Peygamber (sav)’in yaptığı savaşlar, yabancı devlet ve kabilelerle yapılan antlaşmalar, alınan idarî tedbirler, İslâm’ın yayılması için başvurulan bütün meselelerde Hz. Ömer’in katkısı ve çalışması vardır.
Hz. Ebubekir’den sonra peygamberimiz (sav)’in en yakın çalışma arkadaşı Hz. Ömer’dir. Bunun için Peygamberimiz (sav) :
“Ebubekir ve Ömer ile beni kuvvetlendiren Allah’a hamdolsun” diye dua etmiştir.
Medine’de İslâm devleti kurulmuştu. Müslümanlar gittikçe kuvvetleniyordu. Mekke müşrikleri, Müslümanları daha fazla kuvvetlenmeden yok etmek için bin kişilik bir kuvvetle Medine’ye kadar geldi. Peygamberimiz (sav) , 300 kişilik bir kuvvetle “Bedir”de müşrikleri karşıladı.
Bedir savaşı müşriklerle Müslümanlar arasındaki ilk savaştır. Bu savaşta Hz. Ömer’in kabilesinden düşman saflarında hiç kimse yoktu. Müslüman saflarında ise on kişi vardı. Bedir’de ilk şehit düşen ise, Hz. Ömer’in kölesi “Mehce” idi.
Hz. Ömer, Bedir savaşında dayısı Ası bin Hişam bin Muğire’yi öldürdü. Din konusunda akraba sevgisinin ve bağlılığının bir tarafa atıldığının ilk örneğini verdi. Çünkü onun için mühim olan hak dine mensup olmaktı. Azılı İslâm düşmanı Umeyr bin Müslüman olunca Müslümanlar sevindiler. Hz.Ömer şöyle dedi:
Bana domuz ondan daha sevimli idi. Şimdi o bana çocuklarımdan daha sevimli oldu.
Hz. Ömer’in Dayısı Niçin Öldürülmüştü?
Müşrikler Müslümanlara yaşama hakkı tanımıyorlardı. Onları yok etmek için silahlanmışlar, Medine’ye kadar gelmişlerdi. Karşılarına çıkan Medineli Müslümanları küçümsemişler, dengimiz değildir demişler, kendileri ile savaşacak Mekkeli Müslümanları istemişlerdi. Mekkeli Müslümanları öldürecekler ve Müslümanlığı yok edeceklerdi. Kendilerinden emindiler. Mağrurane savaş meydanına çıktılar, öldürmek için Müslüman akrabalarını istediler. Ebu Cehil’in kardeşi, Ası bin Hişam da Hz. Ömer’i istedi, putlara ihanet etmenin cezasını ona verecekti. İş dediği gibi olmadı. Ömer’i öldüreceğim derken kendisi öldürüldü. Ası bin Hişam putlar adına Hz. Ömer’e hiç acımadı, O’nu öldürmek için pür hiddet kılıcı ile O’na hücum etti. Bütün varlığı ile Allah’ın birliğine iman etmiş ve İslâm’a teslim olmuş Ömer de bir müşrik’e acıyacak mı idi? O da acımadı, müşrik Ası bin Hişam, Müslüman Ömer’in kılıcı ile öldürüldü.
Bedir Esirleri
Bedir savaşı, müşriklerin yenilgisi ile sona erdi. 70 müşrik öldürüldü. Öldürülenler arasında başta Ebu Cehil olmak üzere çok sayıda ileri gelen müşrik vardı. Yetmişe yakın müşrik de esir alınmıştı. Bunların içinde de ileri gelen müşrikler vardı. Bunlar Medine’ye getirildi. Başları eğikti, gururları kırılmıştı.
Bedir’de esir alınanlara ne yapılacaktı? Haklarında bir vahiy gelmemişti. Peygamberimiz (sav), vahiy olmayan konularda mutlaka ashabına danışırdı. Hz. Ebubekir, fidye karşılığı serbest bırakılmasını istedi, ne de olsa akrabaları idi.
Hz. Ömer, İslâm’ın hayatî menfaatlerinin söz konusu olduğu meselelerde akrabalık arasında hiçbir alakanın olamayacağını belirtti. Esirlerin öldürülmeyi hak ettiklerini, her Müslümanın kendi akrabasını öldürmesini teklif etti.
Evs kabilesi başkanı Sa’d bin Muaz, Hz. Ömer’in teklifini destekledi. Diğer sahabeler ise, Hz. Ebubekir’in görüşünde idiler.
