İKRİME, Ebu Cehil’in oğludur. O da babası gibi azgın bir İslâm düşmanı idi. Müslümanlara yapılan
zulüm ve işkencelerde babasını hiç aratmadı. İkrime cesurdu, atılgandı. Çok iyi silah kullanır ve ata binerdi. Kureyş’in iki süvari kumandanından biriydi. Diğeri de Halid bin Velid’di. İkrime, babasının
yanında Bedir savaşını en çok kışkırtanlardan biri idi. Babası ile birlikte savaşıyordu. Bedir savaşında Ebu Cehil’i öldüren iki gençten biri olan Muaz bin Amr bin Cemuh şöyle diyor: “Halktan Ebu Cehil’in
çok kuvvetli olduğunu işittim. Kimse Ebu Cehil’e bir şey yapamaz diyorlardı. Ebu Cehil’i aramaya başladım, buldum. İlk fırsatta bir kılıç darbesi ile bir bacağını ikiye biçtim. Ayağı bir tarafa fırladı. Düşen ayağı taşın üzerinden fırlayan hurma çekirdeğine benziyordu. Bu sırada Ebu Cehil’in oğlu İkrime de benim omuzuma bir kılıç darbesi indirdi. Bir kolum sadece azıcık bir deri parçasıyla omuzuma bağlı idi. Bu vaziyette savaşmak beni çok yoruyordu. Buna rağmen bütün gün savaştım. Kolum da yanımda sarkıyordu. Dayanılmaz derecede eziyet vermeye başlayınca eğilerek ayağımla sarkan kolum üzerine bastım, çekip kopardım.”
Bedir savaşında Allah, Rasûlü’ne yardım etti. Sayıca ve silahça üstün Mekke müşrik ordusu artıkları feryad-u figan içerisinde Mekke’ye döndüler. Bedir’de ölenlerin intikamını almak sevdasına düştüler.
Halkı yeni bir savaşa kışkırttılar. Bunların başında Ebu Sufyan’ın karısı Hind ile, Ebu Cehil’in oğlu İkrime vardı. Savaş kışkırtıcıları Ebu Cehil’in ölmesi ile Kureyş’in başına geçen Ebu Sufyan’a geldiler: “Muhammed bizim ulularımızı öldürerek bizi mahvetti. Artık intikam almak zamanı geldi. Kervanın sermayesini sahiplerine verelim kâr ile Müslümanlara savaş açalım” dediler. Teklif kabul edildi. Şam’dan gelen kervanın malları satıldı. Kervan mallarının kârı ile etraftaki kabilelerden savaşçılar tutuldu. Üç bin kişilik bir ordu kuruldu. Müşrik ordusu yine Müslümanlar üzerine yürüdü. İki ordunun karşılaştığı yerin adı ‘Uhud’du.
Uhud savaşında müşrik süvari kuvvetlerinin başında Halid bin Velid vardı. Yardımcısı da İkrime bin Ebu Cehildi. İslâm okçularının Peygamber emrine itâat etmemelerinin, yerlerinden ayrılmalarının
sonucu Halid ve İkrime Müslümanları arkadan çevirdi, Müslümanlara büyük zararlar verdi. Müslümanlarca kazanılmış savaş kaybedildi. İkrime bin Ebu Cehil’i Hendek savaşında da görüyoruz. Hendek savaşında, hendeği geçenlerden biri de İkrime bin Ebu Cehildi. Diğerleri ise Amr bin Abdived ile, Hz. Ömer’in kardeşi Dırar’dı. Bunlar ta uzaklardan atlarını koşturdular, o hızla hendeği aştılar. Bir orduya bedel kabul edilen Amr’ın Hz. Ali tarafından öldürülmesi ile diğerleri geri kaçtılar. Kaçarken İkrime mızrağını düşürdü. Bunu şair Hassam bin Sabit bir şiiri ile hicvetti. İkrime bin Ebu Cehil ‘Hudeybiye’de de vardı. Halid bin Velid’le geçitleri tutuyor, Peygamberimiz (sav) ve arkadaşlarının umre yapmasına engel oluyordu. İkrime ve arkadaşları Hudeybiye anlaşmasına engel olamadı. Bu anlaşma ile İslâm, insanlara rahat anlatıldı. İnsanlar İslâm’a ısındı, Müslümanlar çoğaldı.
