İslam İnancına Göre Hıristiyanlık (1/3)

Şirk İnancı ve Hıristiyanlık

İslam inancına göre, Allah birdir. Zatının, sıfatının ortağı yoktur. Ondan başka ilah yoktur.

Allah, Kur’an-ı Kerim’de Meryem’i medh-ü sene eder. Meryem  iffetli bir kadındır. Oğlu İsa aleyhisselam, Allah’ın peygamberidir. Allah, İsa aleyhisselam’a  İncil kitabını vermiştir.

İsa aleyhisselam, diğer peygamberler gibi, kendine indirilen İncil kitabı ile insanları bir olan Allah’a inanmaya ve onun emirlerine göre yaşamaya davet etti.Kur’an-ı Kerim, İsa aleyhisselam’ın yaptıklarını Allah’ın emri ile yaptığını bildirir.

İsa aleyhisselam’dan sonra, İncil’in ve Hıristiyanlığın geçirdiği serüveni kitabımızın birinci bölümünde anlatmaya çalıştık. Bu bölümde İslam’da Allah inancına göre Hıristiyan inancının durumunu değerlendirmeye gayret edeceğiz.

Mevcut Hıristiyanlığa şirk inancı bulaşmıştır. Hıristiyanlığı şirk inancına götüren esasları ana başlıklar halinde şöyle açıklayabiliriz:

1) Baba Oğul Kutsal Ruh Üçlüsü

P. Luigi İannitto tarafından hazırlanan ve 1982 yılında İstanbul’da basılan Hıristiyan aileler için din kitabı “Hıristiyan Dininin Esasları” adlı eserinin 132. sayfasında Üçlü tanrı İnancı şöyle açıklanır: 

“Tanrı Peder, tanrı Oğul, tanrı Kutsal Ruh, tanrısal üç kişidir, bu üç kişi tek bir tanrıdır. Üç kişiden oluşan tek tanrıya “Üçlülük” diyoruz. “

Kitabın 196. sayfasında da Oğul Mesih İsa şöyle tanıtılır: 

“Mesih İsa bizler için vücut bulmuş ve bakire Meryem’den doğmuş tanrının oğludur, öyle ki gerçek insan ve gerçek tanrıdır. “

Mesih İsa, tanrı Peder’den (Baba’dan) çıkmış, Meryem’in karnında insanlaşmış, Meryem’den doğup dünyaya gelmiş, insanlığın kurtuluşu için çarmıhta kendini fedâ etmiş tanrı oğlu, tanrıdır. 

Tanrı Baba, Üçlü Tanrı İnancı’nın aslî unsurudur. 

Tanrı Oğul, Üçlü Tanrı İnancı’nın ikinci unsurudur.

Tanrı Kutsal Ruh da üçüncü unsurudur.

Bunlar ayrı ayrı üç tanrıdır, sıra da bozulamaz, değiştirilemez. Tanrı oğul, tanrı Peder, tanrı Kutsal Ruh denilemez. Bu üç tanrının bir tanrı olması  Hıristiyan dininin esasıdır. 

Tanrı inancı, çoğu zaman Hıristiyan hayatına üçlü olarak uygulanmaktadır. Baba’nın, Oğul’un ve Kutsal Ruh’un ayrı ayrı uygulandığı da görülmektedir. Uygulamalarla ilgili “Hıristiyan Dininin Esasları” adlı kitaptan örnekler vermek istiyoruz.

