Cinsel Arzu Evlenmeyi Gerektirir

Allah yarattığı bütün canlı varlıkları erkek ve dişi yaratmıştır. Birbirlerine karşı cinsel arzu duyma özelliklerini de kendilerine vermiştir. İnsanların erkek ve kadın olarak bu cinsel arzularını yerine getirmeleri için de nikâh bağı ile evlenmelerini, aile yuvası kurmalarını da emretmiştir.
Neslin devamını da bu evlenmelere bağlı kılmış, aralarında sevgi ve saygıyı da yaratmıştır.

İnsanlar, Âdem atamız ile Havva anamızdan bu yana, Allah’ın verdiği cinsel arzularını tatmin için evlenmişler, aile yuvaları kurmuşlardır. Allah; cinsel arzu ile yarattığı insanlardan bazıları evlenmesinler, cinsel arzularını yerine getirmesinler diye hiçbir peygambere emretmemiştir. Emretmesi de yaratılışta insana verdiği cinsel arzuyu tatmin etme kuralına aykırıdır.
Allah, hiçbir şeyi uygulanmayacak, uyulmayacak diye boş yere yaratmamıştır.
Papazlar ve rahipler de canlı bir varlık olduklarına göre onlarda da cinsel arzular olması tabiidir. Onlar da insan olduğuna göre, kadınlarla evlenme ve aile yuvası kurma hakkına sahip olmaları tabii haklarıdır.
Onları bu haklarından mahrum etmek, Allah’ın yaratılışta kendilerine verdiği bu hakkı yok saymak, Allah’ın insan yaratılışına bir baş kaldırmadır, isyandır.
Papa 11. Jean Paul’a göre; evlenme yasağı, “Tanrıya karşı tam bir sevgi ifadesiymiş, insanı yüceltirmiş.” Evlenme yasağının yücelttiği insanları görmedik. Ama sapıklık çukuruna düşürdüğü papaz ve rahiplerin haddi hesabı yoktur….
Hıristiyanlıktaki papaz ve rahiplerin evlenme yasağı Allah’ın yaratmasına bir müdahaledir. Allah’a öyle değil, böyle olacaktır demektir.
Papazlar ve rahipleri bırakalım bu yasağa papalar bile dayanamamışlardır. Papaların çapkınlıkları hikâyelere ve romanlara konu olmuştur.
Konuyu İstanbul Fener Rum Patriği Dimitri Bartholomeos Arhondoni hakkındaki iddia ile tamamlıyalım.

Patrikler de evlenemezler

Fener Rum Patriği, cemaatinden evli bir kadın olan Kiveli Dolciadis ile cinsel ilişkide bulunur. Stratos Dolciadis adında bir oğlu olur. 36 yaşını bulur. Babasının patrik olduğunu kabul eder. Fakat mahkemeye müracaat edip velayet davası açmaz. Cemaatten bir başkası dava açar. Fakat mahkeme, taraf ehliyetinin yokluğu sebebiyle davayı reddeder. Çünkü davayı annesi ile oğlunun birinin veya her ikisinin açması gerekirmiş. (Vakit gazetesi, 20 Nisan 2004, Vatan gazetesi, 15 Eylul 2004)
Papalık, 16. Benediktus’un onayı ile bir belge yayınlar.
Bu belgede, “Yeryüzünde yegâne geçerli dinin Hıristiyanlık olduğu öne sürülerek, Hıristiyanlığın da en mükemmel biçimde Roma Katolik Kilisesi tarafından temsil edildiği ilan edilir” (Yeni Şafak, 12 Temmuz 2007)
Katolik kilisesinin her tarafı doğru olsa bile, evlenme yasağı bu dinin ne kadar yanlış olduğuna, insan yaratılışına aykırı olduğuna yeter de artar…
Evlenme yasağı ile karşı karşıya kalanlar, bu yasağın kalkması yönünde değil, bu yasağı koyan düzeni sorgulamalı ve o düzenden kurtulmak için çalışmalı ve Hak dini bulmalıdır.
Katolik mezhebindeki bu yasağa karşılık, diğer Hıristiyan mezhepleri papaz ve rahiplerin evliliğini kabul etmek mecburiyetinde kalmışlardır.
Bir kısım mezheplerde ise, piskopos ve patriklik gibi görevlere gelenler hala evlenemiyorlar. Ruhban sınıfın evlenmesi konusu Hıristiyan mezhepler arasında ihtilaflı bir konudur.
Basından aldığımız alıntıda:
“Evli Alman Katolik Rahipler Derneği’nin başkanı Klaus Thoma bu yasağın 1139 yılında Laheran Sarayı’ndaki ruhaniler meclisinde alınan bir karar neticesi olduğunu bildiriyor. Rahipler de bütün zaafları ile birlikte senin ve benim gibi bir insandır” deniliyor.
Bir kısım insanlar kalkıyorlar. Tanrı adına karar alıyorlar, insanların temel haklarını elinden alıyorlar. Evlenmek bir insanın temel hakkıdır. Bu hakkı zedelemek insan haklarına tecavüzdür. Evlilik konusu da Hıristiyanlığın ilâhî ilhamdan yoksun olduğunu göstermektedir.


