Boykot, sosyal ve ekonomik ilişkileri kesmek demektir. Müşriklerin, İslâm’ın yayılmasını önlemek ve Peygamberimiz (sav)’i, peygamberlikten vazgeçirmek için almış oldukları bütün tedbirleri ve çalışmaları bir netice vermedi. Üstelik kabileler arasında Müslümanlık yayılmaya başladı. Habeşistan’a hicret eden Müslümanlar kral tarafından himaye gördüler. Bütün işkencelere ve öldürmelere rağmen Mekke içinde de Müslümanlar gün geçtikçe çoğalıyordu. Müşriklerin ileri
gelenleri toplandılar.
İslâm aleyhinde yaptıkları çalışmaların yeterli olmadığına karar verdiler. Yeni kararlar aldılar. Kararlarına Müslüman olmayan fakat kabile davası ile peygamberimiz (sav)’i himaye eden, Müslümanlara iyi davranan Haşim Oğulları ile Muttalip Oğulları’nı da dâhil ettiler.
Aldıkları kararları bir anlaşma haline getirdiler. Anlaşma şartlarına uygun hareket edeceklerine dair yemin ettiler. Anlaşmayı yazıp bir suretini Kâbe’nin içine astılar. Anlaşmanın şartları şöyledir:
1- Müslümanlardan, Haşim ve Muttalip Oğulları’ndan kız alıp verilmeyecek.
2- Müslümanlardan, Haşim ve Muttalip Oğulları’ndan hiçbir şey alınmayacak veya hiçbir şey satılmayacak.
3- Müslümanlarla, Haşim ve Müttalip Oğulları ile akraba bile olsa konuşulmayacak, birlikte oturulmayacak, saygı gösterilmeyecek ve hiçbir yardımda bulunulmayacak.
4- Bu anlaşmanın getirdiği boykot, peygamberimiz (sav) kendilerine teslim edilinceye ve yok edilinceye kadar devam edecektir.
Anlaşma yapıldıktan sonra müşriklerin ileri gelenleri: “Şu yalancı ve akılsız adam öldürülmedikçe, Haşim ve Muttalip oğulları ile aramızda barış yok, akrabalık yok, saygı yok” dediler.[10]Müşriklerin boykotu üzerine Ebu Talip, Haşim ve Muttalip oğullarını ve Mekke’de bulunan Müslümanları kendi mahallesinde bulunmaya ve peygamberimiz (sav)’e yardımcı olmaya çağırdı. Çağrıya Ebu Lehep dışında bütün Haşim ve Müttalip oğulları ile Müslümanlar uydular. Başka mahallelerindeki evlerini bırakarak “Şib-i Ebu Talip” denilen mahallede toplandılar. Toplanmanın hedefi birlikte hareket etmek ve müşrik saldırılarını önlemektir. Ebu Talip peygamberimiz (sav) için de özel tedbirler aldı. Her gece ya kendisi veya bir akrabası peygamberimiz (sav)’in yanında bulunurdu. Müşrikler Ebu Talip Mahallesinin dışarı ile bağlantısını kestiler. Mahalleye yiyecek içecek hiçbir şey sokmadılar. Ebu Talip Mahallesi’nden dışarı çıkanlar olursa, satıcılardan bir şey almalarına engel oluyorlardı.
Engel olanların başında Ebu Leheb geliyordu. Ebu Leheb Müslümanlardan biri çoluk çocuğuna bir şey almak için çarşıya gittiği zaman, Ebu Leheb satıcıların başında durur, onları tehdit eder ve şöyle
derdi: “Ey tacirler! Muhammedin adamlarına fiyatları öyle yükseltin ki, onlar yanınızdakilerden bir şey alamasınlar. Benim servet sahibi olduğumu, söz verdiğim zaman sözümü yerine getireceğimi bilirsiniz. Bundan size bir zarar gelmeyeceğine ben kefilim. Yiyecek, içecek ve giyecek mallarınızın fiyatlarını artırın.” Ebu Talip mahallesinde oturanlar, ancak müşriklerden kaçan veya onlardan arta kalan bir şey bulabilirlerse gizlice alırlardı. Ebu Talip Mahallesi sakinlerinin ihtiyaçlarını karşılamak için peygamberimiz (sav), Ebu Talip ve Hazreti Hatice neleri varsa hepsini harcadılar, fakat halkı açlıktan ve kıtlıktan kurtaramadılar.
