Allah (cc), Hz. İbrahim (as)’i Bâbil halkına peygamber olarak gönderdi. Bâbil halkı putlara ve yıldızlara tapardı. Hz. İbrahim (as) halk’a şöyle seslendi: “Allah’a ibadet edin. O’na karşı gelmekten sakının. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır.”
“Siz Allah’ı bırakarak ancak putlara tapıyorsunuz ve yalan uyduruyorsunuz. Allah’ı bırakarak taptıklarınızın size hiçbir rızık vermeye güçleri yetmez. Öyle ise rızkı Allah (cc)’ın katında arayın.
O’na kulluk edin ve O’na şükredin. Siz O’na döndürüleceksiniz.” (Ankebût Sûresi: 29/16, 17)
Baba’ya Sesleniş
Hz. İbrahim (as)’in babası da putçu idi. Üstelik de put yapan yerin en üst yöneticisi idi. Hz. İbrahim (as) babasına şöyle seslendi:
“Babacığım! İşitmeyen, görmeyen ve sana bir faydası olmayan şeylere niçin tapıyorsun?”
“Babacığım! Doğrusu sana gelmeyen bir ilim bana geldi. Bana uy ki, seni doğru yola ileteyim.”
“Babacığım! Şeytana tapma! Çünkü Şeytan Rahmân’a isyan etmiştir.”
“Babacığım! Doğrusu ben, sana çok esirgeyici Rahmân tarafından bir azâbın dokunmasından, böylece şeytana bir dost olmandan korkuyorum.”
“Babası: ‘Ey İbrahim! Sen benim ilahlarımdan yüz mü çeviriyorsun? Eğer vazgeçmezsen, mutlaka seni taşa tutarım. Uzun bir süre benden uzaklaş’ dedi.”
“İbrahim şöyle dedi: Esen kal! Senin için Rabbimden af dileyeceğim. Şüphesiz O, beni nimetleriyle kuşatmıştır.”
“Sizi ve Allah’tan başka taptıklarınızı terk ediyor ve Rabbime ibadet ediyorum. Rabbime ibadet etmekle de mutsuz olmayacağımı umuyorum.” (Meryem Sûresi: 19/42-48)
Kâfire Dua edilmez
Hz. İbrahim (as)’in babasına hitabında sevgi ve saygı hâkim olmasına karşılık, babasının İbrahim’e seslenişinde kabalık, sertlik, kovma ve küfrün hakim olduğunu görüyoruz. Hz. İbrahim (as)’ı babasına istiğfar etmek sözünden, onun Allah düşmanı olduğunu anlayınca vazgeçti. Kâfire istiğfar ve dua edilmez, ancak iman etmesi için dua edilebilir. Konu ile ilgili ayetin meali şöyledir:
“Cehennem ehli oldukları açıkça kendilerine belli olduktan sonra yakınları da olsa Allah’a ortak koşanlar için af dilemek, ne peygambere yaraşır ne de müminlere.” (Tevbe Sûresi: 9/113)
Ateş İbrahim’i Yakmadı
Hz. İbrahim (as) kavmine şöyle seslendi:
“Ne bu tapınıp durduğunuz heykeller? demişti.”
“Babalarımızı bunlara ibadet ediyor bulduk, dediler”
“İbrahim, ‘Andolsun, Siz de, atalarınız da apaçık bir sapıklık içindesiniz’ dedi.”
“Bize gerçeği mi getirdin, yoksa sen bizimle eğleniyor musun? dediler.
İbrahim dediki. Hayır! Rabbiniz göklerin ve yerin rabbidir. O bunları yaratandır ve ben de buna şahitlik edenlerdenim. ”
“Allah’a yemin ederim ki, siz arkanızı dönüp gittikten sonra ben putlarınıza muhakkak bir tuzak kuracağım.
“Derken (İbrahim) belki kendisine başvururlar diye içlerinden bir büyüğü bırakarak onları (putları) paramparça etti.”
“Onlar, ‘Kim yaptı bunu tanrılarımıza! Muhakkak o zalimlerden biridir’ dediler.”
“(İçlerinden bazıları) ‘İbrahim denilen bir gencin onları diline doladığını duyduk’ dediler.”
“(Bir kısmı da) “O halde haydı, onu insanların gözü önüne getirin.
Belki (bu konuda) şahitlik ederler’ dediler.”
“(İbrahim gelince) ‘Sen mi yaptın bunu ilahlarımıza ey İbrahim!’ dediler.”
