İslam İnancına Göre Hıristiyanlık (3/3)

İsa aleyhisselam Sadece Meryem’in Oğludur

a) Mâide Sûresi, 46’ncı âyetde, Hakikat şöyle ifade edilmiştir: 

“Kendinden önce gelen Tevrat’ı doğrulayıcı olarak peygamberlerin izleri üzerine Meryemoğlu İsa’yı arkalarından gönderdik. 

O’na içinde doğruya rehberlik ve nur bulunmak, önündeki Tevrat’ı tasdik etmek, sakınanlara bir hidayet ve öğüt olmak üzere İncil’i verdik. “

b) Bakara Sûresi, 87’nci âyette, meâlen şöyle buyurulmuştur: 

Andolsun! Biz Musa’ya kitabı verdik. Ondan sonra da ardarda peygamberler gönderdik. Meryemoğlu İsa’ya da mucizeler verdik. Ve O’nu, Rûhul-Kudüs (Cebrail) ile destekledik.

Hz. İsa aleyhisselam’ın varlıklar içerisinde yeri, insan olması, Meryem’in oğlu olması ve Allah’ın peygamberi olmasıdır. 

Bunun dışında İsa aleyhisselam için söylenecek sözler, verilecek sıfatlar ve unvanlar batıl ve yalandır. 

Bütün peygamberlere, peygamber olduğuna dair Allah’ın emrini getiren, Cebrail isimli melektir. Cebrail’in diğer adları da “Cibril” ve “Ruhul-Kudüs”tür. Türkçesi “Kutsal Ruh”tur. Cebrail, Allah’tan aldığı emirleri peygamberlere bildirir,onlara yol gösterir. Cebrail’in peygamberlere Allah’tan emir getirmesi, onlara yol göstermesi peygamberler için büyük bir destektir. 

Peygamberler, vazifelerini yaparken karşılaştıkları zorluklara karşı onlara destek olan, sebat ve sükûnet tavsiye eden Cebrail’dir. 

Hz. İsa aleyhisselam için Cebrail adlı meleğin diğer adı ile Ruhul-Kudüs’ün ayrı bir önemi vardır. 

Hz. İsa aleyhisselam’ın annesi Meryem’e, oğlunu müjdeleyen Ruhul-Kudüs’tü.

Meryem’i Allah’ın merhameti ve yardımı ile teselli eden de Ruhul-Kudüs’tür.

Ruhul- Kudüs, Hz. İsa aleyhisselam’ın büyümesinde ve terbiyesinde de etkili olmuştur. Hz. İsa aleyhisselam’a Allah’ın peygamberi olduğunu da bildiren Ruhul-Kudüs’tür. 

Kur’ân-ı Kerim’de Ruhul Kudüs’ün Hz. İsa aleyhisselam’ı desteklemesi önemle bildirilir. 

Ruhul-Kudüs Allah’ın yarattığı ve kendisine özel vazifeler verdiği dört büyük melekten biridir. Diğer melekler, Mikail, İsrafil ve Azrail’dir. 

Ruhul-Kudüs, Hıristiyanların inandığı gibi Hz. İsa aleyhisselam’ın şahsiyetinin bir parçası değildir. Hz. İsa aleyhisselam’dan çıkmış değildir. 

Hıristiyanların Ruhul-Kudüs’ü Hz. İsa aleyhisselam’ın şahsiyetine dâhil edip onun öz şahsiyetinin bir bölümü gibi düşünmeleri ve kabul etmeleri batıl ve yanlış bir inançtır.”

Hz. İsa aleyhisselam’ın annesi Meryem’dir. İffetli, dosdoğru, Allah’a itaatkâr bir hanımdır. 

Ruhul-Kudüs Cebrail kendisine geliyor: “Dünyada da, âhirette de itibarlı, Allah’a yakın oğlu İsa’yı müjdeliyor. “

Meryem: “Bana bir erkek eli değmediği halde nasıl çocuğum olur?” diyor. 

