbni Hişam, 1937, Kuveyt
- 3.El-İsabe Fi Temyizussahabe
- 4.Hüsnülüsve, M. Sıddık Han, 1976, Beyrut
- 5.Hadislerle Müslümanlık, 1974, Ist.
- 6.Müctema Dergisi sayı, 545, 1982, Kuveyt