  1. Rahip, vaftiz kornasından aldığı suyu çocuğun üzerine dökerek:
    “Peder, Oğul ve Kutsal Ruh’un adına seni vaftiz ediyorum” der, çocuğu vaftiz eder. (Sh: 148)
  2. Rahip, ölüm halinde olan hastaya kutsal yağı sürer, hastayı ve yakınlarını “Peder, Oğul ve Kutsal Ruh’un adına, Amin. Bu eve huzur ve selamet gelsin” sözleri ile selamlar. (Sh: 203)
  3. Önce damat gelinin parmağına, sonra gelin damadın parmağına yüzük takarak… sevgimin ve sadakatimin simgesi olarak, bu yüzüğü sana takıyorum. “Peder, Oğul ve Kutsal Ruh’un adına, Amin.” derler. (Sh: 206)

Örnekleri daha da çoğaltmak mümkündür. Görülüyor ki, sıralamaya dikkat edilerek üç tanrının; tanrı Peder’in, tanrı Oğul’un, tanrı Kutsal Ruh’un adları söylenmektedir. Burada üç tanrı vardır. Peder, Oğul ve Kutsal Ruh derken üç tanrı kastediliyormuş.

Adı geçen kitabın 202. sayfasında şöyle yazılıyor:

“Peder, Oğul, Aziz Ruh” adına sözleri söylerken tanrının üçlüğünü düşünüyoruz. Ellerimizle Haç işareti yaptığımızda ise, Hz. İsa Mesih’in bizler için Haç’ta öldüğünü düşünüyoruz.

Peder, Oğul ve Kutsal Ruh adına Amin, derken tanrının birliğini değil, üçlüğünü düşünüyorlarmış. 

Tanrıyı üç düşünmek şirktir.

Bir kabul ettikleri tanrı üç parçalı bir tanrıdır. Bir parçası baba olarak yerinde duruyor. İkinci parçası Meryem’in rahmine girmiş, orada insanlaşmış, İsa olarak doğup dünyaya gelmiş, Üçüncü parçası Ruh olarak Baba ve Oğul’dan çıkmış. .

Üç Bir’dir demek Hıristiyan’ı şirkten kurtaramıyor.

Hıristiyanlar zaman zaman üç tanrı arasında da ayrım yapıyorlar, birinden yardım istiyorlar, diğerlerini isteklerinden dışarı da tutuyorlar.

Bu da şunu gösteriyor ki, Hıristiyanlara göre, üç tanrıdan biri diğerleri olmadan da iş yapabilir. Hâlbuki kitabımızın başında genişçe açıklamaya çalıştık. Hıristiyanlar ısrarla iddia ederler ki, bu üçlü birlikte hareket eder, aralarında tam birlik vardır. Vereceğimiz uygulamalar bu birliği yalanlamaktadır. 

Günahkâr bir Hıristiyan, papazın önünde günah çıkartmadan önce şu duayı yapıyor: 

“Aziz Ruh! Gel. İşlediğim günahların farkına varabilmem için beni aydınlat. Günahlarımdan ötürü pişman olabilmem, dürüstçe itiraf edebilmem için bana yardım et. “

Bu dua Kutsal Ruh’a yapılıyor. Tanrı Peder ile tanrı Oğul bu duada yoktur.  

Günahkâr Hıristiyan, günahlarını papaza itiraf ediyor. Papaz, günahkârı dinliyor. Ona öğütler veriyor. Sonra “Mesih İsa sana şükürler olsun!” diyor. Günahkârı, günahından arıtıyor ve Haç işareti yapıyor. . (Sayfa: 198) Burada da sadece Mesih İsa vardor.Diğerleri yoktur.

Üçlü tanrı sistemi,  ister birlikte, ister ayrı ayrı  kullanılsın şirkin içindedir. Eşi, benzeri, ortağı ve dengi olmayan bir Allah inancına aykırıdır. . . 

2) Dua ve Tapınma

Dua kime yapılır? Dua Allah’a yapılır. Halimizi, isteğimizi yalnız Allah’a arz  ederiz. Yalnız O’ndan yardım dileriz. 

Dua, kulun Allah’tan yardım dilemesidir. 

Dua, kulun Allah’a halini arzetmesidir. 

Dua, yaratan Allah ile yaratılan insan arasında irtibat bağıdır. 

Allah, “Bana dua edin, icabet edeyim. ” buyuruyor. 

Dua yalnız Allah’a yapılır. 

Allah’tan başka kendisine dua edilenler, hiçbir duaya cevap veremezler. 