Cebrail: “Allah dilediğini yaratır, bir işe hükmedince ona sadece ‘ol’ der, o da oluverir. ” cevabını veriyor. 

Meryem gebe kalıyor. Zamanı gelince de oğlu İsa’yı doğuruyor. 

Kur’ân-ı Kerim’in Âl-i İmran Sûresi’nin 45-47, Meryem Sûresi’nin 16-36’ncı âyetlerinde Meryem’in ve İsa’nın kıssası anlatılır. 

Meryem’in bir erkek kendisine yaklaşmadan gebe kalması Allah’ın kudretiyledir. Bir mucizedir. İsa aleyhisselam’ın babasız doğumu da bir mucizedir. Allah’ın kudretinin bir delilidir. 

Allah, Mü’minûn Sûresi, 50’nci âyette şöyle buyurur: 

“Meryemoğlu’nu ve annesini de kudretimize bir delil kıldık. Onları yerleşmeye elverişli, suyu bulunan bir tepeye yerleştirdik.”

Hz. İsa aleyhisselam büyüdü. Allah Hz. İsa aleyhisselam’ı peygamberlikle görevlendirdi.

Kur’ân-ı Kerim’de (yirmi bir) yerde Hz. İsa aleyhisselam’dan “Meryem oğlu” diye bahsedilir.

Yahudiler, Meryem’in hiç evlenmeksizin Hz. İsa aleyhisselam’ı doğurmasına bakıp ona iftira ettiler: 

Senin baban kötülük adamı değildi, annen de iffetsiz değildi” dediler.

Hıristiyanlar da Hz. İsa aleyhisselam’ın mucize olan babasız doğumuna bakıp ona hâşâ Allah’ın oğlu dediler. Allah’ın yardımı ile gösterdiği mucizelerine bakıp onu Allah sandılar.

Biz Müslümanlar, Yahudilerin iftiralarını da, Hıristiyanların Hz. İsa aleyhisselam hakkındaki tanrının Oğlu, tanrı iddialarını da kabul etmeyiz, reddederiz. 

Deriz ki, Meryem iffetli, namuslu bir hanımdır. Hz. İsa aleyhisselam’ın annesidir. Allah’ın kudreti ile mucize olarak gebe kalmış, babasız Hz. İsa aleyhisselam’ı doğurmuştur.  

Hz. İsa aleyhisselam Allah’ın emri ile İsrail oğullarına peygamber olunca, Allah ona İncil’i verdi. Bu İncil; Matta, Markos, Luka ve Yuhanna tarafından yazılan İnciller değil, Allah tarafından Cebrail” vasıtasıyla Hz. İsa aleyhisselam’a verilen İncil’dir. 

Hulasa, Hz. İsa aleyhisselam, insandır. Meryem’in oğludur, Allah’ın peygamberidir. 

Mesih İsa, Allah’ın Peygamberidir

Mâide Sûresi, 75’nci âyet Allah şöyle buyurur: 

“Meryem’in oğlu Mesih, bir peygamberden başka bir şey değildir. 

Ondan önce de birçok peygamberler gelip geçmiştir. 

Annesi de çok doğru bir kadındı. 

Her ikisi de yemek yerdi. Bak! Biz delilleri onlara açıkça anlatıyoruz. Sonra bak! Onlar haktan nasıl dönüyorlar. “

Elmalılı merhum Muhammed Hamdi Yazır bu ayetin açıklamasında şöyle diyor. “Meryem’in oğlu Mesih başka bir şey değil, ancak bir peygamberdir. İlah değil, ancak Allah’ın delil ve fermanı ile gönderdiği bir elçidir. Hem ilk olarak gelmiş bir peygamber de değil, ondan önce birçok peygamberler gelip geçmiştir ki, Allah Teâlâ Mesih’e verdiği delillerin ve seçkin özelliklerin benzerlerini daha önce onlara vermiştir. Onlar bu özellikleri ve farklı delilleri ile peygamberliklerini ispat etmişler ve sonra geldikleri gibi durmayıp geçmiş gitmişlerdir. 

