Hz. Ebubekir, Peygamberimiz’den iki yaş küçüktü.
Fil olayından iki sene sonra doğmuştu.
Babasının adı Osman’dır. Ebu Kuhâfa diye bilinir Annesinin adı “Ummü’l-hayr Selma”dır.
Asil bir kadındı.
Kureyş kabilesinin “Teym” kolundandır. Soyu, “Mürre”de Peygamberimiz’in soyu ile birleşir.
Peygamberimiz’in soyu: Abdullah, Abdulmuttalip, Haşim, Abd-ü Menaf, Kusay, Kılap, Mürre…
Hz. Ebubekir’in soyu: Ebu Kuhâfa, Âmir, Amr, Ka’b, Sa’d, Teym, Mürre…
Cahiliyye döneminde adı “Abdulkâbe” idi. Müslüman olunca Peygamberimiz ismini “Abdullah” olarak değiştirdi.
Diğer bir adı “Atîk”di. Güzel huylu, soylu ve hayırsever olduğu için toplum tarafından kendisine bu ad verilmişti. Adları ile çağrılmadı. Her türlü hayra en erken koştuğu için “Ebubekir” diye künyelendi. Künyesi ile bilindi ve anıldı.
İbrahim’e Benzerdi
Bir unvanı “Evvâh”dı.
Evvâh; bağrı yanık, yufka yürekli demektir.
Çok merhametli olduğu için bu unvanı almıştı.
“Evvâh” Hz. İbrahim’in sıfatıdır. Allah, bu sıfatla Hz. İbrahim’i övmektedir.(Bakınız: Tevbe: 114,Hud: 75)
Peygamberimiz, Hz. Ebubekir’i, Hz. İbrahim’e benzetir:
“Ey Ebubekir! Sen İbrahim’e benzersin. İbrahim kendine uymayanların ıslahına dua ederdi” buyurmuştur.
Bedir esirlerinin öldürülmesini isteyen Hz. Ömer’e de:
“Ey Ömer! Sen de Nuh’a benzersin. Nuh da kendine iman etmeyen kâfirlerin hepsinin helâkine dua etmişti” demiştir.
Nitelikleri
Hz. Ebubekir, orta boylu, zayıf yapılı, seyrek sakallı, gür saçlı, keskin bakışlı, sarıya çalan beyazlıkta, güzel ve ince yüzlü bir insandı.
Çok hassas, çok merhametli, ince duygulu, sezgi kabiliyeti çok yüksek, dirayetli bir insandı. Sözünün eri idi. Sözünde durur, inandığını mutlaka yapardı.
Ailesi zulme ve kötülüklere bulaşmamış, tanınmış ve zengin bir aile idi. Böyle bir ailenin içinde büyüdü, temiz kaldı, kötülüklere bulaşmadı. Kötüleri sevmedi, putlara tapmadı. Hânifdi; kâinatın bir yaratıcısının olduğuna inanırdı.
Şarap İçtin mi?
Hz. Ebubekir’e sordular:
Cahiliyyede hiç şarap içtin mi?
Böyle bir şeyden Allah’a sığınırım, asla içmedim.
Niçin
“Çünkü ben o zamanda ırz ve namusumu korur, insanlığımı muhafaza ederdim” dedi ve şöyle devam etti:
“Şarap içen, ırzına, şerefine ve insanlığına pek düşkün olmaz.”
Hazreti Ebubekir’in bu sözü Peygamberimiz (sav)’e söylendiği zaman:
“Ebubekir doğru söylemiş, Ebubekir doğru söylemiş” buyurdu.
Ne Durakladı, Ne De Tereddüt Etti
Peygamberimiz’le cahiliyye döneminde arkadaşdı. Ticaretle meşgul olurdu. Suriye’ye ticaret için birlikte giderlerdi. . Kumaş ve elbise alır, satardı. Doğru, emin ve itibarlı bir tüccardı.
Allah, Peygamberimiz’e Peygamberlik verdi. Peygamberimiz’in gizlice
insanları dine davet ettiğini duydu. En çok sevdiği insandan işin hakikatini öğrenmek istedi. Sordu:
“Ey Muhammed! Halk seni atalarını ayıplamakla itham ediyor, Kureyş’in söyledikleri doğru mu?”
Peygamberimiz:
“Evet, Allah’ın Rasûlüyüm. Allah beni Peygamber olarak gönderdi. Seni ortağı olmayan Allah’a inanmaya davet ediyorum. Allah’a yemin ederim ki Allah Hak’tır. Ey Ebubekir! O’ndan başkasına kulluk etme. O’na itaat et.”