Putlara, sahte tanrılara, canlı-cansız varlıklara, kim olursa olsun ölmüş insanlara dua edip onlardan istekte bulunanların halini Allah; ağzına su erişsin diye iki elini, iki avucunu birden suya doğru uzatan susuz insana benzetir. Boşuna avuç açmış olur. Uzaktan avuç açmakla su gelip insanın ağzına girmez.

Putların hiçbirisinin duaya cevap verme güçleri yoktur. Tanrılaştırılmış şahısların ve liderlerin de cansız putlar gibi dualara cevap veremeyecekleri aşikârdır. 

Duaya cevap verme hakkı Allah’ındır. Bu Hakkı Allah, peygamberlerine bile vermemiştir. Açık duaları da, gizli duaları da işiten, dua edenleri gören yalnız Allah’tır.

Hıristiyanlığı şirke götüren konulardan biri de Allah’tan başka varlıklardan Allah’tan istenilecek şeyleri istemeleridir. Dua yaparken başka varlıkları Allah’a eş koşmalarıdır. 

“Hıristiyan Dininin Esasları” adlı kitabın 202’nci sayfasında şöyle yazılmaktadır: 

“Tanrıdan ve Mesih İsa’dan başka kimlere dua edebiliriz?

Tanrıdan ve Mesih İsa’dan başka Meryem Ana’ya ve Azizlere dua edebiliriz, çünkü bizler onları şereflendirdiğimizde onlar da bize yardımcı olurlar. “

Meryem, Hz. İsa aleyhisselam’ın annesidir. Azizler ise, Hıristiyanlığa hizmet etmiş kimselerdir. 

Papalar, Kardinaller, Piskoposlar, Papazlar, Rahipler, Rahibeler ve misyoner olarak hizmet etmiş olanlar öldükten sonra papalığın, Patrikhane’nin ve Kiliselerin kararı ile “Aziz” ilan edilirler. 

Azizlere olağanüstü güç ve hal sahibi olarak bakılır. Azizler Kilisece kutsal ilan edilerek yaşamı örnek gösterilen ve halkın kendisine tapınmasına izin verilen kimselerdir. 

Azizlerin resimlerine “Aziz İkonaları” denir. Bu resimlere tapınılır. Protestanlar Aziz İkonalarına tapınmayı kaldırdılar. 

Başlangıçta Hıristiyanlığa inananlara “Aziz” denirdi. Zaman içerisinde “Azizler” de put haline getirildi, kendilerine tapınıldı.

Hıristiyanlar; Babaya, Oğul İsa’ya, Kutsal Ruh’a, İsa’nın Annesi Meryem’e, Azizlere, kilisede resmi ve heykeli bulunan herkese hem tapınırlar, hem de onlara hallerini arz ederler, dilek ve istekte bulunurlar. 

Hıristiyanlar, Azizlerin adlarına yortular ve festivaller düzenlerler, Allah’tan isteyeceklerini onlardan isterler. Allah’tan başkasına dua etmek şirktir.

İslâm’da Allah’tan başkasına dua edilemez. 

İslâm’da Allah’tan başkasına tapınılamaz. 

Kendisine ibâdet edilecek, kendisine dua edilecek tek varlık vardır. O da Allah’tır. 

Müslüman, her gün beş vakit namazın her rekâtında fatihayı okur ve

İyyâke na’büdü ve iyyâke nesteîn” der. Manası: 

Yalnız sana ibâdet ederiz ve yalnız senden yardım isteriz…”

Peygamber de olsa ölmüş insanlardan yardım istemek İslâm’a göre şirktir. 

Hıristiyanlar, babadan, anadan, oğuldan, meleklerden, azizlerden yardım istemekle, onlara dua etmekle, onlara tapınmakla şirke düşmüş oluyorlar. 

3) Günah Çıkartma

Günah nedir?

Günah, Allah’ın emirlerini yapmamaktan meydana gelen bir suçtur. 

Günah, Allah’ın yasaklarını işlemekten meydana gelen bir suçtur. 

