Demirci, Köyümüzde ilk sıcak demirciliği “demirci hasan” diye bilinen Hasan Şekerci yapmıştır. Her türlü kazma,keser,balta,çift demiri v.b. gibi işleri başarı ile yapar, demire güzel su verirdi. Demircilik mesleğini Pazar Ören Öğretmen okulunda öğrenmiş. Bu mesleği kendinden sonra da oğlu Kadir (Celal) devam ettirmiştir.
Sobacı, Hamza’nın Mustafa (Özkaya) KöyümüzdenSobacılığı ilk yapan kişidir. Köyümüzdeki vatandaşlara ekmek pişirmek için sac’dan kuzine soba ve normal soba yapmaktadır.Aynı zamanda Değirmencilik yapmış olduğu için motor’dan da anlar.Bunun için de lakabına “motorcu” ve de “Değirmenci”denilir.
Dişçi ve marangoz, Köyümüzde kendini yetiştiren ve bu hususta kendini ehliyetli sayan Ali Osman Karataş’tır.Dişi ağrıyanların dişlerini çeker.İhtiyacı olanlara da kapı-pencere yaparak marangozluk işlerine de bakardı.Aynı zamanda iyi bir kemer çatma ustası idi.
Kırık-çıkık, Köyümüzde kırık-çıkık işlerinin piri ise karşı Kamil emmi (Şahin) idi.Mevlit emmi(Şahin) de bu hususta ihtisas sahibi idi. Gerek insan, gerek hayvan, köyümüzün her türlü kırık-çıkık işlerini yaparlar,hatta çevre köylerden de gelenler olurdu. Bu hususta her gelene gerekli hizmeti verir; bu hizmeti karşılığında da hiçbir ücret talep etmezlerdi.
Taşçılık, Köyde az-çok kendi ihtiyacı kadar taşı kıran epeyce insan mevcut olmakla beraber, taşçılık mesleğini Deli Süleyman (Özdil) yapardı.Köydeki çeşitli taş ocaklarından köylünün ihtiyacı olan yapı taşını kırardı. Bu işi oğulları, önce amatör ve şimdi de profesyonel olarak yapmakta ve baba mesleğini devam ettirmektedirler.
Ekrem ve Şaban Özdil kardeşler,Süleyman oğlu. Köyümüzden profesyonel taşçılığı ilk kez yapmaktalar.Ruhsatını da alarak Dağardı’nda işlettikleri taş ocaklarında çocukları ile birlikte bu işi yapmaktadırlar.
Ferhat Özdil,Süleyman oğlu. Kendisi taşçı olduğu için çocuklarını da taşçı olarak yetiştirmiştir. Ferha’ın iki oğlu İsmail ve Ferhat Özdil kardeşler çalışmakta iken üzerlerine kaya düşmesi sonucu taş ocağındaki kazada genç yaşta Hakkın rahmetine kavuşmuşlardır. (Mevla rahmet eyleye.) Bu olaydan sonra Ferhat bu mesleği bırakmıştı
Köyümüzdeki taş ocakları:
Köyümüzdeki taş ocaklarından da bahsetmek yerinde olur herhalde,Köyümüz insanının evlerini yapmak için taş kırdığı üç taş ocağı vardır. Bunlar;
- Kiremit rengi taş: Menevşelikten, şimdiki su deposunun çevreleri’nden çıkar.
- Siyah taş: Kaşkaya denilen yerden,birazda derenin başından çıkar.
- Sarı taş: Narlı kaya’dan çıkar. Bu taş diğerlerine göre yumuşaktır.İşlenmesi kolay olur.
Aslında Gölün üstü denilen mevkide yeni bir taş ocağı daha açılmış, ancak taşı çok sert olduğu için randıman alınamayarak terk edilmiştir.
