Teslis’e Dayanak Arayışları

Hz. İsa aleyhisselam’ın tanrılığını ortaya atan Paul’dür. Paul, İsis- Osiris Horous mitolojisinden faydalanmış, putperest Roma’nın ve Yunan’ın dinsel, kültürel ve sosyal durumunu göz önünde tutarak düşüncelerini bu halklar arasında yaymıştır. 

Paul, Hz. İsa aleyhisselam’ın tanrılığını esas alan düşüncelerine dayanan yeni dini yaydığı sıralarda, yaptıklarının Hz. İsa aleyhisselam’ın bildirdiklerine uygun olup olmadığını hiç düşünmemiştir. Aksine, Paul’ün geçmişi, Hıristiyan oluşundaki mistik tavrı, İsa aleyhisselam’ın muhitini bırakıp Roma ve Yunan’a yönelmesi, putperestlerin hoşuna gidecek tarzda davranışları ve İsa dininde değişiklik yaparak sunması onun kasdi hareket ettiğini göstermektedir. 

Paul’den sonra, Paul’cü Hıristiyanların; Teslis’i, yani İsa aleyhisselam’ın tanrılığını İncillere dayandırmalarının ve bu dayandırmayı eski Ahid’e kadar uzatmalarının Paul’le bir ilişkisi yoktur. Çünkü Paul 64 yılında meşhur Roma yangını bahane edilerek Neron tarafından öldürüldüğü zaman, eldeki İnciller henüz yazılmamıştı. 

Kesin olmamakla beraber, Markos İncili’nin (65-70), Matta ve Luka İncillerinin de (80-90) yılları arasında yazıldığı, Yuhanna İncili’nin de (100) yıl civarında kaleme alındığı belirtilir.

Paul öldüğü zaman İnciller elde olmadığına göre, Paul’ün İsa’nın tanrılığını iddia ederken bu iddiasını dört İncil’e dayandırması mümkün değildir. Aksine dört İncil yazılırken Paul’ün düşüncesinden ve dinsel uygulamalarından etkilenilmiştir.Paul’ün ölüm tarihi ile İncillerin yazılış tarihleri bunu göstermektedir.

Paul öldürüldüğü zaman geride, kendi düşüncesine göre inanan ve yaşayan eski putperest Yunanlılardan ve Romalılardan meydana gelmiş teşkilatlanmış cemaatler ve bu cemaatlere göndermiş olduğu mektupları bırakmıştı. 

Teslis’ci Hıristiyanlar o zamanki Roma Devleti’nin de yardımları ile Hıristiyanlara hâkim olunca, köşelerine sıkışmış kalmış fakat düşünce yönünden güçlü durumda bulunan, Allah’ın birliği ve  İsa aleyhisselam’ın peygamberliği esasına bağlı olanlara karşı Teslis’i yani Üçlü tanrı İnancını savunmak ve bu inancı kabul ettirmek için felsefî kaynaklar, kitabî dayanaklar aramaya başlamışlardır. 

Teslisci Hıristiyanlar, Musa aleyhisselam’dan sonra yazılan 39 kitaptan meydana gelen “Eski ahit” kitaplarını,İsa aleyhisselam’dan sonra yazılan  27 kitaptan meydana gelen “Yeni ahit” kitaplarını taramışlar, kendilerine göre buldukları cümlelere ve kelimelere Teslis’in dayanağı diye sarılmışlardır. 

Nerede oğul kelimesi geçiyorsa, o kelimeyi Hz. İsa aleyhisselam’a işaret diye değerlendirmişler, onun tanrılığına delil olarak göstermişlerdir. 

Eski Ahid’in İşaya kitabının (9/6)’da şöyle yazılıdır: “Çünkü bize bir çocuk doğdu, bize bir oğul verildi ve reislik onun üzerinde olacak ve onun adı Acip öğütçü, kadir Allah, ebedîyet babası, selamet reisi çağırılacaktır. 

İşaya kitabı, İsa’dan asırlarca önce yazılmıştır. İşaya kitabı ile  İsa’dan sonra yazılan yeni Ahit kitapları arasında 16 tane kitap vardır. 

Çocuk doğdu diyor. Çocuk o zaman doğmuş. İsa aleyhisselam ise asırlar sonra doğdu. İki doğumun da İsa aleyhisselam ait olduğunu söylemek mümkün değildir. Böyle bir iddia aklı, mantığı ve zamanı zorlamak olur. 

O zaman doğan çocuğun özellikleri arasında “Kadir Allah” sözünün de olması işi halletmiyor. O zamanki çocuk Kadir Allah İsa ise, Meryem’den yeniden niye doğdu? Yeniden doğana kadar ne yaptı?

İşaya kitabında böyle bir cümle geçiyor diye o zamanın insanlarından hiçbiri, o çocuğa Kadir Allah diye bakmamıştır. Allah’ın bir olduğuna inanmışlardır. 

Kadir Allah sözü, “Necmeddin” yani, “Dinin Yıldızı” gibi “Kadirullah” yani, “Allah’ın Gücü” gibi çocuğun ikinci bir ismi veya unvanı olabilir. Eski Ahit kitaplarında Teslis, yani Üçlü tanrı inancı yoktur. Eski Ahid’in bütün kitaplarında bir Allah’tan bahsedilir. Ama Paul’cü ve üç tanrı taraftarı olan Hıristiyanlar eski Ahit’te buldukları cümleler ve kelimeleri alarak Teslise dayanak yapmak isterler. 

Biz, yeni Ahid’i meydana getiren 27 kitaptan sadece dördü üzerindeki çalışmalarımızı Üçlü tanrı İnancı yönünden devam ettireceğiz. Bu dört kitap, Matta, Markos, Luka ve Yuhanna İncilleridir. 

Gerçi Hıristiyanlar diğer kitaplara da büyük değer verirler, onların da ilhamla yazıldığını söylerler. Paul’un ve diğer havarilerin yazdığı iddia edilen bu kitaplar çalışmamızda, konu dışındadır. 

İncillerin Teslis’e Dayanakları Açık ve Net midir?

Daha önce belirtmiştik; Paul, İsa’nın tanrılığını iddia etmiş, bu iddiasını yaymış, 64 Roma yangını bahanesi ile Neron tarafından öldürülmüştür. İnciller de Paul’den sonra yazılmıştır, bu itibarla İnciller Hz. İsa aleyhisselam’ın tanrılığına, dolayısıyla Paul’ün düşüncesine kaynak olamaz. Ama Paul’cü Hıristiyanlar, İsa’nın tanrılığına kaynak olarak başta İnciller olmak üzere bütün eski ve yeni ahit kitaplarını gösterirler. 

İnciller, Teslis, yani Üçlü tanrı İnancı’na ne derece dayanak olduğu üzerinde duralım. Keldanî bir papaz iken Müslüman olup Abdulahad Davud adını alan Benjamin Dawid, şöyle diyor: 

“Tevrat ve Kur’ân Teslis’i yasaklamıştır. “

Aslına bakılırsa İncil de bu inancı açık bir şekilde kabullenip savunmaz. 

İncil’in Teslis’le ilgili imâlı işaretler ihtiva ettiği söylense bile bu, asla âmir bir hüküm değildir. 

Çünkü mevcut İncil Hz. İsa aleyhisselam tarafından yazılıp görülmediği gibi Teslis de onun tarafından ifade edilmiş değildir, 

Şimdiki şekli ve muhtevası ile İncil ve teslis  İsa aleyhisselam peygamberden en az iki asır sonra sistemleştirilmiştir.”

Teslis’in İncillerdeki dayanakları ile ilgili birkaç görüş daha belirtelim: 

“İncillerde açıkça Allah’ın birliğinden, İsa’nın insanlığından söz edilir. Ancak bir kısım kapalı ifadelerden mecazi deyimlerden hareketle “üçleme” anlayışına varılır: “Ben ve Baba biriz. ” “Babamızın Ruhu ‘Allah’ın Ruhu’ gibi. “Kutsal kitapta Teslis net bir şekilde açıklanmamaktadır.”

Bir diğer görüş de şöyledir: 

“Teslis’i açıklamak için felsefi tahliller, şaşırtıcı benzetmelere başvurmuşlardır. Teslis kelimesi Hıristiyan edebiyatında ancak ikinci asırdan itibaren görülmeye başlanmıştır. 

Teslis’in varlığı teorik ve bilimsel olarak değil, tartışmasız kabul edilmiş bir hakikat gibi müşahhas tarzda tasdik edilmiştir.”

İncillerdeki Teslis’in durumu hakkında bir diğer görüş de şöyledir: “Hıristiyan kutsal kitabında” Üçleme” açıkça hiçbir yerde belirtilmemiştir. 

Ancak “Ben ve Baba biriz,” “Babanızın ruhu”, “Allah”ın Ruhu” gibi deyimler zamanla Allah’ın yanında İsa ve Kutsal Ruh’un da tanrı sayılmasına kadar varan yorumlara yol açmıştır. 

Bu yorumları ilk başlatan, Havarilere sonradan katılan Paul olmuştur. Teslis’i ifade eden bir kısım ifadeler, mecazi deyimler, sonraları Teslis anlayışına yol açmıştır.”