Günah, ister Allah’a karşı işlensin, isterse kullara ve diğer canlı varlıklara karşı işlensin, temelde Allah’a karşı işlenmiş olur.Çünkü yarattığı varlıkların hakiki sahıbı Allah’tır.Bunların vazife ve haklarını tayin ve tesbit eden de Allah’tır. Allah’ın tayin ve tesbit etmiş olduğu haklara yapılan saldırı ve kötülük Allah’a karşı yapılmış olur. Bu ise bir suçtur, bir günahtır. 

Dinimiz İslam’da Allah’ın emirlerine karşı gelmekten, yasaklarını çiğnemekten, insanların ve diğer canlı varlıkların hakkına tecavüzden meydana gelen günahlardan kurtulmanın çaresi,  Allah’tan af dilemektir.

Allah affedicidir. Allah affetmeyi sever. Kulları canı gönülden kendisinden af dilerse, günahlarını affeder. Hiç günah işlememiş gibi kulunu temizler, günahtan kurtarır. 

İslam dini,günah insanların haklarına tecavüzle ilgili ise, hakkı geri vermeyi veya helalaşmayı da Allah’tan af dilemeden önce gerekli görür.

Günah, Allah’a karşı işleniyor. İşlenen günahları affetme hakkı da Allah’a aittir. Bu hakkı Allah  kimseye vermemiştir. 

Kul, Allah’a dua ederek, Allah’a yalvararak hem kendisinin hem de başkalarının günahlarının affını Allah’tan ister. 

Günahların affını Allah’tan istemek de kulun hakkıdır. Bu hakkı Allah kuluna vermiştir. 

Hıristiyanlıktaki günah çıkartma hadisesi, Allah’ın günahları affetme yetkisinin insanlara tanınmasıdır. Günahları affetmede insanın Allah’a ortak olmasıdır.

Papazların günah çıkarma odalarında günahlarını itiraf eden Hıristiyanların günahlarını bağışlamaları Allah’ın affetme fiiline ortak ve aracı olmalarıdır ki, bu da bir şirktir. 

Papazın önünde gizli itirafta bulunarak, papazların günahları affetmeleri 8. yüzyılda başlamıştır. Daha önceleri, özellikle kamuya ait suç işleyenler açık itirafta bulunuyor, kendisine gerekli cezalar veriliyordu. 

1215’de 4. Laterano Konsilinde Katolik kilisesine bağlı herkesin, yılda en az bir defa günahlarını itiraf ederek günah çıkartmaları emredildi. 

1975 yılından bu yana da kişisel itirafta bulunmaksızın toplu bağışlanma yolu ile günah çıkartma yolu da açıldı. 

Bunun içindir ki, Papa’nın Roma’da yaptığı toplu bağışlanma toplantılarına milyonlarca insan katılıyor, Papa’nın günahlarını bağışlaması ile günahlarından kurtulduklarına inanıyorlar. . .

Hıristiyanlıkta Papaz ve Rahibelerin günah çıkarma odalarında günahları affetmelerini İncillere dayandırırlar. 

Matta İncili 16/19’da İsa Petrus’a şöyle der: 

“Göklerin egemenliğinin anahtarlarını sana vereceğim. Yeryüzünde bağışlayacağın her şey, göklerde de bağışlanmış olacak, yeryüzünde çözeceğin her şey göklerde de çözülmüş olacak. “

Yuhanna İncili (20/21-23)’de İsa öğrencilerine şöyle der: 

“Baba beni gönderdiği gibi, ben de sizi gönderiyorum. Bunu söyledikten sonra onların üzerine üfleyerek: “Kutsal Ruh’u alın” dedi. Kimin günahlarını bağışlarsanız, bağışlanmış olur. Kimin günahlarını bağışlamazsanız bağışlanmamış kalır. “

Matta’dan aldığımız metin diğer üç İncilde olmadığı gibi, Yuhanna’dan aldığımız metin de diğer üç İncil’de yoktur. Bu da dikkat çekicidir. . . . 

