KÖYÜMÜZÜN SU KAYNAKLARI

(Resim24: ) Ayaklı mangal( üst bölüme ısınma vasıtaları. alınacak)

KÖYÜMÜZÜN SU KAYNAKLARI
Allah, Kur’an da şöyle buyuruyor:“Allah bütün Canlıları sudan yarattı.İşte bunlardan bir kısmı karnı
üzerinde sürünür.Kimi iki ayak üzerinde yürür. Kimisi dört ayak üzerinde yürür.Allah dilediğini yaratır. Çünkü Allah her şeye hakkı ile gücü yetendir”
(Nur24/45)
İnkar edenler, göklerle yer bitişikken, bizim onları ayırdığımızı ve diri olan her şeyi sudan
meydana getirdiğimizi görmediler mi? Hala inanmmayacaklar mı?
(Enbiya 21/30)
Yaratılış su ile olduğu gibi hayatın devamı da su iledir. Kuru toprakta hiçbir şey bitmez. Su olmayınca hiçbir canlı gelişmez. Su olmayınca hayat devam etmez. İster bitki olsun, ister hayvan, isterse insan. Mutlak suya muhtaçtır yaratılan. Hayat su ile devam eder, canlı varlıklar suyun bulunduğu yerlerde canlanmışlar, gelişmişler, ilerlemişler. Medeniyetler suyun bulunduğu yerlerde kurulmuştur.
Bir insanın günlük 6-8 bardak su içmesi gerekir. Normal su ihtiyacını alamayan beden hasta olur,
vazifesini yapamaz hale gelir. Sıcak havalarda serin su içmek daha faydalıdır. Serin sıvının vücut
tarafından emilmesi daha rahat ve daha kolay olur. Aç karnına bir bardak su içmek faydalıdır. Bütün varlıklar için su lazımdır.
Bizim köyde su yoktu. Köyümüze ilk yerle şenler niçin yerleştiler? bilemiyoruz. Su vardı, yerleştiler, su çekildi, susuz kaldılar diyemiyoruz. Çünkü böyle olduğunun hiç alametlerini ve belirtilerini de
göremiyoruz.

a)KAYNAK KUYULAR

Köyümüz susuzdu. Köyün içinden geçen çaykumlarla kaplı idi. Köyün alt kısmında bir kilometre mesafede kaynak kuyular vardır. Bunlar;
Orta kuyular, Köye bir km. mesafede bulunanbu kuyular çaydan sızan suyu toplar, bu kuyunun suyundan faydalanılırdı. Önceleri bir tane olan ve kim tarafından kazıldığı bilinmeyen orta kuyunun yanlarına zaman içinde Mustafa kahya tarafından iki, Nuh Mehmet Hoca emmimiz tarafından da bir kuyu daha kazdırılarak kuyuların sayısı dörde çıkarılmıştır. Bu kuyular, bahar mevsiminde su ile
iyice dolardı. Yazları biraz aşağıya iner, güz geldiğinde ise; su seviyesi iyice düşerdi. Resim (18) de görüldüğügibi bunlardan sadece
ikisi zamanımıza ulaşmıştı

(Resim 25) Orta kuyular

Geçi kuyusu, Bu kuyu da orta kuyular gibi
çay kenarında olup çaydan sızan sularla
beslenir. Kar ve yağmurlarla beslendiği
için martnisan aylarında su o kadar yükselirdi ki
ağızlığaoturarak maşrafayı kuyuya elimizle uzatır su
alır, içerdik.Resim(19) da görüldüğü gibi kuyunun
harmanına dökülen suların tekrar kuyuya
girmemesi için suları kenarlara akıtacak kanallar
yapılmıştır. Yarım m. yükseklikte ağızlığı vardır.
Bahadıroğlunun koyunları koyun kuyusundan
sulandığı gibi keçileri de bu kuyudan sulanırmış.
Bundan dolayı bu kuyuya keçi kuyusu
denilmiştir.

