Anarşiyi Kim Önleyecek?

“İlk taşı günâhsız olan atsın” anlayışı toplumu anarşiye sürükler. Hükmü günâhsız insanlar uygulayacaksa, toplumda hüküm uygulayacak kimse bulunmaz. Kimin gerçekten günâhsız olduğunu yalnız Allah bilir, insanın kendisi bile bilemez.
Peygamberlerin vazife ve gayesi, Allah’ın emirlerini insanlara bildirmek, öğretmek ve onların bu emirler doğrultusunda yaşamalarını istemektir. Suç işleyenlere de Allah’ın bildirdiği cezaları uygulamaktır. Suçluya artık suç işleme demek, onu toplum içine salmaktır. Bu kadın belki ıslah olmuş denilebilir. Ama suç işleme, demekle bütün suçluların, suç işlemeyeceğini sağlamak mümkün değildir.
Bu hadise bir peygambere ait olamaz. Yuhanna İncili ile oynayan bir yazarının Allah’ın Peygamberi İsa aleyhisselâm’a yakıştırdığı uydurma bir hadisedir.
Nitekim Yuhanna İncili’nin dipnotunda bu hadisenin ilk nüshalarda bulunmadığı bildiriliyor. Dipnotta şöyle deniliyor: “Eski metinlerin ekserisinde (çoğunda) 7:53’ten 8:11’in nihayetine (sonuna) kadar kısım yoktur. Bu kısmı havi olan metinler de birbirinden farklıdır.”
İncil’in çağdaş Türkçe çevirisi de “Bazı eski metinlerde 7: 53- 8: 11 ayetleri yoktur” der. Ama 7/53’ü “Bundan sonra herkes evine gitti” diye verir.
Yuhanna İncili 7/53, ü vermez. Bir çok Hıristiyan yazar da bu hadisenin uydurma olduğunu yazıyor.[77]
Uydurmaların yer aldığı kitaba ilâhî kitap denilemez.

[77] Maurice Bucaille, sh: 122- 123, Ankara, Harputlu İshak Efendi, Ziyaulkulüp, sh: 57, 1993, İst

Hadımlık
Bir erkeğin erkekliğinin yok edilmesine “hadımlık” denir. Türkçesi “iğdiş”, “enenmiş” demektir. İğdiş erkek, erkekliği yok edildiği için evlenemez.
Eski çağlarda saraylarda vazife almak için erkekler kendilerini hadım ederlerdi. Saray sahipleri de ihtiyaçları olduğu zaman erkekleri zorla hadım ettirirlerdi. Düşmanlarını hadım ettirmek ilk ve ortaçağ hükümdarlarının yaptıkları şeylerdi. Batıl inançları uğruna kendilerini hadım edenler de vardı. Bunlar hadım olunca tanrıçalarla bütünleştiklerine inanırlardı. Origenes gibi iffetli kalmak için kendilerini hadım ettirenler de vardı.
Matta İncili’nde verdiğimiz evlenme ve boşanma ile ilgili paragrafın sonunda İsa’nın sözlerini dinleyen şakirtler şöyle derler: “Eğer erkeğin karısı ile hali böyle ise, evlenmek iyi değildir.” Fakat İsa onlara dedi: “Bütün adamlar bu sözü kabul edemez, ancak kendilerine verilmiş olanlar kabul edebilir. Çünkü anadan doğma hadım vardır ve insanlar tarafından yapılmış hadım vardır. Göklerin melekûtu uğrunda kendilerini hadım edenler de vardır. Bunu kabul edebilen kabul etsin.”(Matta: 19/10- 12)
Matta İncili’nin verdiği bu metin diğer üç İncil’de yoktur. Matta İncili’ne nasıl girdiği de belli değildir.
Hiçbir ilâhî dinde insanların gönüllü de olsa hadım olmasına müsaade yoktur.
“Göklerin melekûtu uğrunda kendilerini hadım edenler etsin” deniliyor. Bu isterseniz hadım olun demektir. Hadım olmak teşvik edilirken evlilik de yerilmektedir.
Pavlus: “Adam için kadına dokunmamak iyidir” diyor.[78]

[78] Yeni Ahid, Korintoslulara Birinci Mektup 7/1

Pavlus evlenmemiş, “Bütün insanların benim kendim gibi olmalarını istiyorum” diyor.[79] Hıristiyanlığa göre; insanların cinsi arzulardan uzaklaşmaları ve ibadete yönelmelerinin en kestirme yolu hadım olmalarıdır. Kadınların da evlenmemeleridir.
“Göklerin melekûtu uğrunda kendini hadım etmek” çok ulvi gibi görünüyor. Hadım olunca nesil nasıl devam edecek? Bunun cevabı yoktur.
Erkekler evlenmesin, isteyen göklerin melekûtu uğruna hadım olsun.
Kadınlar evlenmesin. Evlenenler ise boşanmasın.
Zina ederek boşananlar bir daha evlenemesin.
Bütün bunlar Hıristiyan toplumlarında çeşit çeşit cinsi sapıklıkların ortaya çıkmasına sebep olmuştur.