Kağnı-Çift Kurma, Gerçi çoğu kağnısını kendisi kurardı ama,esas kağnı kurucusu Uğü’nün Osman (Bekar) idi. Büyük bir taban keseri vardı, onunla yontar şekillendirirdi.O dört dörtlük kurardı kağnıyı,çifti. Hakkı dayı (Aktaş) da bu işlerde mahir idi.
Nalbantlık, Aslında köyümüzün nalbantı Ardıçlı Fazlı Dayı idi. Fazlı dayı olmadığı zamanlar bu işi Nuh Mehmet Aktaş itina ile yapar; öküz ve eşekleri nallardı.
Köyümüzde at çok az bulunur, o da şehirde nallanırdı.
Köşkerlik, Zeynel emmi (Topaloğlu) Yeni yemeni dikerdi.Ayakkabı ve yemeni tamir ederdi. Diktiği yemeniler yıllarca giyinilirdi.
Berber.Köyümüz de saç ve sakal tıraş olma işlerini Cemal emmi (Bekar) itina ile yaparmış.
Çalgı çalanlar, Deli Firzi ( Ocakdemir) çok iyi saz çalar ve güzel türkü söylermiş. Ayrıca hazır cevaplılığı ve şakacılığı ile de ünlü imiş.Ağzı da bozukmuş..
Tahsin Sarıdemir, çeşitli çalgılar özellikle de cümbüş çalar ve söyler.
Ethem Şimşek de güzel bağlama çalar ve türkü söyler,Halay havalarını çok iyi bilir ve “halay başı” olarak halay çektirir.
Ömer Solmaz ve Atilla Solmaz da güzel saz çalar ve türkü söylerler.
Dokumacılık,KöyümüzdeKurulan tezgahlarda Bez ve şal dokunmuştur.O zaman köyde bilinen üç çeşit tezgah vardır.Biri Devecik tezgahı,ikincisi Bez tezgahı, üçüncüsü ilse Çul-çuval,heybe dokunan tezgahtır.
Devecik tezgahlarında Şal dokunur ki bu ince iştir.İpi özel olarak çok ince eğrilir. Bunda dokunan şallardan da şalvar yapılırdı.Diğerinde dokunan bezlerden de elbise yapılmakta idi.
Bu tezgahlar; Hoca emmim, Hakkı,Tevfik,Melik,Tahir,Mahmut,Hamdi emmiler, Mustafa kahya ve Molla Osman dayı gibi pek çoklarının evlerinde uzun süre üretim yapmış, aile bütçelerine önemli katkılar sağlamıştır. Bu meslek 1955 li yıllar’a kadar devam etti.
Besicilik,Köyümüzde ilk besiciliği Vahdi Solmaz 1964’ lü yıllarda Handa dükkanının bitişiğine kazdırdığı inde besicilik yapmıştır. Özel anlamda teknik olararak bu işin ilkidir Yazları otlatır,kışları da beslerdi.
Diğer besiciler; Sabri Taşdemir,Niyazi Aksoy,Beyzade Yorulmaz,Vahit Altunbaş ve Ahmet Duran Özcan da bu mesleği köyde sürdürdüler. Bir süre de Sıtkı Kahraman ve kardeşleri Handa besicilik ve süt inekçiliği yaptılar.İsmail Taşdemir,Ali Kırımlı,Nuhmehmet ve Emin Aktaş da Kayseride bir süre besicilik yaptılar. Zaloğlu Mehmet Öztürk ve oğulları ile Aziz Sarıkaya da Kayseride hala besicilik yapmaktadır.
Mehmet Kırımlı,İsmail Özcan,Seyit Aktaş ve Mahmut Şimşek’ de hala köyde besiciliği sürdürmektedirler.
Özellikle, Vahdi Solmaz, Hacı Osman Sarıkaya, Nezir Özcan,Niyazi Aksoy, İsmail Taşdemir, Ali Kırımlı, Sabri Taşdemir, Fahri Kahraman, Mehmet Kırımlı ve Mahmut Şimşek canlı hayvan alıp-satma işi ile uzun yıllar meşgul olmuş ve bir kısmı da bu işi hala yapmaktadır.