Boşanmak

Evlilikle aile yuvası kurulur. Boşanma ile de aile yuvası bozulur ve dağılır.
Boşanma arzu edilmeyen bir şeydir. Ama hayatın gerçeklerindendir. Arzu edilmediği halde şartlar oluşunca boşanma meydana gelir. Matta İncili (19/3- 12)’ye göre; Ferisiler’in boşanma ile ilgili İsa’ya soru sormaları üzerine hikâye şöyledir:
“Ve Ferisiler onu deniyerek gelip dediler: Her sebeple karısını boşamak câiz midir?” İsa bu soruya evlenme ile ilgili Eski Ahid metnini hatırlattıktan sonra şöyle cevap verir: “Onlar artık iki beden değil, fakat bir bedendirler. İmdi Allah’ın birleştirdiğini insan ayırmasın.”
İsa bu sözleri ile boşanmanın olmadığını anlatır. Bunun üzerine Ferisiler yine sorarlar: “Öyle ise, Musa niçin bir boş kağıdı vermeği ve kadını boşamayı emretti.”
İsa Ferisilerin bu sorusuna da şöyle cevap verir: “Yüreklerinizin katılığından ötürü karılarınızı boşamanıza Musa müsaade etti, fakat başlangıçta böyle olmamıştır.”
Görülüyor ki, Matta İncili’ne göre, boşanmaya izin yoktur.
Markos İncili de aynı görüştedir. Musa’nın boşanmağa izin vermesi de, o zaman ki insanların yüreklerinin katılığına dayandırılmaktadır. Yüreklerin katılığının boşanmaya sebep gösterilmesi akla uygun bir ifade değildir.
Hiçbir topluma yüzde yüz katı yürekli denilemez. Her toplumda katı yüreklilerin yanında daima şefkat ve merhametle dolu yürekliler de bulunur. Katı yürekliler ileri sürülerek, yumuşak yüreklileri de kapsayan bir yasak konulamaz.
Katı yürekliler vardır, eşlerini boşamazlar. Yumuşak yürekliler vardır, eşlerini boşarlar.
İncillerin Musa aleyhisselâm’a mal ettiği boş kağıdı vermeğe gerekçe olarak gösterdiği “katı yüreklilik” iddiası sağlam bir gerekçe olarak görülmemektedir.
Boşanma konusunda İnciller arasında uyum yoktur. Matta ve Markos İncilleri boşanma yoktur derken, Luka ve Yuhanna İncilleri ise, bir şey söylemezler.
Hıristiyan mezhepler arasında da uyum yoktur. Katolik mezhebi boşanmayı kesin olarak yasaklar. Ortodoks mezhebi şartlara bağlı olarak boşanmayı kabul eder.
Diğer bir çok Hıristiyan mezhebi ve tarikatı da boşanmayı normal olarak kabul ederler, İncillerin hükmüne uymayı gereksiz sayarlar.
Hıristiyanlığın başlangıç yıllarında boşanma, halkın bulunduğu yerlerin örf ve adetleri içinde oluyordu. Zaman geçtikçe kilise yavaş yavaş boşanmaya el attı ve boşanmayı yasakladı.
Roma Katolik kilisesinden ayrılıp yeni kilise ve mezhepler kuran Hıristiyan topluluklar hayatın gerçeklerine uyarak Matta ve Markos İncilleri’nin talimatlarına aykırı hareket etmek bahasına boşanmayı kabul etmişlerdir.
Çünkü evlenmek, hayatın gerçeklerinden biri olduğu gibi, boşanma da arzu edilmemekle beraber, aile hayatını devam ettirmek mümkün olmadığı hallerde, insanların karşılaşmak mecburiyetinde kaldığı hayatın diğer bir gerçeğidir.
İslâm dini evlenmeye büyük önem verir. İnsanların evlenmesini teşvik eder. Aile ocağının devamı için erkeğe de kadına da sorumluluklar yükler. Zaruret halinde boşanmaya da izin verir.

