İn evler
Köyümüzün esas yerleşim yeri İnevleri’dir. İn evlerinin yönü batıya ve kuzeye açıktır. Köyümüz
tirem bir yamaçtadır. Tirem’i enine – derinliğine kazmışlar yamacın iç kısımlarına kadar girmişler,
içte geniş ve yüksek bir alan meydana getirmişlerdir. Bu alandan girilen iç odalar vardır. Yine geniş
alana açık bir kapısı bulunan geniş bir samanlık vardır. İnin ve bölümlerinin aydınlanması için üstten
geniş pencereler açmışlardır. Samanlıklara da, samanları dökmek için yine üstten geniş bir pencere
açılmıştır. Bu pencereler salla örtülür. Kışın devamlı örtülü kalır.
İn evler o günün insanlarının barınaklarıdır. İn evlerinde insanların barındığı yerlerin dışında İnlerin koyun-keçi gibi küçükbaş hayvanların kaldığı bölümleri vardır. Öküz, inek,at,eşek gibi büyük
baş hayvanlar geniş bir alanda (ahırda) kalırlar.Bu alanın her iki tarafına kazılmış saman yerleri;“Musur”lar vardır.Hayvanlar musur yanındaki kazıklara arkaları birbirine dönük olarak bağlanırlar.Aralarında gidip gelecek uzun bir boşluk vardır.
Bazı inlerde kuyular vardır. Melik emminin, Hakkı emminin inlerindeki kuyular halen durmaktadır. Bilhassa kışın bütün su ihtiyacı bu kuyulardan karşılanır. Bu kuyular, ilkbaharda kar ve yağmur
suları ile doldurulur.
Köyümüzün ilk insanları bu inlerde kalırdı. Bu sebeple bu inlere, inevleri denir. Gördüğümüz
gerçek şudur: İnlerin önünde inin girişini de içerisine alan taş duvarlarla örülmüş, üzerleri örtü ağaçları, (Çam – Ardıç ) sal ve toprakla örtülmüş tek katlı, geniş bir bina vardır. Avlu denilen yere açılan
penceresi ve kapısı vardır. Bu kapı aynı zamanda inin de kapısıdır. İnin kapısını içerisine alacak şekilde yapılmıştır.
Evin ortasında bir tandır, tandırın üstünde dama açılan bir pencere vardır. Bu pencere ile aydınlık sağlandığı gibi, tandırın dumanlarını da dışarı çıkarır. İn tarafına kazılmış yatak ve yorganların konulduğu bir yüklük vardır. Evin duvarlarında kap kacak gibi ev eşyalarının konulduğu oyulmuş terekler vardır. Yerde hasır ve kilim gibi sergiler bulunur. Duvar diplerine yaslanılacak yastıklar konur.
Kapıdan giren hayvanların doğruca ahıra girmeleri için ev denilen yerle ahırın yolunu ayıran 50,60
cm.lik bir duvar vardır. Bazı evlerde bu duvar tavana kadar yükselir. Bir iç kapı ile de ine kapalı bir
hale gelenler de vardır.. Ahıra giden yolun sağında yakacak, un ambarı, banyo yapılacak “çağ”,başka
ihtiyaçları karşılayan malzemeler bulunur. Molla Osman’ın inevi sağlam durumda şu anda görülebilecek bir “İnevi”dir.
İnlerin önlerindeki bu evler, inler eşilirken mi yapıldı, sonradan mı yapıldı? Bilemiyoruz.
Canlı bir şahit
Dikirde görüştüğümüz köyün en yaşlısı olan Hakkı Baysal efendi, in evinde yaşadıklarını, babasının sonradan inin önüne ini de içerisine alacak şekilde taştan bir ev yaptığını söyledi ve dedi ki “inevlerinin önlerindeki taştan yapılan bütün evler sonradan yapılmadır”. Dikirli zat, evlerinin önüne yapılan taş evlerin sonradan yapıldığının canlı bir şahididir. Şahadetine itiraz edecek bir belgeye de sahip değiliz.
Bu inevlerini kazmak, toprağını dışarıya atmak zor ve zaman alan bir iştir. Bu zor işi başarmışlar.
İnsan mecbur kalınca neler yapmıyor ki, nelere katlanmıyor ki…
Neden inevlerini yaptılar? Köyümüzde taş olacak kayalar çoktur. Pek ala kayaları kırıp taş evler
yapabilirlerdi. Bizim çocukluğumuzda da babasından ayrılanlar, tiremi kazıp ’in’den iki oda yaparlar
hemen oraya yerleşirlerdi. Hayvanları olmadığı için de ahır yapmaya ihtiyaç duymazlardı..
İnevlerini yapmak, zannederim ısınma ile ilgili olabilir. Köyümüz yüksek rakımlı yerdedir. Önü
poyraza açıktır, çok soğuk olur, kar fazla yağar, Kar fazla yağdığı zaman sokaklar karla dolar,
damdan dama gidilirdi. Bazı sokaklarda kar tünelleri açılırdı. Evler arası gidiş ve gelişler bu tünellerden yapılırdı. Tipi de çok olurdu.
İnler yazın serin, kışın sıcak olur. İnevlerinde hayvanların sıcağından da faydalanılırdı. Etrafımızdaki köylerde de inevleri vardır. Kuruköprü köyü in evleri çok olduğu için üçüncü derece sit alanı
ilan edilmiştir. Dikirde yalnız köyde değil köyün arazisinde de birçok inler vardır. Karakuyudaki
inler buna örnektir. Zannederiz, İnevi yapmak o zamanın bir alışkanlığı idi. Alışkanlık, soğuk, güvenlik inevlerinin yapılış sebebi olabilir.
Bazı ahırlara tahtalı kurulur delikanlılık çağına gelmiş ve gelmekte olanlar bu tahtalılarda yatarlar ve hayvanların sıcağından faydalanırlardı. İnevler şimdi terk edildi. Çoğunun kapısı, penceresi kapandı. Bir kısmında çöküntüler oldu. Buna rağmen bakıp sahip çıkanların dedelerinden kalma in evleri hala ilk şeklini korumakta, hala sağlam, dimdik ayakta duruyor. Eşya deposu olarak kullanılıyor.
Resim (7ve9) daki Yunus emminin in evi hala ilk şekli ile korunmakta ve kullanılmaktadır