(Resim: 26) Keçi kuyusu
  (Resim: 27) Koyun kuyusu

Koyun kuyusu, Bu kuyu da kumlardan süzülen
suları toplardı. Bu kuyudan da Bahadıroğlunun
koyunları sulanır etrafındaki çayırlıkta yatarlarmış.
Aşağıdaki çeşmenin başı kalabalık olduğu için
aileli yolcular, yolculuğun hayvanlarla yapıldığı
dönemler bu kuyunun başına iner orada yemeğini
yer, ibadetini eder, dinlenir yollarına devam ederlermiş. Zamanımızda da kuyunun içinde az

miktarda su mevcuttur. Bu su hiç kurumaz.
Kuyunun harmanı, haftı var ağızlığı yoktur.
Kar ve yağmur çok yağmışsa bu kuyularda su
bol bulunurdu. Kar ve yağmur az olmuşsa
kuyularınve çeşmelerin suyu Mayıs-Haziran
aylarında çekilirdi. Kuyularda su bulunmadığı
zaman kilometrelerce uzak bir yerden evine eşeklerin sırtına iki ya da
dört teneke alan “çatma”lar’a konulan tenekelerle, yahut da hayvanı olmayanların ellerinde güğüm ve boruçlarla, sırtlarında tenekelerle su getirmesi zahmetli bir işti. Hele genç oğlu, kızı, gelini olmayanlar için zahmet daha da artıyordu.
b)KAZILAN KUYULAR:
Köylü, su ihtiyacını karşılamak için ininin içinde, evinin avlusunda, köyün yol kenarındaki boş
yerlerinde genellikle tirem zeminlerde kuyular kazmıştı.
Kuyu kazılması, Kuyular, genellikle son baharda, harmandan kalktıktan sonra kazılır. Kuyular, ya
tirem olan yerde kazılır, ya da toprağı sert olan yerlerde kazılır. Toprak yumuşak çıkarsa kuyu kazma
işi orada terk edilir.Çünkü toprak yumuşak olursa kuyu kazılırken çöker…
Kuyu kazma işi kolay bir iş değildir. Hem güçlü, kuvvetli, hem de kuyu kazma işinde tecrübeli
olmak gerekir.
Kuyular, beş-on metre derinliğe kadar kazılır. Kuyunun genişliği genellikle insanların iki bacağını
açtığı zaman her iki tarafta bulunan ayakcıklara, ayaklarını koyarak rahatlıkla kuyuya inip çıkacak
kadar olurdu Kuyu belirli derinliğe indikten sonra yan olarak eşilir. Bir adam yüksekliğinden daha fazla yükseklikte iki-üç metre genişlikte ve istenilen uzunlukta olurdu. Kuyu eşildikten sonra suyu tutması, kaçırmaması için güzelce sıvanır. Sıva maddesi olarak da ince kum ve kiremit tozu kullanılırdı.
Kuyudan kazılan toprağı dışarı çıkarmakta bir hayli emek ister. Kazma işi toprağı dışarı çıkarma işi
birlikte yapılır. Toprak dışarı atılmazsa kazma işi yapılamaz.
Kuyu kazma işi bir-iki ay sürer. Bazen de ertesi yıla kalır. Kuyu kazma işi epeyce masraflı bir iştir. Herkes kuyu kazdıramaz.Kuyu kazdırmak için icabında koyun, kuzu, keçi ve danalar, hatta tarlalar satılır.

 (Resim: 28) Kuyu ağızlığı, harman ve haft

Kuyu ağızlığı Kuyunun içine hayvan ve çocukların
düşmemesi için bir metreye yakın ağızlık kullanılır.
Harman Ağızlığın altında daha geniş olan bir 
taş daha bulunur ki buna Harman denilir.
Ağızlıktan akan suların kuyunun içine gitmemesi
ve kuyu ağzından içine toprak v.s. girmemesi için
harman kullanılır. İçine bir şey düşmemesi için (Resim: 28) Kuyu ağızlığıHarman ve haft
Resim 28 de görüldüğü gibi) kuyunun ağzı da
çocukların kaldıramayacağı ağırlıkta bir sal ile
kapatılırdı. Karlar eridiğinde, fazla miktarda yağmur
yağdığı zaman, açılan kanallarla kar, yağmur
suyu kuyuya akıtılır. Çö- çöp’ün, yabancı maddeleri
kuyuya su ile girmemesi için de suyun
kuyuya aktığı yere keven gibi şeyler konur.
Su kevenlerin ara sından süzülerek kuyuya akar,
çör-çöp’ün girmesine keven engel olur; süzgeç
görevi yapardı.






