Devlet Malları

Hz. Ömer danışma meclisinde yaptığı konuşmalarda, devletin mallarının veparasının harcanması konusundaki sahip olduğu hakkı şöyle anlatır: Allah’ın malında benim şu kadardan başka bir hakkım yoktur. Bundan başkası da benim için haramdır. Soğuktan ve sıcaktan muhafaza etmek için bir elbise ile Kureyş’in ortalama bir ferdi gibi aile efradım için geçim. Ben herhangi bir Müslüman’dan farklı değilim.”
“Devlet malları için doğru olarak sadece üç şey biliyorum:
Hak ile toplamak, hak ile harcamak ve bunlarla ilgili olarak, yanlışlıkları kontrol etmek. Benim sizin mallarınız üzerindeki ilgi ve hassasiyetim, yetim malı üzerindeki velinin gösterdiği hassasiyet gibidir. Muhtaç olmadıkça ben bir şey alamam. İhtiyaç içinde olursam o zaman doğru bir şekilde beytülmalden alıp harcayabilirim.”
“Üzerimde sizlerin benden talep edilmesi gereken çok haklarınız vardır.
Bu haklardan bir tanesi gayri meşru olarak gelir ve ganimet toplamamamdır.
İkincisi elime geçen gelir ve ganimeti gayri meşru bir tarzda harcamamamdır.
Bir diğeri de maaşlarınızı artırmam, hudutları muhafaza etmem ve sizi lüzumsuz tehlikelere atmamamdır.”


Geniş Bir Hürriyet
Hz. Ömer’e göre, meşveretsiz yani danışmasız hilafet (idare) meşru olamaz,
“Meşveretsiz hilafet olmaz”.
Hz. Ömer’in danışma meclisinde işin önemine göre toplantılar ve konuşmalar günlerce sürerdi.
Konuşanlar geniş bir hürriyet içinde rahatça konuşurlar, istediklerini söylerlerdi. toplantılardan birinde konuşanlardan biri tekrar tekrar: “Ey Ömer!
Allah’tan kork”
der. Hazır bulunanlardan biri adamı azarlar.
Hz. Ömer: “Bırak söylesin! Bu insanlar beni böyle uyarmazlarsa hiçbir işe
yaramamış olurlar. Bende dinlemezsem kabahat işlemiş olurum”
der.

Hz. Ömer Halkın Denetimini İster
Hz. Ömer, daima Allah’ın yardımına sığınır, O’ndan yardım, af ve mağfiret diler. İşlerinde adalet ve doğruluk üzere olmayı niyaz eder.
Halkında desteğini ve kendisini kontrol etmesini ister. Bir toplantıda şöyle der:
“Beni bir eğrilikte bulursanız, doğrultunuz.”
Orada bulunanlardan biri Hz. Ömer’in isteğine şöyle cevap verir: “Vallahi! Seni bir eğrilikte bulursak kılıçlarımızla doğrulturuz.”
Adamın sözleri karşısında Hz. Ömer: “Allah’a hamdolsun! Eğri bir iş yaptığım zaman beni doğrultacaklar var” der.
Hz. Ömer Harise oğullarının çeşmesinin başına geldi. Orada Muhammed bin Mesleme vardı.
Hz. Ömer: “Benim tutumumu nasıl buluyorsun?” dedi.
Muhammed bin Mesleme: “Seni arzu ettiğim gibi, senin hayrını arzu edenler gibi buluyorum. Zekâtı toplamakta, onu korumakta, adaletle bölüştürmekte kusur etmiyorsun. Şayet azıcık kötülüğe meyledersen, seni deliklerde düzeltilen oklar gibi düzeltiriz” dedi.
Hz. Ömer: “Allah, Allah” dedi.
Muhammed bin Mesleme: “Azıcık kötülüğe meyledersen, seni deliklerde düzeltilen oklar gibi düzeltiriz” diye tekrar etti.
Hz. Ömer yine Allah’a hamdetti: “Beni kötülüğe meyledince düzelten bir
topluluk içinde kılan Allah’a hamdederim”