Mesela, Allah Mesih’in eliyle ölüye can verdiyse, ondan önce Musa’nın elinde asâya can vermiş ve onu koşan bir ejderha yapmış ki, bu daha şaşırtıcıdır. 

Allah, Mesih’i babasız yaratmış ise, daha önce Âdemi babasız ve anasız yarattı ki, bu daha gari 

Hz. İsa aleyhisselam’ın anası da Sıddîka, yani doğruluk ve sadakattan ayrılmayan, Allah’ı ve peygamberlerini tasdik eden, diğer kadınlar gibi özünde, sözünde, işinde gayet doğru olan bir kadındır. 

Bundan başka ana-oğul, her ikisi de yemek yerlerdi. Kendi nefislerinde yokluk, eksiklik içinde kalır, dışarıdan gıda almaya muhtaç olurlar. Nefes alıp vermek, dolup boşalmak ihtiyacından kurtulmazlardı ki, canlıların mahkûm olduğu bir ihtiyaç ve zarurettir. 

Diğer taraftan ilahlığa uymayan noksanlar açısından bakıldığı zaman, Mesih ve anasının kemalleri gelip geçici imkânı ve son bulmayı inkâr değil, onu teyid ve isbat eden ve bundan dolayı bir noksan ile beraber bulunan bir kemaldir. Bu ise, varlığı vacip ve baki olan Allah’a uygun ilahlık hakkına aykırıdır. 

Ortak ve benzeri bulunan ilah olamaz. 

Gelip geçici olması mümkün olan ilah olamaz. 

Muhtaç olan ilah olmaz. 

  1. Mesih ve anası ortağı ve benzeri bulunan kimselerdir. Belli ki, ortağı ve benzeri bulunanlar ilâh olamazlar. Şu halde, Mesih ve anası ilah olamazlar.
  2. Mesih ve anası benzerleri delaletiyle gelip geçici olmaları mümkündür. Belli ki, gelip geçici olması mümkün olanlar ilah olamazlar. Şu halde Mesih ve anası ilah olamazlar.
  3. Mesih ve anası yemek yer birer muhtaç idiler. Belli ki, muhtaç olan ilah olamaz. Şu halde, Mesih ve anası ilah olamazlar.

Allah’ın bütün kemali (üstünlükleri) kendinden, Mesih’in ise nesi varsa Allah’tandır. Bu böyle iken Allah’ın üstünlüğünü Mesih’e, Mesih’in aczini Allah’a isnat edip de Allah yerine Mesih’e ibâdet etmek, ne cüret, ne cehalet, ne anlayışsızlıktır? Ne kadar zıddına bir hakkı, doğruyu değiştirmek, ne büyük bir iftira ve beyinsizliktir.”

Merhum Şehid Seyyid Kutub, Hz. İsa aleyhisselam’ın ve annesinin yemek yemesi konusunda şunları yazar: 

“Yemek yemek, hem Hazreti İsa’nın hem de dosdoğru olan annesinin hayatında vuku bulan bir realitedir. Bu yoktan meydana gelmiş olan canlı organizmanın bir hususiyetidir. Hem Hz. İsa aleyhisselam’ın hem de annesinin beşeriyetine (insan olduğuna) bir delildir. 

Şüphesiz ki, yemek vücudun ihtiyacı olan biyolojik bir vakıadır. Gizli, kapaklı bir tarafı yoktur. Yaşamak için yemeğe muhtaç olan biri ilah olamaz. 

Allah bizzat diridir. Her şeyin üzerinde bizzat kaimdir ve zatı ile sonsuzdur. Yemek gibi biyolojik bir hadiseye o asla muhtaç olmadığı gibi, zatına bunlardan hiçbirisi girmez ve çıkmaz da. 