Aşırma, Kuyudan su aşırma ile çekilir. Aşırmaya ip ya da zincir takılır. Su çekilirken bazen aşırmanın ipi kopar, aşırma suyun içine
düşer. Bazen de çocuklar su çekerken aşırmayı iyice doldurdukları için güçleri suyu çekmeye yetmez aşırma yine suya düşer. Bu durumda

(Resim: 29) Aşırmanın zinciri ağızlığı sürtünerek ağızlığı aşındırmış

çocuklar ana babalarından ya azar işitir ya da a(Resim: 29) Aşırmanın zinciri ağızlığı sürtünerek ağızlığı aşındırmış kulakları çekilir. Çünkü
aşırma kuyudan su çekmek için tek vasıtadır.
Kuyudan aşırmayı çıkarmak için suyun içine
çengel atılır. Çengel aşırmaya rastlarsa aşırma
çıkarılır. Bunun için zaman zaman saatlerce
uğraşılır. Kuyuda su az ise insan indirilir.
Çengelle kısa zamanda aşırma bulunur
ve çıkarılır. Su çoksa, çengelle de çıkarılamazsa, aşırma su az kalana kadar kuyuda kalır. Bazı kuyular da arızalı, olduğu için tutulan suyu kısa zamanda kaçırır, kuyu susuz kalır.
İn evlerinde veya evlerin avlusunda bulunan kuyular şahısların kuyularıdır. Kuyu sahiplerinin
müsaadesi olmadan bu kuyulardan su alınmaz. Hayır için yapılmış kuyular ise; bütün köylülerin
faydalandığı kuyulardır. Bu kuyuların sularını ya hayır sahipleri tutar, (doldurur) yahut ta köylüler
birlik olur ilkbaharda eriyen karların suyundan bu kuyuları su İle doldururlar. Köyümüzün her tarafı
kuyularla doludur.

Köyde ne kadar kuyu vardır?

Adem ŞAHİN ağabeyimize köyde kaç kuyu vardır? Diye sorduğumuzda, düşündü. Ben size yarın bildiririm dedi. Ertesi günü elimize bir liste tutuşturdu. Buna göre;                     

Görülüyor ki köyün her tarafı kuyularla doludur. Köyde en hayırlı iş kuyu kazmaktır.Kar ve yağmur çok olduğu yıllar kuyular su ile doluyor, kuyuların suyu yetiyordu. Kar ve yağmur az yağdığı yıllar, kuyular doldurulamıyor, orta kuyuların ve handaki çeşmenin de suları kesiliyordu. İşte o zaman su temini daha çok zorlaşıyordu. Kuyularda su kalmayınca Dikir toprakları içinde bulunan “Kara Kuyu”,Kamber toprakları içinde bulunan “Armutlu Kuyu” ve Ardıç toprakları içinde bulunan “Kayabaşı”na kadar gitmek mecburiyeti oluyordu.

Su Çilesi
Saatlerce süren bu yerlerden su getirmek tam bir çile idi.”Eşeği olan eşeklerinin sırtına koydukları iki yada dört teneke konulan “çatma”larla su getiriyorlardı. Eşeği olmayanlar ise sırtlarında su tenekeleri veya ellerine aldıkları güğümlerle su getiriyorlardı.
Vay o zamanki gençlere, genç kızlara, körpecik gelinlere ki; su getirme zorluğunun en zorunu onlar çekiyordu…Hele tırpan zamanı, harman zamanı olunca su ihtiyacını karşılamak ne kadar zordu. Akşama kadar tırpan biçeceksin, deste alacaksın ondan sonra da yatsıya kadar kara kuyudan, şayet orada bulamazsan diğerlerinden su getireceksin. Aman Allahım! ne zor şey idi. Ama insan oğlu mecbur kalınca nelere katlanıyor…

Rahmetli anam, her su içişimde bana “aman oğlum az iç” derdi. Suyu damla damla kullanırdık.

1950 yılından önce halimizi anlatabileceğimiz, durumumuzu şikayet edebileceğimiz bir yer, bir makam yoktu. O zamanki idare köylülerden sadece yol parasını, ağnam vergisini, tarla vergisini ve öşür almasını bilirdi.

1950 den sonra şikayetler yapıldı. İstekler dile getirildi. İlgililer ilgilendi. Zaman zaman tankerlerle  İsbile suyundan su getirildi, kuyulara döküldü…

1965 yılında Orta kuyunun yanına Köy Hizmetleri kanalı ile 60 metre sondaj vuruldu. Su bulunamadı. Su çilesi yine bitmedi.

Köye su geliyor !