Hz. Ömer, cuma hutbesi okuyor. Hutbede “Dinleyiniz ve itaat ediniz” diyor.
Cemaatten biri: “Üzerindeki elbiseye nasıl sahip olduğunu açıklayana kadar seni dinlemeyeceğiz” diyor.
Adamın sözlerine Hz. Ömer öfkelenmez, sükûnetle oğlu Abdullah’a “Kalk, cevap ver” der. Abdullah ayağa kalkar; elbiselik hakkını babasına verdiğini söyler.
Adam: “Şimdi emret! Dinler ve itaat ederiz” der.

Mehrin Sınırlandırılması
Hz. Ömer, evlenmede kadınlara fazla mehir verilmemesini, mehrin sınırlandırılmasını ister.
Bir kadın, Hz. Ömer’i durdurur: “Ey Ömer! Sen ne hakla, Allah’ın bizler için
uygun gördüğü hakkı sınırlıyorsun”
diye Hz. Ömer’e itiraz eder. Hz. Ömer düşüncesinden vazgeçer, hata ettiğinde kendisini düzeltecek insanlar olduğu için Allah’a şükreder.

Kral mı, Halife mi?
Bir gün Hz. Ömer kendisinin kral mı, yoksa halife mi olduğunu Selman-ı Farisi’ye sorar. Selman-ı Farisi şöyle cevap verir: “Eğer sen Müslümanların malından bir dirhem dahi olsa, gayri meşru olarak, hakkın olmadan alırsan ve bir dirhemi keyfin için harcamaya kalkarsan o zaman halife değil, bir kral olursun” demiş.
Orada bulunanlardan biri de şöyle der: “Ey Emir el-mü’minin! İkisi arasındabüyük farklar vardır.”
Hz. Ömer sorar: “Ne gibi farklar vardır?”
Adam şöyle cevap verir: “halife bir şey aldığında hak ile alır ve harcadığında hak ile harcar. Allah’ın inayeti ile sen böylesin. Kral halka zulmeder, gayri meşru olarak birinden alır, diğerine verir.”
Hz. Ömer: “Allah’a yemin ederim ki, kral olmak istemem. Çünkü o çok büyük ve ağır bir yüktür” dedi. “Yanında hakikat konuşulmayan ve hakikatisöylemeyen bir devlet başkanında hayır yoktur” buyurdu.
Hz. Ömer’in bir sözü de şöyledir: “Kudret ve iradesiyle yaşadığım Allah’a yemin ederim ki, hilâfete seçildiğim gibi, günahsız olarak hilafeti bırakırsam ne mutlu bana.”
Hz. Ömer, Hakk’a bağlı bir halife idi. Bir iş yapacağı zaman mutlaka bilenlere danışır, onların görüşlerini tesbit eder. Ona göre karar verirdi. Danışma meclisine götürdüğü meselelerde de meclisin aldığı karara uygun hareket ederdi. Danışma meclisinde görüşler arasında farklılıklar olursa çoğunluğun görüşünü kabul ederdi.

İdareci ve Memurlarda Aradığı Nitelikler
Hz. Ömer, tayin edeceği kumandan, vali ve memurları muttakî, ehil, hak ve hukuka bağlı kişilerden seçer, haklarında ensar ve muhacirinin ileri gelenlerinin görüşlerini alır,ondan sonra tayinini yapardı.
Bir kısım vilayetlerinin idarecilerinin seçimini bölge halkından ister, onların seçip isimlerini bildirdiği zatları tayin ederdi.
Hz. Ömer, Esed oğullarından birini bir işe memur etmek istedi. Bu zat memuriyet belgesini almak için geldiğinde, Hz. Ömer yanına gelen bir çocuğu öpüp seviyordu. Adam: “ Çocukta sevilir mi? Vallâhi ben şimdiye kadar, hiçbir çocuğu öpüp sevmedim” dedi.
Hz. Ömer: “Senin insanlara karşı merhametin yok. Ver şu memuriyet belgeni. Bundan sonra memur olamazsın” dedi. O da memuriyet belgesini Hz. Ömer’e verdi.

