ÖNSÖZ (Geçmişten Günümüze Vengicek Yazılı)

Bizleri yoktan yaratan Allah’a hamd ve O’nun Resulü Hazreti Peygamber (s.a.v.) efendimize selam
olsun.
Ağaç dalıyla, budağıyla güzeldir. Kökü olmayanın gövdesi olamayacağından dolayı, dalı’nın, budağı’nın olmasını düşünmek hiç mümkün değildir. Aslını, geçmişini tanımanın yolu, onların hayattarzlarını, nelere sahip olduklarını, hatta olamadıklarını tanımak, onların yaşadıkları acı-tatlı günlerive olayları bilmekle mümkündür
Bu eserde, elden geldiğince köyümüzde olanları, olayları yer ve resimleriyle birlikte vermek suretiyle geçmişle, gelecek arasında bir köprü oluşturmak düşüncesi ile hareket edilmiştir.
Köyümüzün insanları, 1950 den sonra iş sahalarının açılması ile geçimlerini dışarıda aramak mecburiyetinde olduklarından dolayı, köyü terk ederek yuvalarını da çalıştıkları yerlerde kuruyorlardı…
Aile büyükleri Hakkın rahmetine kavuştukça köyümüzde baba ocağını tüttüren kimse kalmıyor evlerin kapıları kapanıyordu. Zamanla evler viran olmaya yüz tutuyordu.
Arkadaşlarla oturduk, düşündük, bu gidiş’e nasıl bir dur! denilebilir? Köylülerimizi, birbirini tanımaz
hale gelmekten nasıl koruyabiliriz diye kafa yormaya başladık. Köyden ayrılınca birbirlerini tanımaz hale gelmiş kardeşlerimizi tanıştırmayı ve kaynaştırmayı gaye edindik. Bu düşüncemizi bazı büyüklerimize
açtık. Uygun gördüler. Köylülerimizi birbirleri ile tanıştırmak için1996 yaz’ında, çayırda bir “pilav günü” düzenledik. Köylülerimizi davet ettik. Katılım umduğumuzdan da fazla oldu. Geçmişle olan bağların koparılmaması, birlik ve dirliğimizin bozulmaması konusunda görüş birliği sağlandı.

1997 yılında “Yazılı Köyü Sosyal Dayanışma, Yardımlaşma ve Güzelleştirme Derneği” ni kurarak bu düşüncemizi resmileştirdik. Derneğimiz, Çok kısa zamanda köylülerimiz tarafından benimsendi. Hatta bu çalışmalar çevre köylerin bile takdirini kazandı. Öncelik sırasına göre köyümüzün
problemlerini zaman içinde bir bir çözmeye başladık.“pilav günü”nde ilk adımı atılan “birlik” isteği
zaman içinde gerçekleşti. Yılda bir yapılan şenlik; “Yazılı Köyü Han Çayırı Kültür Şenlikleri” adıyla geleneksel hale geldi. Her yıl, Temmuz ayının ilk Pazar günü yapılmakta olan ve 2007 yılında da
11’ncisini düzenlediğimiz şenliğimiz daha geniş bir katılımla gerçekleşmiştir.

Derneğimizin gayesi; köyümüze, köylümüze hizmet etmek ve daha iyi bir nesil yetiştirmektir. Bu
yönde çalışmalarımız artan bir hızla devam etmektedir.
Dernek yönetimimiz, köyümüzün ve insanımızın geçmişi ve hali hazırdaki durumunu etraflıca anlatmak ve gelecek nesillere duyurmak maksadıyla bir kitap hazırlama ihtiyacını duymakta idi.

Köyümüzle ilgili hazırlanan bu kitap, çevremizde; alanında yazılan ilk eserdir. Bu kitabı oluşturan
bilgiler elde edilebildiği, ulaşılabildiği kadarı ile; yazılı belgeler ve daha ziyade sözlü beyanlar esas alınmak suretiyle insanımızla bire bir görüşülerek derlenmiştir. Bu kitapta eksiklikler mutlaka vardır. Ulaşılamayan insanlarımız da olabilir. Biz bütün iyi niyetimizle köylülerimizin tamamına ulaşmaya çalıştık. Bukitapta görülen eksikliklerden dolayı hoşgörü ile karşılanacağımızı ümit ediyor ve bildiklerini bizimle paylaşan kardeşlerimize ve bilgi edindiğimiz kurumlar’a da teşekkür ediyoruz.