Hz. İsa aleyhisselam’ın yaşadığı beşeri (insanî) hayat onun koyduğu prensiplere rağmen kendisini ilahlaştırmak isteyenlerin karşısına dikilen büyük bir engeldir.

İsa aleyhisselam, Peygamberlik Vazifesini Yapmıştır

Meryem İsa aleyhisselam’ı doğurdu. 

Kucağında taşıyarak kavmine getirdi. 

Kavmi: “Ey Meryem utanılacak bir şey yaptın. Ey Harun’un kız kardeşi! Senin baban kötülük adamı değildi, anan da iffetsiz değildi.” dediler. 

Meryem ne desin? Bir şey diyemedi. Sadece çocuğu işaret etti. “Biz beşikteki çocukla nasıl konuşuruz?” dediler. 

Beşikteki çocuklar konuşamazdı. Ama Meryem’in çocuğu konuştu. Çünkü O’nun konuşması bir mucize idi. Hz. İsa aleyhisselam Allah’ın izni ve yardımı ile beşikte iken konuştu: 

“Ben Allah’ın kuluyum. 

Bana kitap verdi. Beni peygamber yaptı. 

Beni nerede olursam olayım mübarek kıldı. 

Yaşadığım müddetçe bana namazı, zekâtı emretti. Beni anneme hürmetkâr yaptı. 

Azgın bir zorba yapmadı. 

Hem doğduğum gün, hem öleceğim gün, hem dirileceğim gün selam bana” dedi.

 İsa aleyhisselam beşikte iken Allah’ın emri ile konuştu. Kavminin zannettiği gibi bir çocuk olmadığını, Allah’ın kulu ve peygamberi olduğunu onlara duyurdu. 

Hz. İsa aleyhisselam büyüyünce de Allah’ın emri ile peygamberlik vazifesine başladı. 

Kavmi olan İsrail oğulları’na seslendi. Onları Allah’a ibâdete davet etti: 

“Ey İsrail oğulları! Rabbim ve Rabbiniz olan Allah’a ibadet ediniz. 

Kim Allah’a ortak koşarsa, muhakkak Allah ona cenneti haram eder. 

Artık onun yeri ateştir. Zalimler için yardımcılar da yoktur. “

“Allah benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Şu halde O’na ibâdet edin. Dosdoğru yol budur.”

Bu ayetin açıklamasında merhum Şehid Seyyid Kutub şöyle der: 

“Hz. İsa aleyhisselam da bütün peygamberler gibi, insanları bir olan Allah’a ibadete davet ediyor. 

Hz. İsa aleyhisselam’ın göstermiş olduğu mucizeler kendinden değildir. 

O bir insandır. Kendi kendine mucize göstermeye kadir değildir.

Gösterdiği mucizeler Allah’ın yardımı ve izni iledir. 

Hz. İsa aleyhisselam ilk olarak Allah’tan korkmaya ve Rasûlü’ne itaate insanları davet ediyor. Sonra Allah’ın hem kendisinin, hem de bütün yaratılmışların Rabbi olduğunu ilan ediyor. 

Kendisinin bir ilah değil,  bir kul olduğunu açıklıyor.

İnsanları yegâne yaratıcı olan Allah’a ibadete davet ediyor.

Allah’tan başka hiç kimseye ibadet yapılamayacağını bildiriyor. 

Sözlerini de Allah’ın birliğini ve ona ibadet etmeyi; Rasûlü’ne ve getirmiş olduğu dine itaat etmeyi ihtiva eden şu hakikatle bağlıyor: 

Doğru yol, işte budur. “

Hz. İsa aleyhisselam’ın doğumu bir mucize idi. Beşikte iken de mucize olarak konuştu. Peygamber olunca da kavmine Allah’ın yardımı ve izni ile mucizeler gösterdi. 