Matta ve Yuhanna İncilleri’ne ait metinler de aynı değildir, farklıdır. 

“Hıristiyan Dini’nin Esasları” adlı kitabın 198. sayfasında, günah itirafında bulunacak kimseye şu tavsiyede bulunulur: 

“Rahiple bir arkadaş gibi konuşarak bütün sorunlarını açıklayabilirsin. O, anlattıklarını dinledikten sonra günahların affolması için sana öğütler verecektir. Verdiği öğüde teşekkür edersin. 

Rahip elini kaldırarak, seni günahlarından arıtır ve Haç işareti yapar. Sen de Haç işareti yapmalısın. Daha sonra Rahip: Mesih İsa sana şükürler olsun!” diyerek dua ettiği zaman sen de: “Şimdi ve ebedîyyete kadar âmin “cevabını verir ve Rahibin yanından ayrılırsın”. 

Kitabın 199 sayfasında da Rahib’in itiraf edenin günahlarını şu sözlerle affettiğini yazar: 

“Yüce Allah sana merhamet etsin. O, oğlunun ölümü ve dirilişi ile insanlara ilâhi barışı sağladı, günahların affını gerçekleştirmek için Kutsal-Ruh’u gönderdi. Yüce Allah kilise aracılığı ile, sana af ve huzur bağışlasın. Şimdi ben Peder, Oğul ve kutsal Ruh’un adına bütün günahlarını affediyorum. Amin. “

İnsanın günahını, nasıl ve ne şekilde işlediğini papazlara itiraf etmesi Hıristiyanlık âleminde ihtilaflara sebep olmuştur. 

İnsanın; kendisi gibi bir insan olan papaz veya rahip huzurunda günahlarını itiraf etmesini ve Papaz veya rahibin de onun günahlarını affetmesini, insan onuruna ve haysiyetine aykırı bulan bir kısım Hıristiyanlar, günah çıkarma işini ve bu konuda papazların veya rahiplerin yetkilerini reddetmişlerdir. 

Papaz kimdir? Rahib kimdir? Onlar da insandır. Bir kısım papazların veya rahiplerin günah odalarında işlediği günahlar, hikâyelere ve romanlara konu olmuştur. 

Zamanımızda da günahkâr papazların ve rahiplerin haberlerini gazetelerde okumaktayız, televizyonlarda seyretmekteyiz. Günah işleyen, insan olarak günah işlemekle karşı karşıya bulunanlar nasıl başkasının günahını affedebilir?

Hıristiyanlık; Allah’a ait olan günahları affetme hakkını Allah’tan alıp papaz ve Rahiplere vermekle, onları bu konuda Allah’a ortak yapmaktadır. Bu bir şirktir. 

Yılda en az bir defa günah çıkarmakla yükümlü tutulan bir Hıristiyan, yıllık günahlarını papaz veya rahibe affettirmekle temize çıktığını zannediyor. Yeni yeni günahlar işliyor, papazın huzurunda itiraflarla da bu günahlardan kurtulduğuna inanıyor. Hayatı boyunca bu seronomi devam edip gidiyor. Günah çıkartma, yeni günahlara sebep oluyor. 

Bir kısım papazlar da günahkârların günahlarını affetmekle kendinde bir varlık hissediyor. Kendini tanrılaştırıyor. 

Bazı papaz ve rahipler de nefsine yenik düşüyor, günahlarını itiraf eden kadın günahkârların durumundan yararlanmaya kalkıyor, ahlakî skandallara sebep oluyor. Böylelerinin haberlerini sık sık gazetelerde okuyoruz. . . 

Matta ve Yuhanna İncilleri’nde olan sözler, Allah’ın Rasulü Hz. İsa aleyhisselam’a ait olamaz. Hz. İsa aleyhisselam, Allah’a ait olan günahları affetme hakkını Allah’tan alıp insanlara vermez. Çünkü peygamberler Allah’a itaat ederler, isyan etmezler. Hiçbir peygambere de günah affetme yetkisi verildiği görülmemiştir.