1969 yılında Cebir Köyünden Maraçak, Kepez, Ardıç ve bizim köye su getirildi. Köyümüze Yukarı ve aşağı Camilerin yakınına ilk defa 1969 yılında birer çeşme yapıldı. Çeşmelerden su aktığı zaman köyümüz sakinlerinin ilk yaptığı şey, şahsi kuyularını çeşmeden akan sularla doldurmak oldu. Doldurmakta da kendilerince haklıymışlar tabii. Sular akmamaya başladı. Bazen haftalarca hatta aylarca sular akmıyordu. Çünkü su dört köye kafi gelmiyordu. Suyun geldiği köyler vanalarını kendi köylerine doğru çeviriyorlardı. Bu da bizim köyü sudan mahrum bırakıyordu. Çünkü bizim köy en son köydü. Yine kuyulara muhtaç oluyorduk…

Köyümüz çok uzun yıllar susuzluk çekti. Çeşitli çareler arandı, bulunamadı.

Sondaj vuruluyor        

Daha önce vurulan sondajdan bir sonuç alınamamıştı. Susuzluk ta insanımızın canına tak demişti. Yaptırılan bir takım zemin araştırmalarından sonra su çıkma ihtimalinin belirmesi sonucunda; Yeniden bir su bulmak ve su çilesine son vermek ümidiyle 1999 yılında Köy Derneğimiz Dölek mevkiinde Gurbet kuyusu yakınında yeniden bir sondaj vurdurdu. Yüz altı metreye kadar inildiği halde yine suya rastlanamadı. İki yüz metreye kadar inme sözü vermesine rağmen, sondajcı da daha aşağıya inemedi. Bu çalışmadan da bir sonuç alınamadı. Arazimizde Derneğimizce yaptırılan ölçümlerde, Jeoloji Mühendisleri; “köyünüz’ün arazisinde iki yüz elli metre bimis vardır” şeklinde rapor verdiler.

2003 Yılında Kamber’e yakın Koramaz dağı eteklerinde Kayseri Valiliği’nce sondaj vuruldu ve köylerimizin ihtiyacı olan içme suyu burada bulundu.

Su şebekesi                 

2004 Yılında da Köy Hizmetleri İl Müdürlüğü tarafından yapılan çalışmalar ve döşenen irsale hattı ile Vengicek, Ardıç ile Kepez köyleri de içme suyuna kavuştu. Derneğimizin girişimleri sonucunda; yine Devlet-Vatandaş iş birliği ile Köy Hizmetlerinin yapmış bulunduğu İçme suyu şebekesi tamamlandı. Su yeterli idi. Evlere su verildi.

Şimdi suya hasret evlerimizin içinde musluklardan hamdolsun şarıl şarıl sular akıyor. Han’a ana boru ile şebeke çekildi. Bu istikamette tarlalarına şebeke suyu alarak ev, bağ yapanlar bile vardır.

Cennet Havz-ı Kevseriden kana kana içmelerini dilediğimiz analarımız, babalarımız, dedelerimiz, ninelerimiz köyümüze su geldiğini görselerdi, ne kadar sevinirlerdi. Secde-i Rahmana kapanırlardı. Kuyulardan su içerken bu su sağlıklı mı diye hiç düşünmezdik. Yalnız kuyu suyu karınlarımızı şişirirdi. Kuyularda su bulunmadığı zaman kışın, kazanlarda karı eritir, kar suyunu kullanırdık.
Handaki çeşmeden, kara kuyudan ve diğer yerlerden, sırtta saatler süren su getirme yerine evdeki çeşmenin musluğunu açıyoruz, şarıl şarıl su akıyor. Bundan ders alıp dünya ve ahiret hayatımızı kolaylaştırmalıyız.

Suyu yoktan yaratan, suyu hayatın temeli yapan Allah çalışmamızı emrediyor. Çalışmalıyız. Dünya ve ahiretimize faydalı işler yapmalıyız.

Su konusunu dostum Mustafa Yeşilyurt’un şiiri ile tamamlayalım:

Çırpınır durur sular,        Bir sur olur göğe çıkar,                         Coşar  çağlar  mecnun gibi,

Taştan taşa vurunarak.    O’ndan bir haber umarak.                   Ayrılıktan dert  yanarak.

Denizde barınır sular,             Ya vuslattan, ya firaktan                     Durmaz, ağlar benim gibi;

Kaygılardan arınarak.             Ağlar durur sağnak sağnak.             Vuslatından dem vurarak.

Scroll to Top