 Görülüyor ki, İncillerde açık açık Üçlü tanrı İnancı bildirilmediği gibi, aksine Allah’ın birliği, İsa aleyhisselam’ın insanlığı kesin olarak anlatılmaktadır. Kapalı ifadeler, mecazi deyimler, zorlama yorumlarla Hıristiyanlar, İncillerde Üçlü tanrı İnancı’na dayanak aramaktadır. 

İstanbullu Ermeni yazar M. Günay,Yahova Şahitlerine karşı Hıristiyanlığı müdafaa için yazdığı “Gerçeği Bilelim” adlı kitabında konu ile ilgili olarak şöyle der: 

“Kutsal kitap her ne kadar tek bir Allah’tan söz ediyorsa da ve tanrıda” Üçlük var” diye açıkça öğretmiyorsa da, tanrıda bulunan özel üç isimden söz eder. Özellikle İncil yazılarında tanrı “Baba, Oğlu ve Kutsal Ruh” şeklinde açıklanır. Bu üç ismin aynı cevherden, aynı özden olduklarını kanıtlayan pek çok ayet vardır. “

M. Günay, İncillerin tek bir Allah’tan söz ettiğini kabul etmek mecburiyetinde kalmasına rağmen, Allah’ın tek olduğunu “söz ediyorsa” ifadesiyle geçiştirmeye, Allah’ın birliğini geri plana atmaya hakkı yoktur. Yine M. Günay’ın, İncillerde üçlüğü ön plana çıkarmaya da hakkı yoktur. 

M. Günay İncil kitabında, “tanrı, Baba, Oğul ve Kutsal Ruh” şeklinde açıklanır diyor. Dört İncilde böyle bir cümle yoktur. Sadece birbiri peşine sıralanmış, “Baba, Oğul ve Kutsal Ruh “isimleri vardır. Sıralamanın başında tanrı kelimesi yoktur. Sonunda da “Şeklinde açıklanır “ifadesi yoktur. Bu, M. Günay’ın uydurduğu bir şeydir. Gerçeği bilelim diyor, ama söylediklerinin gerçekle bir ilgisi yoktur. 

“Üç ismin aynı özden, aynı cevherden olduğunu kanıtlayan pek çok ayet vardır” diyor. Ama, açık ve kesin bir delil gösteremiyor. Yanlış yorumlara, kapalı ifadelere, imalı sözlere dayandırdığı kanıtlarını göreceğiz. Önce “İzhârü’l-Hak” sahibi Rahmetullah Efendi’nin konu ile ilgili görüşüne yer verelim: 

“Hz. İsa aleyhisselam’ın mübarek ağzından “Ben Allah’ım” sözü çıkmamıştır. Öyleyse Hıristiyanlar “Üçlü İnanc”ı nereden çıkarmışlardır. Bunları kendileri tevil etmek suretiyle Yuhanna kitabından almışlardır. Temel diye aldıkları bu sözlerde ayetin kendisi ile ayete verilen anlam ve yapılan açıklama hiçbir zaman ayeti tutmamaktadır.”

Hıristiyanların kapalı ifadelere, mecazi deyimlere, imalı sözlere, yanlış yorumlara dayanarak  İsa aleyhisselam’ya tanrı demelerinin sebepleri ve dayanakları şunlardır:

1) İncillerde  İsa aleyhisselam’a “Tanrı’nın Oğlu” Denilmesi

İncillerde İsa aleyhisselam için “tanrının Oğlu” ifadesi kullanılır: 

Matta İncil’i (3/17)’de İsa için, “sevgili oğlum budur, ondan razıyım” denir. 

Matta İncil’i (16/16)’da Petrus İsa’ya “Allah’ın Oğlu Mesih’sin” der. 

Matta İncil’i (26/63)’te başkâhin “Allah’ın oğlu Mesih’sen bize söyle” der. İsa da ona “söylediğin gibidir” cevabını verir

İncillerin değişik yerlerinde tanrının Oğlu veya bu anlama gelecek kelimeler ve cümleler bol bol bulunur.

Konuyu iki yönden inceleyeceğiz. 

a) İncillerde Hz. İsa aleyhisselam için “tanrının Oğlu deyimi kullanıldığı gibi Yusufoğlu, dülgeroğlu, Meryemoğlu, Davudoğlu insanoğlu tabirleri de kullanılır. 

Hz. İsa aleyhisselam’a bir taraftan tanrı oğlu, diğer taraftan da, insanoğlu deniliyor, anasının, babasının ismi veriliyor. Kimin oğlu olduğu konusunda İnciller arasında çok büyük çelişki vardır. Bu çelişki siyaha beyaz, beyaza siyah demekten daha fazla akla ve mantığa ters düşmektedir. 

Hepimiz biliyoruz ki, İsa insandır, annesi onu karnında taşımış, doğurmuş. Hz. İsa aleyhisselam bebek olmuş, büyümüş, yemiş içmiş, acıkmış, ağlamış, acı çekmiş, diğer insanlar gibi yaşamıştır. Bunu Hıristiyanlar da kabul ediyorlar. Fakat bunlar İsa’nın insan olan tarafıdır. İsa’nın bir de ruh tarafı vardır ki, o yönü tanrıdır, diyorlar. 

Her insanda, hatta diğer canlı varlıklarda da ruh tarafı vardır. Hz. İsa aleyhisselam’ın ruhsal yönünü diğer insanlardan, hatta diğer canlılardan ayıran özelliği nedir? Bunu gösterebilirler mi?

Gösteremezler. Kendileri de ruhun görülemeyeceğini söylerler. Öyleyse Hz. İsa aleyhisselam’ın ruhsal yönünün tanrı olduğu hükmüne nasıl varıyorlar? 

İncillerde Hz. İsa aleyhisselam’ın ruhsal yönünün tanrı olduğu açık olarak bildirilmediğine göre, bu konudaki hükümlerinin dayanağı yoktur. 

Gözümüzün önünde Hz. İsa aleyhisselam, insan olarak dururken görülmeyen bir yönünü göstererek, O büyük insana, peygambere tanrı demek hem akla ve mantığa aykırıdır, hem de ona bir iftiradır. 

Hz. İsa aleyhisselam’ın doğması gibi, peygamberlerin yaptıkları da kendi maharetleri ile değil, Allah’ın dilemesi ve yardımıyladır. 

İnsana düşen, bilinmeyen bir şeye dayanarak Hz. İsa aleyhisselam’a tanrı demek değildir. Aksine, insan olarak doğan ve insan olarak yaşayan Hz. İsa aleyhisselam’a insan demektir. “tanrının Oğlu” tabirini de bir deyişin ışığı altında değerlendirmektir.  

b) “Tanrının Oğlu” sözü, Hz. İsa aleyhisselam’ın tanrı olduğunu göstermez. Hıristiyanların inandıkları Eski ahit ve Yeni ahit kitapları “tanrının Oğlu” sözünün, tanrılığa delil olamayacağını açık açık göstermektedir; şöyle ki; 

Eski Ahit, Tesniye (14/I)’de şöyle yazılıdır: 

“Siz, Allah’ınız Rabbın oğullarısınız.” Yahudiler bu cümleye bakarak insanları tanrı yapmamışlardır. Burada kullanılan “Oğullarısınız” kelimesi, Allah’ın iyi kullarısınız demektir. İnsanların değerini belirtmek için kullanılmıştır. Tanrının oğlu demek, tanrının iyi kulu demektir. 

Üçlü tanrı İnancı’nın babası olan Paul, Korintoslulara yazdığı mektubunda (4/17)’de şöyle diyor: “Bunun için Rab de sevgili ve sadık çocuğum Timeteosu size gönderdim. . “

Burada çocuğum dediği için Timeteos Paul’ün gerçekten çocuğu mu oldu? Paul çocuğum kelimesi ile Timeteos’a verdiği değeri anlatmak istemiştir.

İncillerde oğul kelimesi hangi manâda kullanılmıştır? Konuyu daha iyi anlayabilmek için “İzhârü’l-Hak” sahibi Rahmetullah Efendi’nin yazdıklarına bakalım. İzhârü’l-Hak sahibi Rahmetullah Efendi kitabının 456-463 sayfalarda özetle şöyle yazar: 

“…Sadece bir kelimeyi ele alarak Hz. İsa aleyhisselam’a Allah’lığı yakıştırmak akla aykırı olduğu gibi, mümkün de değildir. 

Akla aykırı ve mümkün olmayan bir şeyi, hiçbir delil gösterilmeden kabul etmek de akılsızlıktan başka bir şey değildir. 

Oğul ne demektir? Herkes bunu bilir. Ana ile babanın birleşmesinden doğan bir çocuktur. Bütün dünya lügatlarında bu böyledir. Bu anlam ise, Hz. İsa aleyhisselam için söylenemez. Zaten kendileri de bunun böyle olmadığını kabul etmektedirler. Madem ana ve baba suyundan (meni ve nutfesinden) olmamıştır. . . o halde ona Allah’ın oğlu denilmesi çok iyi bir insan olmasından ileri gelmektedir. Bunun böyle olduğu, kendi kutsal kitaplarda da yazılıdır. “

Matta İncil’i (5/9)’da: “Ne mutlu sulh edicilere. . . Çünkü onlar Allah oğulları çağırılacaklar. ” denilmektedir. 