İncilin hadım olmayı teşvik etmesi o kadar artmış ki, kilise Nikomedia Konsili ile hadım olanların papaz olamayacağına karar vermek mecburiyetinde kalmış ve hadım olmayı frenlemiştir.[80]
Hiçbir peygamber, insanın yaratılışında mevcut kabiliyetlerinin yok edilmesini teşvik etmez. İnsanın bedeni ve sosyal ihtiyaçlarını, Allah’ın emrine uygun olarak karşılamasını telkin ve teşvik eder. Haram yollardan korunmalarını ister.
Matta İncili’nde İsa aleyhisselâm’a mal edilen, “Göklerin melekûtu uğrunda hadım olma hâdisesi” Matta İncili yazarının bir yakıştırmasıdır. Allah’a ve Peygamberine bir baş kaldırma ve iftira etme hâdisesidir. İnsanın temel bir hakkına tecavüz hâdisesidir.
İslâm hadım olmayı yasaklamıştır.
[79] Adı geçen eser: 7/7- 8
[80] Milliyet, Büyük Larousse, 10/4922

Kısırlık
Matta İncili (19/3- 13)’den naklettiğimiz evlenme, boşanma, zina ve hadımla ilgili metinde kısırlık yoktur. Kısırlık evlenme ilgili bir kavramdır. “İncillerde kısırlıkla ilgili bir şey var mıdır?” diye araştırmaya başladım ve buldum. Kısırlıkla ilgili bulduğumuz metni vermeden önce kısırlık nedir? Bir nebze onun üzerinde duralım.
Kısırlık: Erkeğin veya kadının çocuk yapma kabiliyetine sahip olmayışına kısırlık denir.
Kısırlık doğuştan olur, buna bir şey yapılamaz.
Kısırlık bir hastalıktan dolayı olur. Bazı kısırlar hastalığı tedavi olunca çocuk sahibi olurlar.
Bir de kısırlaştırma vardır.
Kadın yumurtalıklarının ameliyatla çıkarılması, röntgen ışınları ile tahrip edilmesi ile kısırlaştırma yapılır. Tüplerin kesilmesi veya bağlanması ile de kadında kısırlaştırma meydana gelir.
Erkeğin kısırlaştırması ise, döl hücrelerini ileten kanalların bağlanması ile yapılır. Zamanımızda iğne ile de kısırlaştırma yapılmaktadır.
Kısırlaştırılan erkek veya kadının evlilik münasebetleri devam eder, fakat çocuk sahibi olamazlar.
İslâm dini kısırlaştırmanın haram olduğunu bildirir. Bunun insan haklarına bir tecavüz olduğunu açıklar. Kısır olanların da tedavisini teşvik ve telkin eder. İslâmda esas olan evlenme ve çoğalmaktır.
Luka İncili’nde kısırlıkla ilgili bulduğum metin şöyledir:
Luka İncili (23/27- 30)’da şöyle yazılıdır: “Halktan ve ona ağlayan ve dövünen kadınlardan büyük bir kalabalık ardı sıra gidiyordu. İsa onlara dönüp dedi: Ey Yeruşalim kızları, benim için ağlamayın, fakat kendiniz ve çocuklarınızın için ağlayın. Çünkü işte, günler geliyor ki, o günlerde: ‘Ne mutlu kısırlara, doğurmamış rahimlere ve emzirmemiş memelere!’ diyecekler. O zaman dağlara: ‘Üzerimize düşün’; ve tepelere: ‘Bizi örtün’ demeğe başlayacaklar.”
Luka İncili’nde yer alan bu konuşma kısadır, ama son derece önemlidir. Bu önemli konuşmayı Luka İncili’ne göre; İsa düşmanları tarafından yakalanıp çarmıha götürülürken yapıyor.
Dost, düşman herkes duyuyor, İsa’yı takip eden, onun için ağlayan ve dövünen büyük bir kalabalık teşkil eden kadınlara karşı bu konuşmayı yapıyor.
Luka İncili bu konuşmayı verirken, Matta, Markos ve Yuhanna İncillerinde bu konuşma neden yer almaz? Bu konuşma yapılmışsa İncillerin bu konuşmadan haberdar olmamaları mümkün değildir. Bu konuşma ağızdan ağıza, nesilden nesile geçebilecek, unutulmayacak bir konuşmadır.
İki ihtimal vardır.
1- Konuşma olmuştur. Fakat Matta, Markos ve Luka İncilleri yazarları bu konuşmayı İncillerine almamışlardır. İncillerini ilhamla yazmış olsalardı, konuşmayı İncillerine almama gibi bir yetkiye sahip değillerdir. İlham edilecek, onlar yazmayacaklar. Bu mümkün değildir.
2- Konuşma olmamıştır. Ama hayali geniş, edebi kabiliyeti yüksek olan Luka İncili yazarı böyle bir konuşmayı kendisi yazmış, İsa konuştu diye İncili’ne almıştır. Bu hal ise, Luka İncili yazarının İsa adına uydurduğu bir konuşmadır. Bu konuşma konusunda İnciller arasında çelişki olduğu gayet açıktır.
Bu konuşmada kısırlar, doğurmamış rahimler ve emzirmemiş memeler övülmektedir. Çocuk doğmazsa, nesil türemezse ne olur?… İnsanlık bütün büyük felaketleri, savaşları doğumla, yeni nesille aşmıştır. Felaketlerin tesellisini emzirdiği bebekte, kucağına aldığı yavrusunda bulmuştur.
Yeni nesillerin hayata hakim olması ile eski felaketler geçmişte kalmış, yeni bir hayat başlamıştır.
İsa aleyhisselâm gibi Allah’ın peygamberi olan bir zata kısırlığı övdürmek, ona yapılan en büyük kötülüklerden biridir.
Peygamberler en sıkı anlarında bile haktan ayrılmazlar, hak ve doğru olan ne ise onu söylerler. İncillerin İsa’sı, Hıristiyanlara göre, peygamber değil, tanrıdır. Tanrı kabul edilen İsa’nın sıkıntılı anında düşük sözler söylemesi, tanrı olmadığının delilidir.
Aslında İncillerin İsa’sına bu sözleri söyleten Luka İncili yazarının bir marifetidir.
Biz Müslümanlar, İsa aleyhisselâm’ın çarmıha gerilmediğine, çarmıh öncesi İnciller’de belirtilen muamelelerle de karşılaşmadığına, dolayısı ile peygamberlik şanına aykırı böyle bir konuşma da yapmadığına inanırız.
Kısırlaştırma konusunda İncillerde başka bir şey bulamadım, ama Kosova’da Hıristiyan Sırplar’ın Müslüman çocukları aşı adı altında iğne ile kısırlaştırdıkları haberlerini dünya basınından duyduk ve okuduk.
Keza Hindistan’da Hindu idaresi Müslüman köyleri basıp yakaladığı Müslüman erkekleri ve kadınları zorla kısırlaştırdığı dünyaca bilinen bir gerçektir.
İnsanları kısırlaştırmak bir insanlık suçudur.
Şunu da unutmayalım ki, kısırlık yapan ilaçları da, âletleri de üreten; İsa’ya tanrı, tanrının oğlu diyenlerdir.
Keşif ve icatlarla insanlığa hizmet ediyoruz derlerken, yine keşif ve icatları ile insanlığa en büyük kötülüğü de yapmaktadırlar…