Kur’ân-ı Kerim’in Âl-i İmran Sûresi’nin 49. âyeti kerimesinde, Hz. İsa aleyhisselam’ın gösterdiği mucizeler şöyle bildirilir: 

“(Allah) O’nu İsrailoğulları’na peygamber olarak gönderecek, onlara şöyle diyecek: 

“Ben size hakikaten bir mucize ile geldim. 

Ben size çamurdan kuş şeklinde bir taslak yapar, ona üfürürüm de Allah’ın izni ile hemen kuş olur. 

Allah’ın izni ile anadan doğma körü, alacayı iyi ederim, ölüleri diriltirim, evlerinizde yediğiniz ve biriktirdiğiniz şeyleri de size haber veririm. 

Eğer inanan kimseler iseniz, bunda sizin için bir ibret vardır. “

Bu ayette Hz. İsa aleyhisselam ne mucize göstermişse, “Allah’ın izni ile gösterdim” diyor. 

Mâide Sûresi 110’uncu âyette, Allah, kendi izni ile Hz. İsa aleyhisselam’ın gösterdiği” mucizeleri şöyle bildirir: 

“Allah o zaman şöyle diyecek: 

“Ey Meryem oğlu İsa! Sana ve annene verdiğim nimetimi hatırla!

Hani seni Ruhul-Kudüs’le desteklemiştim. 

Bu sayede sen beşikte iken de, yetişkin çağında da insanlarla konuşuyordun. Sana kitabı (okuyup: yazmayı) hikmeti, Tevrat’ı ve İncil’i öğretmiştim. 

Benim iznimle çamurdan kuş şeklinde bir şey yapıyordun da ona üflüyordun, hemen benim iznimle o kuş oluyordu. 

Yine benim iznimle anadan doğma körü ve alacalıyı iyileştiriyordun. Ölüleri benim iznimle hayata çıkarıyordun. 

Hani İsrail oğulları’nı (seni öldürmekten) engellemiştim. 

Kendilerine açık deliller getirdiğin zaman içlerinden inkâr edenler: 

‘Bu apaçık bir sihirden başka bir şey değildir’ demişlerdi. “

Hz. İsa aleyhisselam, ben mucizeleri Allah’ın yardımı ve izni ile gösterdim, diyor. 

Allah, İsa benim yardımım ve iznimle mucizeler gösterdi, buyuruyor. 

Hıristiyanlar da, Hz. İsa aleyhisselam’ın mucizelerine bakıp, bunları insanlar yapamaz. İsa bunları yaptığına göre, O tanrıdır diyorlar.

Kendilerini şirkin ve küfrün bataklığına atıyorlar. 

İsa peygambere, Allah İncil kitabını verdi. 

Hz. İsa aleyhisselam kendinden önce gönderilen ve Hz. Musa aleyhisselam’a verilen Tevrat’ı doğruladı. İnsanları kendi peygamberliğine inanmaya, Allah’a ibadet ermeye davet etti. 

İsrail oğulları, Hz. İsa aleyhisselam’ın davetini kabul etmediler, gösterdiği mucizelere “sihir” dediler. Söylediklerinde de ısrar ettiler. Geçmiş peygamberlerin inkârcıları gibi davrandılar. 

İsa aleyhisselam’ın Müjdesi

İsa aleyhisselam yine onlara seslendi ve şöyle dedi: 

“Hani Meryem oğlu İsa: “Ey İsrail oğulları! Ben size gönderilmiş Allah’ın peygamberiyim. Benden önce gelen Tevrat’ı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek Ahmed adında bir peygamberi müjdeleyici olarak geldim, demişti. Onlara apaçık delillerle gelince bu apaçık bir sihirdir, dediler. ” 167

İsrail oğulları, Hz. İsa aleyhisselam’ın mucizelerine “sihir” demekle de kalmadılar daha da ileri gittiler. Hz. İsa aleyhisselam’ı öldürmeye karar verdiler. Daha önce de nice peygamberleri öldürmüşlerdi.