Vali ve Memurlarla Konuşmaları
Tayin ettiği vali ve idarecilere de şöyle derdi: “Sizi Muhammed (sav) ümmeti
üzerine, onların saçlarının ve derilerinin efendisi olasınız, varlarına, yoklarına sahip çıkmanız için tayin etmiyorum.
Bu tayinden maksadım, ibadeti tesis etmeniz, aralarında adalet ve hak ölçüleri ile hükmetmeniz, her hususta hakkı hukuku gözetmeniz içindir.”
“Biliniz ki, sizi halka zulmetmek ve tahakküm etmek için tayin etmedim.

Sizi halka örnek olacak önderler olarak gönderdim. Müslümanlara haklarını veriniz, onları küçük düşürerek dövmeyiniz.
Gurura kapılma hatasına düşmemeleri için onları lüzumundan fazla övmeyiniz. Kapılarınızı onların yüzlerine kapamayınız ki, içlerinde kuvvetli olanlar zayıf olanları yemesin.
Onlardan üstünmüşsünüz gibi hareket etmeyiniz. Çünkü bu onlara tahakküm etmektir.”


Halkın Söz Hakkı
Hz. Ömer’e göre, halkın devlet idaresinde söz söyleme hakkı vardı. Bu hakkı kullanmak üzere vilayetlerde idarenin işleyişini kontrol etmek için heyetler oluşturulmuştu. Bu heyetler zaman zaman Medine’ye gelir, Medine’de o vilayetin genel durumu görüşülür, telkin ve tavsiyede bulunulurdu. Şikayet üzerine, araştırmalar yapılır, şikayetler haklı çıkarsa görevli, görevinden
uzaklaştırılırdı

Bekçi Kulübesi Azl’e Sebep Oluyor
Hz. Ömer, İran fatihi ve büyük sahabe Saad bin Ebi Vakkas’ı Kufe’ye vali tayin etti. Halkın şikâyeti üzerine de valilikten aldı. Şikâyetin konusu da evinin önüne bir bekçi kulübesi yaptırması idi. Halk valiyi istediği zaman görürdü. Bekçi kulübesi valinin istenildiği zaman görülmesini engel oluyordu.
Halka Hitabesi
Hz. Ömer, halkı görevlileri kontrol ve yaptıklarını takip etmeye teşvik ederdi. Bir konuşmasında şöyle der: “Ben valileri, sizleri dövmeleri, mallarınızı haksızlıkla almaları için göndermiyorum. Onları tayin etmekten maksadım, Allah’ın, Rasûlü’nün gösterdiği yolu size anlatmaları içindir. Onlardan herhangi birisi bu maksadın hilafına bir davranışta bulunursa, siz bunu hemen bana bildirmelisiniz. Allah’a yemin ederim ki, ben derhal bu valiyi değiştiririm.”
Mısır valisi Amr bin As ayağa kalktı: “Eğer bir Müslüman valiliği sırasında, suç işleyen birisini başkalarına ders olacak şekilde cezalandırmak için döverse, siz bu valiyi yine değiştirecek veya cezalandıracak mısınız?” diye sordu.
Hz. Ömer: “Evet! Allah’a yemin ederim ki, cezalandırırım. Zira ben Allah’ın Rasûlünün böyle yaptığını gördüm. Sakın Müslümanları dövmeyin. Çünkü böyle yapmakla onları alçaltırsınız. Onları haklarından mahrum etmeyiniz, çünkü böyle yapmakla onları suç işlemeye teşvik etmiş olursunuz.”