Günler geçiyor, kursaklarına bir lokma girmiyordu. Çocuklar açlıktan feryat ediyordu. Buldukları otları ve ağaç yapraklarını yiyorlardı. Buldukları kurumuş deri parçalarını ıslatıp ateşe tutuyorlar ve
yiyorlardı. Müşrikler, Müslümanların ve onları destekleyen Haşim ve Muttalip Oğulları’nın çektiği açlıkları, çocuklarının feryatlarını gördükçe ve işittikçe keyifleniyorlardı. Boykot üç yıl devam etti.
Peygamberliğin yedinci yılından, onuncu yılına kadar sürdü. Mekke müşrikleri tarafından uygulanan bu boykot eşi ve benzeri olmayan bir boykottur. Açlıktan insanlar hasta olmuştur. Açlıktan insanlar ölmüştür. Açlıktan hasta olan ve ölen insanları gördükçe müşrikler
keyiflenmişler, yardım etmek isteyenlere de engel olmuşlardır. Hişam bin Amr gizlice yiyecek gönderdiği için müşrikler tarafından tehdit edildi. Boykot yıllarında da peygamberimiz (sav) hem Müslümanlara sabır tavsiye etti, hem de insanları İslâm›a davet etti. Bir an bile davetine ara vermedi. Ebu Talip, Haşim ve Muttalip Oğulları ile birlikte peygamberimiz (sav)’i korumaya devam etti.
Boykot Anlaşmasını Güve Yiyor
Kâbe’nin içinde asılı bulunan boykot anlaşmasına bir ağaç kurdu musallat oldu. Sayfadaki Allah kelimesinin bulunduğu yerin dışında bütün sayfayı yeyip bitirdi. Allah (cc), durumu peygamberimiz (sav)’e bildirdi. Peygamberimiz (sav)’de amcası Ebu Talib’e bildirdi. Ebu Talip, ‘Bunu sana Rabbin mi bildirdi?’ dedi. Peygamberimiz, “Evet” buyurdu. Ebu Talip; “Vallâhi, kimse seni aldatamaz, kimse
sana hile ve sihir yapamaz” dedi. Müşriklerin yanına gitti. “Ey Kureyş topluluğu! Bana kardeşimin oğlu anlaşmayı güvenin yediğini haber verdi. Haydi, sayfanızı getirin. Eğer iş kardeşimin oğlunun dediği gibi ise, artık şu bizden münasebet kesme işine bir son verin. Eğer dediği yalan çıkarsa, kardeşimin oğlunu size teslim ederim. Siz de onu ister öldürün, ister sağ bırakın” dedi. Müşrikler “razıyız” dediler. Sayfayı getirdiler. “Sadece ‘Allah’ kelimesinin yazıldığı yer kalmış. Bu
da kardeşinin oğlunun bir sihridir” dediler. Ebu Talip; “Sizin, artık zulüm etmek, akrabalık bağlarını kesmek, yaramazlık ve edepsizlik etmek istediğiniz iyice belli oldu “dedi.
