Peygamberimiz (sav) Hendek savaşına katılan kabileler üzerine
seriyyeler gönderdi. Kabileler seriyyeleri görünce kaçtılar, karşı çıkamadılar. Peygamberimiz (sav)’in katıldığı seriyyelerle kabilelere gözdağı verildi. Kureyş, sonderece yılgın bir haldeydi. Hendek Savaşı’nda kendisi ile birlikte savaşan kabileleri de kaybetmişlerdi. Müslümanlar Mekke’yi hatırdan çıkarmış değildi. Beş vakit namazda Mekke’ye dönüyorlardı. Gönülden Kâbe’ye bağlı idiler. Muhacirler ise sıla hasreti çekiyorlardı. Daima orayı anıyorlardı.Bir daha görebilecekler mi idi? Peygamberimiz (sav) bir rüya gördü. Rüyada Kâbeyi tavaf ediyordu. Umre’ye gitmeye karar verdi. Eshab sevindi. Muhacirlerin sevinci ise sonsuzdu. Peygamberimiz (sav) yerine
Abdullah b. Ümmü Mektubu bırakarak 1500 sahabe ile Miladî 628, Mart ayında, Hicret’in altıncı yılında Medine’den hareket etti. Yanlarında sadece yolculuk silahi olan birer kılıç aldılar. Kurbanlık 70 deve götürüyorlardı. Zulhuleyfe’de ihrama girdiler. Yirmi kişilik bir süvâri birliğini öncü olarak ileri gönderdi. Umre yapmak için geldiklerini bildirmek içinde Mekkeye bir elçi gönderdi. Elçi geri döndü.Mekkeli’lerin korkuya kapıldıklarını, asker toplamaya teşebbüs ettiklerini, dağ başlarına gözcüler dikdiklerini, Mekke’ye sokmak istemediklerini bildirdi.
Peygamberimiz (sav): “Biz kimseyle savaşmak için değil, umre için yola çıktık” buyurdu. Mekke’ye 17 km’de bulunan “Hudeybiye” kuyusuna ulaştı ve orada konakladı. Huzâa Kabilesi’nin Başkanı Büdeyl bin Verka adamları ile geldi. Mekke’de evi olduğunu, Mekke’de oturduğunu, kesinlikle Mekke’ye bırakmıyacaklarını anlattı. Peygamberimiz (sav) ona da savaşmak için gelmediklerini, Kâbeyi tavaf edip döneceklerini söyledi. Büdeyl durumu Mekke ileri gelenlerine bildireceğini söyledi. Mekke’ye döndü. Peygamberimiz Hıraş bin Ümeyye’yi Mekke’ye elçi olarak gönderdi. Müşrikler elçiye kötü davrandılar, devesini öldürdüler, kendisini de öldüreceklerdi, kaçtı.
Müslümanlar, Kureyş gözcülerinden birini yakaladılar, peygamberimiz (sav)’in huzuruna getirdiler. Peygamberimiz ona da sadece Kâbe’yi tavaf için geldiklerini söyledi, onu affetti, serbest bıraktı.Peygamberimiz (sav) Hz. Osmanı elçi olarak Mekke’ye gönderdi.
Hz. Osmanı müşrik olmasına rağmen akrabası Ebab bin Said himayesine aldı. Ona kötülük yapamadılar. Bu ziyarete izin vermeyeceklerini, isterse kendisinin Kâbe’yi tavaf edebileceğini bildirdiler. Hz. Osman peygamber tavaf etmedikçe ben tavaf etmem. Biz Kâbe’yi toptan tavaf etmeye geldik. Kurbanlarımız da yanımızda. Tavaf edip kurbanlarımızı kestikten sonra dönüp gideceğiz, dedi. Kendisinin de yapmayacağını söyledi. Bunun üzerine kızdılar, Hz. Osmanı tevkif
ettiler. Hz. Osmanın öldürüldüğü şeklinde bir haber gelmesi üzerine, peygamberimiz (sav) gölgelendiği ağacın altında ashabını topladı. Onlardan müşriklerle savaşmak üzere biat aldı. Bu biat’a “Rıdvan biatı” dendi. Bu biat haberi Mekke’ye gelince müşrikler endişelendiler, telaşa kapıldılar, Hz. Osmanı hemen serbest bıraktılar. Süheyl bin Amr başkanlığındaki bir heyeti barış anlaşması yapmak üzere elçi olarak Hudeybiye’ye gönderdiler. Peygamberimiz (sav) ile Kureyş heyeti arasında barış görüşmeleri başladı. Aşağıdaki maddelerle Hudeybiye anlaşması imzalandı.
Antlaşmanın şartları şunlardı:
1-Müslümanlar bu yıl Kâbe’yi ziyaret edemeyecekler, Medine’ye döneceklerdir.
2-Ziyaret gelecek yıl yapılacak, Mekke’de ancak üç gün kalınacak, bu süre zarfında hiçbir Mekkeli ile görüşülmeyecektir.