“Dedi ki: Hayır! Bunu şu büyükleri yapmıştır. Konuşabiliyorlarsa onlara sorun, bakalım !”
“Bunun üzerine birbirlerine dönüp, ‘Hiç şüphesiz asıl zalimler sizsiniz siz’ dediler.”
“Sonra eski inanç ve inatlarına döndüler ve ‘Andolsun bunların konuşmayacağını sen de bilirsin’ dediler.”
“İbrahim şöyle dedi: Öyle ise siz, (hâlâ) Allah’ı bırakıp da size hiçbir zarar veremeyecek şeylere mi tapacaksınız?”
“Yazıklar olsun, size de; Allah’ı bırakıp tapmakta olduklarınıza da! Hâlâ aklınızı başınıza almayacak mısınız?”
“(İçlerinizden bazıları), ‘Eğer (bir şey) yapacaksanız, onu yakın da ilahlarınıza yardım edin’ dediler.”
“Ey ateş! İbrahim’e karşı serin ve esenlik ol, dedik.” (Enbiyâ Sûresi:21/52-69)
Kâfirler, putlarını kırdığı için Hz. İbrahim (as)’i ateşe attılar, ateşte yakacaklardı. Ateş Hz. İbrahim (as)’i yakmadı. Çünkü ateş kendisini yaratan Allahtan, Hz. İbrahim (as)’i yakmaması için emir almıştı:
Allah (cc), ateşe “Ey ateş! İbrahim için serin ve selamet ol!” demişti (Enbiyâ Sûresi: 21/69, bakınız Ankebût Sûresi: 29/24) Ateş, emre uydu. Hz. İbrahim (as)’i yakmadı. Kâfirler emellerine ulaşamadı. Hz. İbrahim (as) peygamberlik vazifesine devam etti…
Şuayb (as)
Şuayb (as) Meyden halkındandı. Medyen halkı ile Eyke halkına peygamber olarak gönderildi. Her iki gurubun temel özelliği putçuluk, soygunculuk, ticaret ve alış verişte aldatma ve hile yapmaktı.
Şuayb (as) peygamberlik vazifesine başladı, kavmine şöyle dedi:
“Ey kavmim! Allah’a ibadet edin. Âhiret gününe ümit besleyin ve yeryüzünde bozgunluk yaparak karışıklık çıkarmayın” (Ankebût Sûresi: 29/36)
“Ey kavmim! Allah’ibadet edin. Sizin O’ndan başka bir ilahınız yoktur. Ölçüyü ve tartıyı eksik yapmayın. Ben sizi bolluk içinde görüyorum. Ben sizin adınıza kuşatıcı bir günün azabından korkuyorum.” (Hûd Sûresi: 11/84)
Kavmi Medyen, Şuayb (as)’ın peygamberliğini kabul etmediler, putçulukta, alış verişte hile yapmaya devam ettiler. Şuayb (as)’a şöyle dediler:
“Ey Şuayb! Dediklerinin çoğunu anlamıyoruz. Hem biz seni aramızda zayıf görüyoruz. Eğer kabilen olmasaydı seni taşa tutardık. Zaten sen bizce itibarlı biri değilsin.” (Hûd Sûresi: 11/91)
Şuayb (as)’ın kâfirlere cevabı şöyledir:
“Ey kavmim! Benim kabilem sizce Allah’tan daha itibarlı mı ki, O’na sırt çevirdiniz? Şüphesiz Rabbim sizin yaptıklarınızı kuşatmıştır.”