(Terk edilmiş kullanılmıyor.)

(Ahır ve samanlık olarak hala kullanılıyor)

Taştan evler ve odalar yapılmaya başlanıldığı zaman da hayvanların ısısı düşünülmüş.
Odaların altı ahır olarak kullanılmıştır. Bazı odalarda da odaya ve ahıra tek kapıdan girilir.
İçten bir merdivenle odaya çıkılır. Böyle odalarda -ısı yukarı çıkacağı için- hayvanların
ısısından daha çok faydalanılır.

Yukarı mahallenin odası (Karaosmanoğlu’ndan kalma) Bu oda anlatılan odalar’a güzel bir örnektir. Buodaya hem Yukarı oda, hem Aşağı oda denilirdi.
Sebebi ise; arazi eğimli olduğundan evi odadan aşağıda olanlara göre yukarı oda, evi odadan yukarıda olanlara göre de aşağı odadır. Odaya bir kapıdan girilirdi. Altta Nazif emminin
hayvanları vardı. Üst kısım mahallenin odası
olarak kullanılırdı. Oda bu gün de aynı tertiptedir Sadece altta kalan hayvanlar yok. Üstte de oturanlar ve misafirler yok. Zamanında köye gelen misafirler bu
odada ağırlanır, Bayram yemekleri erkekleri tarafından bu odada yenilirdi. Mahallenin düğünleri de yine bu odada yapılırdı Geniş bir penceresi ve içte sağa sola genişleyerek açılan genişçe pencere önü vardı. Taşlardan Yapılmış, altına hasır, üzerine kilim serilmiş, yerden bir karış yükseklikte karşılıklı iki sedir vardı. İki sedirin orta yerinde karşı duvarın içine gömülü bir ocak vardı. Ocağın dumanı duvarın içinden dışarı çıkardı. Odanın ortası sal ile kaplı idi. Odanın bir köşesinde iki sofra serilecek kadar genişlikte, yarım metre yükseklikte bir tahtalı vardı. Yukarı mahallenin erkekleri topluca bayram yemeklerini burada yedikleri için, çocuklar da yemeklerini bu tahtalıda yerlerdi.
Her evden çeşit çeşit yemekler; başta bayramların olmazsa olmaz’ı etli nohut yahni olmak üzere mantı, pilav, su böreği, aside v.b. yemekler, değişik tatlılar ve nihayet yemeğin sonunda karalı haber; hoşaf gelirdi. Neşe içinde yemekler yenirdi. Yemeğin sonunda da Hoca emmim tarafından dua edilirdi. Bu esnada büyüklerimiz ağlarlardı. Tabii biz pek anlam veremezdik. Neden ağladıklarını, o bayram sabahının neler hissettirdiğini bilemezdik.
Şimdi bizler de anlıyoruz ve ağlıyoruz…
Anlayabilseydiniz ağlardınız; ağlayabilseydiniz anlardınız