Bu kitabın, gelecek her elli yılda bir -yeni doğan neslin de ilavesiyle- yeniden bastırılması en
mühim arzumuz; Dernek olarak ta, gelecek nesillere tavsiye ve vasiyetimizdir.

Allah’tan geçmişlerimize rahmet diliyoruz. Gelecek nesillerimizin de birlik halinde kardeşçe Allah’ın emirlerine uygun yaşamalarını niyaz ediyoruz.
Necati SOLMAZ
Yazılı Köyü Sosyal Dayanışma Yardımlaşma ve
Güzelleştirme Derneği Yönetim Kurulu adına
Dernek Başkanı



KİTAP HAKKINDA SÖYLENENLER:
BU KİTAP
Merhum Mehmet Akif, 1908 meşrutiyetin getirdiklerini şöyle anlatır:
Ne devâirde hükümet, ne ahâlide bir iş!
Ne sanayi’, ne maarif, ne alış var, ne veriş.
Çamlıbel sanki; zabıta yok, rabıta yok;
Akan kan sel gibi, bir dindirecek vasıta yok.

Merhum Akif, hükümetin zayıf olduğunu, anarşinin kol gezdiğini, işin, alışverişin olmadığını, çare
olacakların ortada görünmediğini bildiriyor. 1940’lı yıllarda hükümet en kuvvetli, en şiddetli şekilde
vardı. Ne var ki iş yoktu. Millet geçim sıkıntısı içinde idi. İkinci Dünya savaşı devam ediyordu. Köyümüzün arazisi azdı. Mahsul de çoğu zaman yeteri kadar yetişmezdi. Köylünün karmandan kaldırdığı mahsulün bir kısmını da hükümet “öşür” adıyla alırdı. Hükümet sadece mahsulün öşürünü almakla kalmaz, olmayan yol’un, yol vergisini isterdi. Kimin ne kadar koyunu, keçisi, danası, ineği, öküzü, atı, eşeği, tarlası varsa o kadar vergi vermesi gerekiyordu.
Köylü yoksulluk içinde olduğu için vergilerini veremezdi. Bu zaman devreye tahsildar kamçısı,
jandarma dipçiği girer, elinden koyunu, keçisi, kabı-kacağı alınır, satılır, vergi parasına sayılırdı.
Çocuk iken, yazın yalınayak gezerdik. Ayaklarımızın altı sertleşir, parmaklarımızın arası yaradan
kurtulamazdı. Kışın kalın yün çorapla takunya giyerdik. Büyüklerimiz ise yaz-kış çarık giyerlerdi.
Lastik giyenler çok azdı. Giyeceklerimiz evlerdeki tezgahlarda yünden ve keçi kılından dokunan bezlerden temin edilirdi. Az da olsa pamuktan dokunanlar da vardı.
Köyümüzde kaynak suyu yoktu. Kuyular vardı. Kar ve yağmur sularıyla doldurulur, bu sular içilirdi. Kar ve yağmur az olduğu zaman kuyular doldurulamaz, su yetmezdi. Bu zaman uzak yerlerden
eşeklerle, eşeği olmayanlar ise sırtlarına aldıkları tenekelerle su getirirdi. Köyde zaruri ihtiyaçlar karşısında koyun veya keçi satılırdı. Kurbanlıklar da köydeki hayvanlardan seçilirdi. Köyde koyunu
keçisi olmayanlar fakirin de fakiri sayılır bunlara yardım edilirdi. Köyde hayat her alanda büyük çapta yardımlaşma ile devam ederdi.
Üç senelik köy okuluna devam ettik. Okula giderken ne kitabımız, ne kalemimiz ne defterimiz
vardı. Sadece koltuğumuzun altında okulda yakmak için birer kerbiç bulunurdu. Rahmetli Eğitmen
Hamdi Kahraman tebeşirle tahtaya harfleri ve kelimeleri yazar, biz de ezberlemeye çalışırdık. Ezberleye ezberleye okumayı az buçuk öğrendik. Fakat yazamazdık.
Allah nasip etti hâfız olduk. İmam-Hatipte orta tahsilimizi, İlahiyat Fakültesinde yüksek tahsilimizi tamamladık. Hiç bir zaman köyde yaşadığımız yoksulluğu unutamadık. Unutulacak gibi de değildi. Zaman zaman düşündüm. Köyümüzü, köyümüzde yaşadıklarımızı yazayım. Gelecek nesillere
aktarayım. Bilsinler, ibret alsınlar, hallerine şükretsinler, geleceklerinin daha iyi olması için çalıssınlar, tedbir alsınlar. Yazmaya başladım. Yazdıklarımı Vadi emmimin oğlu Öğretmen Necati kardeşime gönderdim. Okudu, bilenlerle konuştu. Yeni şeyler yazdı bana gönderdi. Yazdıklarımız Ankara Kayseri arasında gitti geldi. 2007 yazında bir ay köyde birlikte çalıştık. Basılacağı zaman da on günü aşkın bir süre Ankara da çalıştık. Elinizdeki kitap meydana geldi. Bu kitap uzun yıllar devam eden bir düşüncenin üç dört seneyi bulan bir çalışmanın eseridir.
Bu kitabın yazılmasını nasip ettiği için Allah’a hamd ederim. Kitabın yazılmasına katkıda bulunma anından başlayarak gecesini gündüzünü bu işe vakfeden, şiirleriyle kitabı süsleyen Necati kardeşime, eserin basımı için maddi ve bilgi yardımında bulunan kardeşlerime, kitabı basmak suretiyle okuyucuları ile buluşturan matbaacı kardeşlerime teşekkür ederim.
Allah, bizleri, geçmişlerimizi, gelecek nesillerimizi ve mü’minleri rızasına erdirsin. (Âmîn)
N. Mehmet SOLMAZ



