KÖYÜMÜZÜN GEÇİMİ VE SOSYAL HAYATIMIZ(Devamı)

Hükümet’in köylüye yüklediği dört görev:

O zaman hükümetin köylüye yüklediği dört görev’i vardı. Bunlardan ikisini alırdı.

Köylüden aldıkları şunlardı:

1. Köyün delikanlılarını askere alırdı.

2. Köylünün sahip olduğu tarlanın, hayvanın vergisini, harmandan kaldırdığı tanelerin öşürünü, bir de köylünün sahip olmadığı yol’un vergisini alırdı                

Köylüye verdikleri iki şey ise;

  1. Tahsildar kamçısı 
  2. Jandarma dipçiği idi.

Bu haller,1950 yılından önce idi. 1950 yılında seçim yapıldı. Hükümette olanlar değişti.

Askerlik yine köylülerin verdiği olarak kaldı. Ama vergiler ile Tahsildar kamçısı kalktı, dipçikte şartlara bağlandı, hükümet tarafından köylünün hal ve hatırı sorulur oldu.

Şimdi ekin biçme ve harman birbirine karıştı. Önce patos denilen bir makine çıktı. Harmana getirilen saplar bu makinenin içine atılıyor. Makine atılan sapı ufalıyor, bir taraftan geri veriyor. Bu hal harmanda düven sürme işini kaldırdı.

Daha sonraları Turanlılar ortaya çıktı. Köyün tarlalarını dönümü (15 ) şiniğe kiraladılar. Turanlıların (15 ) şiniğe kiraladığı dönümden vakti ile biz (10 ) şinik alamazdık.

Tarla traktörle derinlemesine sürülüyor, tarlanın altından taze toprak çıkıyor, gübre de verildi mi, toprak da ekin veriyor. Vakti ile gübrenin (g) si bile yoktu. Gübre diye bir şey bilinmiyordu…

Tarla traktörle sürülüyor, traktörle ekin ekiliyor, biçerdöverle de ekin biçiliyor, samanı tanesi birbirinden ayrılıyor. Birkaç biçerdöver bütün köyün ekinini bir haftaya varmadan biçiyor, zahiresini tarla sahiplerine teslim ediyor.

Başlangıçta bu işi Turanlılar yapıyordu.

Traktör, Kara sabanın ve pulluğun yerini traktörler aldı. Köyümüzde ilk traktörü alan Kamil oğlu Kemal Şahin olmuştur. O bir süre bu işi yaptı.

(Resim: 167) İsmail Özcan
(Resim: 166 ) Fahri Kahraman

(Resim: 166-167) Traktörler kara sabanın görevini devraldılar
Şimdi köyde Durdu Mehmet’in, Beyzade’nin, Vahit efendi’nin, Fahri efendilerin, Ahmet Duran’ın, Mahmut Şimşek ve Mehmet Kırımlı’nın traktörleri vardır. Köylünün tarlalarını sürüyorlar. Tırpan zamanı da biçerdöver kiralıyorlar. Birkaç gün içinde ekinleri kaldırıyorlar. Tarlanın kira bedelini isteyene para, isteyene zahire olarak veriyorlar. Ne kolaylık, ne kolaylık… Ey anamız, babamız bütün zorluklar sizin için mi idi? Bari orada zorluk çekmeyin, Allah’ın rahmetine kavuşun. Bizim size duamız bu      

Ulu (Uzun) yol dediğimiz yerde 8-10 dönümlük bir tarlamız vardır. Vahit efendi kiralamış, tarlanın tamamına kabak ekmiş, tarlanın her tarafı kabak. Tarlayı gezdim. Yanımda kim vardı şu anda hatırlayamadım. Ona dedim ki: bu kadar kabağın çekirdeğini nasıl ayıracaksın? Dedi ki: bir makine çıkmış traktöre bağlayarak çalışıyor, kabakları topluyor içindeki çekirdekleri de ayırıyor. Birkaç saat içinde işi bitiriyor. O kadar….

Eskiden kabakları tarladan söker eve getirirdik. Kabakları yarar, beş on kaba çekirdeğini çıkarmak için saatlerce uğraşırdık.

(Resim: 168) Biçer döver

Bu günkü modern tarım:

Artık geçmişte kullanılan yöntemler  tamamen değişti. Ne öküz kaldı ne çift, ne de çift süren. Ne kağnı kaldı ne de kağnı ile sap çekme, ne de kağnı cazırtısı… Artık tarlalar traktörle sürülüyor, tohumlar traktörlerle ekiliyor ve gübreleniyor. Zamanı geldiğinde de Biçerdöver ile ekinler biçilerek hasat ediliyor. Buğdaylar traktörlerle evlere getiriliyor Eskiden iki, üç ay süren ırgatlık en çok bir hafta sürüyor
.Bulgur nasıl yapılır?
Bulgur buğdaydan yapılır. Buğday içinde su olan başında kazanlara konur, kazanlar da ateşin üzerine konur. Ateşle su kaynar. Buğdaylar iyice pişer ”hedik” olur. Hedikler dama serilir. Kurur. Kuruduktan sonra köyün karşısındaki setende buğdayın kepeği ayrılıncaya kadar setenlenir.