Çocuklar daha yemeği tamamen yememişken bekçi Ali emmi“ daha ne duruyorsunuz ! aşağı mahallenin çocukları tüm kete ve şekerleri topladılar” diye adeta ortalığı velveleye verir, adeta çocukların bam teline basardı. Bunun üzerine yemeye istekli olanlar bile yemeği bırakır, odadan fırlar çıkarlardı. Ve ilk çalınacak kapı da aşağıda resmi olan Eyüp emminin kemerli kapısı olurdu. İstisnasız köyün tüm kapıları çalınır. Bayramlaşılır,el öpülür
”Bayramın mübarek olsun denilir. Ev sahibi de “ömrü çok olsun” diye karşılık verirdi. Baş ikram ketedir. Kete bıçakla güzelce dörde bölünür öyle
bölünür öyle ikram edilir. Şeker de uygundur.Tabiiki şeker her
evde de bulunmaz. Bazı evlerde kavurga verilir.
Gerçi kavurga da bizim kabulümüzdü, ama
bazı çocuklar kavurgayı biraz nazlı
alırlardı. Tabii toplanan şeyler biriktirilir. Gayrı
birkaç gün yenilirdi.
Kavurga: Nohut, buğday gibi tahıllar kavrulup,içine çedene
v.s. gibi değişik şeyler karıştırılarak yapılan bir tür mahalli çerez.
Çok arzuluyoruz o günleri o kavurgnın sac’da kavrulurken etrafa
yayılan mis kokusunu, ama ne mümkin


Kemer, Evlerin üzerlerine kemerler çatılır, kemerlerin araları da geniş sallar ile kapatılırdı. Çok mukavemetli, sağlamolurdu.Odalar, çoğunlukla taştan yapılan bukemerli evlerin üzerine yapılır, odaların içine de yine taştan sedirler yapılır. Sedirlerin üzerleri, çevrede
koyun yününden dokutulan el halıları ile kapatılır.
Köşelerine yine yüzleri halıdan içleri yün
doldurulan köşe minderleri serilir ve yaslanmak
için de köşelere yine yün doldurulmuş gılletler konulurdu. Kemerler; Çeşmelerde, Camiilerde, ev ve avlu giriş kapısı üzerlerinde, oda duvarının içlerindeki ve içlerine özellikle de kırılacak cam eşyalar konulan “ taka” denilen yerlerde ve
oda ocaklarında kemer kullanılırdı.
aya ev,
Resimde görüldüğü gibi tek parça bir kayaoluşmuş. Ne
zaman ve nasıl yapıldığı ise bilinmemektedir

Kaya ev,
Resimde görüldüğü gibi tek parça bir kayadan . oluşmuş ne zaman ve nasıl yapıldğı belli değil. Kaya, külünkle
kazılarak oyulmuştur.
Dudu’nun kaya diye bilinir. Bir zamanlar Dudu adında dul,
kimsesiz bir kadın bu kayanın içinde yaşarmış.
Biz, çocukluğumuzda gider, arkadaşlarla içine girer evcilik
oynardık. İçi dulda olur,soğuk sıcak olmazdı.
Şimdi kayanın ön tarafı ve kapısı tahrip olmuş resim (15) de
görüldüğü gibi Malzeme koymak için arka tarafında bir taka var.
Ateş yakmak için de yerde tandıra benzeyen bir ocak vardır.
Yakılan ateşin dumanı üst kısımları islendirmiş. Tepesinde
Duman çıkmak için ve bir bacası var. Kayanın yan tarafına, üzerine çıkılmak için merdivenler oyulmuştur

