Işık, aydınlık alametidir.Işığın olduğu yerde,ışığın bulunduğu yerde hayatın güzellikleri vardır.Hayatın kolaylıkları vardır.Işık ile ortalık aydınlanır. Işık ile gönüller hoş olur.Işık ile gözler güzelliklere sahip olur.
Işığın olmadığı yer karanlıktır. Işığın olmadığı zaman karanlıktır. Işığın olmadığı göz sahibini karanlıklarda bırakır, güzellikleri görmekten mahrum eder.
Peygamberimiz (s.a.v), bedene gelen felaketlerin başında gözün ışıktan mahrum olması gelir mealinde söz söylemiştir.
Güneş ışık kaynağıdır.Güneş ısı kaynağıdır.Güneş ışığı ile, ısısı ile varlıklara Allahın izni ile hayat verir.Bitkiler güneş ışığı ile,ısısı ile büyür,yetişir,renkten renge bürünür.
Hayvanlar güneşi gördüğü zaman karanlıkta kalmazlar. Güneş ışığına ısısına koşarlar.
Canlı,cansız varlıklarda olgunlaşma güneş ışığı ile,ısısı ile olur.
Güneş ışığı parladığı zaman karanlık gider, aydınlık gelir, varlıklar sevinir. İnsan aydınlıkta çalışır, işlerini aydınlıkta görür. Ne yaptığını güneş aydınlığında anlar.
İnsan için gün lazım, gündüz lazımdır ki, çalışabilsin, hayatı anlayabilsin.
Karanlık, kasvettir, süruru giderendir.Göz ve gönül neşesini yok edendir.
Bunun için Allah buyurdu:
“Güneşi ışıklı,ayı nurlu yapan,yılların sayısını ve hesabı bilmeniz için aya konak yerleri düzenleyen Odur. Allah bunları ancak gerçeğe göre yaratmıştır.
Bilen bir millete ayetleri uzun uzadıya açıklıyor.”(Yunus10/5,6)
“Onlara bir delil de gecedir.Gündüzü ondan sıyırırız da karanlıkta kalıverirler.
Güneş te yörüngesinde yürüyüp gitmektedir.Bu güçlü ve bilgin olan Allahın kanunudur.
Ay için de sonunda kuru bir hurma dalına döneceği konaklar tayın etmişizdir.
Aya erişmek güneşe düşmez.Gece de gündüzü geçemez.Her biri bir yörüngede yürürler.”(Yasin:36/37-40)
“Parlak ışık veren güneşi var ettik.
Taneler,bitkiler ağaçları sarmaş dolaş olmuş bahçeler yetiştirmek için, yoğunlaşmış bulutlardan bol yağmur yağdırdık.” (Nebe:78/13-17)
“ O Allah’dır ki, geceyi size bir örtü, uykuyu bir istirahat, gündüzü de hareket ve çalışma zamanı yapandır.” (Furkan:47)
Gündüz çalışma zamanıdır.Gece de karanlık bastığı için uykuya dalınır.İnsan uyku ile karanlığın kasvetinden kendini kurtarır, hem de günlük istirahatını tam olarak sağlar..
Gündüz dünya aydınlanır.Gündüz bizim köyde aydınlıktır.
Gece ise karanlıktır.Gece köyü koyu bir karanlık kaplar. Gece bir yere gidilecekse daha önce o yer tanındığı için ayak yordamı ile gidilir. Ekin ve harman zamanı geceleyin ayın ışığı istenir.
Ayın ışığında saman çekilir.Deste alınır, su getirilir. Arpa, nohut, mercimek yolunur. Gündüz bitirilemeyen işler bitirilir. Güneşin ışığı, ayın ışığı tabii ışıklardır. İnsan oğlu ve diğer canlılar, hatta bitkiler bu ışıklara muhtaçtır. İnsan oğlunun karanlıktan aydınlığa kavuşması için bulduğu kendi ışığı nedir?

“Bezir çırası” Köyümüzde akşam olunca odamızı, evimizi, ahırımızı aydınlatan ışığımız “Bezir çırası” idi. Bir teneke parçası ya da resimdeki gibi topraktan yapılan, yanları içeriye doğru bükülmüş, içerisine bezir yağı konur. Bezir yağının içerisine ipten bir fitil konur.Fitilin ucu dışarıda tutulur. Fitilin ucu yakılır.Yanma Işık verir. Bu ışık bulunduğu yeri aydınlatır. Fitilin ucu çok yakılırsa ışık fazla olur.Az yakılırsa ışık az olur.
Bezir yağı: Zeyrek bitkisinin Bezirhanede işlenmesiyle elde edilen sarı bir yağdır. Beziehaneler,Germir köyünde idi. Zeyreği götürür,öğütür bezir yaptırırdık.
Rahmetli anam,fitilin ucunu az bezir yağı yaksın diye hep bükerdi. Bezir çırasının verdiği ışıkla ancak kendimizi, büyük şeyleri görürdük. Yemek yerken yemeğin içinde ne var onu zor görürdük. Ana çırayı biraz yaksana derdik. Anamız da bezir yağı ya kalmadı, ya da azaldı derdi. Biz de karanlıkta kalmaktansa az ışığa razı olurduk.

