KÖYÜMÜZÜN İKLİMİ VE BİTKİ ÖRTÜSÜ
Köyümüzün İklimi, Köyümüzde akarsu bulunmadığı için her türlü bitki kıraç ta yetişir. Değil tarlaları sulama, içme suyu bile çok zor temin edilir. Bu nedenledir ki bütün mahsulat kıraç arazide yetişir. Mahsulatın kaderini, özellikle nisan-mayıs aylarında yağan yağmurlar belirler. Onun dışındaki aylar kurak geçer.
Köyümüzde genellikle yazları sıcak ve kurak, kışları kar yağışlı ve oldukça soğuk geçen Step iklimi hakimdir. Nisan mayıs aylarında biraz yağmur yağar. Onun dışında kuraktır.
İklimlere tesir eden olaylar ve Mahalli adları:
Eski Aylar Yeni aylar
Zemheri Ocak
Gücük Şubat
Mart Mart
April Nisan
Mayıs Mayıs
Unus Haziran
Temis Temmuz
Ağustos Ağustos
İlk güz Eylül
Orta güz Ekim
Son güz Kasım
Kara kış Aralık
Tabii olaylara halkın taktığı adlar:
Zemheri: Şiddetli soğukların başlangıcıdır. Şiddetini belirtmek için de “zemheri’nin çat ayazı” “Yanan günün karşısı”gibi tabirler kullanılırdı. Atalar: “Kara kış, kara da. Zemheri, ara da. Gücük’ün yarısı yelli, yarısı selli” “Gücükte hastası araba ile gider” derlerdi.
Cemre: Baharınyaklaşmasıyla meydana gelen havadaki değişiklik. İlmi bir izahı olmasa da yaşanılan bir gerçektir…
l. Cemre, Eski hesaba göre Gücük’ün 1’inde :Şubat’ın 20’ si’nde hava’ya düşer.
ll. Cemre, “ “ “ 8’inde : “ 27 “ su’ya “
lll. Cemre “ “ “ 15’inde : Mart’ın 06 sı’nda toprağa ”
April beşi: (18 Nisan) “Sakın april’in beşinden Camız ayrılır eşinden”sözü çok meşhur; tecrübe ile de sabittir. (Köyümüzde danalar’ın bu günde kırılışı anlatılacaktır)
April beşinin beşi (23-24 Nisan). Mart dokuzu. mart dokuzu’nun dokuz’u, Koca karı soğuğu, Karı’yı kazan’a tıkan, Saban sorutturan, Kırk ikindi yağmurları, Mayıs’ın yedisi, Hıdırellez,Ülker fırtınası v.b.
NOT: Eski hesap denilen Rumi Takvim’dir. Miladi takvim’e göre 13 gün daha sonra başlar. Her ayın 14’ü olduğunda, Rumi takvim’in 1’i olur.
Küçük Mihrican: Eylül ayının 14-15’nci günleri,
Büyük Mihrican: Eylül’ün 24-25’nci günleri olur. (Bir rivayete göre de Küçük:22,büyük:30 Eylül günleridir.) Ve bu günlerde, ani soğuklar meydana gelir. Hatta çoğu zaman küçük mihricanda kısmen, büyük mihricanda da fazlaca, bazen de tamamen bostanlara soğuğun dokunduğu bilinir. Nadiren olsa da dokunmadığı da oluyor. O zaman onuncu ayın ortalarına ya da sonlarına kadar soğuk dokunmayabiliyor.(2007 yılında dokunmadı,16 Ekimde soğuk aldı)
Çıra Yanması: Eski hesaba göre Ağustos’un 18’i = 01 EKİM’de Ali Dağının tepesinde çıra yanar, yani akşamları bir ışık görünür. “Bu çiftçiler için tohum ekme zamanını gösterir. Bundan sonra tohum ekilebilir” şeklinde bir inanış vardır. Ya da bu o günün insanlarınca tohum ekme zamanını bildiren ışıkla uyarma şeklidir.

