Allah’ın, peygamberlerini doğrulamak ve desteklemek için yarattığı ve insanların benzerini getirmekten aciz kaldıkları “Olağanüstü olaya” mucize denir. Mucize, peygamberlik davasında bulunan bir zatın, bu iddiasının doğru olduğunu ispat için Allah (cc)’ın kudreti ile göstermeye muvaffak olduğu harikulâde (Olağan üstü) bir şeydir. Mucize, peygamberlerin Allah (cc)’ın kudreti ve izni ile akıllarınalamayacağı ve insanların yapamayacağı bir olayı göstermeyi başarmasıdır.[16]
Bir peygamberin peygamber olduğu, gösterdiği mucizelerle anlaşılır. Mucizeyi peygamberlerden başkası gösteremez. Peygamberlerin mucizesi insanların istemesi üzerine olur, istemeden de olur. İnsanlar mucizenin benzerini getirmekten âciz kalırlar. Bütün peygamberler mucize göstermişlerdir. Mucize, Allah (cc)’ın yaratması ve izni ile peygamberler elinde meydana gelir. Mucizenin mâhiyeti ilimle açıklanamaz. Mucize akılla kavranılamaz. Mucize fizik ve tabiat kanunları dışında cereyan eder. Mucize’den maksat peygambere inanmayanı inandırmaktır.[17]
Peygamberlerin Mucizeleri
Mucize Deve: Semûd kavmi Salih (as)’den mucize istediler. Allah (cc), mucize olarak (kayadan çıkan) dişi deveyi gönderdi. (Kamer Sûresi: 54/27, 28, Şu’arâ Sûresi: 26/154-156) Dişi deve Salih (sav)’in mucizesi oldu.
Ateş Hz. İbrahim (as)’i Yakmadı: Putcular, putlarını kırdığı için Hz. İbrahim (as)’i ateş’e attı. Allah emretti: “Ey ateş İbrahim’e karşı serin ve selâmette ol” (Enbiyâ Sûresi: 21/68, 69) Ateş emre uydu. Hz. İbrahim (as)’i yakmadı ve ona serin oldu. Bu Hz. İbrahim (as)’in mucizesidir.
Yusuf (as)’un Gömleği: Yusuf (as), ‘Gömleğimi götürün de babamın yüzüne sürün, gözleri açılır’ der. Gömleği Yakup (as)’un yüzüne sürerler, gözleri hemen açılır. Bu Yûsuf (as)’ın mucizesidir.
(Yûsuf Sûresi: 12/93-96)
Musa(as)’nın Âsâsı ve Eli: Allah (cc), (Hz. Musa (as)’a “Ey Mûsa! Sağ elindeki nedir?”diye sordu.
Musa: “O benim âsâmdır. Onunla davarlarıma yaprak silkerim.
Benim için onda bir çok faydalar da vardır.”dedi.
Allah: “Ey Musa! Onu at” dedi.
“Musa onu atınca bir de ne görsün, hareket eden bir yılan!”
Allah: “Onu tut, korkma. Onu eski şekline döndüreceğiz” buyurdu.
Hz. Musa (as) tuttu. Yılan âsâ oldu.
Allah Musa(as)’ya emretti: “Elini de koltuğunun altına koy, başka bir mucize olarak, hiçbir hastalık eseri olmadan bembeyaz çıkacaktır.” (Tâhâ Sûresi: 20/18-22)
Hz. Musa (as) elini koltuğunun altına koydu. Eli bembeyaz çıktı. Allah (cc), Hz. Musa (as)’nın asasını ve elini kendisine mucize yaptı.
Hz. Musa (as), mucizelerini gösterdiği zaman, Firavun “sihirdir, “ benim de sihir yapan sihirbazlarım var dedi. Onları topladı. Sihirbazlar sihirlerini gösterdiler.
