Azgın Bir İslâm Düşmanı İdi

Hz. Ömer, babası Hattab gibi putlara düşkündü. Müslümanlara amansız bir düşmandı.
Babası Hattab, tek Allah’a inanan kardeşi Zeyd’e nasıl işkence ederse, Hz. Ömer de yakaladığı kimsesiz Müslümanlara öyle işkence ederdi.
Müslümanlar Hz. Ömer’i görünce yollarını değiştirirdi…

Hz. Ömer’in Müslüman düşmanlığı herkes tarafından bilinirdi. Âmir adında bir adam, hanımına soruyor: Ömer’in İslâm’a girmesini arzu ediyor musun?
Evet
Âmir: Eşeği Müslüman olur da bu gördüğün Ömer Müslüman olmaz, diyor.
Hz. Ömer, evindeki câriyenin Müslüman olduğunu öğrenince öfkeden küplere bindi. Kadıncağızı yoruluncaya, nefes nefese kalıncaya kadar dövdü, takatsiz kalınca: “Bekle! Nefesimi alayım seni yine döveceğim” dedi. Ancak tüm baskılarına, işkencelerine rağmen “Lebine”yi aslâ dininden döndüremedi…
Hz. Ebubekir, Lebinenin işkence gördüğünü öğrenince onu Hz Ömer’den satın aldı, azat etti.
Lebine Hz. Ömer’in dayağından kurtuldu.

Peygamberi Öldürecekti
Müşrikler, Müslümanları yok etmek için çareler aradılar, kendilerine göre çareyi de buldular.
Çare; İslâm’ın peygamberi Muhammed (sav)’i yok etmekti.
Bunun için de onu öldürmek gerekiyordu.

Kureyş büyükleri “Dârunnedve”de toplanmışlardı. Hz. Ömer de bu toplantıya katıldı. Toplantıda Müslümanlığın önlenmesi konuşuldu. Müslümanlığı önlemek için türlü türlü çareler ileri sürüldü.

Ebû Cehil: “Muhammed’i öldürmekten başka çare yoktur. Kim bunu yaparsa yüz kırmızı, yüz siyah deve vereceğim” dedi.
“Muhammed’i hangi babayiğit öldürecek” dediler.
Hz. Ömer’in putcu ve vahşi damarı daha da kabardı:
“Bu işi Hattab oğlundan başka yapacak yoktur” dedi.
Toplantıda bulunanlar Hz. Ömer’i alkışladılar: “Haydi Hattab oğlu görelim seni!” dediler, onu
daha da yüreklendirdiler.

Hışımla Yola Çıktı
Peygamberimiz (sav)’in nerede olduğunu sordu, söylediler. Hz. Ömer kılıcını kuşandı, Peygamberimiz (sav)’in ve Müslümanların bulunduğu “Erkam’ın evi”ne doğru büyük
bir hışımla yola çıktı.
Yolda kendi kabilesinden Nuaym İbn-i Abdullah’a rastladı. Nuaym Müslüman’dı. Ömer’deki öfkeyi sezdi, durumundan şüphelendi ve sordu: “Ey Ömer nereye gidiyorsun?”

Hz. Ömer cevap verdi: “Arapların arasına ayrılık sokan, putlarımıza dil uzatan Muhammed’in vücudunu ortadan kaldırmaya gidiyorum.”

Nuaym Ömer’e; “Ey Ömer! Zor işe girişmişsin. Muhammed’in arkadaşlarıonun etrafında dolaşıyorlar, isteğine kavuşman zordur. Tutalım ki öldürdün, sonra Haşim ve Zühre oğullarının elinden kurtulamazsın.”
Hz. Ömer, Nuaym’ın sözlerine kızdı: “Öyle ise sen de onlardansın, önce senin
işini bitireyim” dedi, kılıcını çekti.
Nuaym, Ömer’e bağırdı: “Sen beni bırak, kendi ailene bak!”

Ömer, “Benim ailem ne demek?”
Nuaym: “ Amcanın oğlu enişten Said ile hanımı kız kardeşin Fatıma, her ikisi de Müslüman oldular.”
Hz. Ömer’in kız kardeşi Fatıma ve kocası Said de müslüman olmuştu, Müslümanlıklarını ondan gizliyorlardı.
Nuaym, öfkeli Ömer’den Allah’ın Rasûlü’nü korumak amacıyla o’nun yönünü değiştirmek istiyordu. Bu yön değiştirmede “takdir-i ilâhinin” tecellisi meydana gelecekti. Nuaym bunu nereden bilecekti? Çünkü geleceği Allah’tan başka kimse bilemezdi.
Nuaym, öfkeli ve hiddetli Ömer’e sadece yeni bir yön göstermişti. Bir de o’nun en yakınındaki insanlar bile Müslüman olmuşken, onun çabalamasının boşuna olduğunu hatırlatmak istemişti…

Scroll to Top