Matta İncili (5/44-45)’de şöyle yazılıdır: “Düşmanlarınızı sevin ve size eza edenler için dua edin ki, siz göklerde olan Babanın oğulları olasınız. “

Görülüyor ki, Hz. İsa aleyhisselam iyilik edenlere, iyi insanlara doğru insanlara “Allah’ın oğulları” tabirini kullanmaktadır. Allah için de “Baba” demektedir. 

Eğer Hz. İsa aleyhisselam tanrı ise, bütün iyi insanların da tanrı olmaları gerekir! İyi insanlara tanrı denilmediğine göre, Hz. İsa aleyhisselam da tanrı değildir. Hz. İsa aleyhisselam’a tanrı demek, Paul’ün o büyük peygambere bir iftirasıdır. 

Hıristiyanların dediği gibi, haşa Hz. İsa aleyhisselam’a tanrı denilecekse, bütün kötü insanlara da şeytan denilmesi gerekir. Çünkü kötü insanlar için de İncillerde “şeytanın oğlu, İblisin oğlu” tabirleri kullanılmaktadır. Hatta İsa aleyhisselam kendisine en yakın olan birinci Havari Petrus’a şöyle der: 

“Fakat İsa dönüp Petrus’a dedi: Çekil arkama şeytan; sen bana tökezsin, çünkü sen Allah’ın şeylerini değil, ancak insan şeylerini düşünüyorsun. “(Matta İncili: 16/23), Markos İncili: 8/33)

Hz. İsa aleyhisselam’a tanrının oğlu demekle tanrı oluyorsa, İsa Petrus’a şeytanın oğlu demiyor, bizzat şeytan diyor, o takdirde Petrus haydi haydi şeytan olur. Hıristiyanlar kendi mantıklarına göre şeytan olması şart olan Petrus’un peşinde şimdi niye gidiyorlar, ona büyük bir insan ve Aziz olarak bakıyorlar? Hıristiyanlar bu hareketleri ile tanrıları olan Hz. İsa aleyhisselam’ı yalanlamıyorlar mı? Hayır, Petrus şeytan değil, azizdir demiyorlar mı? 

İşin gerçeği nedir? Hz. İsa aleyhisselam Petrus’a şeytan demekle onun kötülüğünü açıklamıştır. Hz. İsa aleyhisselam’a tanrının oğlu demekle, de, Hz. İsa aleyhisselam’ın iyiliği, iyi insan oluşu anlatılmıştır. Ne Petrus şeytandır, Ne de Hz. İsa aleyhisselam tanrıdır. 

Yuhanna İncili (6/70)’de İsa, kendisini ele veren Yahuda İskariyot için de “İblis”der. Maksadı İskariyot’un kötü bir insan olduğunu belirtmektir. 

Yuhanna İncili’nde Yahudiler ile İsa aleyhisselam arasında şöyle bir konuşma geçer: Yuhanna İncili (8/41)’de Yahudiler: “Bir babamız var, o da Allah’tır.” dedikleri zaman, Yuhanna (8/44)’de İsa aleyhisselam Yahudilere şöyle cevap verdi: “Siz babanız İblis’tensiniz ve babanızın heveslerini yapmak istiyorsunuz. “

Burada Yahudiler, “Babamız var, o da Allah’tır” demekle iyi insanlar olduklarını, Allah’ın emirlerine uyduklarını anlatmışlardır. Hiçbir zaman Allah’ın oğullarıyız, çünkü bizlerde tanrılarız diye akıllarından bile geçirmemişlerdir. 

İsa aleyhisselam da, “siz babanız iblistensiniz” demekle onların kötü insanlar olduklarını, şeytanın isteğine uyduklarını söylemiştir. Onların, şeytanların kendilerinin olduğunu belirtmeyi düşünmemiştir. 

İsa aleyhisselam Petrus’a şeytan, Yahuda İskariyot’a iblis dediği için Petrus şeytan, İskarıyot iblis mi oldu? Hayır. 

Hulasa; tanrının oğlu, tanrının oğulları ifadeleri insanların çok iyi olduklarını belirtmek için kullanılmıştır. 

Yahudiler, Eski Ahit’te bu ifadeleri kullanırlarken, insanların tanrı olacağını hiç düşünmemişlerdir. 

Hıristiyanlar, Paul’un tuzağına düşmüşler, Hz. İsa aleyhisselam’ın tanrı olduğuna inanmışlardır. Hz. İsa aleyhisselam’ın tanrılığı konusunda önce kendilerini, sonra diğer insanları inandırmak, tevhid’e inanan ve Hz. İsa aleyhisselam’a gerçekten bağlı olanlarla mücadele için de uçan kuştan bile yardım dilemişlerdir. Buldukları her kelimeye ve cümleye can simidi gibi sarılmışlardır. 

Tanrının Oğlu deyimi, Eski ahid’e ve bugün elde bulunan İncillere göre İsa’nın tanrı olduğunu göstermez, aksine İsa’nın iyi bir insan olduğunu belirtir. Bunun delillerini yukarıda vermiş bulunuyoruz. 

Şunu da belirtelim ki İncillerde tanrının Oğlu, Baba gibi deyimlerin kullanılması büyük bir hatadır. Bu hatayı da yapan İncil yazarlarıdır. Bu hatanın neye mal olduğu da ortadır. İnsanları Allah’a ibadete çağıran İsa peygamberin, hatalı kullanılan ve yanlış yorumlanan bir kelime yüzünden kendisine tapılır bir put haline getirilmesi, insanlık için hazin bir durumdur. 

Bizim dinimiz İslâm, Allah hakkında baba kelimesinin, insanlar hakkında da tanrının Oğlu, tanrının Oğulları gibi tabirlerin kullanılmasını yasak eder.

2) İsa aleyhisselam’ya Tanrı Denilmesinin Sebebi: “Ben ve Baba Biriz”

Yuhanna İncili (10/30)’da “Ben ve Baba biriz” cümlesi yazılıdır. 

Hıristiyanlar bu cümleyi “İsa tanrıdır” diye anlıyorlar. 

Bu cümle diğer üç İncil’de yoktur. Bu yönden Yuhanna İncil’i ile diğer İnciller arasında çelişki vardır. Çelişkinin olduğu yerde de gerçeğin ne olduğu belli olmaz.

Öte yandan, “Ben ve Baba biriz” cümlesi Hz. İsa aleyhisselam’ın tanrı olduğunu göstermez. Çünkü Hz. İsa aleyhisselam insandır. İnsan olması dolayısıyla da Allah’tan başka olanın tanrı olması mümkün değildir. 

Yuhanna İncili (17/21-23)’de şöyle yazılıdır: “Nasıl ki, ey Baba, sen bendesin ve ben de sendeyim, onlar da bizde olsunlar da, beni senin gönderdiğine dünya iman etsin. Bana verdiğin izzeti ben de onlara verdim ki, biz bir ‘ olduğumuz gibi onlar da bir olsunlar. Ben onlarda ve sen bende, ta ki bir olmak üzere tamamlanmış olsunlar ve beni senin gönderdiğini ve beni sevdiğin gibi onları da sevdiğini bilsinler. “

“Ben onlarda ve sen bende” sözü ile Havarilere tanrı denilmiyorsa, “Ben ve Baba Biriz” sözü ile de Hz. İsa aleyhisselam’ya tanrı denilemez. 

Çünkü “ben onlarda ve sen bende” sözü, “Ben ve Baba Biriz” sözünden daha kuvvetlidir. 

“Ahmet ve Mehmet birdir” dediğimiz zaman, Ahmet Mehmet olmadığına, Mehmet de, Ahmet olmadığına göre, ben ve baba biriz sözüyle de İsa aleyhisselam tanrı olmaz. 

“Ben ve baba biriz” sözü Hz. İsa aleyhisselam’ın Allah’a bağlılığını ifade etmekte ve göstermektedir. 

“Ben onlarda” sözü de Hz. İsa aleyhisselam ile Havariler arasındaki sağlam inanç ve yaşama bağını göstermektedir. 

“Ben ve Baba Biriz” sözü, Hz. İsa aleyhisselam’ın tanrılığını göstermez.

3) İsa aleyhisselam’a Tanrı Denilmesinin Sebebi: “Beni Görmüş Olan Babayı Görmüş Olur”

Yuhanna İncili (14/9)’da şöyle yazılıdır: Filipus Hz. İsa aleyhisselam’a “Ya Rab, Babayı bize göster” der. İsa da ona: “Beni görmüş olan Babayı görmüş olur” cevabını verir. 

Hıristiyanlar, bu cümleye de dayanarak İsa’ya tanrı derler. 

Hâlbuki Hıristiyanlar da biz Müslümanlar gibi, Allah’ın dünyada görülemeyeceğine inanırlar. 

Bu cümleye dayanarak İsa’ya tanrı diyorlarsa, Hz. İsa aleyhisselam’ı görmüş olduklarından dolayı Allah’ın dünyada görülemeyeceğine dair inançlarından vaz geçmeleri lazımdır. Fakat vaz geçmeleri mümkün değildir. Çünkü Yuhanna İncili’nde (1/18), “Hiçbir zaman Allah’ı kimse görmemiştir” denilir. 