Çobanlık, Babalarımızın anlattıklarına göre çobanlık mesleğini köyümüzde ilk yapan Yirik çoban namıyla anılan Tellioğullarından Çoban emmi Mustafa Yalçın’dır.Senelerce köyün sürüsünü otlatmış,dağı taşı avucunun içi gibi bilirmiş.Mesleğine çok düşkünlüğü ile bilinirmiş.
Bize anlatıldığına göre koyun katmaya varanlar’a “zıkkım olsun,iki kaşık çorba aldık,yine geç kaldık yeğen” dermiş.
Çoban Süleyman(Yalçın),Yirik çoban Mustafa oğlu.O da babası gibi ömür boyu koyun güden çobanlarımızdandır. Baba mesleğini sürdürmekte,biz bizi bileli çobanlığa devam etmektedir..
Mehmet Özdere, Yunus oğlu. Konyalı namıyla tanınan Mehmet ağada çoban Süleyman gibi yıllarca köyümüzün koyunlarını gütmüştür.
Köyün iki sürüsü olurdu,birini biri,diğerini öbürü güderdi.
Şimdilerde köyde koyun kalmadığı için çobana ihtiyaç yoktur.Çoban sülov da kendi koyunlarını otlatmakta ve baba mesleğini sürdürmektedir.
Vahit Altunbaş, Ali oğlu.Çoban değil ama o da kendi koyunlarını otlatmaktadır.
Avcılık:
Molla Osman,Mehmet oğlu.Köyümüze avcılık-atıcılık işini en iyi yapan Molla Osman dayı (Demir)idi.Tavşan, keklik, kuş avcılığının yanında özellikle Avşar da İmam olarak çalıştığı yıllarda öğrendiği balık tutma işini de iyi bilirdi. Zamantı ırmağında tuttuğu balıkları, zaman zaman yaptığı avlanma işlerini çok hoş bir eda ile anlatırdı.Hatta o anı yeniden yaşar gibi de heyecanlanırdı.
Biz, çocukluğumuz yıllarından biliriz. Bir tüfeği, bir kınalı kekliği,bir tazısı vardı. Balık tuttuğu ağı dahi mevcuttu.Ağ’dan çıkardığımız kurşunları biz aşık’larımızın içine akıtır enek yapardık.
Enek: İçi oyularak kurşun eritilip dökülmüş aşık. Enek ile yuvarlak çizginin içine dikilen (dizilen) aşıklar’a vurulur,çizginin dışına çıkarılırdı.Çünkü kurşun dökülünce enek ağırlaşır.
Balıkçılık:
Molla Osman dayı aynı zamanda köyümüzde balıkçılığı meraklısı olarak yapan kişidir.Zamantı ırmağından ağı ile balık tutuğu hatıralarını anlatırdı,çocukken dinlerdik.
Murat Solmaz,Necati oğlu. Molla Osman dayıdan yıllar sonra da bu mesleği, Murat Solmaz devam ettirdi.1995 li yıllarda balıkçılığa heves ederek bir hobi olarak başlayan Murat, bu işi epeyce ilerletti.Kayseri dahilindeki Çeşitli barajlarda,Pınarbaşı’ndaki Zamantı ırmağında ve hatta Yozgat’a ait bulunan ,Fehimli ve Gelin Güllü barajlarında balık tutmuştur.Balıkçılık için her türlü malzeme; çeşit çeşit olta,ağ,balık sepeti,çan v.b. malzemesi mevcuttu. Zaman zaman ailecek Cuma günü’nden gidilir, bir iki gün su başında gece-gündüz kalındığı bile olurdu. Bir defasında Gelin Güllü barajından 60 kg. Aynalı sazan balığı tutmuştur.
İşin en güzel tarafı ise; suya atılmış oltaların bir kaçına bir anda balık gelir.Biri bir yandan,diğeri öbür yandan çalan zillerin hangisine koşacağını şaşırırsın.Çok tatlı bir uğraştır balık tutmak..