Peygamberimiz (sav) , Hz. Ebubekir (ra) ve arkadaşlarının görüşünü benimseyerek esirleri fidye karşılığı serbest bıraktı. Daha sonra konu hakkında vahy-i ilâhî geldi. Enfal suresinin (67-69) ayetleri ile Bedir esirlerinin fidye mukabili serbest bırakılması kınandı.
Hz. Ömer’in
Soğukkanlılığını Kaybettiği Anlar
Uhud savaşında Peygamber (sav)’in öldürüldüğü söylentisi çıkınca, Hz. Ömer kalkanını kaldırıp atar, soğukkanlılığını kaybeder.
Enes bin Nadir’in “Peygamber öldükten sonra yaşamanın ne değeri vardır, siz de ölünceye kadar savaşın” deyip düşman saflarına dalması, Hz. Ömer’i kendine getirir, peygamberin sağ olduğunu duyunca da hemen koşup yanında yer alır ve O’nu müdafaa edenler arasına katılır.
Tarihçiler Hz. Ömer’in iki yerde soğukkanlılığını kaybettiğini yazarlar. Biri Uhud’da peygamber öldürüldü şayıası çıkınca, diğeri de Peygamber (sav) ölünce
Bizim Ölülerimiz Cennette,
Sizinkiler İse Cehennemdedir
Uhud’da, Peygamberimiz (sav)’in düşman tarafından atılan bir taşla dudağı yarıldı. Düşman İbn-i Kamiye’nin kılıç darbesi ile de yüzü yaralandı. Müslümanlar vücutlarını siper ederek Peygamberimiz (sav)’i korudu, bir tepeye çıktılar, düşman tepeye çıkamadı.
Karşı tepeye çıkan müşrik ordusu kumandanı Ebu Sufyan bağırdı: “Muhammed içinizde midir?” cevap veren olmadı.
“Ebubekir orada mı?” cevap alamadı.
“Ömer aranızda mı?” yine cevap veren olmadı.
Ebu Sufyan: “Eğer sağ olsalardı, elbette cevap verirlerdi, bunların üçü de
ölmüş” dedi.
Hz. Ömer dayanamayıp: “Ey Allah’ın düşmanı! Bunların hepsi buradadır,
sağdır” diye bağırdı.
Ebu Sufyan “Yüksel Hubel!” dedi.
Peygamberimiz emretti, Müslümanlar; “Allahû Ekber” dediler.
Ebu Sufyan: “Muharebe nöbetledir, bugün Bedir gününün karşılığıdır” dedi.
Hz. Ömer: “Evet ama beraber değiliz, bizim ölülerimiz cennette, sizinkiler ise cehennemdedir” dedi
İtaatsizliğin Bedeli
Uhud savaşı, Müslümanlar için bir musibet olmuştur. Yetmiş şehit verilmiştir.
Şehitlerin altısı muhacir, altmış dördü ise Ensar’dandır. Bir çok yaralı vardır. Okçuların peygamber emrine itaat etmeyip, yerlerini terk etmeleri, dünyalık sevdasına düşmeleri, kazanılmış bir savaşın kaybedilmesine sebep olmuştur.
Uhud savaşı, Allah’a ve Rasûlüne itaatsizliğin nelere mal olacağını, peygamber hayatta iken gösteren büyük bir derstir.
Şahsî, ailevî, ümmet ve devlet çapında bütün kayıplarımızın temelinde Allah’a ve Rasûlüne itaatsizlik, yatmaktadır.
Hz. Ömer, Muaz hazretlerine sordu:
Bu ümmeti ayakta tutan şey nedir?
Muaz (ra) : Üç şeydir. Bunlar aynı zamanda kurtarıcıdırlar
Yaratılışa uygun ihlâs ki, Allah insanları bu meziyet üzere yaratmıştır.
Dinin esası olan namaz.
İnsanları kötülükten koruyan itaattir, dedi.
Kaza Namazı
Hendek savaşında Peygamberimiz (sav) Hz. Ömer’i bir noktanın savunması için görevlendirmişti. Düşmanlar devamlı saldırılarda bulundu. Hz. Ömer ve arkadaşları, diğer sahabeler gibi görevli bulundukları noktaları öyle savundular ki, düşman bütün saldırılarında geri çekilmek mecburiyetinde kaldı.