Hıristiyanlar, ya Hz. İsa aleyhisselam’a tanrı demekten vazgeçecekler, yahut da daimi bir inanç kargaşası içerisinde olacaklardır. Çünkü “Allah’ı hiç kimse hiçbir zaman görmemiştir” cümlesi gayet açıktır. 

Tanrının İsa’ya girdiğini, dolayısıyla İsa’yı görmekle tanrıyı gördüklerini iddia ederlerse, o zaman da Yuhanna İncili (14/20)’deki sözleri önlerine sereriz; bu sözlerde şöyle denir: 

“O gün bileceksin ki ben Baba’dayım ve siz bendesiniz ve ben sizdeyim. ” Bu söz gereği Havarilerin de tanrı olması lazımdır. Havariler tanrı olmadığına göre, İsa aleyhisselam da tanrı değildir. 

Cümlenin manâsı ne olabilir? “Beni gören, Allah’ın emirlerini, lutuflarnı görmüş ve anlamış olurlar” olabilir. Çünkü Hz. İsa aleyhisselam’ı görüp tanımak, onun emirlerine uymak, Allah’ı bilmek ve tanımak, Allah’ın emirlerine uymak demektir.

4) İsa aleyhisselam’ın Yukarıdan Olması,Tanrı Olmasının Sebebi imiş

Yuhanna İncili (8/23)’de şöyle yazılıdır: 

“…Siz aşağıdansınız, ben yukarıdanım; siz dünyadansınız, ben bu dünyadan değilim. “

Bu söz İsa’nın Tanrı olmasının delili imiş.

Bu söze dayanarak tanrının gökten inip Meryem’in karnında insan kalıbına girdiğini iddia ederler. . 

Noel dolayısıyla bir İsviçre gazetesinin birinci sayfasını tamamen kaplayan yazının başlığı şöyle idi: “Gott İst Mensch Geworden” Türkçesi: “tanrı, İnsan Olmuştur. ” Yazı şöyle sona eriyor: 

“Tanrı insan olmuştur ki, insanlar birbirlerine ellerini uzatsın ve insanlar insanları mutlu etsinler.

Görülüyor ki, Hıristiyanlar sözleri nasıl çarpıtıyorlar, “ben yukarıdanım” sözünü ne hale getiriyorlar. 

Tanrı gökten inmiş, Meryem’in karnına girmiş, orada et ve kemiğe bürünmüş, İsa olarak doğmuş, dünyaya gelmiş, insan suretinde İsa adında bir tanrı olmuş, insanları kurtarmak için kendini çarmıha gerilerek feda etmiş, ölmüş. İsviçre gazetesinde bunlar anlatılıyor. Bu büyük bir sırmış, bu sırrı herkes anlayamaz ve kavrayamazmış, anlayabilmesi için derin bir iç değişikliği gerekmiş. Gazete yazarı herkesi inkarnasiyon, yani tanrının insan oluşu üzerine düşünmeye davet ediyor. 

Allah’ım! Ne büyük yanlış ve sapık düşünce, tanrı insan olmuş. . . 

Allah’ım, sen bizi her türlü yanlış ve sapık düşüncelerden koru!

Tanrı insanları kurtarmak için Meryem’in karnına girmiş, oradan dünyaya gelmiş,  insanları kurtarmak için işkence görmüş, çarmıha gerilerek öldürülmüş.

Akla ve mantığa ne kadar aykırı bir şey.

Tanrı insanları günahtan kurtarmak isterse, onları nasıl yarattı ise, günahları da affettim der, insanlar günahlarından kurtulurlar. 

Tanrı istediğini yapma gücüne sahip değil midir?  Sahiptir. 

Öyleyse Hıristiyanların dolambaçlı yollarına ne gerek vardır? Paul, İsa’ya tanrı demiş, onun izinde gidenler de Paul’u yalancı çıkarmamak için aklın ve mantığın kabul etmeyeceği yolları denerken böyle gülünç durumlara düşüyorlar. 

Biz konumuza dönelim. İsa yukarıdan olduğu için tanrı imiş. . 

İsa’nın yukarıdan olduğuna dair bilgi diğer üç İncil’de yoktur. 

Konu üzerinde İnciller arasında ihtilaf ve çelişki vardır. 

Yuhanna İncili (15/19)’da şöyle bir cümle vardır: “Eğer dünyadan olsaydınız, dünya kendisinin olanı severdi; madem ki dünyadan değilsiniz, ancak ben sizi dünyadan seçtim, bunun için dünya sizden nefret ediyor.”

Yuhanna İncili (17/14-16)’da da şöyle yazılıdır: “…ben dünyadan olmadığım gibi, onlar da dünyadan değildirler. 

Onları dünyadan kaldırmanı değil, şerrinden saklamanı yalvarırım. 

Ben dünyadan olmadığım gibi, onlarda dünyadan değildirler. “

Yuhanna (17/18)’de de şöyle yazılıdır: “Sen beni dünyaya gönderdiğin gibi, ben de onları dünyaya gönderdim. “

Bu sözleri incelediğimiz zaman şunları tespit ediyoruz: 

a) Hz. İsa’yı dünyaya gönderen Allah’tır. Gönderilenin gönderenle eşit olması mümkün değildir. Öyleyse Hz. İsa tanrı değildir. 

b) Havarileri şerrinden saklaması için İsa Allah’a yalvarıyor. 

Yalvaran, dua eden, yalvardığı, dua ettiği zat ile denk ve eşit olur mu?

Hz. İsa aleyhisselam Allah’a eşit ve O’na denk değildir. Çünkü O’na yalvarıyor ve O’na dua ediyor. Hz. İsa aleyhisselam tanrı değildir. 

Havariler de Hz. İsa aleyhisselam gibi dünyadan değillermiş, dünyadan olmamak, yukarıdan olmak tanrı olmayı gerektiriyorsa, havarilerin de tanrı olmaları gerekir. 

Havariler tanrı olmadığına göre, İsa da tanrı değildir. 

İzhârü’l-Hak sahibi Rahmetullah Efendi, “Siz aşağıdansınız, ben yukarıdanım” sözünü şöyle açıklıyor

“Siz, bu alçak dünyaya isteklisiniz. Ben öyle değilim. Ben Allah’ın rızasını istiyorum. 

Allah yolunda giden, herkese iyilik eden, ibadetlerini bırakmayan, yüce gayeleri olan insanlara ‘Onlar bu dünya ehlinden olmadı’ derler. “

Hz. İsa aleyhisselam ve havarileri dünya ehlinden değildi. Dünyanın kötülüklerine yönelmediler. Yüce Allah’ın rızasını istediler. Aşağılıklara bakmadılar. Bu sebeple yukarıdan oldular, kötülüğün ve şirkin aşağılıklarına düşmediler. . . 

5) İsa aleyhisselam’ya Tanrı Denilmesinin Sebebi, “Hz. İsa aleyhisselam’ın Kelâm Olması” İmiş

Kelam, “söz” demek. Allah’ın sözü, Allah’tan çıkmış, Meryem’in karnına girmiş, oradan İsa adında tanrı olarak çıkmış. . 

Dördüncü sebepte bizzat tanrı gökten iniyor, Hz. Meryem’in karnına giriyordu. Burada ise tanrı değil de sözü Hz. Meryem’in karnına girmiş. 

Ne acâip bir düşünce!. . 

Tanrının sözünün Hz. İsa aleyhisselam’ın karnına girip, Oradan İsa olarak çıkmasının delili, Yuhanna İncili (l/l-2)’deki şu sözlermiş: 

“Kelam başlangıçta idi ve kelam Allah nezdinde idi ve kelam Allah idi. “

Bu söz diğer İncillerde yoktur. Dolayısıyla İnciller arasında çelişki vardır. 

Yuhanna İncili’nin başlangıcında bulunan bu sözler, esrarengiz sözlerdir. 

Bu sözlerde Üç “kelam” geçiyor. Birincisi başlangıçta imiş. Bu söz Allah olamaz. Çünkü Allah’ın başlangıcı yoktur. Bu kelamın başlangıcı vardır. İkinci Kelam Allah nezdinde imiş, Bu kelam da Allah olamaz. Çünkü bu kelam Allah nezdinde, yani yanında imiş. Bir kimse yanında bulunduğu, himayesinde olduğu kimse ile eşit ve denk değildir. Hiç olmazsa yanında bulunduğu anda ona muhtaçtır. Muhtaç olan tanrı olamaz. Dolayısıyla ikinci kelam da eğer İsa ise tanrı değildir. 

Üçüncü Kelam Allah imiş.

Kelam, yani söz, söz olarak Allah değildir. Allah’ın bir sıfatı, bir niteliğidir. Konuşan şahıs ile onun konuştuğu söz ayrı ayrıdır. 

Kur’ân-ı Kerimde de Hz. İsa aleyhisselam için kelime yani, söz denir.

Allah ilk yarattığı varlıklara “Ol” dedi. İlk varlıklar da Allah’ın emri, yani sözü ile oluverdi. Sonra Allah her varlığın üremesini bir kanuna bağladı. Varlıklar da bu kanuna göre çoğaldı. 