3-Müslümanlar, Kâbe ziyaretine gelirken yanlarında sadece yolcu kılıcı bulundurabileceklerdir.
4- Kureyş’ten birisi İslâm’ı kabul eder ve Müslümanlara sığınırsa, bu kişi Müslümanlar tarafından kabul edilmeyecek, fakat Mekke’ye iltica eden hiçbir Müslüman Medine’ye geri gönderilmeyecektir.
5- Mekke’ye gelen ve Mekke’den gidenler için Yemen, Suriye ve Taif yolları emniyet içinde olacaklardır.
6- Arap kabileleri istedikleri iki taraftan biriyle birlik kurabileceklerdir.
7- Bu anlaşma on yıllık bir süre için geçerlidir. Bu süre zarfında ne Kureyş Müslümanlara, ne de Müslümanlar Kureyş’e saldıracakdır.
Buna her iki tarafın müttefikleri olan kabileler de dâhildir. ”
Görünüşe göre anlaşmanın maddeleri Müslümanların aleyhinde idi. Müslüman olan bir kimsenin Mekke müşriklerine teslim maddesini kabul eden bir Müslüman görünmüyordu. Anlaşmanın maddeleri Kureyşi son derece memnun etti. Müslümanlar için de çok ağır görüldü. Kureyş’in temsilcisi Süheyl’in Müslüman olan oğlu Ebu Cendel müşriklerden işkence görmüş, hapse atılmıştı. Hapisten kaçtı, geldi. Müslümanlara sığındı. Süheyl oğlunu gördü. Ona bir tokat attı
ve hemen yakaladı. “Anlaşma gereği oğlum Ebu Cendel’in iadesini istiyorum” dedi. Ebu Cendel yaralarını gösteriyor; “Beni tekrar aynı işkencelere teslim mi edeceksiniz” diyordu? Bütün Müslümanlar üzüntü, Hz. Ömer derin bir sıkıntı içinde idi. Ebu Cendel’in acıklı hali onları teessür ve elem içinde bırakmıştı. Temkinli olan sadece Hz. Ebubekir’di. Hz. Ebubekir, Hz. Ömer’e şöyle dedi: “O, Allah (cc)’ın Rasûlüdür. Ne yaparsa Allah (cc)’ın emrine göre yapar.” Peygamberimiz (sav)’de Ebu Cendel’e şöyle dedi: “Ey Ebu Cendel! Sabret, tahammül et. Allah sana ve seninle bulunan mazlumlara kurtuluş yolunu gösterecektir. Biz onlarla bir andlaşma imzaladık. Ona riayete söz verdik. Ahdimizi bozmak bize yakışmaz.” Ebu Cendel’i müşriklere teslim etti. Kâbe ziyaret edilemiyecekti, tavaf yapılamıyacaktı. Peygamberimiz (sav) Medine’ye dönmeden önce kurbanların kesilmesini emretti. Müslümanlardan hiç kimse kurbanını kesmeye teşebbüs etmedi. Ashab-ı Kiram tavaf etmeden dönmek istemiyor. Peygamberimiz (sav) çadırına girdi, hanımı Ümmü Seleme’ye durumu anlattı. Ümmü Seleme; “Bir şey söyleme, kendi kurbanını kes, ihramdan çıktığını göstermek için saçlarını kestir. Bunu görünce onlar da sana uyarak senin yaptığını yaparlar” dedi.
Peygamberimiz (sav) öyle yaptı, kurbanını kesti, saçını kestirdi. Ashab da koştular. Kurbanlarını kestiler, saçlarını kestirdiler. Medine’ye dönülürken Fetih Sûresi nazil oldu. Fetih Sûresi’nin nazil olması ashabın anlaşma hakkındaki endişelerini kaldırdı. Surede bildirilen açık zafer Hudeybiye ile başlayan ve Mekke’nin fethi ile tamamlanan sureyi kaplamaktadır. Surede, Allah (cc)’ın Hudeybiyede peygamberimiz (sav)’le biat yapan müslümanlardan razı olduğu da bildirilir:
“And olsun ki, Allah (cc), ağacın altında sana biat ettikleri vakit müminlerden razı oldu. Onların kalblerindeki sadakatı bildi de üzerlerine huzur ve sükünet indirdi ve kendilerine yakın bir zafer
bahşetti.” (Fetih Sûresi: 48/18)
Yakın zafer, Hudeybiye’den sonra Hayber’in fethedilip Yahudilerden alınmasıdır. Fetih Sûresi yenilgi zannedilen Hudeybiye Andlaşma’nın büyük bir zafer olduğunu bildirdi. Bu zafer zaman içinde açık bir şekilde görüldü. Şöyleki:
1- Babası Süheyl tarafından Mekke’ye götürülen Ebu Cendel konulduğu hapisten kaçtı, Kureyş’in işkencelerindenen kaçan Ebu Busayr gurubuna katıldı. Bu grup Kureyş’in ticaret yolunu kesiyor, ticaretlerine engel oluyordu. Kureyş’in yaşaması ise ticarete bağlı idi. Kureyş, birkaç ay geçmeden Müslüman olanların Kureyş’e iade maddesinin iptal edildiğini peygamberimiz (sav)’e bildirmek mecburiyetinde kaldı. Mekke’de Müslüman olanlar rahat bir şekilde Medine’ye geldiler.