Hz. İsa aleyhisselam’ın dünyaya gelişi bir mucize idi. Dünyadan ayrılışı da bir mucize oldu. Allah, Hz. İsa aleyhisselam’ı kaldırdı. 

İsrail oğulları, Hz. İsa aleyhisselam’a Allah tarafından benzetilen birini öldürdüler. Hz. İsa aleyhisselam’ı öldürdük dediler. 

Allah gerçeği Kur’ân-ı Kerim’de şöyle duyurdu:

“Hâlbuki onlar İsa’yı öldürmediler ve asmadılar. Fakat kendilerine bir benzetme yapıldı. Ayrılığa düştükleri şeyde, doğrusu şüphededirler. Onların bu öldürme olayına ait bir bilgileri yoktur. Ancak kuru bir zan peşindedirler. Kesin olarak onu öldürmediler. Bilakis Allah onu kendi katına yükseltti. Allah güçlüdür, hâkimdir.”

Hz. İsa aleyhisselam İsrail oğulları’na seslenişinde kendisinden önce gelenleri tasdik etti. Her Hak peygamber de tasdik ederdi. Kendisinden sonra gelecek ismi Ahmed olan peygamberin de müjdesini verdi. 

Peygamberimiz Hz. Muhammed aleyhissalat-ü vesselam:

Ben: Dedem İbrahim’in duası; kardeşim İsa’nın müjdesi ve anamın rüyasıyım.” 

Ben Meryemoğlu İsa’ya dünya ve ahirette insanların en yakınıyım. “

“Benimle İsa arasında başka bir peygamber yoktur” buyurdu.

Peygamberimizin bir ismi de “Ahmed”di. Geleceği Hz. İsa aleyhisselam tarafından müjdelenmişti. 

Peygamberimiz (571) yılında doğdu. 40 yaşında Allah’ın emri ile peygamber oldu.

Hz. İsa aleyhisselam’ın peygamberlik dönemi tamamlandı. Allah’ın emri öyleydi. 

Allah bir peygamber gönderince, daha önce gönderilen peygamberin vazifesi sona ererdi. Hz. İsa aleyhisselam’ın gelmesi ile Hz. Musa aleyhisselam’ın dönemi sona ermişti. Peygamberimizin gelmesi ile de Hz. İsa aleyhisselam’ın dönemi sona erdi. 

Bu kendisine kitap ve şeriat verilen peygamberlere mahsustu. İlâhi kitaplar ve şeriatlar insanlar tarafından yanlış yorumlanır, değerlendirilir ve değiştirilirse, Allah insanları doğru yola yöneltmek, hakkı ve doğruyu onlara bildirmek için yeni bir peygamber gönderirdi.

Hz. İsa aleyhisselam’ın kitabı İncil, O’ndan sonra tahrif edildi, değiştirildi, Allah’ın kulu ve peygamberi olan Hz. İsa aleyhisselam’a -hâşâ- tanrının Oğlu, tanrı denildi, Hak dinden tamamen sapıldı, bunun üzerine Allah Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’i, peygamber olarak gönderdi. 

Hz. İsa aleyhisselam’ın dönemi sona ermiştir. Peygamberimiz. Muhammed Aleyhissalat-ü Vesselam’ın dönemi başlamıştır. 

Zaman peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem’e inanma ve O’na uyma zamanıdır. Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem’e Cebrail vasıtasıyla Allah’ın gönderdiği ilâhî son kitabı Kur’ân, geldiği gibi duruyor. 

Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in hal ve harekâtı ayrıntılarına kadar en güzel ve en doğru şekilde tesbit edilmiş ve yazılmıştır. 

Kur’ân’a uyan, Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in sünnetine göre yaşayan müminlerin zerre kadar yanlışa düşme ihtimali yoktur. 

İsa aleyhisselam İsrail oğullarını, Allah’a ibadete davet etmiş, onlara “Dosdoğru yol budur” demişti. 