İnsanların çoğalması kanunu ana ile babanın birleşmesidir. Ana ve babanın birleşmesi olmadan, istisnai olarak meydana gelen yalnız Hz. İsa aleyhisselam’dır. 

Allah yüce kudreti ile “ol” demiş, Allah’ın bu sözü ile İsa aleyhisselam,annesi Meryem’in karnında bekleyip geliştikten sonra doğumla dünyaya gelmiştir. 

Allah’ın “ol” sözü ile anne karnında olan Hz. İsa aleyhisselam, “ol” sözünden dolayı tanrı oluyorsa; Âdem atamız, Havva anamızda, yaratılan ilk canlıların hepsinin de tanrı olması gerekir. Çünkü onlar sadece babasız değil, hem annesiz, hem de babasız, Allah’ın “Ol” emri ile oluvermişlerdir. 

Onlara tanrı denilmediğine göre, Hz. İsa aleyhisselam’a da tanrı demek son derece yersiz ve yanlıştır. 

Hıristiyanların büyük yanlışı, Allah’ın sözünü de Allah kabul etmeleridir. 

Yuhanna İncili (3/34)’de şöyle denir: “Zira Allah’ın gönderdiği kimse Allah’ın sözlerini söyler. “

Bütün peygamberler Allah’ın sözlerini söylerler. Allah’ın sözlerini söyleyenler tanrı olsaydı, bütün peygamberlerin tanrı olması gerekirdi. Peygamberler tanrı olmadığına göre, bir peygamber olan İsa aleyhisselam da tanrı değildir. 

Yuhanna İncili (l/l-2)’den İsa’nın tanrılığını çıkarmak, aklı zorlamak olur. 

Yuhanna (l/l-2)’deki cümleler bir muammadır, birbirleri ile çelişkilidir. “Kelam”ların zamanları, yerleri ve unvanları farklı farklıdır. 

Birinci kelâmın zamanı belli; Başlangıç, İkinci kelâmın yeri belli; Allah nezdinde, Üçüncü kelâmın unvanı belli: Allah. . . Görülüyor ki, zamanı, yeri ve unvanı farklı, çelişkilerle dolu bir cümleden hareketle bir insanın tanrılığına karar vermek son derece yanlış bir yaklaşımdır. 

6) İsaaleyhisselam’a Secde Etmeleri, İsa’nın Tanrı Olmasının Sebebi İmiş

Hz. İsa aleyhisselam’a insanların secde etmeleri, İsa’nın tanrı olmasından dolayı imiş. . 

İncillerin değişik yerlerinde insanların İsa’ya secde ettikleri yazılır. 

Matta İncili (15/25)’de kızı hasta olan bir kadın İsa’ya gelir: “Ya Rab, bana yardım et diye ona tapınır. “

Cümledeki tapınır kelimesi Markos İncili (7/25)’de “ayaklarına düştü” şeklindedir. 

İncilin çağdaş çevirisinde ise, “yere kapandı” olur.

Görülüyor ki, tapınma kelimesinde İnciller arasında çelişki vardır. 

Matta İncili (28/9)’da şöyle yazılıdır: 

“Ve işte İsa, ‘size selam’ diye onların karşısına çıktı. Onlar da yaklaşıp İsa’nın ayaklarına sarıldılar, ona secde ettiler. “

Bu cümle diğer İncillerde yoktur. Bu yönden de İnciller arasında ihtilaf ve çelişki vardır. 

İnsanların; Hz. İsa aleyhisselam’ın önünde diz çökmeleri, O’nun önünde yere kapanmaları, bunun için de zaman zaman tapınma ve secde kelimelerinin kullanılması, O’nun tanrılığına delil ve sebep olamaz. Çünkü tarih boyunca bir kısım kişiler, insanlara hâkim olunca, onları, kendi otoritesini kabul ettirmek için önünde diz çöktürmüş, hatta bunu bir devlet geleneği haline getirmiştir. 

Bir kısım insanlar da saygı duydukları insanlara saygılarını belirtmek veya isteklerini elde etmek için bazı kişilerin önünde yere kapanmışlardır. 

Havarilerin; Hz. İsa aleyhisselam önünde yere kapanmaları, bunu da secde kelimesi ile ifade etmeleri, İsa aleyhisselam’a duydukları aşırı saygı ve bağlılıktan dolayıdır. 

Kızının hastalığına çare bulmak için Hz. İsa aleyhisselam’ın önünde kızın annesinin yere kapanması, cümledeki ifadesi ile O’na tapınması, isteğini elde etmek içindir. 

İncillerdeki Hz. İsa aleyhisselam önündeki diz çökmeler, yere kapanmalar, secde etmeler geçmişten gelen kötü bir alışkanlığın devamı ve uygulamasıdır. Böyle kötü alışkanlıklar bugün de vardır. 

İncillere göre de İsa aleyhisselam hiç kimseye “Ben tanrıyım, bana secde edin” dememiştir. 

İncillerdeki İsa aleyhisselam önünde diz çökmeler, ona secde etmeler, İsa aleyhisselam’ın tanrılığının bir delili ve sebebi değildir. 

7) Baba-Oğul-Kutsal Ruh” Sıralaması,  İsa aleyhisselam’ın Tanrı Olmasının Delili ve Sebebi İmiş

Matta İncili (28/18, 19)’da şöyle yazılıdır: “Gökte ve yeryüzünde bütün hakimiyet bana verildi. İmdi siz gidip bütün milletleri şakirt edin. Onları Baba, Oğul ve Ruhu’l-Kudüs ismi ile vaftiz eyleyin. “

Luka İncili’nde “Baba, Oğul ve Ruhu’l-kudüs” sıralaması yoktur. Şakirtleri dünyaya göndermesi de yoktur. 

Yuhanna İncili. (20/21 )’de şöyle yazılıdır: “Size selamet Baba beni gönderdiği gibi ben de sizi gönderiyorum” cümlesi vardır. Niçin gönderiyor, nereye gönderiyor belli değildir. Baba oğul ve Ruhu’l-kudüs sıralaması yoktur. 

Markos İncili 16/15-16)’da şöyle yazılıdır: “Bütün dünyaya gidin, İncili bütün hilkate (insanlara) va’zedin. İman edip vaftiz olunan kurtulacaktır. Fakat iman etmeyen mahkûm olacaktır.

Markos İncili’nde de Baba, Oğul ve Kutsal Ruh sıralaması yoktur. 

Görülüyor ki, sıralama sadece Matta İncili’nde bulunmaktadır. Bu konuda İnciller arasında ihtilaf ve çelişki vardır. 

Matta İncili’nde, “Hâkimiyet bana verildi” diyor. Yuhanna İncili’nde “Baba beni gönderdiği gibi ben de sizi gönderiyorum” diyor. 

Matta’da hâkimiyet, Hz.İsa’ya verilmiş. . Yuhanna’da İsa’yı Baba göndermiş. . .

 Başkasının emrinde olan, başkasından emir alan nasıl tanrı olur?

İnsanlara, “Allah’a, anaya ve babaya itaat edin” dediğimiz zaman, Allah ile sıralamaya girdiği için ana ve baba da tanrı mı oluyor?

“Baba, Oğul ve Kutsal Ruh” sıralaması hiçbir zaman tanrılığı ifade eden bir durum meydana getiremez. 

Sıralamadan dolayı, sıralamada bulunanların tanrı olduğunu söylemek akıllı bir iş değildir. 

8) İsa aleyhisselam’ın Yargıçlık Yapması, Tanrı Olmasının Delili İmiş

Matta İncili (25/31)’e göre, bütün milletler İsa’nın önünde toplanacak, İsa onları yargılayacak, koyunlarla keçileri birbirinden ayıracak. . 

Koyunlar iyi insanlar, keçiler de kötü insanlar. . . 

Matta İncilin’deki İsa’nın yargıç olup insanları muhakeme etmesi, koyunlarla keçileri birbirinden ayırması hadisesi diğer İncillerde yoktur. Niye yoktur? Belli değildir. Bu hadisenin İncillerden birinde olması diğerlerinde olmaması tabii ki bir çelişkidir. 

Hıristiyanların inancına göre, Ahiret’te insanları Hz. İsa aleyhisselam yargılayacak, iyiyi, kötüyü, İncil’in deyimi ile; koyunlarla keçileri İsa ayıracak, koyunları sağına, keçileri de soluna alacaktır. 

Ahiret’te insanları İsa aleyhisselam’ın muhakeme etmesi, İsa aleyhisselam’ın tanrı olmasının delili imiş, tanrı olmasaydı bu muhakemeyi yapamazdı, derler. 