“İnsanların gözlerini büyülediler. Onları korkuttular ve büyük
bir büyü ortaya koydular. Allah (cc), Hz. Musa (as)’a “Asanı at”
diye vahyetti “Musa asasını atar atmaz, onların büyülerini yutmaya başladı. Gerçek ortaya çıktı ve sihirbazların yaptıkları yok
oldu. Böylece sihirbazlar yenildiler. Firavun ve adamları küçük
düştüler. Sihirbazlar hep birden secdeye kapandılar: Biz inandık
âlemlerin Rabbine, Musa ve Harun’un Rabbine” dediler. (A’râf Sûresi: 7/116-122, Bakınız: Şu’arâ Sûresi: 26/30-48)
Sihirbazlar sihri bilirlerdi. İşleri sihir yapmaktı. Hz. Musa (as)’ın yaptığının sihir olmadığını anladılar. Hz. Musa (as)’ın gösterdiği mucize karşısında secdeye kapanıp imanlarını ilan ettiler. Günün sabahında sihirbaz idiler, sonunda şehit oldular. …
Denizin Yarılma Mucizesi: Hz. Musa (as)’nın bir başka mucizesi de denizin yarılmasıdır. Allah (cc)’ın emri ile Hz. Musa (as), İsrail oğullarını yanına alarak gizlice geceleyin şehirden ayrıldı.
Firavun durumu öğrenince peşlerine düştü. İki taraf birbirini görünce; “Musa’nın adamları, biz muhakkak yakalanıyoruz” dediler. Musa, “Asla! Rabbim, benimle beraberdir. O, bana yol
gösterecektir” dedi. Allah (cc), Musa’ya, “Asan ile denize vur” buyurdu. Musa asası ile vurunca, deniz yarıldı. Açılan yoldan denizin karşısına geçtiler. Firavun ve ordusu da açılan yola girdiler, denizin ortasına gelince yol kapandı. Firavun ve ordusu boğuldu. (Şu’arâ Sûresi: 26/52-66, Yûnus Sûresi: 10/90-92) Denizin yarılıp yol açılması, Hz. Musa (as)’ın diğer bir mucizesidir.
Hz. Davud (as)’un Zırhı: Hz. Davud (as) zırh yapardı. Demire, ateşsiz ve dövmesiz mum gibi istediği şekli verirdi. Allah demiri Hz. Davud (as) için yumuşatmıştı. Demirin elinde yumuşaması Hz.
Davud (as)’un mucizesi oldu. (Enbiyâ Sûresi: 21/80, Sebe’ Sûresi: 34/10, 11)
Süleyman (as)’ın Mucizeleri: Hz. Süleyman (as), rüzgâra hükmederdi. Cinleri çalıştırırdı. Kuşların dilini bilirdi. Ordusu, cinlerden, insanlardan ve kuşlardan meydana gelirdi. (Neml Sûresi: 27/17)
Kur’ân-Kerim, Hz. Süleyman (as)’ın bu konudaki sözünü şöyle bildirir:
“Ey insanlar, bize kuşdili öğretildi ve bize her şey verildi. Şüphesiz
bu apaçık bir lütuftur.” (Neml Sûresi: 27/16)
Kur’ân- Kerîmde, Hz. Süleyman (as)’ın karıncanın sözünü anlaması şöyle anlatılır:
“Nihayet karınca vadisine geldikleri zaman bir karınca, Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin, Süleyman ve ordusu farkına varmadan sizi ezmesinler.” (Neml Sûresi: 27/18)
Süleyman, karıncanın bu sözüne tebessüm ile gülerek dedi ki: “Ey Rabbim! Bana ve anama-babama verdiğin nimetlere şükretmeye ve razı olacağın salih ameller işlemeye yönet. Beni salih kullarının arasına kat.” (Neml Sûresi: 27/19)
Peygamberler, her olayı, her fırsatı değerlendirerek Allah’a kulluklarını arz ederlerdi. Hz. Süleyman (as) da öyle yapıyor, Karıncanın konuşmasını anlama nimetini veren Allah’a sığınıyor, kendisi, anası
ve babası için verdiği nimetden dolayı şükrediyor, iyilerden olmayı istiyor. İyilerden olan Hz. Süleyman (as) bu dilekte bulunmakla bizlere öncülük ediyor, yol gösteriyor. Rüzgâra hükmetmesi, cinleri çalıştırması, kuşdilini bilmesi, karıncanın ve diğer canlıların dilini anlaması Hz. Süleyman (as)’ın mûcizeleridir. (Neml Sûresi: 27/16-
Hz. İsa (as)’nın Mucizeleri; Hz. İsa (as)’ın da mûcizeleri vardır.