Erkeğin ve kadının aile yuvasını devam ettirirken de, boşanırken de birbirlerine zulüm etmelerini yasaklar. Özellikle kadının boşandıktan sonra mağdur olmaması için “Mehir”in kadına ödenmesini emreder.
Boşanma konusunda soracağımız vardır.
Hıristiyanlığa göre; Eski Ahid geçerli bir kitaptır. İnciller de geçerli kitaplardır.
Her iki kitap da onlara göre, ilâhî ilhamla yazılmıştır. İki geçerli kitabın biri boşanmaya izin veriyor, diğeri boşanmayı yasaklıyor. Bu çelişki değil midir?
Katolik dünyasında boşanma yoktur. Ama; boşanmak için açıkça zina ederler. Zina sonucu boşananlar yeniden evlenemezler; nikâhsız birlikte yaşamaya başlarlar.
Hıristiyan devletler aile ocağını ve toplumu korumak için, İncillere rağmen boşanmayı ve tekrar evlenmeyi sağlayan kanunlar çıkarmak mecburiyetinde kalmışlardır.

Zina
Matta İncili’nin verdiğimiz metninde şöyle deniliyor: “Kim zinadan ötürü olmayıp karısını boşar ve başkası ile evlenirse zina eder. Boşanmış olanla da evlenen zina eder.”
Ayni hüküm Markos İncili (10/11- 12), Luka İncili (16/18)’de de yer alır. Aralarında kelime ve ifade farkı vardır.
Yuhanna İncili’nde ise yoktur. Bu hükmün İncillerdeki ifade tarzı yönü de çelişkilidir.
Her üç İncilin verdiği habere göre zina boşanma sebebidir.
Zina nedir? Kadın ve erkeğin aralarında nikâh bağı bulunmadan cinsel ilişkide bulunmalarına zina denir.
Zina, bütün peygamberlerin bildiriminde haramdır, en büyük günâhlardan biridir.
Zinanın zararı pek çoktur.
Zina; haya, utanma ve iffet duygularını yok eder.
Zina; aile düzenini ve toplumun ahlakını bozar.
Zina; dostluk ve sevgi bağlarını yok eder, neslin bozulmasına sebep olur.
Zina; yasak edilmiş en çirkin işlerden biridir.
Zina; mutlak boşanmak sebebidir.
Zina olunca boşanmak için başka sebep aranmaz.
Karı koca olmayanların birbirleri ile cinsel ilişkide bulunmaları zinadır. Ama bu konuda İncillerde bilgi yoktur.
Yukarıya aldığımız metinde karı koca olanların başkaları ile cinsel ilişkide bulunmaları açık olarak zina olduğu bildiriliyor ve boşanma sebebi olarak gösteriliyor.
Zina sebebi ile boşananların bir daha evlenemiyeceği de açıklanıyor.
Zina edenlerle evlenenlerin cinsel ilişkilerinin de zina olduğu bildiriliyor, bu evliliklerin geçersiz olduğu açıklanıyor.
Eğer, karı koca olmayanların cinsel ilişkileri de zina olarak kabul edilirse, Hıristiyan ülkelerinde evlenmek son derece zordur.
Çünkü araştırmalara dayanan istatistiklere göre, Hıristiyanlar, öncelikle Avrupa’da yaşayanlar evlenmeden önce büyük çoğunlukla cinsel ilişkide bulunuyorlar.
Hatta cinsel ilişkide bulunmayanlar tecrübesiz diye hor görülüyor. Evlilik öncesi tecrübe kazanmak için cinsel ilişkide bulunmak teşvik ediliyor.
Daha önce tecrübe için zina etmiş gençleri evlendiren kilise büyük bir çelişki içerisinde düşmüş olur. Zinakârları İncillerin açık yasağına rağmen nasıl evlendiriyorlar? Evlendirdiğine göre, İncillerin hükmünü tanımıyorlar veya karı koca olmayanların cinsel ilişkilerini zina saymıyorlar demektir.
Eğer, evli olmayanların cinsel ilişkide bulunmaları zinadır, fakat evlenmelerine engel değildir denilirse, bu anlayış da İncillere uymaz. Olsa olsa kilisenin bir yorumu ve kararı olabilir. Hıristiyanlıkta ne varsa büyük çoğunlukla kilisenin yorumuna ve kararına dayanır. İnsanlar karar verir, sonra da bu karara dinsel bir boya vurulur, dini bir karar ve ölçü olur. Hıristiyanlık bu kararlar ve ölçülerden ibarettir.
Bir Zina Şekli
Matta İncili (5/27- 28)’de bir zina şekli de şöyle açıklanır: “Zina etmeyeceksin denildiğini işittiniz. Fakat size derim; bir kadına şehvetle bakan her adam zaten yüreğinde onunla zina etmiştir.”
Markos, Luka ve Yuhanna İncilleri bu zina şeklini bildirmezler. Burada da çelişki vardır.
İslâm dininin “göz zinası” dediği kadına şehvetle bakmak bir çok kötülüklere sebep olabilir, insanı asıl zinaya götürebilir. Bu sebeple asıl zinanın da, kadına şehvetle bakmanın da önüne engellerin konulması, insanların zina hâdisesinden korunması lazımdır.
Hıristiyanlıkta korunma ile ilgili İncillere dayalı hiçbir şey yoktur. Zina yasaktır, ama zinaya giden bütün yollar açıktır.
Kadın erkek münasebetleri tamamen serbesttir. Hareketlerini belirleyici hiçbir kural yoktur. Zina işini yapanlara uygulanacak hiçbir ceza veya müeyyide dört İncil’de yoktur. Zinanın yasak olduğu belirtilmiş o kadar…
İsviçre’de vazifeli bulunduğum mescidin önünde oto park vardı. Park pazar günleri kiliseye gelenlerin arabalarına aitti. Bazan ikinci katta bulunan cami derneğinin lokalinin penceresine oturur, kiliseye gelenleri ve kiliseden gidenleri seyreder, Allah’tan onlara hidayet dilerdim. Kiliseye gelenler, otomobillerinden inerler, birbirlerini kadın erkek öperler, kiliseden giderken öpüşme sahneleri daha çok olurdu.
Yaz günlerinde kadınların kifayetleri eğlenceye, konsere veya dansa gidenlerin kiyafetleri gibi idi.
“Nasıl bir din, nasıl bir ibadet ki, kadın ve erkeği herkesin yanında öpecek kadar serbest bırakıyor” derdim.
Erkek, kadın kilise dahil her yerde bir aradadır, karma karışıktır. Zina yaygındır, hatta tabii bir hâldir. Sadece şiddet kullanılması yasaktır.
Evli olanların zinasının takibi karı ve kocanın birinin şikayetine bağlıdır. Bunu da sağlayan insanların yaptığı kanunlardır. İncillerin (yaptığım araştırmaya göre) bu konularda bir sözü yoktur.
Tekrar edelim. Hıristiyanlıkta zina yasaktır. Ama zinaya giden bütün yollar açıktır…