Allah, Kur’an-ı Kerim’de af konusunda şöyle buyurur: 

Allah’tan başka günahları kim bağışlar?

Al-i İmran :3/135

Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyiniz. Şüphesiz Allah bütün günahları affeder. O, affedici ve merhamet edicidir.

Zümer:39/53

4) Papaz ve Hahamların Dinde Hüküm Koymaları

Tayy Kabilesi Arabistan Yarımadası’nın en büyük kabilelerinden biri idi. Bu kabileye başkanlık etmiş olan Hatem-i Tayy cömertliği dillere destan bir adamdı. 

Hatem’in oğlu babasının ölümü ile kabileye başkan oldu. Suriye’ye sık sık giderdi. Suriye’de Hıristiyan oldu. Müslümanlara da amansız bir düşmandı. Hz. Ali Tayy kabilesi üzerine gönderildi. Hatem’in oğlu Adiyy yapılan savaşta yenildi, Suriye’ye kaçtı. 

Hz. Ali Tayy Kabilesi’nin putunu kırdı, ele geçirdiği esirlerle Medine’ye döndü. Esirler arasında cömertliği dillere destan Hatem’in kızı da vardı. 

Hatem’in kızı Peygamberimiz’in huzuruna çıktı, şöyle konuştu: 

“Ey Allah’ın Rasûlü! Babam ölmüş, biricik akrabam olan kardeşim de kaçmış bulunuyor. Hürriyetime kavuşmak için fidye verecek bir şeyim yoktur. Kurtuluşum için sana sığınıyorum. 

Babam cömert bir adamdı. Kabilesinin ulusu idi. Esirleri kurtarır, kadınların ırzını korur, fukarayı doyurur, felakete uğrayanlara yardım eder, hiçbir talebi reddetmezdi. Ben onun kızıyım. “

Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem: 

“Senin baban İslâm’ın bildirdiği faziletlerle süslü bir insandı. Hatemin kızı serbesttir. Babası insanlık sever bir adamdı” buyurdu. 

Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem, Hatem’in kızına elbise ve yol harçlığı verdi. Onu Suriye’ye, kardeşinin yanına gönderdi. 

Hatem’in kızı Suriye’de kardeşi Adiyy’i buldu. Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem’de gördüğü insanlığı ve faziletleri anlattı. Müslüman olmaya karar verdiler, Medine’ye döndüler. 

Adiyy”in boynunda altından bir Haç vardı. Adiyy boynundan haçı çıkardı. Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem Tevbe Sûresi’nin 31’inci âyetini okudu. Âyetin Türkçe meâli şöyledir: 

Allah’ı bırakıp hahamlarını, papazlarını ve Meryemoğlu Mesihi Rab edindiler. 

Halbuki onlar da, ancak bir olan Allah’a ibâdet etmekle emrolunmuşlardı. 

Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur. 

O, müşriklerin ortak koştuğu şeylerden yüce ve uzaktır.” 

Adiyy bin Hatem: 

“Ey Allah’ın Rasûlü! onlar, hahamlarına ve papazlarına ibâdet etmezler” dedi. 

Peygamberimiz: 

“Onlar bilginlerine açıktan açığa ibâdet etmezler ama, hahamların ve papazların onlara helal kıldıklarını helal, haram kıldıklarını haram olarak kabul ederler. İşte Yahudi ve Hıristiyanların bu hareketleri haham ve papazlarını Rab kabul etmeleridir” buyurdu. (Tefhimül kur’an:2/222)

Hahamlar, Allah’ın haram kıldığı bazı şeyleri helal, helal kıldığı bazı şeyleri haram olarak ilan etmişler ve Yahudilerin bunlara göre hareket etmelerini istemişlerdir. . . . 

Hıristiyanlığa gelince, onlar da   her şey insan eseridir. 

Hıristiyanlıkta Paullar, Papalar, Patrikler, Kardinaller, Piskoposlar, Papazlar, Rahipler neredeyse kendilerini, İsa Mesih’in vekili tayin etmişler, bazı dini hükümleri kaldırmışlar, yeni hükümler koymuşlardır. 