(Resim: 169) Buğdayı kabuğundan ayıran seten  

Seten: İnsanın etrafını göremeyeceği yükseklikte yuvarlak örülmüş bir duvar la çevrilidir. Duvarın çevrelediği yerin ortasında yine   taşlarla   örülmüş   yarım metre   yükseklikte   ve  20  cm. derinlikte,tabanı taş bir yer vardır. Öküzün, atın veya eşeğin koşulduğu uzunca bir sırığa bağlı olarak dönen kalın iri ve büyükçe bir taş vardır. Ortaya hedik haline getirilmiş buğday konur. Arada bir kürekle hediğin altı üstüne çevrilir. Buğdayın kabuğu dediğimiz kepeği ayrılıncaya kadar taş döndürülür, Damlarda hedik savrulur, kepeğinden ayrılır. Kepeğin den ayrılan buğday el değirmeninde çekilir, kırılır. Bu kırılan şeylere bulgur denir. Elenmek suretiyle küçük bulgurlar ayrılır ki buna da cûcük denilir.

Yarma, Setende bulgur’un iki üç misli daha fazla setenlenerek iyice kepeğinden ayrılana da “yarma” denir. Meşhur keşkek (Gendimaşı) yarmadan yapılır.                                   

 (Resim: 170) Buğday dövülen Soku




Soku: Ortası çanak şeklinde oyulmuş iri, geniş bir taştır. Seten’in olmadığı yerlerde ya da bulgur’un az olduğu zamanda bu işlen soku ile yapılır. Ağaçtan yapılmış iri tokmaklarla dövüle dövüle buğdayın kepeği çıkarılır. Bulgur ya da yarma haline getirilir. İki kişi eline iki tokmak alır; biri kaldırır, öbürü indirir. Bu iş saatler sürer..Soku dövmek,  zahmetli ama bir o kadar da zevkli bir iştir.                                                                                                           

Dorak: Kuruköprü taşı denilen kayadan daha yumuşak olan ve yapıldıktan sonra zaman içinde biraz daha sertleşen beyaz, hafif gırîmsi renkteki kayadan yapılan, şekli soku’ya benzeyen ve (her ailenin durumuna göre) farklı büyüklüklerde yapılan dorağın içine yoğurt dökülür. Dorak, yoğurdun suyunu süzer (dışarı çıkarır). Çok leziz bir tadı olan bu yoğurda “ dorak yoğurdu” denilir. Bu yolla da yoğurt ekşimemiş olur. Her gün biraz daha yoğurt ilave edilir dorak dolar.

Ressam: M. Çorakcıoğlu

(Resim: 171) Köy meydanında söğüdün altında SOKU’da buğday döven kadınlar

Tarhana nasıl yapılır?

Bahardan harman zamanına kadar doldurulan dorağın ağzı erken dolarsa bir süre kapatılır. Harmandan kalkınca buğday kaynatılır hedik olur, kurutulur, setenlenerek ya da sokuda dövülerek buğdayın kabuğu iyice soyulur ve yarma olur. (Keşkek de bu yarmadan yapılır) Bu yarma dorak yoğurdu ile karıştırılır, iyice yoğrulur ve tarhana elde edilmiş olur.

Hazırlanan tarhana buğdayların başakları alındıktan sonra geriye kalan sap kısımları evlerin damlarına (Düz, toprak ya da beton) serilir ve üzerlerine çiğ köfte yapar gibi avuca alınan tarhanalar sıkılır dökülür; sıra sıra dizilir. Kuruyuncaya kadar bekletilir ve kuruduktan sonra da toplanılır, nemli olmayan yerlerde muhafaza edilir ve yıl boyunca tarhana yemeği (Yayla çorbası) yapılarak afiyetle yenilir. Çok besleyicidir.

Köyümüzde kullanılan bazı yer, araç – gereç ve avadanlıklar

Yeri gelmişken köyümüzle ilgili bir vesikayı burada vermek istiyorum.

Devletin o zamanki vergi gelirlerini tesbit etmek maksadıyla 1834 yılında II.Sultan Mahmut  tarafından bir sayım yaptırılmış ve sonuçları da “Temettuat defterleri” denilen bir defterde toplanmıştır.Bu deftere göre köyümüzde vergi mükellefi olanların mal varlığı ve  ödenmesi gereken vergilerin miktarlarını gösteren liste aşağıya çıkarılmıştır: 

NOT: Bu belge; İsmet Demir tarafından 1999 yılında hazırlanan

Kayseri Temettuât Defteri – lll   (Kaza, Nahiye ve Köyler) (H. 1250 / M.1834 Tarihli) Kitabın 619-620’nci sahifeleri’nden alınmıştır 109) VENGİCEK KÖYÜ

Yeri gelmişken köyümüzle ilgili bir vesikayı burada vermek istiyorum.
Devletin o zamanki vergi gelirlerini tesbit etmek maksadıyla 1834 yılında II.Sultan Mahmut  tarafından bir sayım yaptırılmış ve sonuçları da “Temettuat defterleri” denilen bir defterde toplanmıştır.Bu deftere göre köyümüzde vergi mükellefi olanların mal varlığı ve  ödenmesi gereken vergilerin miktarlarını gösteren liste aşağıya çıkarılmıştır: 
NOT: Bu belge; İsmet Demir tarafından 1999 yılında hazırlanan
Kayseri Temettuât Defteri – lll   (Kaza, Nahiye ve Köyler) (H. 1250 / M.1834 Tarihli) Kitabın 619-620’nci sahifeleri’nden alınmıştır 109) VENGİCEK KÖYÜ

Scroll to Top