Düşman saldırıları durduktan sonra Hz. Ömer, Peygamberimiz (sav)’e geldi, düşmanla çarpışmadan ötürü ikindi namazını kılamadığını söyledi. Peygamberimiz (sav) de kendisinin ikindi namazını kılamadığını ifade buyurdu.
Hendek savaşında namazlar kazaya kaldı.
Hendek savaşı ile ilk defa kaza namazı kılındı.
Hudeybiye
Peygamberimiz (sav) müjde verdi. Kâbe ziyaret edilecekti. Özellikle muhacirler bu müjdeye çok sevindiler. Kâbe’yi ziyaret edecekler, memleketlerini göreceklerdi.
Peygamberimiz (sav) bin beş yüz sahabesi ile Mekke yakınına kadar geldi. “Hudeybiye”de durdu. Çünkü Kureyş ayaklanmış, Müslümanları Mekke’ye sokmama kararı almıştı. Mekke’ye elçi gitti. Mekke’den elçi geldi. Allah’ın razı olduğu “Rıdvan Biatı” yapıldı.
Müslümanların kararlılığını gören Kureyş, antlaşmaya yanaştı, ama antlaşmanın şartları görünüşe göre Müslümanlar için çok ağırdı.
Bir maddesi vardı ki, Müslümanlar bu maddeyi kabullenemiyorlardı. Kabullenemeyenlerin başında da Hz. Ömer vardı. Bu madde şöyledir:
“Müslüman olup, Müslümanlar tarafına geçenler Kureyş’e iade edilecekti.”
Antlaşma henüz imzalanmamıştı. Hz. Ömer önce Hz. Ebubekir (ra) ile görüştü, antlaşmanın Müslümanların menfaatlerine aykırı olduğunu söyledi.
Hz. Ebubekir, peygamber (sav) tarafından yapılan her şeyin isabetli olduğunu söyledi. Hz. Ömer ikna olmamıştı. Hz. Peygamber (sav)’in huzuruna vardı, sordu:
“Ey Allah’ın Rasûlü! Siz Allah’ın elçisi değil misiniz?”
“Şüphesiz” buyurdu.
“Bizim düşmanlarımız putperest müşrikler değil midir?”
“Şüphesiz öyledir” buyurdu.
“O halde dinimizin küçük düşmesine niçin göz yumalım?”
“Ben Allah’ın elçisiyim. O’nun emirleri hilafına hareket edemem.”
Antlaşma imzalandı. Antlaşma gereği Kâbe ziyaret edilemedi. Bir sonraki sene ziyaret edilecekti. Hudeybiye’den Medine’ye dönüldü.
Medine’ye dönüş yolunda, Fetih sûresinin ilk âyetleri indi.
Peygamberimiz Müslümanlara “Fetih müjdesi” verdi.
Gerçekten Hudeybiye Müslümanlık için bir fetih oldu. Müslümanlık her tarafta yayılmaya başladı. Kureyş ile barış halinde olmak, onlara değil, Müslümanlara yaradı.
Hudeybiye ile Mekke fethinin kapısı açılmış oldu.
Hz. Ömer’in Pişmanlığı
Hz. Ömer, Hudeybiye antlaşması ile ilgili Peygamber (sav)’e sorduğu sorulardan dolayı kendi kendine pişman oldu, üzüntü duydu. Nafile namaz kılmak, oruç tutmak, sadaka vermek ve köle azat etmek suretiyle üzüntüsünü gidermeye çalıştı.
Putperest Eşler
Bakara suresinin 221’inci ayeti kerimesi ile “iman etmedikçe putperest kadınlarla evlenmeyin…” hükmü bildirildi. Müslüman hanımların putperest erkeklerle evlenmesi de yasaklandı.
Hz. Ömer’in iki hanımı vardı. İkisi de putperestti. Âyet inince onlara Müslüman olmayı teklif etti. Kabul etmediler. Hz. Ömer de: Karibe ve Ümmü Gülsüm binti Carul adlı putperest hanımlarını boşadı, Sabit bin Ebil Efleh’in kızı Cemile ile evlendi.
Müslümanlıkta esas olan Müslüman bir kadınla, dindar, edepli ve güzel ahlak sahibi bir kadınla evlenmektir. Hanımlar da bu niteliklere sahip erkeklerle evlenecektir. Ailenin huzuru ve çocukların terbiyesi ve Müslüman’ca yetiştirilmesi için Müslüman’ca yaşayan bir hanımla, hanımların da Müslüman’ca yaşayan bir erkekle evlenmeleri teşvik ve telkin edilmiştir. Gerçekçi olan da
budur.