Boykotu Kaldırma Çabaları
Müşrikler, zulüm ve taşkınlıklarını daha da artırdılar. Boykot yapanlardan Haşim ve Muttalip oğulları ile akrabalık bağı olanlar, boykottan rahatsız olmayı başladılar. Bunlar boykotun Müslümanları
Müslümanlıktan vazgeçiremediğini, Müslüman olmayı da önleyemediğini, sadece insanlara açlık, yokluk içinde acı çektirdiğini ileri sürdüler. Boykotun aleyhinde olanlar bir araya geldiler. Boykotu
nasıl kaldıracaklarını düşündüler. Kureyş’in toplantı yerine geldiler. Züheyr bin ebi Umeyye, müşriklerin ileri gelenlerine şöyle dedi:
“Ey Mekkeliler! Biz yiyelim, içelim, giyinip kuşanalım. Öte yandan Haşim Oğulları, alışverişten mahrum edilsinler, darlıklar, sefaletler içinde kıvranarak helak olsun. Doğru mudur? Vallâhi, akrabalık bağlarını kesen o zalim sayfa yırtılmadıkça duracak ve oturacak değilim.” Zama bin Esved, Ebul Bahteri, Mutim bin Adiyye de Züheyr’i destekleyen konuşmalar yaptılar. Ebu Cehil, Boykot aleyhinde olanları yalan söylüyorsunuz, yırtamazsınız” dedi. Münakaşa uzadı. Mutim bin Adiyye Kâbe’nin içinde bulunan güvenin yemediği kısmı alıp yırttı. Boykot aleyhinde olanlar silahlarını kuşanıp Ebu Talip Mahallesi’ne vardılar. Oradakileri dışarı çıkardılar. Müşrikler bir şey diyemediler. Müşriklerin başlattığı boykot tuzağı yine bir kısım müşriklerin çabaları ile sona erdirildi.[11]
14- Hüzün Yılı-Taiflilerin Zulmü
Boykot sona ermişti. Müslümanlar nefes alacak bir zaman bulmuştu. Ama bu zaman uzun sürmedi. Müslümanlar kendilerini himaye eden Ebu Talip’le, Hz. Hatice’den mahrum kaldılar. Çünkü onlar üç gün ara ile vefat ettiler. Bu yıla ‘Hüzün Yılı’ dendi. Haşim Oğulları’nın başına Ebu Leheb; gibi azılı bir Müslüman düşmanı geçti. Müslümanlar yeniden eziyet ve işkencelere uğradılar. Ebu Leheb: “Beni başkaları ile eşit tutan din olmaz olsun” diyor. Bütün gücü ile Müslümanlara saldırıyor, zulüm namına elinden ne gelirse yapıyordu. Peygamberimiz (sav), Mekke’ye iki günlük mesafede olan Taif ’e gitti. İslâm’ı anlatacak, onları Müslüman olmaya davet edecekti. O zamanki Taif yöneticileri anne tarafından akrabası olurdu. Taif ’liler peygamberimiz (sav)’i dinlemediler, şehri terk etmesini istediler. Ayrıca ayak takımı kimselere peygamberimiz (sav)’i taşlattılar. Atılan taşlarla Allah
(cc)’ın Rasûlü’nü yaraladılar. Peygamberimiz (sav) Taif ’ten hüzünlü olarak döndü. Hüznünü azaltan şey ise, gece dönerken okuduğu Kur’ân ayetlerini dinleyen cinlerin Müslüman olmalarıdır.[12]
15- Müşrikler Peygamberimiz’i Öldürmeye Karar Verdiler
Medine’de Müslümanlık yayılıyordu. Medine’de Müslümanlar kuvvetli bir cemaat olmuştu. Mekke’de işkence gören, eziyet çeken Müslümanlar da Allah (cc)’ın Rasûlü’nün izni ile malını, mülkünü Mekke’de bırakarak gizlice Medine’ye hicret ediyorlardı. Çünkü Mekke’de yaşamak çok tehlikeli bir hal almıştı. Medine’li Müslümanlar da ısrarla peygamberimiz (sav)’i Medine’ye davet ediyorlardı. Mekke’de Müslüman olarak peygamberimiz (sav), Hz. Ebubekir, Hz. Ali ve aileleri ve gizli Müslümanlar kalmıştı. Müşrikler, peygamber de Medine’ye hicret ederse, orada kuvvetlenir endişesine kapıldılar. Ebu talip de ölmüştü. Peygamberimiz himayesiz kalmıştı. Mekke’li