Hz. İsa aleyhisselam, insanları muhakeme etmek için de selahiyeti Baba’dan almış. Hıristiyanlar bu inançlarına delil olarak Yuhanna İncilindeki şu cümleleri gösterirler: 

Yuhanna İncili (5/22)’de şöyle denir: “Çünkü Baba hiç kimseye hükmetmez, fakat bütün hükmü oğul’a vermiştir. “

Yuhanna İncili (5/27)’de de şöyle denir: “Ve hükmetmek selâhiyetini ona verdi, çünkü insanoğludur. “

Şimdi soralım, Yuhanna İncili’ne göre, Baba hükmetmek selâhiyetini vermeseydi, İsa hükmetme yetkisine ve gücüne sahip olabilir miydi? Hükmetme yetkisini başkasından alan kimse, ondan aşağıdadır. Hükmetme yetkisini aldığı kişiden daha güçsüz ve geridedir. İsa’nın babadan hükmetme selâhiyetini alması, İsa’nın tanrı olmadığını göstermektedir. Çünkü başkasına muhtaç olan, başkasının verdiği müsaade ile iş yapan tanrı olamaz. 

Hıristiyanlar, Baba, Oğul ve Kutsal Ruh aynı unvan ve sıfatlara sahiptir, birbirine eşit ve denktir, derler. 

Yuhanna İncili’nde (5/22, 27)’deki yetki verme işi, Hıristiyanların Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’un denkliği inancını ve İsa aleyhisselam’ın tanrı oluşunu reddetmektedir. 

Yuhanna İncili (5/30)’da İsa aleyhisselam’ın şöyle dediği yazılıdır: “Ben kendiliğimden bir şey yapamam, işittiğim gibi hükmederim ve benim hükmüm doğrudur. Zira ben kendi irademi değil, beni gönderenin iradesini ararım. “

İsa aleyhisselam’ın bu sözleri gayet açıktır. İsa aleyhisselam da bir emir kuludur. Kendiliğinden bir şey yapamıyor. Hep başkasının, yani Allah’ın iradesini, isteğini gözetiyor. 

İsa aleyhisselam’ın bu sözleri de Hıristiyanların İsa aleyhisselam’a tanrı demelerini yalanlıyor. Gerçek, İsa aleyhisselam’ın tanrı olmadığıdır. 

Matta İncili (28/18)’e göre İsa aleyhisselam şöyle demiş: “Gökte ve yeryüzünde bütün hâkimiyet bana verildi.” İncillerin İsa’sının gökyüzündeki durumunu bilemeyiz, ama yeryüzündeki durumu bellidir: 

Yahya aleyhisselam’ın öldürüldüğünü haber alınca, gizlice başka yere gider. (Matta 14/10-13)

Konuştuklarını ve yaptıklarını başkalarına söylemeyin diye sıkı sıkıya tenbih eder. (Matta 8/4, 9/30)

Acıktığı zaman, meyvesiz incir ağacına lanetler yağdırır, başkasının malını izni olmadan kullanır. (Matta 12/1-4, 21/1-7, 18-20)

Düşmanlarından gizlenir, yanındakilere, ‘Aman yanımdan ayrılmayın’ diye sıkı sıkıya tenbih eder. Çünkü korkuyor. (Matta 26/38)

Çarmıha gerilince de ‘Beni niye bıraktın?’ diye Allah’a isyan eder. (Matta: 27/46) Görülüyor ki, İncillere göre, İsa’nın yeryüzünde hiçbir hâkimiyeti yoktur. 

Okuyucularımıza şunu belirtmeliyim ki, bu söylediklerimiz İncil’e göredir. Biz Müslümanların inandığı Hz. İsa aleyhisselam Peygamber’le hiçbir ilgisi yoktur. 

Yuhanna İncili (8/15)’e göre Hz. İsa aleyhisselam şöyle demiş. “Siz bedene göre hükmedersiniz, ben hiç kimseye hükmetmem. ” İsa’nın bu sözleri hükmetme, yargıç olma işini reddediyor. Demek ki Hz. İsa aleyhisselam hükmetmiyor. O, yargıç değildir. 

İncillere göre; İsa’nın yargıçlık işi, İsa aleyhisselam’ın tanrılığının delili değil, İncillerin birbirlerini yalanlamasının delilidir. 

Hesabı yalnız Allah soracaktır: 

Hıristiyanlara göre âhirette, İsa aleyhisselam’ın insanları muhakeme etmesi ve onlardan hesap sorması, İslâm inancında batıl bir şeydir. Hesap sorma ve muhakeme etme hakkı yalnız ve yalnız Allah’ındır. Allah bu hakkını hiç kimseye vermemiştir. Çünkü kullarının bütün hallerini ve yaptıkları iyi veya kötü şeyleri tamamı ile bilen yalnız Allah’tır. Allah’tan başka hiçbir varlık bu bilgiye sahip değildir. 

Hz. İsa aleyhisselam bir peygamberdir. Âhirette, mahşer yerinde ilkönce hesap verecek olanlar da peygamberlerdir. Kur’ân-ı Kerim’in Araf Sûresi’nin altıncı âyetinde Allah  şöyle buyurur: 

“And olsun ki, kendilerine peygamber gönderilenlere soracağız, peygamberlere de soracağız.”(Araf,7/6)

Peygamberler de peygamberliklerinin hesabını vereceklerdir. İsa aleyhisselam da bir peygamber olduğuna göre, O da peygamberliğinin hesabını verecektir. Peygamberlerin kendileri günahtan korunmuş oldukları ve Allah’ın emirlerine göre yaşadıkları için onların şahsi hallerinden hesapları yoktur. 

Hıristiyanların Teslis inancına düşmelerinin hesabını Allah, İsa aleyhisselam’dan âhirette soracaktır. Bu soruyu ve cevabını Kur’ân, olacağı muhakkak olduğu için şimdiden bize haber olarak şöyle sunmaktadır.

“Allah: Ey Meryemoğlu İsa! Sen mi insanlara, beni ve annemi Allah’tan başka iki ilâh olarak benimseyin’ dedin?”

İsa: Hâşâ! Hak olmayan sözü söylemek bana yaraşmaz. Eğer söylemişsem, şüphesiz sen onu bilirsin. Sen benim içimde olanı bilirsin, ben senin içinde olanı bilmem. Doğrusu görülmeyeni bilen ancak sensin. 

                  *

 Ben onlara bana neyi emrettin ise ancak onu söyledim. Benim ve sizin Rabbiniz olanAllah’a ibadet edin,dedim. Aralarında bulunduğum müddetçe onlar hakkında şahittim. Beni öldürdüğünde onları sen gözlüyordun. Sen her şeye şahitsin. 

                 *

Onlara azab edersen, doğrusu onlar senin kullarındır. Onları bağışlarsan, güçlü olan, hâkim olan şüphesiz ancak sensin. ” (Mâide:5/116-118)

İsa aleyhisselam bir kuldur, bir peygamberdir. İlâh değildir. Ahirette insanları hesaba çekmekle görevli değildir. Bu görevi Allah hiç kimseye vermemiştir. Allah zatında, sıfat ve fiillerinde ortaklığı kabul etmez. 

Hıristiyanların âhirette Hz. İsa aleyhisselam’a insanları muhakeme etme yetkisi vermeleri, İncil yazarlarının ve İncil metinlerini yorumlayanların düşünceleridir. 

Hıristiyanların Hz. İsa aleyhisselam’ın tanrılığına dair İncillerde gösterdikleri başka dayanaklar da vardır.

 Biz onların üzerinde durmayacağız. Çünkü onlar da kuru birer iddiadır. Bu bahsi, Hz. İsa aleyhisselam’ın babasız doğumunu ve yaptıklarını anlatarak tamamlamak istiyoruz. 

9) İsa aleyhisselam’ın Babasız Doğması, O’nun Tanrı Oluşunun Delili İmiş

İsa aleyhisselam babasız doğmuştur. Annesi Hz. Meryem’dir. 

Matta İncili (I/18-24)’de, Luka İncili (1/26-44), (2/I-20)’de İsa aleyhisselam’ın doğumu anlatılır. Matta doğumu kısaca, Luka daha ayrıntılı olarak verir. 

Markos ve Yuhanna İncilleri ise, İsa aleyhisselam’ın doğumundan hiç söz etmezler. Doğum konusunda İnciller arasında ihtilaf ve çelişki vardır. Kur’ân-ı Kerim’de İsa aleyhisselam’ın doğumu iki sûrede anlatılır. 

Kur’ân-ı Kerim’in Meryem Sûresi’nin (16-35) âyetlerinde Hz. Meryem’in gebe kalışı, İsa aleyhisselam’ı doğurması ve İsa aleyhisselam’ın kendini tanıtması şöyle açıklanır: 

“Ey Muhammed! Kitapta Meryem’i de an. O, ailesinden ayrılarak doğu yönünde bir yere çekilmişti. 

Sonra insanlardan gizlenmek için bir perde germişti. Cebrail’i göndermiştik de ona tam bir insan olarak görünmüştü. 

Meryem: ‘Eğer Allah’tan sakınan bir kimse isen, senden Rahman’a sığınırım’ demişti. 

Cebrail: ‘Ben temiz bir oğlan bağışlamak için Rabbinin sana gönderdiği elçiden başkası değilim’ dedi. 

Meryem: ‘Bana bir insan temas etmemişken, ben kötü kadın da olmadığım halde, nasıl oğlum olabilir?’ dedi. 

Cebrail: ‘Bu böyledir, çünkü Rabbin, ‘Bu bana kolaydır, onu insanlar için bir mucize ve katımızdan da bir rahmet kılacağız’ dedi.’ İş olup bitti. 