2- Bu anlaşma ile Kureyş, peygamberimiz (sav)’i siyaseten tanımış oldu. Medine İslâm Devleti’ni tanımış oldu.
3- On senelik bir barış dönemi açıldı.
4- Mekkeliler ve Medineliler karşılıklı gidip geliyorlardı. Ticaret yapıyorlardı. Bu görüşmeler de İslâm etraflıca anlatılıyor, insanların kalbi fethediliyor ve Müslümanlaştırılıyordu.
5- Kabileler, Kureyş korkusu sebebiyle peygamberimiz (sav) ve Müslümanlarla görüşmekten çekiniyorlardı. Hudeybiye andlaşması ile bu korku ve endişe ortadan kalktı. Rahat görüşme ve İslâm hakkında bilgi sahibi olma imkânına kavuştular.
6- Müslümanlar yönünden de Kureyş tehlikesi bertaraf edilmiş olduğundan, diğer kabileleri İslâm’a davet çalışmaları daha da hızlandırıldı.
7- Müslümanları parçalamak için Hudeybiye öncesi at sırtında bekleyen Halid bin Velid gibi şahsiyetler Hudeybiye sonrasının barış atmosferi içinde İslâm’a teslim oldular.
8- İki sene süren bu andlaşma ile İslâm süratle yayıldı. Mekke’nin fethine zemin hazırladı.
9- Hudeybiye’ye Kâbeyi ziyaret için 1500 Müslüman gelmişti. İki sene sonra Mekke’nin fethi için yürüyen askerin sayısı 12 bindi. Aradaki fark, Hudeybiye Andlaşması’nın İslâm’a kazandırdıkları idi.
10- Hudeybiye Andlaşmasından Mekke’nin fethine kadar iki sene
içinde müslüman olanların sayısı, peygamberliğin başlangıcından Hudeybiye Andlaşması’na kadar geçen 19 senede müslüman olanların sayısından kat kat fazla oldu.
11- Peygamberimiz (sav), Hudeybiye ile sağlanan barış ortamından faydalanarak etraftaki hükümdarlara ve kabile başkanlarına İslâm’a davet mektupları gönderdi.
12- Hudeybiye Andlaşması Mekke müşrikleri ile Yahudiler arasındaki İslâm aleyhindeki müşterek çalışmaları sekteye uğrattı. Bundan faydalanan peygamberimiz (sav) Yahudilere karşı daha rahat hareket etti. Hayber, bu rahatlık içerisinde fethedildi.
13- Hudeybiye Andlaşması ile insanlar ikili ve toplumsal görüşmelerde Müslümanların güzel ahlâkını, doğruluğunu, birbirlerine bağlılıklarını yakından gördüler ve müslüman oldular.
Kısas-ı enbiya sahibi merhum Ahmet Cevdet Paşa Hudeybiye Andlaşması konusunda şunları yazar: “Fakat anlaşma yapılınca her iki taraf birbiriyle serbestçe görüşecek, Hazret-i Peygamber’in mucizelerini ve güzel tavır ve hareketlerini, adetlerini ve İslâm dininin güzelliklerini işiterek ve Müslümanlardan her birinin kavuştuğu hürriyeti görerek, müşriklerin halk tabakasının kimi müslüman olacak, kimi de İslâm dinine yönelip, Müslümanlara karşı olan düşmanlıkları azalacak
ve Kureyş reisleri yalnız kalacaklardı. Mekke’nin öbür kabileleri de Kureyş’e bakmakta olduklarından, Kureyş’in reislerini zayıf bir halde görünce, onlar da İslâm tarafına meyledeceklerinden, İslâm dini az
vakitte tabiatıyla bütün Arabistana yayılacak idi. Hasılı halk tabakasından olan müşriklerin Müslümanlarla serbestçe görüşüp, konuşması, İslâm dininin kısa zamanda yayılmasına sebep olacaktı.” Merhum Ahmed Cevdet Paşa yine şöyle der:
“Hudeybiye senesi Medine’den kalkan İslâm ordusu, 1500 kişi iken,
iki sene sonra Mekke seferine çıkarılan ordunun 12. 000 kişiye yükselmesi, Hudeybiye Andlaşması’nın semeresidir. O vakit bu anlaşmaya karşı gelenler, sulhun böyle güzel neticesini görünce, pişman ve mahcub oldular.”[17] Hudeybiye konusunda sözü Hz. Ebubekir’in
Hz. Ömer’e söylediği sözle tamamlayalım: “O, Allah (cc)’ın Rasûlüdür. Ne yaparsa Allah (cc)’ın emrine göre yapar.” ——————————
[17] Ahmed Cevde Paşa, Kısas-ı Enbiya: 1/243, 281