müşrikler fırsat bu fırsattır dediler, peygamberimizi öldürmeye karar verdiler. Müşriklerin ileri gelenleri toplandılar. “Muhammed’in kendisine uyan ve bizden olmayanlarla birleşerek bir gün üzerimize yürüyemeyeceğinden emin değiliz” dediler. Peygamberimizi öldürmek için konuşmaya başladılar: “Hapse atalım, zincire vuralım, üzerine kapıyı kilitleyelim, ölümünü bekleyelim” dediler. Adamları onu kurtarır düşüncesi ile bu teklifler kabul edilmedi. “O’nu içimizden çıkaralım, sürelim, nereye giderse gitsin” dediler. “Gittiği yerde insanlara tesir eder, onları hakimiyeti altına alır, onlarla üzerimize gelir” dediler. Bu teklifi de kabul etmediler. Ebu Cehil’in teklifi şöyle idi: “Her kabileden güçlü, kuvvetli, şerefli, soylu birer delikanlı seçer, alırız. Sonra onların hepsine keskin birer kılıç veririz. Hepsi birden hücum ederler ve onu bir vuruşta öldürürler. Biz de O’ndan kurtulmuş oluruz. Delikanlılar, onu öldürünce onun kanı bütün kabilelere dağıtılmış olur. Kabilesi ise bütün kabilelerle savaşmayı göze alamaz. Öyle olunca diyet ödememize razı olurlar. Biz de kabilesine onun diyetini öderiz.” Ebu Cehil’in teklifi kabul edildi. Peygamberimiz (sav)’iöldürmeye karar verdiler.[13]Allah (cc), Kur’ân-ı Kerîm’de müşriklerin kararını şöyle bildirir:
“Hani kâfirler seni tutuklamak veya öldürmek, ya da (Mekke’den) çıkarmak için tuzak kuruyorlardı. Onlar tuzak kuruyorlar, Allah da tuzak kuruyordu. Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır.” Enfâl Sûresi: 8/30)
Allah (cc), müşriklerin kararını Cebrail (as) vasıtasıyla peygamberimiz’e bildirdi. Medine’ye hicret için izin verdi. Her kabileden seçilen müşrik suikastçılar Peygamberimiz (sav)’in evinin etrafını sardı. Peygamberimiz “Yâsin” suresinin ilk ayetlerini okuyarak onların arasından geçti, evinden ayrıldı. Hicret yolculuğuna başladı. Müşrik suikastçılar, Peygamberimiz (sav)’in evinden ayrılışını göremediler. Allah (cc)’ın himayesi ile Peygamberimiz müşriklerin suikastinden kurtuldu, Medine’ye hicret etti. Hicreti ile Peygamberimiz’in Mekke dönemi sona erdi.
Müşrikler Niçin Müslüman Olmuyorlardı?
Müşrikler, aslında peygamberimiz’(sav)’in sihirbaz, kâhin, şair olmadığını biliyorlardı. Peygamberimiz (sav)’in bildirdikleri onların işine gelmiyordu. Duygu ve düşüncelerine uygun değildi. Zevk aldıkları yaşayış tarzlarına aykırı idi. Müşriklerin ileri gelenleri kendilerini dev aynasında görüyorlardı. Mal onlarda idi. Şan, şöhret sahibi onlardı. İstediklerini yapma gücüne sahiplerdi. Dilediklerini öldürüyorlar, dilediklerinin malını mülkünü elinden alıyorlardı.
Kurallar ancak zayıf ve kuvvetsiz olanlara uygulanıyordu. Onlar, aralarında anlaşıyorlar, zayıfları ezmek için dayanışma içine giriyorlar. Birbirlerinin zulmüne göz yumuyorlar ya da destek oluyorlardı. Abdulmuttalib’in yetimi Hz. Muhammed (sav), insanların eşit olduğunu açıklıyor, onların dünyalıklarına kurallar koyuyor, saltanatlarını sarsıyordu. Köleleri onlarla aynı seviyede tutuyordu. O köleler ki, onlar nazarında insan bile değildi.
Ayrıca, yaptıklarının, zulümlerinin, mala, mülke el koymalarının, namus’a ve ırza tecavüzlerinin hesabının Âhiret’te kendilerinden sorulacağını bildiriyordu. Âhiret diye yeni bir hayattan bahsediyordu. Kim onlardan hesap sorabilirdi? Ölüp toprak olan nasıl dirilebilirdi? Peygamberimiz (sav)’in peygamberliğini, Âhiret hayatının varlığını, hesap vermeyi kabul etmiyorlardı.
karşı sinsi bir savaş başlattılar. On üç sene devam eden Mekke döneminde Peygamberimiz (sav)’i peygamberlikten alıkoymak ve yok etmek için akıllarına gelebilen her türlü yolları denediler. Bunların en önemlilerini on beş başlık halinde anlatmaya çalıştık.