Allah Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem’e şöyle seslenir: 

Sen elbette gönderilmiş peygamberlerdensin, dosdoğru bir yol üzerinesin.”

Bütün peygamberler doğru yol, Allah’ın yolu üzerinedir. 

Şimdi yol, Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in gösterdiği Allah’ın yoludur. 

Allah’ın emri budur.

Allah, Hıristiyan ve Yahudilere karşı şöyle seslenmesini Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem’e emreder: 

De ki: Ey Ehl-i Kitap! Sizinle bizim aramızda müşterek olan bir söze geliniz: 

Allah’tan başkasına tapmayalım. 

O’na hiçbir şeyi eş tutmayalım. 

Allah’ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilahlaştırmasın. 

Eğer onlar yine yüz çevirirlerse, işte o zaman: “Şahit olun ki biz Müslümanlarız!” deyiniz.”

Bu âyetin açıklamasında Elmalılı Merhum Muhammed Hamdi Yazır şöyle der: 

“Burada çeşitli vicdanların, muhtelif milletlerin, farklı dinlerin, çeşitli kitapların temelli bir vicdanda, hak bir sözde nasıl birleşebilecekleri, İslâm’ın insanlık âleminde ne kadar geniş, ne kadar açık, ne kadar doğru bir hidayet yolu, bir hürriyet kanunu öğretmiş olduğu ve artık bunun Arap ve Arap olmayana tam olarak gösterilmiştir. 

“Allah’tan başkasına kulluk etmeyelim. Ona hiçbir şeyi eş tutmayalım. 

Allah’ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilahlaştırmasın” hükmünde toplanan vicdanî birlikten daha geniş, daha hâkim hiçbir vicdan bulmak mümkün değildir ki onun arkasına düşülsün. 

Dinî gelişmeler vicdanların ayrılık ifade eden özelliklerinde değil, bütünlüğünde ve genişliğindedir. Bütün özgürlük ve eşitlik davasının esası bu kelimede, bu vicdanda toplanır: “Allah’ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilahlaştırmasın. ” İşte özgürlük ve eşitlik davasının bütün çözüm anahtarı buradadır. 

Birbirimizi Rab, Mevla, mutlak hükmedici tanımayalım. 

Bütün hareketlerimizi bir Hakk’ın emriyle ve Allah’ın rızası ile ölçelim. 

Allah’ı bırakıp da onun gerisinde ve hakkın dışında bir bağımlılık anlaşmamız olmasın. 

Hepimiz Allah’a kul olalım ve kendimizi ancak O’na boyun eğmiş bilelim. Birbirimize de ancak bu açıdan uyalım ve bağlanalım. 

Hiçbirimizin hakkına tecavüz etmeyelim

Allah’ın onu görevlendirdiği vazifeye de Allah için itaat edelim. 

Asıl anlaşma, asıl vicdan bir Allah’ın emrine uyma olunca her anlaşmazlık, hak düşüncesi ve Hak kanunu ile halledilir. Hiç kimsenin şahsi isteği hâkim olamaz. 

Buna göre İsa’yı da rab tanımayalım. O’nu da Allah’ın bir kulu ve elçisi tanıyalım. Aynı şekilde papalara, krallara, başkanlara hep böyle biribirine Allah’a itaatleri ve hakkı araştırmaları açısından bakalım.”

Merhum Şehid Seyyid Kutub da âyetin açıklamasında şöyle der: 

“Davet bütün cemiyeti aynı seviyede tutan, bir kısım insanları diğerlerine üstün tutmayan ve insana kulluk ettirmeye zorlamayan eşit ve eşsiz bir davettir. 

Bu bir davettir ki, onu inatçı müfsitlerden, kendini hakka teslim edemeyen zavallılardan başkası reddedemez. 

Bu davet insanları sadece Allah’a kulluğa çağırır. 

Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmamaya çağırır. 

Ne insana, ne de taşa ulûhiyet hakkını vermemeye çağırır. 

Herkes Allah’ın kulu. . . 