ÖNEM VERMELİYDİK
Babam canlı tarih gibiydi. Ecdadı tek tek sayardı. Ancak biz gençliğimizde onun anlatmalarına pek
önem vermezdik. Onun anlattıklarının önemini fark ettiğimiz zamanda çok geç olmuştu. Bizler bu
konuya gerekli önemi veremedik.
Ecdadın dile getirilmesi, onların yaşadıkları hayatın ve karşılaştıkları sıkıntıların birer ibret vesikası olarak geç nesillere aktarılması lazımdı.
Keşke babalarımız hayatta iken böyle bir çalışma yapılabilseydi geçmişten daha çok şeyler öğrenilirdi.
Böyle bir eser bu alandaki boşluğu dolduracaktır. Bundan dolayı bu eseri meydana getiren sizlere
ve emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.
8.3.2008 KAYSERİ
Hafız Durdu KAHRAMAN
Emekli İmam



SUNUŞ
“Saygıdeğer Necati Solmaz Beyefendi odama geldiğinizde ve kısa sohbetimizde ilk aklıma gelen:”
insan unutmamalı, ne geçmişini, nede doğduğun toprakları” demiştim. Ben Vengicek (Yazılı) köyünün adını ilk babamdan duymuştum. Dedelerimin dedelerinin bu köyden geldiğini de az çok bilmekteydim. Ancak, emekle hazırlanan bu kitabı okuduktan sonra kendimi sanki bu şirin, köyde yıllarca yaşamışçasına bilgi donanımına sahip hissettim.
Kitap Vengicek (Yazılı)köyünü hiç tanımayan insana teferruatlı bir şekilde; iyi bir üslupla yazılmış, kültür tarihine katkıda bulunabilecek nitelikte bir eser olduğunu düşünmekteyim.
Vengicek (Yazılı) Köyünün kuruluş ve tarihinin anlatıldığı I.bölümde, köyümüzün ismi, bulunduğu yer ve komşuları, köyümüzün mahalleleri, köyümüz ve Erciyes, köyümüzün evleri, cadde ve sokakları, su kaynakları yerleri ve hanları ve son olarak ta geleneksel “Han Çayırı Kültür Şenliği”nden
detaylı olarak bahsedilmiştir eserin II. ve III. Bölümünde köyümüzün ilklimi, bitki örtüsü ve mevkilerinden bilgi verilmiş. Belgelerle desteklenen kitabın IV. bölümü ise; köyümüzün geçim kaynakları ve sosyal hayatı hakkında bilgiler içermektedir.