Gaz çırası (İdare) : Alt kısmı geniş, üst kısmı dar sağlam bir teneke kutudan ibarettir.Kutunun içine gaz konur. İpten fitil gazın içine uzatılır. Fitilin ucu dışarıda olurdu. Gaz çırası bezir çırasından daha iyi yanardı. daha rahat taşınırdı. Daha çok ışık verirdi.Verdiği ışıkla yanımızdan biraz uzakta olan şeyleri görebilirdik. Gaz yağı: Petrolden elde edilen kokulu, renksiz bir yağdır.Köyümüze hükümetten zaman zaman iki teneke gaz yağı gelirdi. Tenekenin biri köylülere bölüştürülür, biri muhtar’a kalırdı. Parası olmayanlara gaz verilmezdi.Gaz, gaz çırasına konurdu.Bu çıra köyde yapılamazdı. Şehirden satın alınırdı.Gaz hükümetten geldiği için gaza güvenilemez, mutlaka bezir bulundurulurdu. 1950 yılında Demokrat Parti iktidara gelince gaz çoğaldı. Şehirden insan istediğikadar gaz alabiliyordu. Bezir çırası kalktı. Gaz çırası kullanıldı.

Gemici Feneri: Metalden yapılmış, alt tarafında gaz yağı konan bir deposu var. Deponun üstünde bir fitil takılı, bu fitil yanarak ışık verir. Rüzgarlı havalarda sönmemesi için de orta kısmı bir cam fanus ile kapatılmıştır. Üst kısmında elle taşınmak için telden bir kulp yapılmıştır. Adı üstünde gemici feneri. Önceleri gemilerde kullanılan bu fener daha ziyad arazide rüzgarlı havalarda rahatça kullanılırdı

Pompalı gaz ocağı: Üç ayağı olduğu için kendiliğinden ayakta duruyor,devrilmiyordu. İçine gaz yağı konuluyor, önce pompalanıp gaz sıkıştırılıyor. Bugünkü piknik tüpünün iptidai hali. Musluğu açılarak ateşleniyor. Üzerinde yemek pişiriliyor, su ısıtılıyor, çay kaynatılıyordu. Pompalı gaz ocağında yemek daha bir rahat pişiriliyordu. Ateş yakma, tandırın isine katlanma yoktur. Portatif olduğu için araziye dahi götürme imkanı vardı. Orada yakılıp kullanılabiliyordu
Gaz lambası: Camdan yapılmış yuvarlak ya da dört köşeli bir kutu, içerisine yassı bir fitil konulur, üzerinde de ışığı muhafaza eden cam bir fanus bulunur. Gaz lambası daha çok ışık veriyordu Gaz çırası evde, ahırda kullanılıyor, gaz lambası da odalarda kullanılıyordu. Misafir geldiği zaman mutlaka gaz lambası yakılırdı.


Gaz ocağı
Lüks Lambası: Aydınlatmada çıra, gaz lambası kullanılırken, lüks lambası, pompalı gaz ocağı çıktı. Lüks lambası, gaz lambasından daha çok ışık veriyordu. Bunlar, ne güzel buluşlardı. İnsan bunları kullanırken hem yorulmuyor, daha çabuk yemek pişiriyor, aydınlatmayı sağlıyor, Hem de her taraf gündüz gibi aydınlık görünüyordu.
Bezir çırası, gaz lambası geride kalmıştı. Gaz lambası bile evde bir köşede duruyordu. Ama bunlar biraz pahalı idi. Herkes alamıyordu… Bir yere gidileceği zaman lüks lambası pencereden tutuluyor, ta uzaklara kadar aydınlatıyordu. Ne güzel şeydi bunlar.

Elektrik: Şehirde direklere asılmış ışıklar sokakları aydınlatıyordu. Hanın odaları da tavana asılmış bir şeyle aydınlatılıyordu. Tavana asılmış şeylerin içinde cereyan varmış. Bu cereyan odaları aydınlatıyormuş. Öyle diyorlarmış…
Böyle şeylerin bizim köye gelmesini hiç kimse düşünmüyordu. Gaz vardı. Lüks lambası vardı. Gaz ocağı vardı. Daha ne istenirdi…Köyümüze 1972 yılında elektrik geldi. Şimdi köyümüzün içi şehirde bulunan direklere asılmış lambalarla aydınlanıyor.Hey gidi anamız, babamız, dedemiz, ninemiz. Dünyanız karanlıktı. Bari ahretiniz aydınlık olsun. Dünyada çektiğiniz sıkıntılar, ahrette sevap olarak sizleri bulsun. (Amin)