Bir kaç söz…

1985 yılında Almanya’nın Neuss kentinde imamlık yaparken, cemaatimizden Samsunlu Temel Bektaş iş kazası yaptı, hastahaneye kaldırıldı. Hastahanede Edmondu adında bir görevli Temel kardeşlerimizle yakından ilgilenir, taburcu olduktan sonra da ziyaretine gelir.
Edmondu’yu mescidin lokalinde ağırladık. Hastamıza ilgi gösterdiğinden dolayı kendisine teşekkür ettik. Kendisi ile dinler konusunda sohbette bulunduk
Edmondu Hıristiyanlık konusunda bilgi sahibi idi. İslâm hakkında da bilgisi vardı. Aslında Edmondu bir Hıristiyan misyoneri idi, ayrılıp giderken Temel Bektaş kardeşimize Türkçe “Kitabı Mukaddes” hediye etti.
Temel Bektaş, Edmondu’nun hediye ettiği kitabı bana verdi. Kitabı Mukaddes’i dikkatlice okumaya başladım. İşçilerimiz misyonerlerin kendilerine verdiği kitapları getirdiler, onları da okudum.
Almanya’dan İsviçre’ye geçtim. İsviçre’de bulunduğum 1988-1992 yılları arasında elde edebildiğim diğer kitapları da okudum.
Türkiye’ye döndükten sonra merhum Delhili Rahmetullah Efendi’nin yazmış olduğu “İzhârulhak” kitabı başta olmak üzere, Hıristiyanlık üzerine yazılmış İslâmî kitabları da okudum..
Yıllarca devam eden araştırma ve çalışmalarımı üç kitap hâlinde yayınlamaya teşebbüs ettim.

İlk kitap, “Teslis=Üçlü Tanrı İnancı” adı ile Misak Yayınları tarafından yayınlandı.

İkinci kitap elinizdeki “İncillerin Hikayesi” adlı kitapdır. İncillerdeki çelişkileri açıklar.

İslâm ülkeleri; siyasî, iktisadî ve askerî baskının yanında yoğun bir şekilde misyonerlik faaliyetleri ile de karşı karşıyadır.

Hıristiyanlıştırma tehlikesi; siyasî, iktisadî ve askerî baskı altında kalma tehlikesinden daha tehlikelidir.

Hıristiyanlaşma ile kimlik değişiyor, benlik gidiyor, bizim insanımız başkasının insanı oluyor.

Gurbette ekmek parası peşinde koşan insanımızın misyonerlerin ağına düşme tehlikesinden endişe ederken, yargıtayın misyonerlik faaliyetlerini tamamen serbest bırakması ile Anadolumuzun da bu tehlike ile karşı karşıya kaldığını gördük….

Evinde, işinde, gücünde olan insanlar kim olursa olsun bizim düşmanımız değildir.

Ama seni dininden, Müslümanlığından çıkaracağım, seni Hıristiyan yapacağım diye gece gündüz durmadan çalışan, misyonerlik
faaliyetlerinde bulunan insanlar da elbette dost olarak bakabileceğımız 2insanlar değildir.

Misyonerlik tehlikesinden korunmak için, misyonerliğin dayandığı Hıristiyanlığın ne olduğunu bilmede fayda vardır. Hazırladığımız kitaplar Hıristiyanlığın ilâhî bir dayanağı olmadığını, diğer bâtıl dinler gibi insan eseri bir din hâline geldiğini göstermektedir. Bu konuda çok yayına ihtiyacımız vardır. İnşâallah bizim yayınımız, yeni yayınlara öncü vazifesi görür.

Misyonerliğe karşı en sağlam tedbir, insanımızı Müslümanca yetiştirmektir. Kanunî tedbir almakta da fayda vardır..

Yargıtay usûlü misyonerliğin önünü tamamen serbest bırakmak, ipleri şeytanın eline vermektir.
*
Avrupa’daki işçilerimiz bulundukları ülkelerde kalıcıdırlar. Onların Müslüman kimliği ile nesillerini devam ettirmeleri, Müslümanca yetiştirilmelerine bağlıdır.

Maalesef gurbette yaşayan ikinci ve üçüncü kuşak insanlarımızın çoğu Türkçe’yi konuşmakta, okumakta ve anlamakta zorluk çekmektedir. Dini eğitimden de mahrumdurlar. Dördüncü ve sonraki nesillerin ne olacağı da belli değildir.

Türkiye’den gönderilen kitaplar gerek içerik ve gerekse dil yönünden faydalı olamamaktadır.

Bunlar için ihtiyaçları göz önünde tutularak sade, kısa öğretici veeğitici özel kitaplar hazırlanmalıdır.

Bunlar için yine bulundukları ülkelerin dillerinde bol miktarda kitaplar yazılmalı, radyo ve televizyon programları yapılmalıdır. Özel radyo ve televizyonlar kurulmalıdır.

Bunlara Müslümanlığı, konferanslarla, gezilerle, kurslarla hatırlatılmalıdır. Bu konuda, hâmiyetperverlerle, hayırseverlerle o memleketlerde bulunan gurbetçilerin kurduğu örgütlerle devlet işbirliği yapmalıdır

*

Gurbette doğmuş insanımıza asıl yapacağımız iş, onlara bulundukları ülkelerde açacağımız okul ve üniversitelerle eğitim ve öğretim vermek, onları Müslümanca örnek insan olarak yetiştirmek, üstün meslek sahibi yapmaktır. Asıl vazife budur.

Bu vazife ve hizmet hâmiyetperver, gayretli, ehliyetli, bilgili, dünya
şartlarını bilen, Allah yolunun yolcusu erleri beklemektedir.


*
Bu eserimizi okuyucularımın bilgisine, ilgisine sunarken, aralarında huzurlu günler geçirdiğim, mescidleri Alman hükümeti tarfından ellerinden alınan, Neuss’da çalışan mağdur kardeşlerime, İsviçre’deki Schaffhausen Fatih Mescidi cemaatinin her birine şükranlarımı iletir, kitabın Müslümanlara da, Hıristiyanlara da faydalı olmasını, hepsini Muhammed (sav)’in doğru ve nurlu yolunda birleştirmesini Allah’tan niyaz ederim.

N. Mehmed SOLMAZ
5 Mart 2011 Ankara


Scroll to Top