Köyümüzün insanları ve ilkler konu başlığını taşıyan V. bölümde tek tek meslek gruplarına göre
köyümüzün insanlarının kısa öz geçmişlerine yer verilmiştir.
Kitabın VI. bölümünde insanımızın yaşadığı çevreler şehitlerimiz ve geçmişimiz hakkında bilgi

verdikten sonra, VII. bölümde köyümüzün idari ve sosyal yapısından bahsedilmiş, özellikle bu bölümde Vengicek köyünün tanıtımında ve gelişmesinde büyük katkıları bulunan “Yazılı Köyü Sosyal Dayanışma, Yardımlaşma ve Güzelleştirme Derneği” hakkında bilgiler verilmiştir.
İnançlarımız, törelerimiz, kültürümüz ana başlığını taşıyan kitabın VIII. ve son bölümlümde sırayla,
Sünnet düğünü, askere gitme, ölüm ve taziye, bayramlar, düğünler ve oyunlar hakkında detaylı bilgi verildikten sonra, yörede çok söylenen atasözleri deyimler dualar ve beddualar tablolar halinde sunulmuştur.
Yaklaşık 350 fotoğrafla görsel olarak ta zenginleştirilmiş bu eser kaynaklar bölümü ve telefon rehberi ile son bulmaktadır.
Çok büyük bir emek ve zaman harcanarak hazırlanan bu eserin Vengicek köyünü; gelecek kuşaklara aktarması ile çok önemli bir belge niteliği de taşıdığına inanmaktayım. Bu eserin hazırlanmasında emeği geçen herkese öncelikle kendi adıma, daha sonra da bütün Vengicekliler adına teşekkürü bir borç bilirim. Ellerinize ve yüreklerinize sağlık.
03.03.2008 KAYSERİ
Aslı SAĞIROĞLU ASLAN
Fen-Edebiyat Fakültesi
Sanat Tarihi Öğretim Görevlisi


KUR’AN-I KERİMDEN AYET MEALLERİ:
Ey insanlar! Şüphe yok ki, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık.
Birbirinizi tanımanız için sizi boylara ve kabilelere ayırdık.
Allah katında en değerli olanınız, O’na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır.
Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdâr olandır.
(Hucurât: 13)
*
Allah’a ibadet edin ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın.
Anaya, babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki
arkadaşa, yolcuya elinizin altındakilere iyilik edin.
Şüphesiz, Allah büyüklenen ve övünen kimseleri sevmez.
(Nisa: 36)
*
Rabbin, kendisinden başkasına asla ibadet etmemenizi, anaya-babaya iyi davranmanızı kesin
olarak emretti.
Eğer onlardan biri, ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara “öf!” bile deme; onları azarlama; onlara tatlı ve güzel söz söyle.
Onlara merhamet ederek tevazu kanadını indir ve de ki:
“Rabbim! Tıpkı beni küçükken koruyup yetiştirdikleri gibi Sen de onlara merhamet et.”
Rabbiniz içinizde olanı en iyi bilendir.
Eğer siz iyi kişiler olursanız, şunu iyi bilin ki Allah yönelenleri çok bağışlayandır.
Akrabaya, yoksula, ve yolda kalmış yolcuya haklarını ver, fakat saçıp savurma.
Çunki saçıp savuranlar şeytanların kardeşleridir. Şeytan ise Rabbine karşı çok nankörlük etmiştir.
(İsra: 23-27)
*
Tatlı bir söz ve bir kusur bağışlamak, arkasına eza takılacak sadakadan daha hayırlıdır…
(Bakara:263)
*
İman edip yararlı işler yapanlar, namazı dosdoğru kılanlar ve zekatı verenler için Rableri katında ecirleri vardır.
Onlara hiçbir korku yoktur. Onlar mahzun da olmazlar.
(Bakara: 277)
*
Şüphesiz iman edip yararlı işler yapanlar var ya; işte onlar yaratıkların en hayırlısıdırlar. Rableri katında onların mükafatı, içlerinden ırmaklar akan, içlerinde ebedi kalacakları Adn cennetleridir.
Allah onlardan razı olmuştur, onlar da Allahtan razı olmuşlardır. İşte bu mükafat Rablerine derin saygı duyanlara mahsustur
.(Beyyine: 7,8)