Meryem oğlana gebe kaldı, o haliyle uzak bir yere çekildi. 

Doğum sancısı ile bir hurma ağacının dibine sığındı: ‘Keşke ben bundan önce ölmüş olsaydım da unutulup gitseydim’ dedi. 

Onun altından bir ses kendisine şöyle seslendi: Sakın üzülme, Rabbin içinde bulunanı şerefli kılmıştır. Hurma ağacını kendine doğru silkele, üstüne taze hurma dökülsün. 

Ye, iç, gözün aydın olsun. İnsanlardan birini görecek olursan, ‘Ben Rahman’a oruç adadım, bu gün hiçbir insanla konuşmayacağım’ de. 

Çocuğu alıp kavmine getirdi, onlar: ‘Meryem utanılacak bir şey yaptın. Ey Harun’un kız kardeşi! Baban kötü bir kimse değildi, annen de iffetsiz değildi’ dediler. 

Meryem, çocuğu gösterdi: ‘Biz beşikteki çocukla nasıl konuşabiliriz?’ dediler. 

Çocuk: ‘Ben şüphesiz Allah’ın kuluyum. Bana kitap verdi ve beni peygamber yaptı, nerede olursam olayım, beni mübarek kıldı. Yaşadığım müddetçe namaz kılmamı, zekât vermemi ve anneme iyi davranmamı emretti. Beni bedbaht bir zorba yapmadı. 

Doğduğum gün de, öleceğim gün de, dirileceğim gün de bana ‘selam olsun’ dedi. 

İşte, hakkında şüpheye düştükleri Meryemoğlu İsa, gerçek söze göre budur. 

Allah, çocuk edinmekten münezzehtir. Bir işin olmasına hükmederse ona ‘ol’ der, o da olur.

İsa aleyhisselam da insanlara şöyle dedi: 

Doğrusu Allah benim de sizin de Rabbinizdir. O’na ibadet edin. Bu doğru yoldur. “(Meryem:16/36)

İşte mübarek ve iffetli Meryem’in temiz ve necip İsa’ya mucizeli gebe kalışı ve onu doğurması ve bebek İsa’nın kendisini tanıtması Kur’ân-ı Kerim’de böyle açıklanır. 

Hz. Meryem’in, Hz. İsa aleyhisselam’a gebe kalışı Âl-i İmran Sûresi: 42- 51’de bildirilir. 

Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem o zaman yoktu. Onlar hakkında da bir bilgi sahibi de değildi. 

Gerçeği Allah, Cebrail vasıtası ile peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem’e bildirdi. O da bütün insanlara duyurdu. Allah bildirmeseydi, Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem duyuramazdı. 

Hz. Meryem’in ve oğlu İsa aleyhisselam’ın gerçek kıssasını bildirmesi, Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem’’in, peygamber oluşunun delilidir. Ama Hıristiyanların zannettiği gibi İsa aleyhisselam’ın babasız doğması onun tanrı oluşunun delili değildir. 

İsa aleyhisselam’ın anne karnında oluşumu Allah’ın bir mucizesidir, Allah’ın bir takdiridir. Allah’ın “ol” emrinin gerçekleşmesidir. 

Bu işte, İsa aleyhisselam’ın hiçbir tesiri yoktur. Çünkü mucize Allah’ın kudreti ile Hz. İsa aleyhisselam’ın yaratılışı üzerinde meydana gelmiştir. 

Hıristiyanlar, insan, babasız olmaz. İsa babasızdır. Öyleyse onun da babası Allah’tır, derler. 

Hâşâ, sümme hâşâ, sizin dediğinize göre, Allah Meryem’e yaklaşmış, onunla cinsel ilişkide bulunmuş oluyor denildiği zaman, bu birleşmenin olmadığını, Allah’tan ayrılan bir parçanın, Meryem’e girdiğini yahutta, Allah’ın sözünün yine Meryem’e girdiğini, onda et ve kemiğe büründüğünü söylerler. 

Bir tarafta, “İnsan babasız olmaz, İsa’nın babası Allah”tır derler, diğer tarafta anasız-babasız, nesepsiz insan icad ederler. İncillerin devamı olan kitaplardan Paul’ün İbranilere yazdığı mektubun (7/2-3)’de şöyle yazılıdır: 

“Ve İbrahim’in kendisine her şeyden ondalık verdiği Melkisedek (evvela tercüme olunarak salah kralı ve ondan sonra Salem kralı yani selamet kralı, babasız, anasız, nesepsiz olup kendisinde günlerin başlangıcı ve hayatın sonu olmayarak, fakat Allah’ın oğluna benzer kılınmış olarak) devam üzre “kâhin kalıyor”. 

Selamet kralı Melkisedek anasız-babasız ve nesepsiz olduğu için Allah’ın oğlu dedikleri İsa’ya benziyormuş. Ama Melkisedek’e tanrı demiyorlar. 

Melkisedek hikâyesini kabul ettiğimizden dolayı değil, Hıristiyanların içerisinde bulundukları düşünce ve inanç çelişkilerini belirtmek için buraya aldık. 

Babasız insan olmaz derler, babasız insan icad ederler. Babası olmayan İsa’ya tanrı derler; anasız ve babasız ve nesepsiz Melkisedek’ten tanrılığı esirgerler. Doğrusu şudur: Âdem atamız ile Havva validemiz anasız babasızdır. Hz. İsa aleyhisselam da sadece babasızdır. Bunun dışında anasız ve babasız insan yoktur. Melkisedek sadece bir hikâyedir. 

Hıristiyanların mukaddes kitap olarak kabul ettiği “Eski Ahit’in” Tekvin kitabının birinci bölümünde, bütün yaratıkların bir hafta içinde, yani altı günde anasız-babasız yoktan yaratıldığı yazılıdır. 

Hıristiyanların dediği doğru olsaydı, anasız ve babasızlara tanrı denseydi, yaratılan ilk varlıkların hepsinin de tanrı olması gerekirdi. Onlara tanrı denilmediğine göre, İsa aleyhisselam’a Hıristiyanların tanrı demeleri boş bir kuruntudan başka bir şey değildir. 

Hıristiyanlar, “Biz sadece insan olan İsa için tanrının oğlu diyoruz. Diğer canlılar için tanrı dememiz söz konusu değildir” derlerse, biz de onlara Âdem atamızın öncelikle tanrı olması gerekir deriz. 

Âdem atamızın anası da yoktur, babası da. . Babasız olmak tanrı olmayı gerektiriyorsa, Adem atamızın öncelikle tanrı olması gerekir. 

Âdem atamız tanrı olmadığına göre, Hz. İsa aleyhisselam da tanrı değildir. 

Arabistan’ın Necran bölgesinden bir heyet Medine’ye geldi, peygamberimizle görüştü. Görüşme esnasında Hıristiyanlar: 

“İsa, tanrının oğludur. Zira babasız insan olmaz, İsa’nın da babası Allah’tır” dediler. Bunun üzerine şu ayeti kerime indi: 

“Allah katında İsa’nın durumu Âdem’in durumu gibidir. Allah onu topraktan yarattı. Sonra da ona ‘ol’ dedi ve oluverdi.

Âdem’i sonsuz kudreti ile anasız ve babasız topraktan yaratan Allah, İsa aleyhisselam’ı da yine sonsuz kudreti ile babasız yaratmıştır. 

Yahudiler İsa aleyhisselam’a babasız olduğu için türlü iftiralarda bulunmuşlar, hâşâ ona veled-i zina=zina çocuğu  demişlerdir. 

Hıristiyanlar, İsa aleyhisselam’a babasız olduğu için O’na tanrı demişler, O’nu yüceltmek suretiyle ona iftirada bulunmuşlar ve hakaret ermişlerdir. 

Biz Müslümanlar, Hz. İsa aleyhisselam’ın doğumunu bir mucize olarak kabul ederiz. O’na Allah’ın kulu ve peygamberi deriz. O’na gerçek sevgiyi ve bağlılığı biz Müslümanlar gösteririz. 

Hülasa, İsa aleyhisselam Allah değildir. Allah’ın oğlu da değildir; yaratılışı mucize olan, Allah’ın bir kulu ve peygamberidir. 

Peygamberlik devresi de bizim Peygamberimiz Hz. Muhammed sallahü aleyhi ve sellem’in Allah tarafından peygamber olarak gönderilmesi ile sona ermiştir. 

Şimdi kendisine uyulacak peygamber tektir. O da peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’dir. Allah’ın selamı bütün peygamberler üzerine olsun. (Âmin).

10) İsa aleyhisselam’ın Yaptıkları, Tanrı Olmasının Delili İmiş

Hıristiyanlar, İsa aleyhisselam’ın yaptığı işleri, onun tanrı oluşuna delil gösterirler. Başka insanlar bunları yapamadığına göre İsa tanrıdır, derler. 