İsa Eşeğe mi Bindi, Sıpaya mı?
Eşek, sıpa hikâyesi dört İncilde de geçer. İsa’nın eşeğe mi, sıpaya mı bindi meselesini anlamak için önce İncillerdeki metinleri görelim:
Matta İncili (21/1- 7)’de şöyle yazılıdır: “Ve onlar Yeruşalim’e yaklaşıp Zeytinlik Dağı’na, Beytfaci’ye, geldikleri zaman, İsa iki şakirdini göndererek onlara dedi: “Karşınızdaki köye gidin ve hemen bağlı bir eşekle yanında bir sıpa bulacaksınız; onları çözüp bana bana getirin. Eğer kimse size bir şey söylerse: Rabbin bunlara ihtiyacı var, dersiniz; hemen onları gönderecektir.” İmdi, peygamber vasıtası ile: “Sion kızına diyin: İşte kralın! Alçak gönüllü. Bir eşek üzerine, evet, eşek yavrusu sıpa üzerine binmiş sana geliyor” diye söylenen söz yerine gelmek için bu vaki oldu. Ve şakirtler gittiler, İsa’nın kendilerine emrettiği gibi yaptılar. Ve eşekle sıpayı getirdiler; onların üzerine esvaplarını koydular ve İsa üzerine bindi.”
Eşekle sıpa hikâyesi Markos İncili (11/1-7)’de şöyle anlatılır: “Yeruşalim’e ve Zeytinlik Dağı’nda Beytfaci ile Beytanya’ya yaklaştıkları zaman, şakirtlerden ikisini gönderip onlara dedi: ‘Karşınızdaki köye gidin. Hemen oraya girince, daha kimse üzerine binmemiş, bağlı bir sıpa bulacaksınız, onu çözüp bana getirin. Eğer biri size: ‘Niçin bunu yapıyorsunuz?’ derse: Rabbin buna ihtiyacı var ve ona hemen bunu geri gönderir” deyin. Gittiler, yol üzerinde dışarda kapının yanına bağlı bir sıpa buldular ve onu çözdüler. Orada bulunanlardan bazısı dediler. “Sıpayı çözüp ne yapıyorsunuz?” Şakirtler de İsa’nın söylemiş olduğu gibi onlara söylediler ve adamlar onları bıraktılar. Sıpayı İsa’ya getirdiler, üzerlerine esvaplarını koydular; İsa da üzerine bindi.”
Eşekle sıpa hikâyesi Luka İncili (19/29-35)’de şöyle anlatılır:

“Ve vâkî oldu ki, Beytfaci ile Beytanya’ya yaklaştığı zaman, Zeytinlik denilen dağda, şakirtlerinden ikisini gönderip dedi: “Karşınızdaki köye gidin; oraya girince şimdiye kadar üzerine kimsenin binmemiş olduğu bağlı bir sıpa bulacaksınız; onu çözüp getirin. Ve eğer bir kimse: Onu niçin çözüyorsunuz? Diye sorarsa, şöyle dersiniz: Rabbin ona ihtiyacı var. Ve gönderilmiş olanlar gittiler, kendilerine söylediği gibi buldular. Sıpayı çözdükleri zaman, sahipleri onlara: “Niçin sıpayı çözüyorsunuz?” dediler. Onlar da “Rabbın ona ihtiyacı var” dediler. Onu İsa’ya getirdiler ve esvaplarını sıpanın üzerine koyarak İsa’yı üstüne bindirdiler.” İncillerdeki eşekle sıpa hikâyesindeki çelişki ve tutarsızlıkları şöyle belirtebiliriz:
1- Matta İncili’nde “Beytfaci’ye geldikleri zaman” deniliyor. Markos ve İncillerinde ise, “Beytfaci ile Beytanya”ya yaklaştıkları zaman” deniliyor.
Zaman yönünden “geldi” ile “yaklaştı” arasında fark vardır. Bu fark bir çelişki ve tutarsızlıktır. Markos ve Luka İncillerinde “Beytanya” ismi geçmektedir. Bu isim Matta İncili’nde yoktur. Bu da bir çelişkidir.
2- Matta İncili’nde eşek ile sıpa vardır. Markos ve Luka İncillerinde ise sadece sıpa vardır. Eşek yoktur. Eşeğin olup olmaması da İnciller arasındaki bir çelişkidir.
3- Markos ve Luka İncillerinde yalnızca sıpa olduğu için İsa mecburen sıpaya biniyor. Matta İncili’nde İsa’nın sıpaya mı, eşeğe mi bindiği belli değildir.
İncilin çağdaş Türkçe çevirisini yapanlar, Matta İncili’nde de İsa’yı sıpaya bindiriyorlar.
Çağdaş çeviri yapanların hareketi İnciller üzerindeki tahrifin (bozmanın) hâlâ devam ettiğini göstermektedir.
İncilin Arapça çağdaş çevirisinde de Matta İncili’ne göre İsa’nın eşeğe mi, sıpaya mı bindiği belli değildir.
Çağdaş Türkçe çeviri yapanlar, diğer İncillerle uyum sağlamak için Matta İncili’nde de İsa’yı sıpaya bindirmişlerdir. Matta İncili’ni bu noktada bir kere daha tahrif etmişlerdir.
4- Matta İncili’nde sıpanın tanıtımı yapılmaz. Buna mukabil, Markos İncili sıpayı “Daha kimse üzerine binmemiş bağlı bir sıpa” diye tanıtır. Luka İncili ise, sıpayı “Şimdiye kadar üzerine kimsenin binmemiş olduğu bir sıpa” diye tanımlar.
Görülüyor ki, sıpanın tanımında bile İnciller arasında çelişkiler ve tutarsızlıklar vardır.
5- Markos İncili’nde: “Yol üzerinde, dışarıda kapının yanına bağlı bir sıpa buldular” diyerek sıpanın nerede bulunduğu açıklanır. Bu açıklama Matta ve Luka İncillerinde yoktur. Burada da çelişki vardır.