Bu mûcizeler iki sûrede bildirilir. Âl-i İmran Sûresinde, mûcize Hz. İsa (as)’nın dilinden şöyle bildirilir:
“Şüphesiz ben size Rabbinizden bir mûcize getirdim. Ben çamurdan kuş şeklinde bir şey yapar, ona üflerim. O da Allah (cc)’ın izniyle hemen kuş oluverir. Körü ve alacalıyı iyileştiririm ve Allah
(cc)’ın izniyle ölüleri diriltirim. Evlerinizde ne yiyip ne biriktirdiğinizi size haber veririm. Eğer mü’minler iseniz bunda sizin için
elbette bir ibret vardır.” (Al-i İmran Sûresi: 3/49)
Hz. İsa (as), mûcizelerini Allah (cc)’ın izniyle yaptım, diyor. Allah (cc), Mâide suresi 110. ayetinde İsa mûcizelerini benim iznimle yaptı, buyuruyor. Hıristiyanlar, İsa ölüleri diriltti. Tanrı olmasaydı, ölüleri diriltemezdi, diyorlar. Allah (cc)’ın kudretini Hz. İsa (as)’ya veriyorlar. Allah (cc)’ın yardımını unutuyorlar. Allah’a da, peygamberi olan Hz. İsa (as)’ya da iftira ediyorlar. Hz. İsa (as)’ya tanrı, tanrının oğlu diyorlar. Bulunduğum İsviçrenin Şchaffhausen şehrinde reklam panolarında büyük harflerle; “İnanıyorum ki İsa Tanrının oğludur”yazıyordu. Hz. İsa (as)’ın tanrının oğlu olduğu reklamı yapılıyordu. Mucize haktır. Mucize peygamberlerin, peygamberlik belgesidir. Allah (cc)’ın yardımı ve izni olmadan hiçbir peygamber mucize gösteremez. Konu ile alâkalı birkaç ayet meali verelim:
“Hiçbir peygamber Allah (cc)’ın izni olmadan bir mucize getiremez. Allah (cc)’ın emri gelince de hak yerine getirilir. İşte o zaman bunu bâtıl sayanlar husrana uğrarlar.” (Mü’min Sûresi: 40/78)
“Andolsun, senden önce de peygamberler gönderdik. Onlara da eşler ve çocuklar verdik. Allah (cc)’ın izni olmadan hiçbir peygamber bir mucize getiremez…” (Ra’d Sûresi: 13/38)
Hz. İsa (as) peygamberdir. O da diğer peygamberler gibi Allah (cc)’ın yardımı ve izni ile mucizeler göstermiştir.
Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)’in Mucizeleri
Peygamberimizin de mucizeleri vardır. Bu mucizelerden iki tanesi
üzerinde duracağız. Peygamberimiz (sav)’in en parlak mucizelerinden biri ayın yarılması mucizesidir. Ayın ikiye ayrılması mucizesi
hicretten 5 yıl önce olmuştur. Peygamberimiz (sav) Mina’da bulunuyordu. Mucizenin olduğu gün ayın on dördü idi, ay yeni yeni yükseliyordu. Peygamberimiz (sav) parmağı ile aya işaret etti. Ay hemen ikiye ayrılıp bir parçası, dağın bir tarafında, diğer parçası, dağın öbür tarafında görüldü. Peygamberimiz (sav) halka “şahit olun” buyurdu. Ayın iki parçası sonra birleşti. Müşrikler: “Bu bir sihirdir. Muhammed bizi büyülediği için ay bize bu şekilde görüldü” dediler. Bazıları
da, “Muhammed bizleri etkileyebilir, böyle bir hadiseye şahit olup olmadıklarını dışarıdan gelenlere soralım, dediler. Sordular. Dışarıdan gelenler de gördük dediler. Müşrikler yine inanmadılar.[18]
Ay mucizesine Kur’ân-ı Kerîm’in kamer suresinin ilk iki ayetinde işaret vardır:
“Kıyamet saati yaklaştı ve ay yarıldı. Onlar bir mucize görseler yüz çevirirler ve ‘Süregelen bir sihirdir’ derler.” (Kamer Sûresi: 54/1)
Peygamberimiz (sav)’in ikinci mucizesi ise, en büyük mucize olan Kur’ân-ı Kerîm’dir. Kur’ân mucizesi kıyamete kadar devam edecek bir mucizedir… Peygamberler Müjdecidir. Tebliğ yaparken müjde verirler. Tebliğ ile bildirilenleri kabul edenler, kabul ettiklerine uygun yaşayanlara dünyada ve âhirette kavuşacakları iyilikleri ve mükâfatları müjdelerler.
Peygamberler Müjdecidir
Peygamberlerin müjdeleme haline “Beşîr” denir. Her peygamber “Beşîr”dir. Peygamberlerin tebliğlerini kabul eden ve bu tebliğlerde bildirilen esaslara göre yaşayanlara dünyada ve âhirette iyilikler, mükâfatlar, cennetler, sonsuz saadetler vardır. Peygamberlerin müjdelemesine örnekler verelim:
Hz. Nûh (as) kavmine şöyle dedi:
“Allah’a ibadet edin. Ondan korkun ve bana itaat edin ki, Allah günahlarınızı bağışlasın.”(Nûh Sûresi: 71/3)
“Rabbinizden mağfiret dileyin. (Çünkü) O çok bağışlayıcıdır. (Üzerinize gökten bol bol) yağmur yağdırsın. Sizi mallarla, oğullarla desteklesin ve sizin için bahçeler var etsin, sizin için ırmaklar akıtsın” (Nûh Sûresi: 71/10-12)
Hz. Hud (as), kavmine şöyle seslendi:
“Ey kavmim! Rabbinizden bağışlanma dileyin. Sonra Ona tevbe
edin ki, (üzerinize bol bol) yağmur göndersin. Gücünüze güç katsın. Günahkârlar olarak yüz çevirmeyin.” (Hûd Sûresi: 11/52)
Salih(as) Semûd kavmine şöyle dedi:
“Ey kavmim! Niçin iyilikten önce çabucak kötülüğü istiyorsunuz?
Allah’tan mağfiret dilemeli değil misiniz? Olur ki esirgenirsiniz.” (Neml Sûresi: 27/46)
Bütün peygamberler müjdecidir. Cennetle ilgili verdiği haberler müjdeli haberlerdir. Müjdeli haberler, inanan ve inancının gereğini yapıp, Allah (cc)’ın emirlerini tutan, yasaklarından kendilerini koruyanlaradır.