Artık o eski tutkusu kalmadı.Malzemeleri hala durur.Bu gün bu tutkunun yerini bilgi sayar almıştır.
Nazım ve Coşkun Özcan, Melik oğulları. Balıkçılık işini şimdilerde yine amatörce bir hobi olarak devam ettirmektedirler.Belki bizim bilemediğimiz başka balıkçılar da mevcuttur.
Ayakkabı Boyacılığı:
Mehmet Topaloğlu . Bu işi meslek edinip yapan Zeynel oğluMehmet ağa’dır. Mehmet ağa önceleri kiçikapu meydanında, daha sonraları da Belediye İş Hanının ikinci katındaki kahvenin önünde (Bu günkü Durmaz İş Merkezi nin yerinde)bu işi ömrünün sonuna kadar yapmıştır.
Mustafa Topaloğlu, Kardeşi de bu işi Kiçikapu meydanında bir süre yapmıştır.
Ali Rıza Karataş,Hekim Ali oğlu“Boyacı Ali” namı ile bilinen Ali ağa da bu meslekten ekmek yiyenlerdendi. Ali ağanın konu ile ilgili bir hatırasını da burada aktaralım.
Ot pazarı denilen Hatıroğlu camiin kuzey batı karşısında Cadde üzerinde Kardeşler Apartmanı önünde ayakkabı boyardı.Bir ikindi vakti idi.Tevfik emminin Bayram ağa da otobüs şoförlüğü yapıyor, Fabrikalara işçi taşıyor. Otobüsü Ali ağanın boya boyadığı yerin önüne cadde kenarına çekti,camı açtı ve,
-Ali ağa saat kaç diye seslendi. O da boya sandığının başından kalktı ve iş pantolonunu çözdü içinden (Önceden gizlediği) bir “camız boynozu” çıkararak ona doğru uzattı ve
-Bak bakayım saat kaç imiş ?, anlaya bilecek misin ? diye espri yaptı.Oradakiler gülmekten kırıldılar adeta.Çok esprili bir insandı boyacı Ali ağabey. Mevla rahmet eylesin.(Amin)
Köyden şehre gelmek suretiyle önce ekmek parası teminiyle başladıkları işleri zaman içinde öğrenen,mesleğinde ihtisas sahibi olan köylülerimiz, zamanla kendi iş yerlerini açmış, geliştirmiş, şirketler kurmuş ve gerek köyümüz insanının, gerekse diğer insanların iş ve ekmek sahibi olmalarına vesile olmuşlardır.
İnsanlarımıza meslek kapısını açanlar, Peygamberimizin şu hadisine inşallah muhatap olurlar. Peygamberimiz (sav) Şöyle buyurdu:
“İslamda iyi bir çığır açan kimseye, bunun sevabı vardır.O çığırda yürüyenlerin sevabından da kendisine verilir.Fakat onların sevabından hiçbir şey noksanlaşmaz. Her kim de İslam da kötü bir çığır açarsa, o kişiye onun günahı vardır..O kötü çığırda yürüyenlerin günahından da ona pay ayrılır.Fakat onların günahından da hiçbir şey noksanlaşmaz” (Riyaz’üs-Salihin:2/21)
İnsanlara helal yoldan çalışıp ekmek parası kazanma yolunu açmak büyük sevap olduğu gibi,kumar,hırsızlık,bar,pavyon gibi işlere ve yerlere insanları alıştıranlar da büyük günah kazanırlar.
Şoförlük,sıvacılık ve diğer meslek yollarını köylülerimize açanlar inşallah Allah katında büyük sevaplara kavuşacaklardır.
İLİM VE SANAT TAKDİR EDİLMEDİĞİ YERDEN GÖÇ EDER
İBN-İ SîNA
Köyümüzde kullanılan lakaplar
“İnsanlarımız” konusunu tamamlarken köyümüzde kullanılan lakaplar ile bitirelim.