6- Matta İncili’nde bulunan “Sion kızına diyin..” diye başlayan Eski Ahid’in İşaya (62/11) ve Zekarya (9/9) kitaplarından alınan alıntı Markos ve Luka İncilleri’nde yoktur. Matta İncili yazarı Eski Ahid’in kitaplarından alıntı yapmış, Markos ve Luka İncilleri yazarları da alıntı yapmamıştır. Bu İncil yazarları belki alıntı yapma gereğini duymamışlar, belki de Sion kızından haberdar değillerdi. Görülüyor ki, ortada bir ilham olayı yoktur. Yazarların kendi düşünce, bilgi ve isteklerine göre yazmaları vardır. Alıntı konusunda İnciller arasında birlik yoktur. Çelişki vardır.
7- Matta İncili’ne göre; şakirtlerin eşekle sıpayı getirmelerine itiraz eden, bu konuda ne yapıyorsunuz? diyen yoktur.
Markos İncili’ne göre; orada duranlardan bazısı sıpayı çözüp ne yapıyorsunuz? diye sorarlar. Luka İncili’ne göre ise, sıpayı çözdükleri zaman, sıpanın sahipleri niçin çözüyorsunuz? diye itiraz ederler.
Sıpanın götürülüşünde üç İncil de farklı davranış bildirir. Hangi İncilin yazdığı doğrudur? Eşek mi, sıpa mı? Her neyse birinin malıdır. Birinin malını sahibinden izin almadan kullanmak doğru olabilir mi?
Sadece İsa’nın ona ihtiyacı olduğunu söylemek izin almak sayılabilir mi? Hayır.
Öyleyse eşeği, yahut sıpayı almada aslında bir zorbalık vardır gibi görünüyor. Aynı zamanda başkasının hakkına saygıda eksiklik vardır. İncillerde böyle zor kullanma veya manevi baskı yapma olayları bir hayli vardır.
Biz Müslümanlara göre; İsa aleyhisselâm bir peygamberdir. Peygamberler zorbalık yapmak için değil, zorbalıkları kaldırmak, insanların haklarına saygı göstermek, öğretmek ve sağlamak için gelmiştir.
8- Matta ve ve Markos İncillerine göre; İsa eşeğe veya sıpaya “bindi.” Luka İncili’ne göre; İsa “bindirildi”.
“Bindi” kendi bindi demektir. “Bindirildi” ise başkaları tarafından tutularak, kaldırılarak bindirildi demektir. Anlam yönünden iki kelimenin arasında fark vardır. Bu fark da bir çelişkidir.
9- Her üç İncilde İsa’nın sıpaya ihtiyacı olduğu belirtiliyor: “Rabbin ona ihtiyacı var” deniliyor. Hıristiyanlar İsa’ya tanrı diyorlar.
Tanrı ihtiyaç içinde olur mu? Başkalarına muhtaç duruma düşer mi? Tanrı sonsuz kudret sahibidir. Hiç kimseye, hiçbir şeye muhtaç değildir.
İsa’nın ihtiyacı var. Öyleyse İsa tanrı değildir.
10- Yuhanna İncili’nde eşek veya sıpa konusunda ne var?
Bir cümle vardır.
Yuhanna İncili (12/14)’de şöyle yazılıdır: “Ve İsa bir sıpa bulup üzerine bindi.” O kadar.
Ne şakirtler var? Ne İsa’nın emirleri var? Ne sıpanın sahipleri var? Sıpayı kendi buluyor, kendi biniyor. Başkalarının bindirmesine de ihtiyaç duymuyor.
Matta ve Yuhanna İncilleri Sion kızı alıntısını da aynen almazlar, değiştirerek alırlar. Yuhanna İncili alıntının başına “Korkma” kelimesini koymayı uygun bulur.
Yuhanna İncili “Eşek, sıpa olayını” kısa kesmiş, bir cümle ile ifade etmiş: “Ve İsa bir sıpa bulup üzerine bindi” demiş…
Sıpa sahibine geri gönderildi mi? Belli değildir. …

Scroll to Top