Peygamberler, Allah’ın kendi dinini bildirmek için seçmiş olduğu kimselerdir.”

Allah Vardır ve Birdir

Kitabımızın sonuna geldik. Birinci bölümde Hıristiyanlıktaki “Üçlü tanrı İnancı”nı, Teslis’i anlatmaya çalıştık. İkinci bölümde ise, İslâm’da “Allah inancı” konusunu açıkladık. Üçüncü bölümde, İslam inancına göre; Hıristiyanlığın durumunu, İsa aleyhisselam’ın tanrı olmadığını, tanrının oğlu olmadığını, Allah’ın kulu ve peygamberi olduğunu anlatmaya çalıştık. Çalışmamızın dördüncü bölümünde “Teslis” konusunda “alıntılar”a yer verdik. 

Bu çalışmamızın Allah’ın rızasına uygun ve O’nun kullarına faydalı olmasını diliyoruz. Sözü Allah’ın kendi hakkındaki, kendi sözleri ile Kur’ân-ı Kerim âyet mealleri ile tamamlamak istiyoruz: 

“Allah vardır. 

Allah birdir. 

Allah Sameddir

(Hiçbir şeye muhtaç değildir. Her şey O’na muhtaçtır. )

O, doğurmamıştır, doğurulmamıştır. 

Hiçbir şey O’nun dengi değildir. ” (İhlâs:12/: l-4)

O’nun benzeri yoktur. ” (Şûrâ:42/ ll)

Sizin ilahı’nız tek bir  ilahtır.O’ndan başka ilah yoktur. ” (Bakara:2/ 163)

Her şeyi yaratan O’dur. ” (Ra’d:13/16)

Allah, hiçbir şeyi boş yere yaratmamıştır. ” (Sâd:38/ 27)

Allah, âlemlerin Rabbidir. (Fatiha Sûresi:1/ 1)

O’nun ortağı yoktur. ” (İsrâ:17/ 111)

İbâdet yalnız O’na yapılır. ” (Enbiyâ:21/ 25)

Dua yalnız O’na edilir. ” (Mümin:40/60)

Hesabı yalnız O görür. ” (Ra’d:13/ 40)

Allah, her şeyi bilir ve işitir. ” (Şuara:26/ 220)

Allah, her şeyi görür ve her şeyden haberdardır.” (Fâtır:22/ 31)

“-Yerde, gökte hiçbir şey Allah’a gizli değildir.” (Ali İmran Sûresi:3/ 5)

Allah kimseye zulmetmez.” (Yunus Sûresi10/ 44)

“Allah, adaleti emreder.” (Nah Sûresi:16/ 90)

Allah iyileri sever.” (Mâide Sûresi:5/13)

Allah bozguncuları sevmez.” (Mâide Sûresi:5/ 64)

Allah, çok affedicidir.” (Hac Sûresi:22/ 60)

Allah, bütün canlılara rızık verendir.” (Hûd Sûresi:11/ 6)

Allah’ın Kur’ân-ı Kerim’de kendi hakkında bildirdiği ayetlerden bazılarının meallerini verdik. Allah’ı doğru olarak ancak Kur’ân-ı Kerim âyetleri ile tanıyabiliriz.

 Çünkü Kur’ân Allah’ın son kitabıdır. İndirildiği gibi muhafaza edilmiştir. 

Kur’ân-ı Kerim’i bir tarafa bırakıp, kul sözleri ile Allah’ı tanımaya kalkmak şaşkınlığa ve sapıklığa düşmek demektir. 

Son sözümüz: Yine âyet meali olsun!

(Rabbimiz!)

“Ancak sana ibâdet ederiz ve yalnız senden yardım isteriz. 

Bize doğru yolu göster!Kendilerine lütuf ve ikramda bulunduğun kimselerin yolunu, gazaba uğramışların ve sapmışların yolunu değil!” (Âmin)

Fatiha:1/5-7
Scroll to Top