Peygamberimiz, Kur’an okudu. Hz. Ebubekir dinledi. Ne itiraz etti, ne de sordu. Müslüman oldu.
Peygamberimiz onun arkadaşı idi. Doğruluğunu, eminliğini, güzel huylu, iyi ahlaklı olduğunu bilirdi. Bunun için hiç duraklamadı, hemen Peygamberimiz’i tasdik edip Müslüman oldu.
Peygamberimiz, Ebubekir’in Müslüman olmasına çok sevindi. O, âlemlere rahmet için gönderilmişti. Her insanın Müslüman olmasına sevinirdi. Ama Hz. Ebubekir’in meziyetlerini biliyordu. O’nun Müslüman olmasının değeri başkaydı.
Peygamberimiz, Hz. Ebubekir’in Müslüman olması ile ilgili şöyle buyurdu:
Ebubekir’den başka İslâm’a davet ettiğim herkes bir duraklama, bir tereddüt, bir şaşkınlık geçirdi. Fakat Ebubekir kendisine İslâm’ı anlattığım zaman ne durakladı, ne tereddüt etti. Herkes beni yalanlarken Ebubekir inandı, her şeyini İslâm için feda etti.”
İslâm tarihinde ilk Müslümanlar şöyle belirtilir: Kadınlardan Hz. Hatice, erkeklerden Hz. Ebubekir, çocuklardan Hz. Ali, kölelerden de Hz. Zeyd’dir. Hz. Ebubekir Müslüman olduğu zaman 38 yaşında idi.
Davetci
Hz Ebubekir, Müslüman olmakla yeni bir dine, yeni bir yaşayışa sahip oldu. İnsanların da Müslüman olması için Peygamberimiz (sav)’in rehberliğinde bütün gücü ile çalışmaya başladı.
Toplumda söz sahibi olanlara, mevki ve itibarı olanlara, arkadaş kabul ettiği insanlara, sözünü dinleyen herkese İslâm’ı anlatmaya çalıştı ve İslâm’a davet etti.
Hz. Ebubekir’in daveti ile, Hz. Osman, Hz. Talha, Hz. Sa’d bin Ebu Vakkas, Hz. Zübeyr, Hz. Abdurrahman bin Mesud, Hz. Ebu Seleme ElMahzûmî, Hz. Halid bin Said, Hz. Ubeyde bin Hariş, Hz. Habbab bin Eret, Hz. Erkam bin Ebulerkam, Hz. Bilal-i Habeşi, Hz. Süheyb-i Rumî Müslüman oldular. Bunlar, sahabenin ilkleridir. İslâm’a büyük hizmetler yapmış örnek ve önder insanlardır. Bunlara İslâm’ın kapısını açan, bunları İslâm’a davet eden de Hazreti Ebubekir’dir.
Servetini Allah Yolunda İlk Kullanandır
Hz. Ebubekir, yalnız aklını, o üstün düşünme ve ikna kabiliyetini İslâm için kullanmakla kalmadı, servetini de Allah yolunda harcadı. 40 bin dinarı bulan mal varlığı, Medine’ye hicret ederken beş bin dinara inmişti.
O, serveti ile fakir ve yoksul Müslümanlara yardım ediyor sahipleri tarafından işkence edilen Müslüman köleleri ne pahasına olursa olsun satın alıyor, hürriyetlerine kavuşturuyor, müşriklerin işkencelerinden kurtarıyordu.
Bilâl-i Habeşi, annesi Hamame, Âmir bin Fuheyre, Ubeys, Ümmü Ubeys, Ebu Fukeyhe, Zinnîre, Nehdiye, Nubeyne Hz.Ebubekir’in satın alıp işkenceden kurtardığı müslüman kölelerden bazılarıdır.
Hz. Ebubekir’in köleleri satın aldığını duyan babası Ebu Kuhâfa: “Oğlum! Madem köle satın alıyorsun, güçlü ve kuvvetli olanları satın al” dedi.
Hz. Ebubekir babasına: “Satın aldığı kölelerden faydalanmayı düşünmediğini, Allah’ın rızasını kazanmayı umduğunu” söyledi.
Eğer Ebubekir Ölürse
İslâm’a davet gizli gizli yapılıyordu. Hz. Ebubekir davetin açıktan yapılmasını istedi. Peygamberimiz: “Henüz sayımız çok az” buyurdu. Bir müddet sonra her Müslüman’ın kendi kabilesini açıktan İslâm’a davet etmesine karar verildi.