Hudeybiye sonrası İslâm’a ısınanlardan biri de Kureyş’in süvari kumandanı Halid bin Velid, arkadaşı İkrime bin Ebu Cehil’e şöyle dedi: “İçinde bulunduğumuz durumu biliyor musun?Biz çok azaldık. Muhammet ise Araplara ve acemlere galip geliyor” İkrime bin Ebu Cehil hiç düşünmedi: ”Kendimden başka kimse de kalmasa yine ona tabi olmam” dedi. Halid bin Velid Medine’ye geçti, İslâm’ı seçti. İkrime bin Ebu Cehil ise küfründe direnip kaldı. Zaman geçti…
İslâm ordusu Mekke önlerine geldi. Mekke’nin reisi Ebu Sufyan bile, İslâm ordusunun himayesine girdi. Mekke başsız kaldı. Allah’ın Rasulü ordusunu dörde ayırdı. Dört koldan Mekke’ye girmelerini emretti: “Kesinlikle savaşmayınız. Saldırıya uğrayıp mecbur kalkmadıkça kan dökmeyiniz” talimatını verdi. Kâbe’ye sığınanların, evinde kalanların, Ebu Sufyan’ın evine sığınanların da emin olduklarını ilan etti. Allah Rasulü’nün arzusu kan akıtmadan Mekke’yi fethetmekti. İkrime bin Ebu Cehil ve arkadaşları Mekke’ye giriş yolunda pusu kurdular, iki Müslümanı şehit ettiler. Birliğin komutanı Halid bin Velid (ra) eski müşrik arkadaşlarının saldırısına cevap verdi. On üç saldırgan müşriki öldürdü. Diğerleri kaçtılar. Kaçanlar içinde İkrime bin Ebu Cehil de vardı. İkrime bin Ebu Cehil kaçtı. Sahile ulaştı. Bir gemiye binip uzaklara gidecekti… Nereye gidecekti kendisi de bilmiyordu… İkrime bin Ebu Cehil’in karısı Kureyş kadınları ile Allah’ın Rasulü’nün huzuruna geldi, Müslüman oldu. Kocası için Allah’ın Rasulü’nden eman diledi. Allah’ın Rasulü dileğini kabul buyurdu, eman verdi. Çünkü O, insanların kurtuluşu için gelmişti. İkrime bin Ebu Cehil’in karısı Ümmü Hakim, Allah’ın Rasulü’nden eman alınca kocasını bulmak için yollara düştü. O da gide, gide sahile ulaştı. Kocasını bir gemiye binerken gördü, ona şöyle dedi: “Ey amca oğlu! İnsanların en hayırlısının, en iyisinin akrabalarına en çok bağlı olanının yanından geldim, canına kıyma!” İkrime bin Ebu Cehil düşündü, yaptıkları gözlerinin önüne geldi. Kendisi için kurtuluş yolu var mıydı? Hanımı yine dedi: “Senin için Allah’ın Rasulü’nden eman diledim.” İkrime “sen mi yaptın?” dedi. “Evet! Allah’ın Rasulü ile konuştum. Sana eman verdi” dedi. İkrime hanımına tabi olmuş, birlikte Mekke’ye dönüyorlardı. İkrime düşünüyordu. Nasıl olurdu bunca yaptıklarından sonra kendisine eman verilirdi, yaşamasına müsaade edilirdi? Zihni karmakarışıktı…
Mekke’ye yaklaştıkları zaman, Allah Rasulü ashabına şöyle buyurdu: “Yanınıza Ebu Cehil’in oğlu İkrime mü’min ve muhacir olarak geliyor. Sakın babası hakkında kötü söz söylemeyin. Çünkü ölüye kötü söylemek ölüye değil de diriye zarar verir.” Müslüman, Müslüman ölüleri hayırla ve rahmetle anacak, diğerleri hakkında da susacaktı. Peygamberden gelen emir böyleydi. Bunda çok faydalar