(Bizim çocukluğumuzda düz idi)
Tuzluk, Kayanın gerisinde Tuzluk denilen ön taraf girişi tahrip olmuş bir in ev ya da küçük mağara var. Kayalar fazla nemli olduğundan beyaz tuz halini almış olduğu için buraya tuzluk denilmiş olsa gerek..”Tırkızlık” kelimesinden bozularak ta söylenmiş olabilir.
Tırkızlık, Kapısı Tevfik emminin evi ile Melik emminin ahırı’nın arasında olan tırkızlık, kaya (say) harmanların altını tamamen kaplamaktadır. Bir ucu Feyzullah ve Remzi emmilere dayanır. Kaya harmanda bulunan havalandırma bacasından saman dökülür. Uzun yıllar samanlık olarak kullanılmış. Tüm köyün insanlarını gizleyebilecek genişliktedir.
ODALAR
Köy odaları:
Köyde odası olanlar sayılı idi.
Köyümüzde Hacı Ömer ağanın, Kel Kadirin (Mevlit çavuşun), Yalama Alinin(Ömer Onbaşının),Molla Osmanın, Hacı Mustafanın, Mehmet Onbaşının, Deli Firzinin, Hoca emmimizin, Tevfik emminin, Hamdi emminin, Eyüp emminin ve Karaosmanoğlu’ndan kalan yukarı mahallenin müşterek odası; yukarı oda vardı. Köye misafir geldiği zaman bu odalarda misafir edilirdi.
Özellikle işin gücün az olduğu kış günlerinde daha çok orta yaş üzeri insanlar odalarda toplanırlardı. Buralarda ilim ehli insanlar dini sohbetler eder, herkes dikkatle dinler, yeri geldiği zaman konu ile ilgili sorular sorulur, cevaplandırılırdı. Bazen de konunun enine boyuna ele alınıp tartışıldığı olurdu. Odalarda cüz okunur, dinlenirdi. Battalgazi Ahmediye, Kara Davut, Hayber Kalesi’nin Fethi, Muhammed Hanefi, özellikle de Mızraklı ilmihal gibi kitaplar okunurdu. Özellikle savaşlara katılmış olan gaziler duygulanır, heyecanlanır, oturduğu yerden doğrulur, bazen de heyecanla fırlayıp ayağa kalktıkları bile olurdu. Bazen de yeri geldiği zaman okuyucunun sesini keser “konuşturma da vur kafir’e” diye yüksek sesle haykıranlar da olurdu.Sessizce ağlayanlar bile.. Bu esnada bir anlık sükunet olur, okuyucu da susardı. Sağdan soldan “devam et” diye sesler gelir, kaldığı yerden aynı tempo ve heyecanla devam edilirdi.
Köyümüzde kahve yoktu. Biraz daha geçlerin toplandığı odalarda Zaman zaman domine taşı ve iskambil kağıdı oynandığı da olurdu.
Son zamanlarda Hakkı Dayının odasında toplanılırdı. Evden gelirken çeketin iç cebine bir tandır ekmeği sokar, bir parmak da erişki bulundurur cebinde. Odada sobanın üzerinde ekmek gevretilir, sobanın köz halindeki ateşinde erişki maşa veya bir tele takılarak yumuşayıncaya kadar ısıtılır, ekmeğin arasına konularak kemal-i afiyetle yenirdi. Bazen de ısıtılan ekmeğin arasına çömlek peyniri konulur öyle yenilirdi. Mübarek mis gibi de kokardı.
Muhtar odaları:
Bu odalar, genellikle resmi iş ve işlemlerin takip edildiği yerlerdi. Köye gelen Devlet adamları buralarda ağırlanır.Devletle ilgili bir işi olanlar muhtarın odasına çağırılır ve orada problemler halledilirdi. Köyde meydana gelen pek çok anlaşmazlık da yine burada çözüme kavuşturulur,kırgınlıklar olmuşsa barıştırılırdı. Vatandaşın sıkıntısı kolay kolay devlete intikal ettirilmezdi. Bu odalar aynı zamanda köydeki devlet dairesi idi.
Misafir
Köyümüze sık sık misafir gelirdi. Atı ile, eşeği ile köyünden çıkan, akşamleyin bizim köyün topraklarına girenler köyümüzde misafir edilir, kendisi ağırlanır,hayvanları yemlenir, sabah olunca da kahvaltısı verilir,yeniden yükleri yüklenilir yollarına devan ederlerdi. Ev halkının akşam yemeği yanında misafir için de tandırda ikinci bir çömlek yemek hazır bulundurulurdu.
Kayseriden çıkan köyüne gidenler de akşam olunca bizim köyde misafir edilirdi. Her misafir bir dosttu. Avşar’a kadar uzanan köylerden babalarımızın çok dostları vardı. Düğünlerde bu dostlar gelir, bu dostların düğünlerine gidilirdi.Şimdilerde köyler arası ne misafirliğe gidiliyor, ne de misafir geliyor.Çünki sabah evinden çıkan şehirde işini bitirip akşama evine dönüyor.