“Ey kavmim! Elinizden geleni yapın. Şüphesiz ben de yapacağım. Rezil edici azabın kime geleceğini ve kimin yalancı olduğunu yakında bileceksiniz. Gözleyin. Şüphesiz ben de sizinle beraber gözlüyorum.” (Hûd Sûresi: 11/92, 93)
Kavmin büyüklük taslayan ileri gelenleri, Şuayb (as)’ ı ve inananları putçuluğa dönmezlerse, memleketten çıkarmakla tehdit ettiler, şöyle dediler:
“Ey şuayb! Andolsun, ya kesinlikle bizim dinimize dönersiniz, ya da mutlaka seni ve seninle birlikte inananları memleketimizden çıkarırız. “(A’râf Sûresi: 7/88)
Şuayb (as)’ın kâfirlere cevabı şöyle olur:
“İstemesek de mi?» “Allah bizi sizin dininizden kurtardıktan sonra eğer ona dönersek mutlaka Allah’a karşı yalan uydurmuş oluruz. Rabbimiz Allah (cc)’ın dilemesi olmadıkça sizin dininize dönmemiz bizim için olacak şey değildir. Rabbimiz her şeyi ilmiyle kuşatmıştır. Biz yalnız Allah’a tevekkül ettik. Ey Rabbimiz! Bizimle kavmimiz arasında gerçekle hükmet. Çünkü sen hükmedenlerin en hayırlısısın.” (A’râf Sûresi: 7/88, 89)
Medyen halkı her yol üstüne oturuyor, iman edenleri Allah yolundan çevirmek, Allah yolunu eğri ve çelişkili göstermek için çalışıyorlardı. (Bakınız. A’râf Sûresi: 7/86)
Halk’a şöyle diyorlardı:
“Andolsun ki, eğer Şuayb’e uyarsanız o takdirde mutlaka siz zarar edenlerden olursunuz.” (A’râf Sûresi: 7/90)
Kâfirler, imana gelmediler, putçulukta ve kötülükte direndiler, belâlarını da buldular, helâk olup gittiler:
“Onları, o korkunç sarsıntı yakaladı da yurtlarında yüzüstü hareketsiz çöke kaldılar. Sanki orada hiç yaşamamışlardı. Biliniz ki Semud kavmi Allah (cc)’ın rahmetinden uzaklaştığı gibi Medyen halkı da uzaklaştı.” (Hûd Sûresi: 11/95)
Eyke Halkı
Şuayb(as)’ın peygamber olarak gönderildiği diğer bir kavim, “Eyke” halkıdır.
Şuayb(as) Eyke halkına şöyle dedi:
“Allah’tan korkmaz mısınız?
“Gerçekten ben size gönderilen güvenilir bir peygamberim.”
“Artık Allah’tan korkun ve bana itaat edin.”
“Ben buna karşı sizden bir ücret istemiyorum. Benim mükâfatım
ancak âlemlerin Rabbına aittir.”
“Ölçüyü tam yapın. Eksik verenlerden olmayın”
“Doğru terazi ile tartın.”
“İnsanların mallarını ve haklarını eksiltmeyin. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.”
“Sizi ve önceki nesilleri yaratana karşı gelmekten sakının” (Şu’arâ Sûresi: 26/177-184)
Eyke halkı Şuayb(as)’ın peygamberliğini kabul etmedi, O’na büyülenmiş, yalancı dediler. Azap istediler. Şöyle dediler:
“Sen ancak büyülenmişlerdensin.”
“Sen sadece bizim gibi bir insansın.”
“Biz senin yalancılardan olduğunu sanıyoruz”
“Eğer doğru söyleyenlerden isen, haydi gökten üzerimize bir parça düşür.” (Şu’arâ Sûresi: 26/185-187)
Şuayb (as), “Rabbim yaptıklarınızı en iyi bilendir”dedi. (Şu’arâSûresi: 26/188)
“Onlar Şuayb’ı yalanladılar. Derken gölge gününün azabı onları yakaladı. Şüphesiz o, büyük bir günün azabı idi.” (Şu’arâ Sûresi:26/189)
Eyke halkı gökten inen bir azap istediler. Gökten azap olarak ateş indi. Eyke halkı yeryüzünden silindi, gitti. (Beyzavî: 2/187, Buhari: 9/155)
Allah (cc), Şuayb (as) ve inananları kurtardı. Eski Kayseri müftülerinden merhum Hacı Hüseyin Aksakal konu ile alâkalı olarak şunları yazar: “Eyke halkının bu Lûttan inen yıldırım ve benzerleri ateşlerle yok oluşlarında Allah (cc)’ın kudretine delalet eden büyük alâmetler vardır. Çünkü bu Lûtun işi rutubet ve yağmur yağdırmak iken, aksine yağmurun zıddı olan ateşin yağması elbette büyük alamettir. Bunun ufacık modeli her zaman görülmektedir ki, gürültülü ve yağmurlu
havalarda inen yıldırımlar Eyke halkına yağan ateşin bir örneğidir. Bundan dolayı bu gibi harikalar Allah (cc)’ın kudretine nisbetle gayet kolaydır. O halde insanlar kusurunu itiraf ederek, daima Cenab-ı Hakk’ın gazabından korkarak, rahmet ve inayetine sığınmalıdır. ”[4]
[4] Hacı Hüseyin Aksakal, Keşkül 219, Yayınlayan Dr. Mustafa Çuhadar, 2012, Ank.