İsa aleyhisselam neler yapmıştır? Eldeki İncillere göre İsa aleyhisselam’ın yaptığı işler başlıca şunlardır: 

  1. Ölen bir kız ile ölen bir oğlanı ve ölen Lazar adında bir adamı diriltmesi
  2. Hastaları iyi etmesi
  3. Cüzzam hastalığına yakalananları iyi etmesi
  4. Körlerin gözlerini, dilsizlerin dillerini açması
  5. Saralı, felçli, sakat ve cin çarpmış hastaları iyi etmesi
  6. Fırtınayı dindirmesi
  7. Beş bin kişiyi doyurması
  8. Su üstünde yürümesi
  9. Tekrar dirilmesi

Bunlar İncillere göre Hz. İsa aleyhisselam’ın yaptığı işlermiş…

Bunları diğer insanlar yapamamış…

Öyleyse Hz. İsa aleyhisselam tanrıdır. Ancak tanrı olan bunları yapabilir, derler. 

Hz. İsa aleyhisselam’ın yaptığı işleri daha iyi anlayabilmek için olağan, olağanüstü, eski tabir ile tabii ve harikulade işleri, “Mucize”yi iyi anlamamız lazımdır. 

Ana ile babanın birleşmesinden meydana gelen çocuğun doğumu, tabii ve olağan bir olaydır. İsa aleyhisselam’ın Hz. Meryem’den babasız doğumu ise, harikulade yani olağanüstü bir olaydır. 

Kuşun havada uçması tabiidir. Ama insanın havada uçması tabii değildir, olağanüstü bir hadisedir, yani harikulade bir iştir. 

İnsanlar, tabii, normal ve olağan işleri yaparlar. Olağanüstü işleri yapma gücüne sahip değillerdir. Olağanüstü işleri ancak Allah yapar.

Mucize

İnsanların yapamadığı, yapma gücüne sahip olamadığı işleri, Allah’ın yardımı ve izni ile peygamberler yaparlar. Allah’ın yardımı ve izni ile peygamberlerin yaptığı olağanüstü işlere “Mucize” denir. Mucize peygamberlerin, peygamberliğini ispatlayan ilâhî belgelerdir. Allah’ın izni olmadan peygamberler mucize gösteremezler.

Peygamberlerin mucizelerinden birkaç örnek verelim: 

  1. Kayadan çıkan dişi deve, Salih peygamberin mucizesidir. 
  2. Nemrud’un ateşinin İbrahim aleyhisselam’ı yakmaması, İbrahim aleyhisselam’ın mucizesidir. 
  3. Musa aleyhisselam’ın değneğinin yılan oluverip, sihirbazların bütün sihirlerini yutması, Musa aleyhisselam’ın mucizesidir. 
  4. Davud aleyhisselam’ın ısıtma olmaksızın demire istediği şekli vermesi, Davud aleyhisselam’ın mucizesidir. 
  5. Süleyman aleyhisselam’ın kuşların dilini anlaması, cinlere ve rüzgârlara hükmetmesi, Süleyman aleyhisselam’ın mucizesidir. 
  6. Mekke müşrikleri; Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem’den mucize istediler, ayı iki parçaya ayırmasını teklif ettiler. Peygamberimiz de parmağı ile aya işaret etti, ay Allah’ın yardımı ve emri ile iki parçaya ayrıldı, sonra tekrar parçalar birleşti.
    Ayın iki parçaya ayrılması da Peygamberimiz Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in mucizesidir. Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in başka mucizeleri de vardır. Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in en büyük mucizesi Kur’ân-ı Kerim’dir.
    Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem zamanında şiir ve güzel konuşma çok gelişmişti. Allah Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem’e Kur’ân-ı Kerim mucizesini vermiştir. Kur’ân-ı Kerim karşısında bütün şairler ve güzel konuşanlar âciz kalmışlardır.
  7. İsa aleyhisselam zamanında tıp gelişmişti. Allah İsa aleyhisselam’a, hastaları iyi etme ve ölüleri diriltme mucizesini vermiştir. 

         Hıristiyanların yanıldığı nokta, Allah’a ait olan kudreti, İsa aleyhisselam’a mal etmeleri, mucizelerin meydana gelişinde Allah’a ait olan izni kaldırmalarıdır. 

Kur’ân-ı Kerim, İsa aleyhisselam’ın mucizelerini bildirir, bunların Allah’ın izni ile olduğunu haber verir. Bakara Sûresi (87 ve 253) ayetlerinde de İsa aleyhisselam’ın Ruhul-Kudüs’le, yani Cebrail ile desteklediğini bildirir. 

Kur’ân-ı Kerim’de İsa aleyhisselam’ın mucizeleri iki sûrede yer alır. Âl-i İmran Sûresi, 49. âyette İsa aleyhisselam’ın mucizelerini Allah’ın izni ile yapacağını söylediği bildirilir: Âyetin meali şöyledir:

 “. . Ben size Rabbinizden bir âyet getirdim. Ben size çamurdan kuş gibi bir şey yapıp ona üfleyeceğim, Allah’ın izniyle hemen kuş olacaktır. 

Anadan doğma körleri, alacalıları iyi edeceğim, Allah’ın izniyle ölüleri dirilteceğim, yediklerinizi ve evlerinizde sakladıklarınızı da size haber vereceğim. İnanmışsanız bunda size delil vardır.”

Mâide Sûresi 110. ayette de Allah, İsa aleyhisselam’a verdiği lütufları şöyle açıklar: 

“Allah, ‘Ey Meryemoğlu İsa! Sana ve anana olan nimetimi an’ demişti. 

Seni Ruhu’l-kudüsle desteklemiştim; beşikte ve yetişkin iken insanlarla konuşuyordun; sana kitabı, hikmeti, Tevrat’ı ve İncil’i öğretmiştim. 

Sen benim iznimle çamurdan kuş gibi bir şey yapmış, ona üflemiştin de iznimle kuş olmuştu, anadan doğma körü, alacalıyı iznimle iyi etmiştin. Ölüleri iznimle diriltiyordun. 

İsrailoğulları’na belgelerle geldiğinde, onlardan inkâr edenler, ‘Bu apaçık bir büyüdür’ demişlerdi de ben onların sana zarar vermelerini önlemiştim. “

İsa aleyhisselam mucizeleri için, ‘Allah’ın izni ile yapacağım’ diyor. 

Allah, ‘İsa mucizelerini benim iznimle yapıyordu’ buyuruyor. 

Hıristiyanlar, Allah’ın kudretini Hz. İsa aleyhisselam’a mal ediyorlar ve Allah’ın iznini ve yardımını kaldırıyorlar. Her şeyi Hz. İsa aleyhisselam’a mal ettikleri içinde büyük yanlışa düşüyorlar ve sapıtıyorlar. 

Kur’ân-ı Kerimin “Mü’minûn” Sûresinin 50’nci ayetinde Allah şöyle buyurur: 

Meryem oğlunu da, Annesini de mucize kıldık”. 

Hz. İsa aleyhisselam’ın diğer peygamberlerden, mucize göstermesi yönünden hiçbir farkı yoktur. Hepsinin de göstermiş olduğu mucizeler, Allah’ın kudreti ve izniyle olmuştur. 

Hıristiyanlar, ölüyü dirilttiği için İsa aleyhisselam’a tanrı diyorlar. 

Evet, İsa aleyhisselam Allah’ın yardımı ve izniyle ölüyü diriltmiştir. Ama İsa aleyhisselam’ın bu mucizesinin diğer peygamberlerin mucizelerinden bir farkı yoktur. Hatta Musa aleyhisselam’ın deyneğinin önce yılan olması, sonra canlanıp sihirbazların bütün sihirlerini yutması, İsa aleyhisselam’ın ölüyü diriltmesinden daha büyüktür denilebilir. Ama biz Müslümanlar, hepsi Allah’ın kudreti ve izni ile olduğundan peygamberlerin mucizeleri arasında ayrım yapmayız, hepsini de kabul ve tasdik ederiz. 

Yalnız İncillerde İsa aleyhisselam’ın yaptığı iddia edilen bazı şeyler vardır ki, bunların “Mucize” ile bir ilgisi yoktur, akıl ve mantık dışı şeylerdir. Bir örnek verelim: 

Markos İncili (5/l-13)’de cinli adam hikâyesi anlatılır. Adama cinler girmiştir. Adam rahatsızdır, zabtedilemez, bütün ipleri ve zincirleri kırar, dağlarda dolaşır. İsa aleyhisselam adamdaki cinleri çıkarır, cinler gider, domuz sürüsüne girer, cinlerin girmesi ile iki bin domuz kendilerini uçurumdan aşağı atarlar ve denizde boğulurlar.  

Allah’ın yardımı ve izni ile mucize gösteren hiçbir peygambere tanrı denilmediğine göre, Hıristiyanların, İsa aleyhisselam’ın mucizelerini ileri sürerek ona tanrı demeleri Paul’un tuzağından kurtulamamalarının bir neticesidir. 

Hz. İsa aleyhisselam Allah’ın kulu ve peygamberidir. 

Hz. İsa aleyhisselam’ın doğumunda göstermiş olduğu olağanüstü haller de birer mucizedir ve Allah’ın yardımı ve izni ile olmuştur. 

Doğru olan budur. 

(İsa aleyhisselam şöyle dedi)
“Allah benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. 
Öyleyse O’na ibâdet edin. İşte doğru yol budur.”

Âl-i İmran Sûresi: 3/51
Scroll to Top