Peygamberler Uyarıcıdır
Peygamberler tebliğ yaparken insanları uyarırlar. Tebliğ ile bildirilenleri kabul etmeyenlere, kabul edip gereğine göre hareket etmeyenlere başlarına gelecekleri haber verirler. Peygamberlerin uyarma hallerine “Nezîr” denir. Nezir, uyaran, uyarıcı, korkutan demektir. Her peygamber hem Beşîr, hem de Nezîrdir. Peygamberler, insanları inkârlarından, isyanlarından ve işledikleri kötülüklerden dolayı âhirette karşılaşacakları zorluklarla, hesap veremeyişle, cehennemde
azap görmekle, Allah (cc)’ın rahmetinden uzak kalmakla uyarırlar. Peygamberlerin uyarmalarından örnekler verelim:
Nuh (as), kavmine şöyle dedi:
“Gerçekten ben sizin için apaçık bir uyarıcıyım. Allah’tan başkasına ibadet etmeyin. Doğrusu ben, sizin üzerinize açıklı bir günün azabından korkuyorum.” (Hûd Sûresi: 11/25, 26)
Hz. Hud (as), un kavmini uyardığını şu ayet haber vermektedir:
“Kendisinden önce ve sonra uyarıcıların gelip geçmiş olan Ad kavminin kardeşin (Hud’u) hatırla. Hani Ahkâf ’taki kavmini, ‘Ancak
Allah’a ibadet edin. “Çünkü ben sizin adınıza büyük bir günün azabından korkuyorum” diye uyarmıştı.” (Ahkâf Sûresi: 46/21)
“Semud kavmi uyarıcıları yalanladılar.” (Kamer Sûresi: 54/23)
“Lût kavmi uyarıcıları yalanladılar.” (Kamer Sûresi: 54/33)
“Andolsun, Firavun ailesine de uyarıcılar gelmişti. Bütün ayetlerimizi yalanladılar. Biz de onları mutlak güç ve iktidar sahibininyakalaması gibi yakaladık.” (Kamer Sûresi: 54/41, 42)
Her peygamber, inkârın, küfrün ve isyanın dünyada ve âhirette vereceği zarar ve tehlikelerden dolayı insanları uyarmıştır. Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) de hem müjdeleyici, hem de uyarıcıdır. Allah şöyle buyurur:
“De ki: “Ey insanlar! Ben size tehlikeyi açıkça anlatan bir uyarıcıyım. Fakat iman edip, yararlı işler görenler var ya! Onlar için bir mağfiret ve cömertçe bir rızık vardır. (Hac Sûresi: 22/49, 50)
“Şüphesiz biz seni hak ile, müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik…”(Bakara Sûresi: 2/119)
Peygamber(sav)’in uyarıcı olduğuna dair, Kur’ân-ı Kerîm’de bir hayli ayet vardır. Peygamberlerin haber verdiği uyarıcı haberlerden insanlar çekinmeli, korkmalı ki cehenneme düşmekten kurtulsun. Peygamberlerin haber verdiği müjdeli haberleri sevinçle kabul edip gereğini yapmalıdır ki, cennetlik olsun ve cennete kavuşsun. Allah (cc), peygamberlerini göndermesini şöyle bildirir:
“Biz peygamberleri ancak müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak göndeririz. Kim iman eder ve kendisini düzeltirse onlara korku yoktur. Onlar mahzun da olacak değillerdir. Ayetlerimizi yalanlayanlara ise, yapmakta oldukları fasıklık sebebiyle azap dokunacaktır.”(En’âm Sûresi: 6/48, 49)
İman edip halini düzeltene müjde vardır. Bunlar korku ve hüzün duymayacaklardır. Allah (cc)’ın ayetlerini yalanlayanlara da uyarı vardır. Bunlara da azap dokunacaktır. İnsan’a düşen vazife; iman
edip, imana uygun yaşayıp müjdeye kavuşmaya çalışmaktır.
Bazı Peygamberler Cemâlidir,
Bazı Peygamberler de Celâlidir
Cemâli yumuşak huylu , Celâli ise sert tavırlı demektir. Böyle bir tasnif bazı bilginlerin tasnifidir. Allah (cc), Hz. İbrahim (as)’in şöyle dediğini bildirir: “Artık kim bana uyarsa o bendendir. Kim de bana karşı gelirse şüphesiz sen, çok bağışlayan, çok merhamet edensin” (İbrahim Sûresi: 14/36)
Allah Hz. İsa (as)’nın şöyle dediğini bildirir:
“Eğer onlara azap edersen, şüphe yok ki onlar senin kullarındır. Eğer onları bağışlarsan, yine şüphe yok ki sen mutlak güç sahibisin, hüküm ve hikmet sahibisin.” (Mâide Sûresi: 5/118)
Bu ayetlere dayanılarak Hz. İbrahim (as) ve Hz. İsa (as)’ya Cemâli peygamberler denildi.