Zinâkâr Kadın
Yuhanna İncili (8/3- 11) de bir hadise anlatır. Bu hadise Matta, Markos ve Luka İncillerinde yoktur. Neden yoktur? Maurice Bucaille şöyle der: “Zina edenin hikâyesine gelince; herkesin kabul ettiği gerçek o ki, hikâyenin nakledildiği parça, bilinmeyen bir kaynaktan alınıp İncil’e sonradan eklenmiştir.”[76]

[76] Maurice Bucaille, sh: 112

Hadise şöyledir:
“Yazıcılar ve Ferisiler zinada tutulmuş bir kadını getirdiler; onu ortaya koyarak, İsa’ya dediler: “Muallim bu kadın zina işlemekte iken tutuldu. Bu gibilerin taşlanmasını Musa şeriatte bize emretmiştir; sen ise bize ne dersin?”
İsa’yı suçlu çıkarmak için kendisini deneyerek bunu dediler.
Fakat İsa eğilip parmağı ile yere yazı yazıyordu. Ve kendinden sormakta devam etmeleri üzerine, doğruldu ve onlara dedi: “Kadının üzerine sizden günâhsız olan önce taş atsın.” Ve yine eğilip yere yazı yazıyordu.
Bunu işittikleri zaman, ihtiyarlardan başlayıp sonuncusuna kadar birer birer çıktılar. İsa’yı yalnız bıraktılar, kadın da ortada idi.
İsa doğrulup ona dedi: “Kadın onlar nerede? Kimse sana hükmetmedi mi?” “Kim ya Rab” dedi. İsa: “ben de sana hükmetmem; git, bundan sonra artık günâh işleme” dedi”
Bu hadise acayip bir hadisedir.
Hadise, İsa’ya onu denemek ve suçlu çıkarmak için anlatılır. İncillerin İsa’sı mühtemeldir ki, onlardan çekindiği için, yere yazı yazmakla oyalanır. Israrla sormaları üzerine, onları başından savmak ve onlardan kurtulmak için ilk taşı günâhsız olan atsın demek mecburiyetinde kalır.
İsa o kadar dalar ki, bu dalma onlardan çekindiğinin bir göstergesi olabilir, onlar birer birer ayrılırlar da haberi bile olmaz.
Eski Ahid, Levililer (20/10)’da, Eski Ahit Tesniye (22/22)’de zina eden erkek ve kadının öldürüleceği bildiriliyor. Yazıcılar ve Ferisiler İsa’nın yanına getirdikleri zina eden bir kadını göstererek Eski Ahid’in hükmünü hatırlatıyorlar: “Bu gibilerin taşlanmasını Musa bize emretti, sen ne dersin?” diyorlar.
Bu hatırlatma karşısında İncillerin İsa’sının davranışını anlamak mümkün değildir.

Scroll to Top