Hacda Umumi Toplantı
Hz. Ömer, bütün valileri ve üst düzey memurları hac mevsiminde hacda toplardı. Memleketin umumi durumu görüşülür, alınması gerekli tedbirler müzakere edilirdi.
Bu toplantılarda ayrıca idarecilerden şikâyetlerde dinlenirdi. Hz. Ömer şöyle derdi: “Kimin vali ve memurlar’dan şikâyeti varsa, bir alacağı varsa, bir hakkı varsa ayağa kalksın söylesin.”
Bir defasında adamın biri ayağa kalktı: “Ey mü’minlerin emiri! Senin Vâli’n bana yüz kırbaç vurdu” dedi.
Hz. Ömer: “Kalk, hakkını al” buyurdu.
Amr bin As, ayağa kalktı: “Ey mü’minlerin emiri! Sen valiler hakkında böyle bir kapı açarsan, bu hal hem onlara çok ağır gelir, hem de senden sonrakiler için bir adet halini alır” dedi.
Hz. Ömer: “Dikkat et, ben Allah’ın Rasûlünün nefsine kısas tatbik ettiğini
gördüm. Onu kısassız mı bırakacağım?”
buyurdu. Sonra hak sahibine dönerek: “Kalk, hakkını al” diye emretti.
Amr bin As: “O halde izin verin de O’nu razı edeyim” dedi. Şikâyetçi olan şahsa her kırbaç için iki dinar olmak üzere toplam 200 dinar verilerek razı edildi, şikâyetçi kısas hakkından vazgeçti.

Tek Adam İdâresi
Hz. Ömer, memleketin idaresinin bir adamın idaresine terk edilemeyeceğine inanırdı. Bunun için halktan, bilhassa ehil kimselerden yardım isterdi.
Hz. Ömer, memleketin bütün kabiliyetli ve bilgili insanlarını bilir, onlara kabiliyetlerine göre vazife verirdi. Karab ve Tuleyha bin Halid, asker insanlardı. Harb sanatını bilirlerdi.
Hz. Ömer kumandana yazdığı mektupta “Bunlara askeri vazife ver, çünkü ehillerdir. İdari vazife verme, idari vazifeye ehil değillerdir” diye yazıyordu.

Adâlet İdârenin Temel Taşıdır
Adalet, idarenin temel taşıdır.
Adalet, hakkın ve hukukun yerinde ve sahibinde olmasının temel şartıdır. Adaletin olduğu yerde insanlık vardır, insaf vardır, hakka, hukuka saygı ve riayet vardır.
Adaletin olmadığı yerde, zulüm vardır, haksızlık vardır, vahşet vardır ve hayvanlık vardır.
İslâm adaleti emreder.
Allah, (cc), adaletli olanları sever.
Adalette insanların önderleri ve örnekleri peygamberlerdir.
Adalette kâinatın serveri Muhammed (sav) en büyük örnek ve önderdir.
Hz. Ebubekir (ra) ve Ömer de adil insanlardı. Adalette örneklerdi.
Hz. Ömer’in bir unvanı da “Âdil Ömer”dir.
Adalette insanın rengine, ırkına, mevkiine, inancına, zenginliğine, fakirliğine, sosyal durumuna bakılmaz. Hak sahibi olup olmadığına bakılır, hak sahibi ise, hakkı verilir. Haksızın haksızlığı ortaya çıkarılır.
Adalet, insanları birbirine yaklaştırır, kaynaştırır. İnsanlar arasındaki sevgi ve saygı bağlarını kuvvetlendirir.
Adaletli idare insanları korur, insanları mesut ve bahtiyar eder.
Adaletli idare insanlara yaşama şevki ve azmi verir.
Hz. Ömer’in adaleti idarenin bütününe hâkim kıldı.
Adaletli insanları iş başına getirdi.
Adaletsizliğe asla müsaade etmedi

Scroll to Top