Allah (cc), Hz. Nûh (as)’un şöyle dediğini bildirir: “Ey Rabbim! Kâfirlerden hiç kimseyi yeryüzünde bırakma. Çünkü sen onları bırakırsan, kullarını saptırırlar, hem de kâfirden, facirden başkasını doğurmazlar. Rabbim! Beni, ana babamı, iman etmiş olarak evime girenleri, iman eden erkekleri ve iman eden kadınları bağışla, zalimlerin de ancak helakini artır.” (Nûh Sûresi: 71/26, 27,28)
Hz. Nûh (as) kâfir olarak evinde bulunan karısı ve oğlunu da bağışlama duasının dışında tutuyor. Çünkü kâfirler hakkında ancak iman edip Müslüman olmaları için dua edilir.
Allah (cc), Hz. Musa (as)’nın şöyle dediğini bildirir:
“Ey Rabbimiz! Gerçekten Sen Firavun’a ve onun ileri gelenlerine
dünya hayatında nice zinet ve mallar verdin. Ey Rabbimiz, yolundan saptırsınlar diye mi? Ey Rabbimiz! Sen onların mallarını silip süpür ve kalplerine darlık ver, çünkü onlar elem dolu azabı görünceye kadar iman etmezler.” (Yûnus Sûresi: 10/88
Bu ayetlere dayanılarak Hz. Nûh (as) ve Hz. Musa (as)’ya Celali peygamberler denilmiştir.
Peygamberimiz (sav)
Hem Celâli Hem de Cemâli Peygamberdir
Allah (cc), peygamberimiz (sav)’e şöyle emreder: “Ey peygamber! Kâfirlere ve Münâfıklara karşı cihad et ve onlara çetin ol. Onların varacakları yer cehennemdir. Ne kötü bir varış yeridir orası.”
(Tevbe Sûresi: 9/73)
Bu gibi ayetlere dayanılarak peygamberimiz (sav)’e Celâli peygamber denilmiştir. Allah (cc), peygamberimiz (sav) hakkında şöyle buyurur: “Seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.” (Enbiyâ Sûresi: 21/107)
“Andolsun, size kendi içinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya düşmeniz ona çok ağır gelir. O size çok düşkün, mü’minlere karşı da çok şefkatli ve merhametlidir.” (Tevbe Sûresi:
9/128)
Bu ayetlere dayanılarak peygamberimiz (sav)’e Cemâli peygamber denilmiştir. Peygamberimiz (sav), peygamberlerin sonuncusudur. Bütün peygamberlerin özellikleri peygamberimiz (sav) üzerinde toplanmıştır. Peygamberimiz (sav) hem Celâli hem de Cemâli bir
peygamberdir. O, âlemlere rahmettir, Sallallâhü aleyhi ve selem… Peygamberimiz (sav), Hz. Ebubekir’i Hz. İbrahim’e benzetir: “Ey Ebubekir! Sen İbrahim’e benzersin. İbrahim kendine uymayanların ıslahına dua ederdi.” Buyurmuştur. Bedir esirlerinin öldürülmesini isteyen Hz. Ömer’e de: “Ey Ömer! Sen de Nuh’a benzersin. Nûh dakendine iman etmeyen kâfirlerin hepsinin helakine dua etmişti” demiştir.
[15] Ahmet Davudoğlu, Müslim Tercümesi, 2/235, Sönmez Yayını
[16] İnanç Ansiklopedi: 3/253
[17] Bakınız, Ra’d Sûresi: 13/38, İbrahim Sûresi: 14/11, Mü’min Sûresi: 40/78, İslâm
Dini: 86, Kur’ân-ı Kerîm’e Göre Peygamber, 1/11
[18] İbn-i Kesîr: 4/261, Tefhimu’l Kur’ân, 6/47, Hak Dini Kur’ân Dili, 7/333
19, Sebe’ Sûresi: 34/12, 13)