16- Medine’de de Rahat Bırakmadılar
Peygamberimiz (sav) Medine’de Müslümanların başında idi. Müslüman bir devlet kuruluyordu. Allah (cc)’ın emirlerine göre toplumu idare etmek üzere esaslar belirleniyordu. Müslümanların haberleri Mekke’ye ulaştıkça, müşrikler ciddi biçimde endişe duyuyorlardı. Müslümanların Medine’de çoğalmasını, kuvvetlenmesini, bir devlet haline gelmesini kendileri için tehlikeli görüyorlardı. Müşrikler, daha fazla kuvvetlenmeden Müslümanları yok etmek için, Medine’deki
Yahudilerle ilişkiye girdiler. Medine’de üç Yahudi kabilesi vardı. Bunlar: Beni Nadir Yahudileri, Beni Kurayza Yahudileri, Beni Kaynuka Yahudileridir. Etrafta da Yahudi yerleşim yerleri vardı. Bunlar içindeHayber Yahudileri en kuvvetli ve kalabalık olanı idi. Yahudiler zengin idiler, Medine ticaretine hakimdiler. Etrafta da sözleri geçerli idi.Medine’de ayrıca Münâfık bir zümre türemişti. Bunlar Müslüman görünüyorlardı. Bir araya geldikleri zaman da Müslümanlık aleyhinde çalışıyorlardı. Yeni Müslümanları çeşitli sorularla Müslümanlıktan soğutmak için çalışıyorlardı.
Münâfıklar, Yahudilerle iş birliği içindeydiler. Onlar vasıtasıyla Mekkeli müşriklerle ilişki içine girdiler. Mekke’li müşriklerin Medine’de işbirlikçileri vardı. Bunlar Yahudiler, Münâfıklar, henüz Müslüman olmamış Medine’li müşriklerdi. Mekke’li müşrikler, etraftaki kabilelere hâkimdi. Kendilerini Arabistan yarımadasının hâkimi kabul ediyorlardı. Medine’deki işbirlikçilerine hâkimiyetleri altındakizümreler olarak bakıyorlardı. Müşriklerin, Münâfıkların başkanı Abdullah ibn-i Ubeyy’e yazdığı mektup bunu göstermektedir: “Siz bizimkileri barındırdınız. Andolsun ki, siz ya Muhammed’i öldürür veya yurdunuzdan çıkarırsınız yahut biz topumuz size karşı yürür, sizin cenk erlerinizi öldürür ve karılarınızın namusuna geçeriz.” Evs kabilesi başkanı Sa’d bin Muaz, Müslüman olduktan sonra Kâbe’yi tavaf için Mekke’ye gitti. Umeyye bin Halef ’e misafir oldu. Umeyye ile Sa’d iki eski dosttu. Umeyye Suriye’ye giderken Sa’d’a misafir olurdu. Sa’d Mekke’ye gelince Umeyye onu misafir etti. Sa’d, Umeyye ile Kâbeyi tavaf ederken Ebu Cehil onları gördü. Ebu Cehil misafirin kim olduğunu sordu. Umeyye söyleyince, Ebu Cehil öfkelendi: “Müslümanları himaye ediyorsunuz. Biz onların buraya gelip tavaf ve ziyaretine musaade etmeyiz” dedi. Sa’d bin Muaz hazretlerine de
şunları söyledi: “Yemin ederim ki, Umeyye ile birlikte olmasaydın
buradan ailenin yanına sağ dönemezdin.” Sa’d bin Muaz(ra), Ebu Cehil’e şu cevabı verdi: “Bizi burayı ziyaretten men ederseniz, biz de sizin için daha şiddetli olanını yaparız. Suriye’ye giden kervanlarınızın hareketine engel oluruz.”[15] Mekke ticaretle ayakta dururdu. Ticaretin malı Suriye’den alınırdı. Suriye’ye gidiş yolu ise Medine üzerindendi. Sa’d bin Muaz, Ebu Cehil’e bunu hatırlatıyordu. Suriye’ye giden kervanları engellemek Mekke ticaretine büyük bir darbe idi.