vardı.. Allah’ın Rasulü İkrime ve hanımını görünce, onlara doğru yürüdü, oturdu. İkrime hanımı ile geldi, o da Allah’ın Rasulü’nün önünde oturdu: “Ey Muhammet! Hanımım senin bana eman verdiğini söyledi” dedi. Allah’ın Rasulü: “Doğru söylemiş, sen emniyettesin” buyurdu. İkrime: “Ey Muhammet! Beni neye davet ediyorsun?”diye sordu. Allah’ın Rasulü: “Seni Allah’dan başka ilah olmadığına, benim Allah’ın Rasulü olduğuma şahadet etmeye, namaz kılmaya,zekât vermeye davet ediyorum” buyurdu. İslâm’ın esaslarını anlattı. İkrime: “Yemin ederim ki, sen sadece hakka, güzel ve iyi şeylere davet ediyorsun. Yemin ederim ki, sen peygamberlik gelmeden öncede bizim içimizde en doğru konuşan ve en iyi olandın. Allah’tan başka ilah olmadığına, Muhammed’in Allah’ın kulu ve elçisi olduğuna şahadet ederim” dedi. Müslüman oldu. İkrime (ra) diyor ki: “Ben bunları söylerken Allah’ın Rasulü’nden utancımdan başımı önüme eğiyordum.”
Allah’ın Rasulü, İkrime (ra)’ın Müslüman olmasına son derece sevindi. Çünkü o herkesin iyiliğini isterdi. Alemlere rahmetti. İkrime (ra) Müslümanlığa kavuşmasının ilk anında Allah’ın Rasulüne halini şöyle arzetti, kendisi için Allah’tan mağfiret dilemesini istedi: “Sana karşı yaptığım bütün düşmanlıklar, sana karşı attığım her adım, sana karşı geldiğim her yer ve yüzüne karşı yahut gıyabında söylediğim her söz için mağfiret dilemeni istiyorum.”
Allah’ın Rasulü: “Allah’ım! Bana yaptığı bütün kötülükleri, senin nurunu söndürmek için attığı her adımı bağışla. Yüzüme karşı veya gıyabımda benim aleyhime söylediği sözleri de bağışla” diye İkrime (ra) için dua etti. İkrime (ra) sevinçli idi. Şirkten küfürden kurtulmuştu. Müslüman olmuştu. Allah’ın Rasulü’nün mağfiret dileyen duasına mazhar olmuştu. Allah’ın Rasulü’ne sevgi ve minnetle baktı: “Tamam Ey Allah’ın Rasulü! Allah’a yemin olsun ki, insanları Allah yolundan çevirmek için sarf ettiğim malın iki katını Allah yoluna sarf edeceğim.İnsanları Allah yolundan çevirmek için yaptığım savaşların iki katını Allah yolunda yapacağım” dedi. İkrime (ra) sözünde durdu. Yaşadığı müddetçe İslâm için çalıştı. Huneyn Savaşı esnasında Süheyl bin Amr’a şöyle diyordu: “Ya Ebâ Yezid!Allah’a yemin ederim ki, biz yanlış yola gitmişiz. Halbuki aklımız aynı akıldı. Zarar ve faydası olmayan taşlara tapıyorduk.” Peygamberimiz (sav) İkrime (ra)’yi “Hevazin” de zekât toplamakla görevlendirdi. Bu görevi güzelce yaptı. Allah’ın Rasulü vefat ettiği zaman Yemen’in “Tebale” şehrinde görevli idi. İkrime (ra) gerçekten iyi bir Müslüman oldu. Kur’ân-ı Kerîm’i elinde alır, alnına kor, ağlar: “Rabbimin kelamı, Rabbimin kitabı derdi.”