Erciyes’e ilk kar
5 Ekin 2007 Cuma gecesi Erciyes dağına ilk kar yağdı. (Aslında bu yıl yağan ikinci kardır. İlk kar 24 Ağustos 2007 Cumayı Cumartesine bağlayan gece yağdı. (Bu istisnai bir durumdur. Nadiren olur.) İlk kar resimde de görüldüğü gibi Erciyes’in doruğuna yağar. Bir süre sonra da kalkar.
Ağustos ayında kar!
İyi hatırlıyorum 12 Ağustos 1952 yılında da böyle bir kar yağmıştı. Ancak o kar sadece Erciyes’e değil tüm çevreye yağdı. İnsanımız harman sürüyordu. Bir gecenin sabahında kalkan insanlar dışarı çıktıkları zaman çevrenin 10 Cm. karla kaplı olduğunu gördüklerinde gözlerine inanamadılar. Gerçek mi diye ellerimize alıpta soğuğunu hissettiğimizde adeta şoke olduk. Ama gerçekti bu… O esnada derenin başında Molla Osman dayının tarlasında bostandaki çadırda yatıyorduk. Kalktığımızda bostanın tamamen kar ile kaplı olduğunu gördük. Tefekler görünmüyordu. Sadece karpuzların olduğu yerler normalden biraz daha yüksek duruyordu. Bundan da anlaşılacağı gibi kar düz yağmış, tipileme olayı olmamıştı.
Bazı komşular telaşa kapıldı bostandaki karpuz’u kavun’u topladı. Biz hiç dokunmadık. Öğleye doğru güzel bir güneş açtı. Kar öğleye kalktı. Bostana bir şey olmadı. Bostanını toplayanlarınki – daha ermemiş olduğundan- zayii oldu. Böyle bir hadise yaşadık.
2007 Ramazan Bayramının üçüncü günü, Erciyes dağına ikinci kar yağdı Adeta Erciyes; beyaz gelinliğini giymişti.
Bu kez daha da aşağılara inerek kar etraftaki dağlara da epeyce yağdı.
Birinci yağıştan iki gün sonra kalkan kar, aradan bir hafta geçtiği halde hala kalkmadı. Bilmem kaç gün daha kalkmaz,
Ya da hiç kalkmaz.
Onu zaman gösterir.
İkinci kar yağdığında biraz daha aşağılara çevredeki dağlara iner.


Kar, Üçüncü yağdığında ise; tüm etrafındaki dağların üzerlerine yağar. Dördüncü, beşinci kez karlar aralıklarla yağar. Bazen yağıp uzun süre kalkmadığı da olur. Ama sonunda kalkar. Tabii Erciyeste eski kar kalmışsa o hariç. O kar eriyip bitmesi gerek öyle hemen kalkmaz.
Erciyes’e yağdım görmedin mi?Şöyle bir hadise anlatılır; Kar yağar her tarafı kapatır. Evinde yakacak olmayanlar perişandır. Bunlardan biri sitem eder ve “ bre mübarek derdin ne idi de böyle aniden bastırdın! daha kışa hazırlık yapacaktık”der. Bunun üzerine kar ona:
“ Erciyes’e yağdım görmedin mi ?, çevre dağlara yağdım görmedin mi?. Bu kaçıncı yağışımdır. Beni görmen için ille de tepene mi yağmamı bekledin!” Diye sitem eder…
Şu atasözlerimiz bu kişiler için söylenmiş olsa gerek;
“Gereği, gerekmezken düşünmek lazım” ,
“Fukaranın şaşkını, kuru bok (Tezek) arar kış günü”
Bizim memlekette tedbirin önceden alınması, kış hazırlığının da yaz’dan yapılması şarttır.

Her yerde kar var!
Genellikle halk arasında “altıncı kar yağdığı zaman her tarafa yağar, bu kar da öyle kolay kolay kalkmaz. Ve hatta kış boyu hiç kalkmaz” diye bilinir. İstisnası olmakla birlikte bu böyledir. Kanunu ilahidir, pek değişmez.
Artık karın kalkması için mart, nisan ayları beklenir. Biraz er,biraz geç neticede kar kalkacak ve yeniden tabiat canlanacak. Kıştan bunalan her canlı bulunduğu yerden hareket edecek. Dağlar çayır çimene bürünecek, ağaçlar beyaz gelinliklerini giyecek; tabiat için için gülecek ve her yer rengarenk olacaktır.