17-Müşrik Müfrezelerine Karşı, Müslüman Seriyyeler
Mekke müşrikleri boş durmuyorlardı. Medine yakınlarına kadar silahlı müfrezeler gönderiyorlardı. . Bu müfrezeler Medine civarında dolaşıyor, Medine’lilerin meralarını tahrip ediyorlar, hayvanları alıp
götürüyorlardı. Peygamberimiz (sav), müşrik müfrezelerine karşı Medine etrafına seriyyeler gönderdi. Bu seriyyeler on kişilik, yirmi kişilik silahlı insanlardı. Bunlar hem etrafın emniyetini sağlıyorlar, hem de keşif ve istihbaratta bulunuyorlardı. Suriye kervan yolunu da kontrol ediyorlardı. Gelen ve giden kervanlara ilişmiyorlardı.
18- Müşriklerin Kervanı
Mekke’li müşrikler Suriye’ye büyük bir kervan göndermeye karar verdiler. Herkes bu kervana sermaye koydu. Kadınlar ziynet eşyalarını verdi. Kervan Suriye’den mal alıp getirecek, mallar satılacak. Kervanın geliri ile kabilelerden insan toplanacak, ordu kurulacak, Medine’ye hucum edilecek, Müslümanlar, yok edilecektir. Kervan Suriye’ye gitti. Suriye’ye gidişinden ve gayesinden haberdar olan Peygamberimiz (sav) ashabı ile istişare etti. Kervanın Mekke’ye dönüşüne engel olunmasına karar verildi. Kervan yoluna çıkıldı. Ama kervan Mekke yönüne geçmişti.
19- Savaşlar
Ebu Cehil komutasında bin kişilik müşrik ordusu kervanı korumak için yola çıkmıştı. Kervan kurtulmuştu. Ebu Cehil Medine’ye hücüm edilmesini istedi. İsteği kabul edildi. “Bedir”e kadar gelmişti.
Bedir Savaşı
İslâm ordusu da Bedir’de idi. Bedir’de savaş oldu. Müşriklerin ordusu yenildi. 70 müşrik ölürüldü. Bunlardan 24’ü Kureyş’in ileri gelenlerindendi. Ebu Cehil de öldürülenler arasındaydı. Müslümanlardan şehit olanlar altı muhacirlerden, altı Hazreç kabilesinden, ikisi de
Evs kabilesinden olmak üzere on dörttür.
Mekke- Bedir arası 310 kilometre.
Medine-Bedir arası 120 kilometre.
Bedir savaşında Müslümanların sayısı: 305
Bedir savaşında müşriklerin sayısı: 1000
Mekke müşrikleri savaşmak için Medine’nin yakınına kadar gelmişlerdir.
Uhud Savaşı
Peygamber(sav), Ayneyn Dağı’ndaki vadinin ağzına düşman süvarilerin hucumunu önlemek için 50 okçu koydu. “Düşman gerek galip gelsin, gerek mağlup olsun, benden haber gelmedikçe siz buradan ayrılmayınız” talimatını verdi. Savaş başladı. Kureyş ordusu bozuldu. Müslümanlar ganimet toplamaya başladılar. Okçular da onlara katıldı. Vadi’de bekleyen düşman süvarileri hucuma geçti, yerinden ayrılmayan birkaç okçuyu şehid ederek Müslümanları arkadan vurdu, kaçanlar da geri döndü. Okçuların dünyalık sevdasına düşüp yerlerinden ayrılmaları ile İslâm ordusu galip iken mağlup duruma düştü. Müslümanların Peygamberimiz (sav)’in etrafında toplanıp karşı koymaları ile savaş ortada kaldı… Uhud savaşında 20-30 müşrik öldürüldü. Başta Hz. Hamza olmak üzere İslâm ordusunda şehid olanların sayısı ise 70 idi. Altısı muhacirlerden diğerleri Ensar’dandı. Birçok yaralı da vardı. Peygamberimiz (sav) hayatta iken, Uhud’da
mağlubiyet, dünya sonuna kadar Allah (cc)’ın Rasûlüne müslüman olup da itaat etmeyenlerin uğrayacakları neticeyi göstermektedir…
Mekke- Uhud arası 418 kilometre.
Medine-Uhud arası12 kilometre.