PEYGAMBERİMİZDEN HADİS MEALLERİ:
“Bir adam peygamber(sav)’e gelerek:
-Ey Allahın Rasûlü! Halk içinde iyilik yapmama en fazla layık olan kimdir? Diye sordu. Peygamber(sav):
Anandır, buyurdu. sonra kimdir? Dedi. Peygamber(sav):
Anandır, buyurdu. Daha sonra kimdir? Dedi. Peygamber(sav):
Anandır, buyurdu. Daha sonra kimdir? Dedi. Peygamber(sav):
Babandır, buyurdu.
(Buhari tecrid, 12/120)
Ana, babasının birine veya ikisine ihtiyarlıkları zamanına yetişip de cennete giremiyenin burnu sürtülsün, burnu sürtülsün, burnu sürtülsün.
(Müslim,10/490)*
İyiliklerin en iyisi, bir kimsenin baba dostunu görüp gözetmesidir.(Müslim, 10/491)
Peygamber(sav): En büyük günahlardan size haber vereyim mi? buyurdu. Cümleyi üç defa tekrar etti:
Allah’a şirk (ortak) koşmak, anaya babaya âsi olmaktır, buyurdu. Dayanmış olduğu yerden
doğrulup oturdu:
Haberiniz olsun! Yalan söylemek ve yalancı şahitliği yapmaktır, buyurdu.
Cümleyi tekrar etti, durdu. Biz keşke sussaydı, dedik.
(Buhari tecrid, 8/68)
*
Üç dua vardır ki, kabul olunmalarında şüphe yoktur.
Mazlumun duası
Misafirin duası
Ana ve babanın evladına duası
.(Ebu Davud, 2/89)
Hiçbir baba çocuğuna iyi terbiyeden daha üstün bir bağışta bulunmamıştır.(Tirmizi, 3/380)
Allah’a ve ahiret gününe iman edenler, komşusuna iyilik etsin.
Allah’a ve ahiret gününe iman edenler, misafire ikram etsin.
Allah’a ve ahiret gününe iman edenler, hayır söylesin veya sussun.
(Müslim, 1/275)
*
Ara bozmak için laf getirip götüren cennete giremez.
(Buhar tecrid, 12/139)
*
Kuran okuyunuz.Kuran,okuyanlara kıyamette şefaatci olarak gelir.(Müslim, 4/37) *
Bir kadın kocası razı olduğu halde ölürse cennete girer.(Tirmizi, 2/319)
Temizlik imanın yarısıdır.(Müslim, 2/781)
*
Kin tutarak yaşaman günah olarak sana yeter.(Tirmizi 3/402
*
Sarhoşluk veren her şey haramdır.(Müslim, 9/288)
*

Çirkin hareket bulunduğu şeyi lekeler, haya ise bulunduğu yeri süsler.(Tirmizi, 3/391)
*
Aile soyunuzdan akrabanıza sıla yapacak kadar bilgi edinin. Çünkü sıla-ı rahim, aile içinde
sevgi, malda bolluk ve ömrün uzamasıdır.”
(Tirmizi, 3/304)
Sıla: Akrabaya ulaşmakdır. Ana, baba, akraba ve yakınları ziyaret etmektir. Hal ve hatırlarını sormak, yardıma muhtaç olanlara yardım etmek. Yanlışlarını düzeltmektir.
Sıla-ı rahimde bulunmak çok sevaptır. Sıla-ı rahimde bulunmamak ise büyük günahtır


BU KİTABIN YAZARLARI

N.Mehmed SOLMAZ 

Karaosmanoğullarından Ahmet oğlu Mustafa’nın oğludur. Annesinin adı Hacıkadın’dır.

Üç yıllık Köy okulunda okumayı öğrendi. Kayseri Taşçıoğlu Hafız Okulu’nda hafızlığını tamamladı ve şahadetname aldı. Merhum Hacı Yusuf Eken, Osman Kavgacı ve Camiikebir İmamı Ahmet efendiden Arapça ve Farsça dersleri aldı.

1951 yılında İmam-Hatip Okulu açılınca, İlkokul diplomasını dışardan alarak bu okula kaydoldu. 1958 yılında İmam-Hatip Okulundan mezun olan N.Mehmed Solmaz Kayseri Şeker Fabrikası Camiine tayin edildi. Üniversiteye giriş yolu kapalı olduğu için asker’e gitti ve yedek subay olarak askerliğini tamamladı. Asker dönüşü Kayseri Tolbaşı Camiine İmam tayin edildi. Kayseri Lisesinin bütün sınıflarından imtihan vererek lise diploması aldı. Üniversite imtihanlarına girdi Ankara İlahiyat Fakültesine talebe oldu. İmamlık görevi Ankara-Altındağ Yeşilöz Camiine nakledildi. İlahiyat Fakültesinden 1966 yılında mezun olduktan sonra Ankara Vaizliği ve Amasya Bölge Vaizliği görevlerinde bulundu.

Cemiyet çalışmalarına1961 yılında Kayseri’de başladı Ankara’da devam etti. Çeşitli mesleki cemiyet ve federasyonlarda görev aldı. Türkiye Din Görevlileri Yardımlaşma Dernekleri Federasyonunda Genel sekreterlik be Genel Başkanlık görevlerini yürüttü. Hakses mecmuasının sahip ve neşriyat müdürlüğünü yaptı. 1984 yılında Vaizlikten emekli oldu. Almanya ve isviçrede din görevlisi olarak hizmet etti.