Peygamberimiz’in ve Müslümanların Kabe’de olduğu bir zamanda Hz. Ebubekir ayağa kalktı. Bir konuşma yaptı. İnsanları İslâm’a davet etti.
Müşrikler, Hz. Ebubekir’e ve Müslümanlara hücum ettiler. Hz. Ebubekir’i ayakları altına aldılar. Başta Utbe bin Rabia olmak üzere müşrikler öldüresiye dövdüler. Hz. Ebubekir bayıldı. Teym oğulları
koştular, geldiler, onu müşriklerin elinden kurtardılar, bir kilime sarıp evine götürdüler. O gün akşama kadar evinde baygın yattı. Teym oğulları da başında beklediler. “Eğer Ebubekir ölürse, biz de Utbe bin Rabia’yı öldüreceğiz” dediler.
Allah’ın Rasûlü Nasıl?
Akşamüstü Hz. Ebubekir gözlerini açtı. İlk sözü:
“Allah’ın Rasûlü nasıl?” oldu. Teym oğulları onu azarladılar ve kınadılar. Çünkü onlar da müşrikti. Kabile davası ile ona sahip çıkmışlardı.
Annesine; ’’ona bir şeyler yedir, içir” dediler, ayrıldılar. Annesine “Allah’ın Rasûlü nasıl?” diye sordu.
Annesi: “Arkadaşın hakkında hiçbir fikrim yok “ dedi.
“Ümmü Cemil’e git, Allah’ın Rasûlü hakkında bilgi al.”
Annesi, Ümmü Cemil’e gitti:
“Ebubekir, senden Muhammed bin Abdullah hakkında bilgi istiyor” dedi.
Ümmü Cemil, ilk Müslüman hanımlardandı. Hz. Ebubekir’in annesi henüz Müslüman olmamıştı, Ona bilgi vermek istemedi:
-“İstersen seninle beraber oğlunun yanına giderim” dedi.
Annesi:
-Peki, dedi. Birlikte geldiler. Hz. Ebubekir yine bayılmıştı, ayılınca;
Ümmü Cemil yüksek sesle:
“Allah’a yemin olsun! Sana şu kötülükleri yapan bir kavim fasık ve kafirdir. Dilerim Allah’tan, senin intikamını onlardan alsın” dedi.
Hz. Ebubekir:
“Allah’ın Rasûlü nasıl?” diye sordu.
Ümmü Cemil:
“Burada annen var nasıl söyleyeyim?” dedi.
“Ondan sana bir kötülük gelmez” deyince, Ümmü Cemil:
“Allah’ın Rasûlü sağ ve salimdir” dedi.
“Şimdi nerede?” diye sordu. Ümmü Cemil:
“İbn-i Erkam’ın evinde” dedi.
Hz. Ebubekir: “Yemin ederim. Allah’ın Rasûlü’nün yanına gitmedikçe hiçbir şey yeyip içmeyeceğim” dedi. Bir müddet beklediler. Biraz kendine geldi. İnsanlar evlerine çekildi. Onu alıp evden çıktılar, yürümede zorluk çekiyor, onlara dayanıyordu. Allah’ın Rasûlünün bulunduğu eve geldiler: Hz. Ebubekir’i görünce, Peygamberimiz koştu, onu öptü, diğer Müslümanlar da ona sarıldılar.
-Anam babam sana feda olsun ey Allah’ın Rasûlü! Bana bir şey olmadı. Sadece o fasık yüzüme vurdu, dedi.
Annesini göstererek:
“Bu kadın, çocuğuna karşı son derece şefkatli annemdir. Sen çok hayırlı ve mübarek bir insansın. O’nu Allah’a davet et ve O’nun için Allah’a dua et. Belki senin hatırın için Allah O’nu ateşten kurtarır.”
Allah’ın Rasûlü, annesi için dua etti ve O’nu Allah’ın dinine davet etti. O da İslâm’ı kabul etti. Gerçekten “Ummü’l-hayr”hayırların annesi bir hanım oldu.
Bu hadise, Hz. Ebubekir’in Allah’ın dinine Rasûlü’ne ne kadar bağlı olduğunu gösterdi.
Bu hadise, gerekli tedbirleri almadan yeterli sayıya ulaşmadan hareket etmenin de ne kadar tehlikeli olduğunu gösterdi.