İkrime (ra) malını Allah yolunda harcadı. Varlığını cihada adadı. Hz. Ebu Bekir zamanında dinden dönen murtedlerle savaştı. Yemen ve Umman murtedleri üzerine gönderilen ordunun kumandanı İkrime (ra) idi. İkrime (ra)’ı en son Yermuk savaşında görüyoruz: Bizanslılar büyük bir hücuma kalktılar. Bu hücum karşısında İslâm ordusunun bazı kanatları geri çekilmek mecburiyetinde kaldı. Ancak İkrime (ra) ile amcası Haris bin Hişam (ra)’ın bulunduğu birliği yerinden oynatamadılar. İkrime (ra) atından indi, yaya savaşmaya başladı. Halid bin Velid: “Ey İkrime böyle yapma. Senin ölümün Müslümanlar için büyük bir kayıp olur” dedi. İkrime (ra): “Ey Halid senin Allah’ın Rasulü ile güzel bir geçmişin var. Halbuki ben ve babam Allah’ın Rasulüne en çok eziyet edenlerdendik” diye cevap verdi. İkrime (ra) şirk devrinde Allah’ın Rasulü’ne yaptıklarını bir türlü unutamıyor, bunun ezikliği içinde yaşıyor, pişmanlığını her fırsatta açıklıyordu. İkrime (ra) daha sonra şöyle dedi: “Kim ölünceye kadar benimle savaşmak üzere söz verecek?” Başta amcası Haris bin Haşim (ra) olmak üzere dört yüz serdengeçti söz verdi. Düşmana daldılar…
Büyük bir savaş oldu. Düşman ordusu tarumar edildi. Şam’ın kapıları İslâm’a açıldı. Ama serdengeçti ler de şehitlik şerbetini içtiler. İkrime (ra) yaralandı. Yarası ağırdı. Halid bin Velid (ra) geldi. Sevgili arkadaşının başını dizine koydu. yüzünü okşamaya başladı. Ağzına su damlatıyordu. Bir an geldi İkrime (ra) su damlasını almadı. Çünkü o, şehitlik şerbetini içmişti… İkrime (ra) ne demişti? “Ey Allah’ın Rasulü!Allah’a yemin olsun ki; İnsanları Allah yolundan çevirmek için sarf ettiğim malın iki katını Allah yolunda sarf edeceğim. İnsanları Allah yolundan çevirmek için yaptığım savaşların iki katını Allah yolunda yapacağım.” İkrime (ra) sözünde durdu. Sonunda şehitlik mertebesini buldu. Biz şimdi ona Hazreti İkrime diyor, onu Ra’diyallahu anh diye anıyoruz. Onu bu makama yükselten imânı ve Allah yolundaki çalışması ve cihadı idi. Bizim de vazifemiz, imân aydınlığında İslâm’ı hayata hâkim kılmak için, Allah yolunda çalışmak ve cihat etmektir.
Ra’diyallahu anh, Allah ondan razı olsun. Amin.
—————————————————-
Kaynakça
1-Abdusselam Harun, Tehzibu İbn-i Hişam, Kuveyt.
2-Şemsettin Sami, Kamusûl’a’lâm: 4/3167
3-M. Rıza, Muhammedün Rasûlullah
4-M. Esad İslâm Tarihi: Sh: 452
5-M. Hamidullah, İslâm Peygamberi, İst.
6-Yusuf Kandehlevî, Hadislerle Müslümanlık, Divan Yayını, İst.
7-İbn-i İshak: 301 Konya,
8-Ali Himmet Berki, Hâtemü’l -Enbiya, Diyanet Yayını, Ank.
9-Zekai Konrapa, Peygamberimiz Sh: 104