Evli ve dört çocuk babasıdır.

N.Mehmet Solmaz’ın yayınlanmış eserleri şunlardır:1-Kua’an-ı Kerime göre Peygamberler ve tevhit mücadelesi.(Prof. Dr. İsmail Lütfi Çakanla birlikte) 2-Seçme dualar.3-Mehmet Akifden seçmeler.4-Dört büyük İmam.5-Gerçeğin özü, Peygamber sözü 303 Hadis.6-Alim ve Mücahit Said-i Nursî.7- Teslis: Üçlü Tanrı inancı.

Yazarın yayınlanmayı bekleyen eserleri olduğu gibi yeni eserler üzerinde de çalışmaktadır.

Necati SOLMAZ

Karaosmanoğullarından Ahmet oğlu, Vahdi’nin oğludur. Annesinin adı Merzuka’dır.

03.03.1945 tarihinde Vengicekte doğmuştur. Köy şartlarına göre orta  halli çiftçilikle geçinen bir ailenin beşinci ve son çocuğudur.

Köyde öğretmen olmadığı için on iki yaşına kadar okuyamadı. 12 yaşında İlk Okula başladı. İlk Okul diplomasını aldıktan sonra bir sene Kayseride Taşçıoğlu Hafız Okuluna devam etti. Sonra İmam-Hatip Okuluna kaydoldu. 1971 yılında İmam-Hatip Okulundan mezun oldu.

 30.9.1971 tarihinde Sarıoğlan Müftülük Memuru olarak ilk göreve başladı.1972 yılında Erzincan Müftülük Memurluğuna naklen atandı. Lise fark dersleri imtihanına girerek 1974 yılında Erzincan Lisesi’nden mezuniyet belgesini aldı.

Üniversite imtihanına girdi Gazi Üniversitesi İngilizce bölümünü kazandı. 29 yaşında bulunduğundan üniversiteye kayıt için gerekli tecil belgesini alamadığından üniversiteye giremedi ve askere gitti. 1976 da vatani vazifemizi tamamladıktan sonra memuriyete döndü ve Kayseri Müftülük Memurluğuna atandı. Yeniden Üniversite imtihanlarını kazanarak Kayseri Yüksek İslam Enstitüsünde yüksek öğretime başladı. Eğitimle memuriyetini de devam ettirdi. Yüksek İslam Enstitüsünden mezun olunca 1983 yılında Burdur/Gölhisar İmam-Hatip Lisesi Meslek Dersleri öğretmenliğine naklen atamdı.

Daha sonraları Kayseri Şeker Lisesi ve Arif Molu Anadolu Teknik Lisesi’nde Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği ve Müdür Yardımcılığı yaptı.

Başarılı geçen 33 yıllık memuriyet hayatından sonra 2004 yılında emekli oldu.

İnşaatcılık ve halıcılıkla meşgul olan Necati Solmaz şiir yazar, bakır üzerine hat yazmasını bilir ve bahçe işleriyle meşgul olmayı sever. Cemiyetçilik çalışmalarına katıldı. Köy derneği yönetiminde görev aldı ve dernek başkanlığı yaptı.

Yayına hazır şiirleri vardır.

Necati Solmaz evli ve üç çocuk babasıdır.

2007 YILINDA İDARECİLERİMİZ

Cumhurbaşkanı

Abdullah GÜL

Başbakan

Recep Tayyib ERDOGAN

İçişleri Bakanı

Beşir ATALAY

Kayseri Valisi

Mevlüt Bilici

Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı

Mehmet ÖZHASEKİ

Talas Kaymakamı

Ekrem ÇALIK

Başakpınar Belediye başkanı

Yüksel YALÇIN

Köy MUHTARI

Ferhat Özdil

Köy ihtiyar Heyeti

Mustafa ŞAHİN          İsmail ŞİMŞEK           Seyit AKTAŞ          Ahmet SOLMAZ

Yazılı Köyü Derneği Başkanı

Necati SOLMAZ

Dernek Yönetim Kurulu üyeleri

                        Kemal KAHRAMAN          İsmail  KARATAŞ               Ali Osman AKSOY

                               Hanefi AKTAŞ        Ali Mehmet YORULMAZ             Nuri KIRIMLI

Scroll to Top