Birkaç örnek verelim: 

Hz. İsa aleyhisselam sünnet olmuştu. 

  1. Paul, Romalı ve Yunanlı müşriklere yaranmak için, sünneti kaldırdı. 
  2. Paul, Romalı ve Yunanlılar için et ve domuz eti yasağını kaldırdı. Bu yasak kaldırılışı, daha sonra genelleşti. 
  3. 325 İznik Konsili’nde İsa’nın tanrılığı kabul edildi. Bazı İnciller doğru, bazı İnciller sahte olarak kabul edildi. 
  4. Yine İznik Konsili’nde Hıristiyanlığın dini esasları belirlendi ve kabul edildi. 
  5. 381 yılında İstanbul Konsili’nde Kutsal Ruh’un tanrılığı kabul edildi. 
  6. 431 Efes Konsili’nde Meryem’in tanrı’nın Anası olduğuna karar verildi. 
  7. 451 Kadıköy Konsili’nde İsa’nın insanî ve ilâhî iki tabiatı olduğuna karar verildi. 
  8. 787 İznik Konsili’nde heykel ve resimlere tapınmanın meşru ve iyi olduğuna karar verildi. 
  9. 1546 Merano Konsili’nde papaz, Rahip ve Rahibelerin evlenmemesine karar verildi. Bunların temel hakları olan evlenme hakları ellerinden alındı. Bu konsilde İncil’in, tanrı ilhamı olduğundan şüphe edilmesi de yasaklandı. 

Örnekleri daha da çoğaltmak mümkündür. 

Dinin sahibi Allah’tır. Dinde hüküm koyma hakkı da Allah’a aittir. 

Dinde hüküm koyma hakkını Allah, gönderdiği peygamberlere bile vermemiştir. Peygamberler dini hükümleri açıklarlar, önder ve örnek olarak yaparlar ve gösterirler. Ancak Allah’ın emri ve izni ile hüküm koyabilirler. 

Hıristiyanlıkta hüküm koymayan yoktur ki, her papa, patrik ve papaz kendi başına bir âlem. Hz. İsa aleyhisselam’ın dinine istediği şekli vermiş. Hz. İsa aleyhisselam’ın, O mübarek peygamberin sadece ismi kalmıştır. Tebliğ ettiği dinden, Tevhid’den hiçbir eser kalmamıştır…

Hıristiyanlığı şirke götüren şeyler çoktur. Biz birkaç örnek verdik, verdiğimiz örnekleri tekrar edelim: 

  1. Baba, Oğul, Kutsal Ruh; Üçlü tanrı İnancı. 
  2. Allah’tan başkasına dua etmeleri ve tapınmaları. 
  3. Allah hakkı olan affetme hakkını papaz ve rahiplere vermeleri ve günah çıkartma merasimleri. 
  4. Papa ve papazlara dinde hüküm koyma yetkisini vermeleri, Hıristiyanları şirkin içine atmaktadır. 

Şirk o kadar kötü bir şeydir ki affı yoktur. Şirke bulaşmış insanların yaptığı her iş, Allah katında kabul görmez. 

Müşrik, ebedî hüsrana uğramaya mahkûm bir kimsedir. Ebedî hüsrana uğrayanların yeri ise malumdur.

Sözü, Allah’ın Peygamberimiz’e hitab eden bir ayetinin meali ile tamamlayalım: 

“De ki: Ben yalnızca sizin gibi bir insanım. Bana ilahınızın bir ilâh olduğu vahyolunuyor. Artık O’na yönelin, O’ndan mağfiret dileyin. Ortak koşanların vay haline!”

Fussilet: 41/6

“İşte O, sizin gerçek Rabbiniz olan Allah’tır.
Artık, haktan ayrıldıktan sonra sapıklıktan başka ne kalır.
O halde nasıl sapıklığa döndürülüyorsunuz?

Yunus Sûresi:10/ 32
Scroll to Top