Uhud savaşında Müslümanların sayısı: 700
Uhud savaşında müşriklerin sayısı: 3000
Mekke müşrikleri savaşmak için Medine’ye kadar gelmişlerdir. Uhut savaşı Medine nin dibinde yapılmıştır.
Hendek Savaşı
Mekke müşriklerinin büyük bir ordu ile savaşmak için geldiklerinin haberinin alınması üzerine Selman-ı Farisi’nin teklifi ile Medine etrafına Hendek kazıldı. Savaş Hendek üzerinde yapıldı. Bu savaşa Hendek Savaşı dendi. Hendekten atlayıp düşmanların Medine içine girmelerine engel olundu. Hendek savaşında Hazrec kabilesinden üç, Evs kabilesinden iki olmak üzere 5 kişi şehid oldu. Evs Kabilesi Başkanı Sa’d bin Muaz hazretleri de yaralandı. Bu yaralanma sonunda şehid oldu. Müşriklerden de 4 kişi öldürüldü. Hendek savaşı 23 gün sürdü. Büyük bir fırtına çıktı. Çadırları uçtu. Yemek pişirmek için ateşe koydukları kazanları devrildi. Toz, toprak gözlerini göremez hale getirdi. Fırtınanın getirdiği soğuk yalnız insanları değil, develeri bile titretti. Düşman savaşı kazanacağından ümidini kesti. Aralarına ayrılık girdi. Ayrılıp giderken de birçok yiyeceğini ve eşyasını bırakmak mecburiyetinde kaldı. Bunlar da Müslümanları kıtlıktan kurtardı. Hendek savaşı sonunda Peygamberimiz (sav) ashabına şöyle buyudu: “Artık nöbet size geldi. Bundan sonra artık Kureyş sizin üzerinize gelecek değildir.”[16] Gelememiştir.
Hendek savaşında Müslümanların sayısı: 3000
Hendek savaşında Müşriklerin sayısı: 10.000
Müşrikler, Müslümanları yok etmek için Mekke’den kalkmışlar Medine’ye kadar gelmişlerdir. Savaş Medine’nin içinde olmuştur. Hendek Savaşı’nda müşrikler etraftan topladıkları kabilelerle, Münâfıklardan ve Yahudilerden aldıkları yardımlarla büyük bir ordu ile hücum etmiş, fakat indeiftira ve epkilerleyebiliriz. Hendeği geçemediği için geri çekilmek mecburiyetinde kalmıştır. Allah (cc), Rasûlüne ve inananlara yardım etmiş, müşrikler emellerine ulaşamamış, Müslümanlar gün geçtikçe kuvvetlenmiştir. Bir savaşta müşrik ordusunda olan kişi, ikinci savaşta İslâm ordusunda Allah için savaşmıştır. Hendek savaşından sonra Mekke müşrikleri Müslümanları yok etme savaşına girme kabiliyetlerini ve kuvvetlerini büyük çapta kaybetmişlerdir. Çünkü hakikati gören evlatları Müslümanlar arasına katılmışlardır
—————————————-
[9] Prof. Dr. M. Zeki Duman, Beyânu’l Hak, 1/486, Fecr Yayını, Ankara
[10] Asım Köksal, 281, Prof. Dr. İsmail L. Çakan, N. Mehmed Solmaz, Kur’ân-ı
Kerîm’e Göre Peygamberler ve Tevhid Mücadelesi, 2/176, M. Rıza, Muhammed
Rasûlullah, 108, Beyrut, Hâtemü’l Enbiya, 121
[11] Asım Köksal, 283, 293Hâtemü’l Enbiya, 121
[12] Bakınız Cin Sûresi, Hâtemü’l Enbiya, 138
[13] Asım Köksal, 368, Hâtemü’l Enbiya, 179
[14] Peygamberimiz (sav)’e[14] Bakınız Kur’an’a Göre Peygamberler ve Tevhid Mücadelesi, 185, Ensar Yayını, 1993, İst.
[15] Ali Himmet Berki, Hâtemü’l Enbiya, 232
[16] Ahmed Cevdet Paşa, Kısas-ı Enbiya: 1/225, Milli Eğitim Bakanlığı Yayını, 1972, İst.